03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

B AŞKENT GÜNLERİ Müşerref Hekimoölu ankaya'daki evimin bir penceresi kuleye bakıyor. Kimi geceler, kulenin ışıklarını seyrederek aşarım karanlığı. Onca'çirkinliğe İcarşın boyveren bir güzelliğin varhğını hissederek umutlanırım. O pencereden bakarken kulenin içini de görüyorum şimdi. Genç ve güzel bir kadını selamlıyorum. O kadın bir mimar, Fatoş Dıblan. Kuleye onun elleri de dokundu, sade çizgileriyle güzel bir restorant kazandırdı. Tutti's, Ragıp Buluç'un çizgileriyle bütünleşen bir restorant. Genç işadamlarından Murat Dural ve Şahin Tulga'nın bir restorant açmasını, kUçük bir restoranta onca yatırım yapmasını yadırgayanlar var. Oysa Tutti's, büyük bir yatırımın öncüsü, bir yiyecek sanayiinin vitrini galiba. Başkent yaşamına da güzel bir katkı. Bir gece çeşnici başılık yaptım orada. Kulenin cam duvarlarından başkentin ışıklannı seyrettim, damağımda da uluslararası bir mutfağın tadı. Pavarotti'nin aryalarıyla pizza yediniz mi hiç, ya da Johann Strauss'un müziğiyle elmalı pasta? Arabesk müziği, göbek havalarını Çankaya tepelerinde yadırgayanların hoşlanacağı türde müzik var Tutti's'de. Her kuşağa seslenen bir yayın. Sevgiyle, özenle yapılan her şeyin güzel bir düzeyi oluyor bence. Mimar Fatoş Dıblan yeni bir kişi başkentte. Güzel bir kadın, ABD'nin ünlü Rothe Island mimarlık fakültesini bitirdikten sonra bir süre de Italya'da çalışıyor. Türkiye'ye dönmekten de mutlu görünüyor. Bir süre önce birincilik ödiilü alan Beşiktaş Projesi'nde de imzası var. Projeden büyük çoşkuyla sözediyor ve gerçekleşmesini diliyor. SHP'li belediyelerin tüm projeleri gerçekleştirecek olanağı yok, ama anakentlere bu olanağı yaratmalı. Güzel kentlerimizi çirkinleştiren projeleri durdurmak gerekiyor. O tür projeler kişisel çıkarlara ödün veriyor ancak. Oysa kentlerimiz ödün vermeyen çalışmalar bekliyor. ödün vermeyen çabalar bir sanat dalına da başka boyut katıyor doğrusu. Urart Galeresi'nde Candeger Furtun'un seramiklerini seyredenler bu güzel gerçeği bir kez daha yaşadılar. Toprağın gizini böylesine soylu, böylesine çağdaş yansıtan ellere saygi duydular. Candeger Furtun toprağa saygıyla bakan bir sanatçımız. Binlerce yıl geçmiş aradan, seramik sanatı eskimiyor, toprağın üretkenliği yeni, çağdaş boyutlara ulaşıyor durmadan. Urart'a çok yakışan bir sergi izledi sanatseverler. Biraz da birbirlerini seyrettiler. Yazılı Kayalar'dan çağrışımlar yapan seranıikler önünde insan psikolojisinin değişik anlarını da seyrettiler. Bir dinleme, duraklama dönemi, sonra seramiğin soluğunu hissediyorsunuz, bir gerilim, bir atılım ve eyleme geçişi yaşıyor toprak! Seramikler dalgalanıyor, yeni bir biçime, bir özgürlüğe kavuşuyor. Candeger duvardan ayınyor seramiği. Giderek heykele dönüşecek belki. Bu güzel yapıtların yer alacağı salonlar, avlular, alanlar hayal ediyor başkentliler. Bu geleneksel sanatımızın çağdaş boyutlarını günlük yaşamımızda da hissetmek güzel bir olay. O olayı da yaşamak umuduyla. Geçen hafta müzik ve tiyatro dalında da güzel olaylar yaşadık. lstanbul Şehir Tiyat Duvarlarla konuşanlar, duvarları aşanlar rın düeti başladı derken. Ersin Onay'ın sonsuz varyasyonlarına Fransızca şarkılar, Türkçe tangolar da karıştı. Konservatuvar ve Bilkent'in öğretim Uyelerinden Leda Conas, Tiilin Onay Ortadoğu'dan Prof. Ayşe Ergin, Gama'dan Sezer Ergin ve Erol Ücer, lnci ve Aydın Saygın, Zeynep Onay ve Behiç Çongar'dan oluşan koro " S u n a " tangosunu söyledi sonra. Bizim gençliğimizde çok söylenen şarkılardan biriydi " S u n a " . Bir de "Kemanımia ona bir ses verebilseydim" dizesiyle başka bir tango... Sözün kısası Suna ve keman şarkılarıyla uzayan bir gece... Oğlu Ömer Üstel, "lyl ki dogdun anne" diye sarıldı ona, herkes sevinç ve çoşkuyla kucakladı. Suna Kan'ın sadeliğine yaraşır içten bir doğum günü gerçekten. Beysu kentten kente inerken bir başka parlıyordu başkent ışıkları. Arabayı Suna Kan kullanıyor, ben de düşünüyorum. Yaşamımı parlatanlar sanatçılar her zaman. Güzel bir sergi, güzel bir konser, güzel bir oyunla yeniden doğuyor, korkulan, kuşkuları aşıyorum birden. Yaşama sevincim yeşeriyor yeniden. Sanatçı dostlarıma gülümsüyorum, iyi ki doğdular, onlar varsa ben de varım, biz de varız, diyorum. Ürettikleri güzelliklerle çirkinliği aşacağımızı ümit ediyorum. Biraz da bilim dalından söz edelim. Hacettepe Üniversitesi biyokimya doçenti Meral özgüç, bir araştırma için Paris'e gidiyor. Uluslararası bir grupla araştırmalarını değerlendirecek. Bu yolculuğu özel bir çağrıyla yapıyor. Hafta başında bir dost sofrasında kırk yaşını kutladı Meral özgüç. Ben her yaşımı severek yaşadım, ama kırk yaş çok güzel bir dönüm bir kadın için. Kırk yılın birikimiyle güzel atılımlara başlarsınız! Geçen hafta kutlanan başka bir olay da llknur özgen'in docentliği. Bilkent Üniversitesi'nden arkeolog llknur özgen, ABD'nin seçkin üniversitelerinden Brymavvr'de doktora yapan bir bilim kadını. Bilime, akademik çalışmalara saygıyla bakan, ödün vermeyen kişiliği, kültür birikimi ve de yüreğiyle göze çarpan bir kişi. Doçentlik yolu kolay açılmadı, ama güzel direndi doğrusu. Adımız başındaki takılar, onlara gerçekten hak kazanırsak değerlenir bence. tlknur özgen'in doçentliğini bu açıdan gUzel bir olay diye kutluyorum. Profesörlüğünü de gecikmeden kutlamayı unıut ediyorum. Yazımı Jale Candan'ın gölge kadın bakanlığını kutlayarak sona erdiriyorum. SHP Genel Başkanı Erdal Inönii Candeğer'in seramiklerini hayran seyretti, ama Jale Candan sergiyi gezdi mi bilmem? Gezerse hayli esinlenir sanırım. Politika da bir sanat değil mi? tnsanı duraganlıktan kurtarmak, sessizliğini açmak, yeni bir solukla dalgalandırmak ve bir atılıma yöneltmek de usta eller, o elleri yönlendiren bir yürek ister. Sevgi ve saygı ister. Candeger seramiği duvardan kurtararak özgürlüğe kavuşturuyor. SHP'nin gölge kadın bakanı Sayın Candan'ın kadınları duvarlarla konuşmaktan, duvarların arkasında beklemekten kurtarması bekleniyor. Bence gölge bir bakanı aşan bir beklenti, ülkemizdeki kadın birikimi değerlenirse gerçekleşebilir. Çok güzel kadınlarımız var. Daha doğrusu insanlarımız... D Muşerref Hekımoğlu (soldan uçuncu)Doç Ayşe Ayata. Ooç Ferıde Acar ve arkeolofi doçentı llknur fogen ıle bırlıkte roları'ndan "Bir Kadın" oyununda Ayşe Sarıkaya'yı alkışladı başkentliler. Yine çok şık bir gala, her kesimden, her kuşaktan büyük bir kalabalık, sahnedeki "Bir Kadın"ı seyretti. Galanın en çoşkulu kadını Ressaın Gencay Kasapoglu, sahnedeki yeğenini tiyatroya yöneltmenin sevincini kutluyor ve onurlanıyor. Gecenin en şık kadını da Demet Dural yine. Sadeliğin her zaman bir başka şıklığı var. Bir Kadın oyunuyla Shirley Valentine filminin Ankara Sanat Tiyalrosu'nda aynı zamanda yer alması ilginç bir rastlantı. Tiyatro tiyatrodur, sinema da sinema değil mi? Bir Kadın'da tüm kadınların ve de erkeklerin yaşamından kesitler var. Ara sıra duvarlarla konuşmak için evli olmaya da gerek yok galiba. Çoğu kez duvarlara konuşuyoruz değil mi? Asıl sorun duvarları d;lecek gücü bulmak ve bir yaşama sevincine ulaşmak bence. Cumhurbaşkanı Özal ve eşi Körfez dönüşü soluğu Devlet Konser Salonu'nda aldılar. Grieg'in piyano konçertosu ve Şostokoviç'in müziği ile savaş rüzgârlarını, arabesk havayı geride bıraktılar mı acaba? Piyanist Gülsin Onay'ı neredeyse tanımayacaktı başkentliler. Saçları, giyimi, takıları değişmiş, kısa saçları, uzun kollu, düz çizgili, kapalı elbisesi içinde çağdaş bir sanatçı. Sanatçıların giyiminde sadelik çok önemli galiba... CSO'nun ilk konserini yabancı bir şef yönetti. Macar kökenli bir sanatçı, şimdi lsviçre'de oturuyor. Ünlü kemancı Tibor Varga'nın oğlu, Gilbert Varga 1952 doğumlu. lyi bir yönetici. G"eg'i de, Şostokoviç'i de çok iyi çaldı orkestra. Belli iyi çalışmışlar ve de yorulmuşlar. Şostokoviç hızını alamamış, müziğini hayli uzatıyor. Grieg'in konçertosunun herkeste ayrı bir anısı var galiba. Giilmen Öztrak babası Suut Kemal Yetkin'i anımsıyor, başkentte karlı bir günü. Sevgili hocam Prof. Yetkin, kızından bu konçertonun plağını istiyor. O da büyük sinemanın Ust katında bir dükkâna gidip alıyor, babakız dinliyorlar. Giilmen Öztrak o plağı kimden alıyor biliyor musunuz? Erdal Öz'den... O konçertoyu dinlerken Norveç'in soluğunu değil, karlar içinde bir arınmayı, buzların eridiğini, beyaz gecelere yöneldiğini hissediyor insan. Sayın özal neler hissetti acaba? Konseri izleyen kokteylde Suna Kan, Tibor Varga'yı sordu konuk sanatçıya. Baba Varga yaşıyor, ama hâlâ keman çalıyor mu bilmem? Suna Kan'ın çok güzel şarkı söylediğini bir kez yazdım sanırım. Sesi de kemanı gibi güzel dalgalanıyor. Doğum gününü kutlarken söylediği şarkılan dinlemenizi isterdim. Elbet biliyorusunuz, devlet sanatçısı piyanist Gülay Uğurata ile Suna Kan uzun yıllardır gUzel bir birliktelik yaşıyorlar. Suna Kan'a piyanosuyla Gülay Uğurata eşlik eder her zaman. Bu kez doğum günü de Gülay Uğurata'nın evinde kutlandı, Gülay Uğurata yine piyanoda, ama Suna Kan keman çalmadı, şarkı söyledi. Notasız söylemekten hoşlanmıyor, yine de arkadaşlarının içten çağrısına karşı koyamadı, birden coşuverdi. Coşmayacak gibi değil. Suna'yı sevgiyle sararak herkes şarkı söyledi 21 ekim gecesi. Beysu tepesinde bir başka tepeye ulaştılar şarkılarla. Bilkent Üniversitesi Müzik Fakültesi Dekanı Ersin Onay piyanodan hiç kalkmadı, sonsuz varyasyonlar yaptı gece boyunca. Gülay Uğurata ile güzel bir yarış tuşlarda. CSO üyelerinden Sumnı Güner de katılınca altı el birden çaldı Suna onuruna. Piyano ve kaşıkla 6
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle