Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Yılbaşı gündemini yaşatan insanlar Yılbaşının gelmesini hepimizden fazla bekleyen, yılbaşı sayesinde ceplerine para giren, 'yılbaşı ekonomisi'nden çok şeyler bekleyen insanlar için bugünlerin bir başka anlamı var. Biz bu insanlara, 'yılbaşı insanları' diyoruz ve yılbaşı gündemini yaşatan bu insanlar arasında bir geziye çıkıyoruz. Cumhur Canbazoğlu Y arın gece yeni bir yıla başlayabilmenin mutluluğuyla, 2000'e bir adım daha yaklaşmanın heyecanıyla, yeni yeni umutlarla, beklentilerle 1991'e merhaba diyeceğiz. Yılbaşını eğlenerek karşılamak isteyenlerin, yeni yıla zengin girmeyi hayal edenlerin, yeni yılın ilk dakikalarında sevdiklerine armağan vermeyi sevenlerin bir bölümü şu ana kadar hazırlıklarını tamamlamış durumdalar. Hazırlıklarını bitiremeyenlerin önünde bir gün daha var. Yılbaşının gelmesini hepimizden fazla bekleyen, yılbaşı sayesinde ceplerine bol para gi ren, yılbaşı ekonomisinden çok şeyler bekleyen bir grup insan için, bugünler bir başka anlamlı. "Yılbaşı insanları" olarak adlandırdığımız bu kişiler, kafalarında beyaz şapkalarıyla umut dağılanlar. "Yılbaşı geldi haniiim" diye köşebaşlarında kokina satan esmer kadınlar, tam bir renk cümbüşünün yaşadığı tebrik kartı sergilerinin önünde ellerinde zarflarla müşteri bekleyenler, sırtlarında ağzına kadar dolu posta çantalarıyla iki büklüm yüruyenler, vitrinlere yılbaşının cıvıltısını yansıtmak amacıyla günlerce çalışanlar, çam ağaçlarının arasında kaşkola sarınmış, elleri cebinde müşteri bekleyenler, elinde sopası oraya buraya kaçışan 'kelfatmaları bir arada tutmaya çahşanlar ve diğerle ri. Bütün bir yıl aralık ayını dört gözle bekleyen, yılbaşından sonra normal yaşantılarına dönüp bir yıl sonraki yılbaşını özleyen "yılbaşı insanları "ndan 1991 hazırlıklarının nasıl geçtiğini öğrenmek için lstanbul sokaklarında dolaşıyorum. Taksim'de meydanın bir köşesinde sattığı çiçeklerin yanına "yılbaşı çiçegi" olarak tanınan kokina sepetini yerleştiren sempatik bayana yaklaşıp kokina demetini kaça sattığını soruyorum. Beni süzdükten sonra, "Beş bin" diyor. Tam geldiğim istikamete dönüp gidecekken fiyat aniden üç bine düşüyor. Yüzümü buruşturunca iki binden aşağı inemeyeceğini söylüyor. Dört bin lira verip iki demet kokina aldıktan sonra sohbetimiz gelişiyor. Gayrimüslimlerden başka kokinayı tanıyanların sayısının fazla olmadığını, yılbaşında kokinadan fazla gül sattıklarını söyleyen çiçekçi kadın, yılbaşında kazancının iyi olduğunu söylüyor; ama soğukta müşteri beklemenin romatizmalarını azdırdığından yakınıyor. Aklıma yılbaşıyla özdeşleşen Vakko'nun vitrinine göz atmak geliyor. Her yılbaşında renkli vitrın hazırlayıp tstanbulluların beğenisini kazanan Vakko'nun bu işe imza koyan sorumlusu Hayri Guzel'le konuşuyorum. Güzel, yılbaşına iki ay kala kafasındakileri kâğıda dökerek eskizler hazırladığını, yılbaşı vitrininin bir prestij olayı haline geldiğini, Türkiye'deki vitrin çalışmalarının Avrupa ile boy ölçüşecek düzeye geldiğini anlatıyor. Çam ağacı fiyatlarını öğrenebilmek için Harbiye'yc tezgâh açmış bir satıcının yanına uğruyorum. Bolu'dan getirdiğini söylediği çamları 50 ila 150 bin TL arasında sattığını, bu yıl satışların iyi gitmemesi nedeniyle kafasındaki fiyatları yuzde 50 aşağı çektiğini beIirtiyor satıcı. Yılbaşı sonrası çam ağaçlarından nasıl yararlanılabileceğini soruyorum. Çamların toprağa dikilerek bir ay daha yaşatılabileceğini, daha sonra kuruyacağını söylüyor. Plastik çamın fiyatının işportada 2050 bin arası olduğunu, dukkânlarda bu fiyata bir yirmi bin daha eklendiğini öğreniyorum. Eminönü'ne iniyorum. Meydan, elindeki biletlerle milyarlık umutlar dağıtmaya çalışan Milli Piyangocularla dolu. Başında beyaz şapkası, yakasındaki kimliğiyle satışa çıkmış orta yaştaki birisinin yanına gidiyorum: "Aslında elli metre aralıklarla satış yapmamız gerek," diye söze giriyor ve bu yılbaşı öncesi sabit bayilerin milyarlarca bilet çekerek Anadoiu'dan getirdikleri üç bine yakın korsan seyyar bayi aracılığıyla sokaklarda sattırdıklarını, yasal seyyar bayilerin ekmeklerine mani olduklarından yakınıyor. Piyasada Gaziantep'ten altı milyarlık sahte bilet geldiği şeklinde dedikoduların dolaştığını, bu nedenle satışların bir süre hafif gittikten sonra memurların ayın ortasında maas almalarıyla, özellikle çeyrek biletlerin kapışıldığını ekliyor. Sahte biletin nasıl fark edilebileceğini soruyorum. Biletlerin üzerinde çok zor görülebilen bir "Milli Piyango" yazısı olduğunu, bunun da ancak Genel Miidürlük'te özel olarak saptanabildiğini söylüyor. Soğukta sokaklarda dolaşmanın zor olduğunu belirttıkten sonra yılda sekiz ayakkabı eskittiğini, ama özellikle yılbaşı öncesi muhakkak bir çift ayakkabıyı çöpe attığını, her biletten aldığı yüzde sekiz kârla yılbaşından üç nıilyon çıkaracağını anlatıyor. Şimdi sırada meydanın göbeğine kurdukları sergilerde tebrik kartı satanlar var. lstanbul Üniversitesi tklisal Fakültesi'nde öğrenci olduğunu söyleyen Erdal Nohut lstanbul'daki kartpostalcıların büyük bölumünün harçlıklarını çıkarmaya çalışan öğrencilerden oluştuğunu, kartpostal firmalarının da sergiler açtıklarını anlatıyor. Genç kartpostalcı sergilerin üzerlerini naylonla kaplamalarına izin vermeyen belediyeye kızgın. En büyük dileği yağmurun yağmaması, ruzgârın esmemesi. Sergide her kartın ayrı bir müşterisi olduğunu öğreniyoruz. Yılbaşını kutlamak isteyen "klasik" müşteri, üzeri pullarla işli kart alırken, şiir yazılı, özgun fotoğraflı kartlar da fena satmıyormuş. Aynca yılbaşı çeşitlerinden yararlanıp çıplak kadın kartlanndan alarak koleksiyonlarını zenginleştirenlerin sayısı da az değilmiş. Yoluma devam ederken Büyük Postahane'nin önünde dağıtıma çıkan cefakâr postacılardan birine rastlıyorum: "Tebrikleri son güne bırakmasınlar, başka bir dilegim yok," diyor. Postahaneden içeri giriyorum, oradaki en büyuk sorun posta kodunun adreslere 14 Halil Orenç başındakı beyaz şapkasıyla 10 yıldır lstanbul sokaklannda umut satıyor Elbette, satışlann en yoğun oldujju dönem de yılbaşı anfesı