03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Radyo şesini yükseltiyor Cumhur Canbazoğlu Televizyon karsısında ikinciplana düşmüş olmanın şaşkınlığını uzun bir süre üzerinden atamayan radyo, şimdilerde sesini yeniden yükseltiyor. Bu arada, acaba türkiye'de radyoya ilgi ne düzeyde? Amerika ve Avrupa radyolarındaki gelişmeler, bize ne zaman ve nasıl yansıyacak? aberleri, olayları, kültürel etkinlikleri ülkenin en ücra köşesinde bile izleyebilmek olası mı? Elinizde kısa dalga küçük bir radyo varsa değil ülkeyi, tiim dünyayı yanıbaşınızdaki "konuşan kutu"ya misafir edebilirsiniz. Radyo ne kadar gözden düşse de önemini yitirmeyen gerçek bir iletişim devi. 50'li yıllarda küçük beyaz ekranın radyoyu esir aldığı, korkuttuğu ve titrettiği gerçek. Ama TV'nin doğıışuyla radyonun öldüğünün söylenmesine karşın bu aracın sabırla TV modasının geçmesini bekleyerek parlak günlerine kavuştuğu ve özlemin bittiği de iletişim sektörünü altüst eden çok önemli bir olgu. Yıllarca televizyonun gölgesinde kalıp üvey evlât muamelesi gören radyo, bugünlerde ikinci gençliğini yaşıyor. Radyonun rönesansı hem iletişim hem de teknoloji açısından bir hayli iddialı. Bir yanda görüntü uygarlığına gizli bir tepki, diğer yanda ilginç yavrular doğuran transistör. Elektronik cihazlar satan dük H kâna girdiğinizde dikkatinizi wolkmanler, mini televizyonlar çekecektir. Ama bunların yanında duran cüzdan büyüklüğündeki radyolara göz attığınızda transistörün nelere kadir olduğunu, çeşit çeşit, boy boy konuşan kutulann üretildiğini göreceksiniz. Yayın yönünden de radyo hayli avantajb. Televizyona göre daha fazla hareket serbestisi tanıyan ve insanın diğer etkinliklerini engellemeyen radyo, bu özelliğini kullanarak kitleleri yeniden yanına çekmeye çahşıyor. Kulaklıklar yardımıyla bireyselleşen, kolaylıkla taşınabilen radyo artık salonların başköşelerine yerleştirilen, ctratında toplanılan bir cılıaz değil. 20. yüzyıla damgasını vuran "görüntü loplumu" olgusuna karşı, radyoda sesin ve müziğin çekiciliği var. TV'de yüksek bir tanımlama olayı yaşanırken radyo yormuyor, dinlendiriyor. Hayal ediyorsunuz, özgürlüğü tadıyorsunuz. Görüntünün "çıplaklığından" koricmuyorsunuz. Örneğin otomobilinizle yüzlerce km. katederken radyo sizinle arkadaşlık kurarak dünya ile bağlantınızı sağlıyor. Geceleri herkes uyurken gece yaşayanlara uzak ülkelerden sesler getiriyor. Bant üzerinde gidip gelen yaşam, odanızı renklendiriyor. Radyo her yere girebiliyor. Bir madende göçük olduğunda havalandırma borusundan sarkıtılan mikrofon yardımıyla kazazedelerle söyleşi yapabilirken, görsel özelliği olan TV, bu gibi durumlarda radyonun gerisinde kalıyor. İnsanlar radyonun gücünü çok iyi tanıyorlar. Massachusetts'te (ABD) ilk radyo yayınının yapıldığı 24 Aralık 1906'dan bu yana konuşan kutu kâh savaş taktik ve emirleri, kâh eğitim, kâh eğlence, kâh haber için dur durak bilmeden kullanılıyor. Dünyada ticari, sosyal, kültürel ve politik amaçlı binlerce radyo istasyonu faaliyet gösterirken Doğu Bloku'nu radyo sinyalleriyle aşan BBC Dünya Servisi gibi büyük istasyonların yanında, yalnız Elvis Presley'in şarkılarını yayımlayan 'küçükler' de aynı yarışta kozlarını paylaşıyorlar. Bu kadar istasyon yayın için kanallarda yer bulamıyor, yayınlar Ust üste binebiliyor. Radyo tutkunları bu karışıkhğı önleyebilmek için çoğu zaman radyo sinyallerini yüzde 70 kuvvetlendirebilen, belleğinde istasyonlann frekanslarını saklayabilen cihazlar kullanıyorlar. Türkiye'de ise 63. yaşını süren radyo bir türlü eski günlerine dönemiyor. 5 Mayıs 1927 tarihinde Istanbul'da başlayan radyo yayını bugün ülkenin her yanını sarmış durumda. Cumhuriyetin ilamyla devlet, yurtiçi ve yurtdışı haberleşmeyi sağlamak amacıyla telsiz Avrupa'nın en çok dinlenen özel radyolarından Radio Moı yayıncılıktan örnekler sunuyor Radio Monte Carlo bant y; haberleşmesinin altyapısını kurdu. Sonra Avrupa ve ABD'de olduğu gibi ülkede radyo yayını yapma izni özel bir şirkete verildi. 26 yıl süreyle yayın yapma hakkını elde eden Telsiz Telefon Türk Anonim Şirketi'nin 150 bin liralık sermayesinin yüzde 4O'ı Iş Bankası'nın, yüzde 30'u Anadolu Ajansı'nın, yüzde 30'u Falih Rıfkı, Cemal Hüsnü ve Sedal Nuri'nindi. Görüldüğü gibi Türkiye'de radyonun serüveni "özel" başladı. Devletin müdahalesi olmuyor değildi. örneğin 1934'te radyoda Türk müziğinin yayını yasaklanmıştı. Bu yasak iki yıl sürdü. özel radyo maddi sorunlardan ötürü beklentilere yanıt veremiyordu. 1937 yıhnda diğer bazı Avrupa ülkelerinde görüldüğü gibi radyo yayınları devlet denetimine alındı. Teknik olanakları da çok fazla olan devlet, radyonun altyapısını kısa sürede kurdu, frekans konusunda uluslararası anlaşmalar yaptı. özellikle 2. Diinya Savaşı ve onu izleyen Kore Savaşı sırasında radyo, odalarımızın vazgeçilmez eşyasıydı. 1 Mayıs 1964'te TRT kuruldu. Radyo giderek tüm ülkeye yayılıyordu. 'Arkası Yarın'lan merakla izliyor, 'Radyo Tiyatrosu'nu kaçırmıyor, 'Uğurlugiller"le, 'Yuki'yle gülüyor, 'Lisclerarası Bilgi Yanşması'yla heyecanlanıyor, Şan liyatrosundan canlı yayımlanan konserlerle hoşça vakit geçiriyorduk, ta ki 1970'lerin başında TV gelinceye dek. Televizyon çığ gibi kitleleri etkisi altına alırken radyo aniden ikinci planda kalmanın şaşkınlığını yaşıyordu. Televizyon, "ağabeyi' radyonun kendine çekidüzen vermesini sağladı. 1 Ocak 1975'te o zamanki adlarıyla TRT2 (Radyo 2) ve TRT3 (Radyo 3) kuruldu. TRT3 klasik Batı müzi 16 Dünyanın her yerınde özel radyolar kural tanımaz yayınlarıyla âdeta özgurluk ruzgârları estırıyorlar Sunucular ve spıkerler telefon yardımıyla dınleyenlerıyle sureklı bağlantı kurarak dınamık programlar üretiyorlar.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle