Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Çeşmebaşlarındaki İstanbul Suyun 'sebil' olduğu çeşmelerde, sabah akşam sıra sıra bidonların önünde saatler saati bekliyor Istanbullular: Kimi "kaynak suyu" merakından, kimi de "iktisat olsun," diye... Fatma Oran stanbul'da, kaynak sulannın aktığı çeşmelerden birkaçını dolaşıp buralara gelenlerle "çeşme başı sohbetleri" yapmayı kararlaştırdığımızda, keyifli bir işin başlangıcında olduğumuzu düşünuyorduk. Çünkü biliyorduk ki bittecrübe sabitti ki "çok hoşsohbet insanlar"dı çeşme başlarında şifa arayanlar, içtikleri suyun keyfine varanlar... Çeşme başı sohbetini neredeyse bir "mesele" haline getirdiğimde, Leylâ F.rbil de öyle söylememiş miydi: "Yok, kaygılanma; konuşkan insanlardır o çeşmelere gidenler. Nice dertleri, rahatsızlıkları vardır, anlatırlar." Heyhat! Evvel zaman içine karışmış o hoşsohbet insanlar, o dcrtlerini paylaşanlar, o içtikleri suyun tadına varanlar... Kentteki hersuyun tadı başka Mehmed Kemal I İ stanbul, bir surlar kenti olduğu gibi bir sular dlyarıdır. Kentln dört bir yanı sularla çevrilidir. Dünyada çevresl tatlı ve tuzlu sularla çevrili tek kent denebilir. Tuzlu sular, Karadeniz, Boğaz, Marmara Denizi, Çanakkale Boğazı ve Ege'dir Bir ata atlasanız da lstanbul'un neresinden sürsenız, 1520 km'yi geçmeden bir denize rastlarsınız. Hiç bir kent, istanbul kadar şanslı değlldir. Denizler kendiliğinden bir metropol oluşturmuş, İstanbul kendiliğinden bir liman kenti oluvermiştir. Hele Haliç gibi bir doğal llman da varsa, kent büyüdükçe büyür. Bir liman kenti olmayı, sadece coğrafyası ile değil, insanı ile de başarılı biçlmde sürdürür İstanbul. Beri yandan nüfus da durmadan artar. Bir sular kentıdır, ama suları hiçbir zaman, orda yaşayanlar için yeterli değildir... Osmanlının en görkemll dönemlennde, Avrupalıların genelllkle "Muht«f«m", bızım ise "Kanunl" dedlğimiz Sültyman, su darlığı karşısında sadrazamı Rüstem Paşa'yı çağırmış, kentın sularının arttırılmasını istemiştlr. Paşa'nın bu emre karşı yanıtı 'Suları arttırırsak nüfusu da arttırır, çoğalan nüfusla baş edemeylz' olmuştur. Gerçekten suları bol bir kente göç çoğalır. Şurasını belirleyellm kl istanbul "tuzlu su" bakımından hiçbir zaman sıkıntı çekmemiştir. O dönemln Insanları, denizi bizım kullandığımız gıbı kullanmıyorlar, onun İçin de kirletmiyorlardı. Ama İstanbul, kullanma ve içme suyu bakımından, her zaman (günümüzde bile) sıkıntı çekmiştir. Buna durmadan bir çare aranmış, uzak yerlerden, bentlerden, sarnıçlardan su sağlanmıştır. Kaynaklar da içme suyu olarak kullanılmıştır. Tatlı suları bakımından ünO büyük olan İstanbul'un her kaynak suyunun kendine özgü bir tadı vardır. Bazı kişiler nasıl damak zevkiyle aldıkları ilk yudumla şarapları bifbirinden ayırırlarsa, istanbul sülarını da ayıranlar vardır: Tadan klşi, hemen, şu şudur; şu budur diye suyu ayırmasını becerir... Kaynağından gelen ve kente yayılan sular, padişahlar dönemlnde, çeşmeler aracılığıyla kente dağılırdı. Evlerde özel su yoktu. Su, çeşmelerden alınırdı. Mimar Slnan'ın kendı evıne su getirmesı, büyük dedikodulara konu olmuş. Nasıl olur da "mlmarbaşı" kendi evıne özel su getırır diye kınamışlardır. Çeşmelerin yanı başında, arabacılar da içme suyu satarlardı. Sudan değil, taşımadan para alırlardı. Şimdi ise Istanbul'da suları akmayan padışah çeşmelerini görenler, yeni doğan "su padişahları"nın tutsağı olduklarını anlıyorlar. Eskiden, bir bardak su verene, "Su glbl aziz olasınl" derlerdi. Çeşmelerin taşında. suyu getiren padışaha göre bir iki dıze bulunurdu: Aç besrnalayle iç suyun Han Ahmet'* ayla dua Bu suyu getiren hanlar, Ahmet olur, Selim olur, Hamlt olurdu. Plastik şışelerde bugünün sülarını getiren yeni padışahların adları ise oldukça farklı. Q Su başında memleket meseleleri Bir kere, musluğu koparılmamış çeşme bulmak mesele. Hadi buldunuz diyelim, çeşmeyi bulunca o incecikten akan suyu büyük bidonlara doldurmak, eğer arabanız yoksa ki maşallah, ibadullah o bidonları elde taşımak mesele... Çeşme başında memleket meseleleri: "Herkes havadan kazanmak istiyor" diyor adamın biri. Bir başkası, hemen.ardından lafı kendince tamamlıyor: "Biz de sudan kazanıyoruz". "Ne bu be," diyor esmer, ince yüzlü, alnında sinirli çizgiler olan bir şoför vatandaş, "Sana, kazık, bana kazık; yetmedi, yollara kazık!" Bütun konuşmalarda bir espri var, makineli gibi tanyorlar etrafı; kimse gülmüyor ama. Kızarlar diye ben de gülmüyorum. Herkes bidonunu doldurmaya bakıyor. lnsanlar asık ytlzlü, ciddi ve çatık kaşlı. lnsanlar karamsar, hassas, fırtınalı... Üstgöztepe sapağındakı "Kayışdaflı" suyunun çeşmesinde, gece günduz, kuyruk eksık olmaz Arabalı bidoncular Çeşme başında bir adam: Hani canım, artık çok sık rastladığımız şu "nezaket semti"ne uğramamışlardan. Suratınabak, sUngüye davran. Bir büyük bidonu (yoksa varil mi deseydim?) dayamış iplik gibi akan suyun ağzına, bekle ki sıra gele. Bana mısın demiyor ardındaki insanlara. Arabasını da çekmiş kaldırıma, ohh, kekâ. O, bidonlarını koyup bagajına, vınn... Onun ardındaki Renault da öyle, öbürü de. Ya ötekiler? Ayakları hep yere basanlar yani? Onlar da ellerinde bidonları minibüse, otobüse binecekler, bir yandan mavi kaıtlannı gösterirken, bir yandan da bidondakinin, "Vallahi su," olduğunu itiraf edecekler şoföre... "Ne eziyel bu teyzeciğim, bir bldon su Için" diyorum. Kırış kırış yüzünde kuşkulu bir bakış. Neyin nesi, kimin fesiyim? Neyin nesi olduğumu söyleyince, etraftakilerin de yüreklendirmesiyle konuşuyor birazcık. Böbreklerinde taş olduğu için 'musluk suyu' içemiyormuş. öbür sular da, hani "rekjamlardaki", "Ateş pahası, yanına yaklaşılmıyor, hem kime yeter, evde beş kisiyiz, bey de safrasmdan rahatsız," diyor. Tombul şişelerdeki "Vakıf suyu"nu da bir yerden duymuş, içlerini boşaltıp, terkos koyuyorlarmış... Değişik yerlerdeki su başlarında yedisekiz kişiyle zorbelâ konuşarak hazırladığım bu. yazının anket biçimine dönüşmemesi için, konuştuğum kişilerin adlarını yazmadım ve konuşmalar hep bu 'minval' üzre sürdü. Kaynak sulannın coğrafyası ANADOLU YAKASI: Beykoz'un 3 km kuzeyindeki Kaymakdonduran adlı dinlenme yeri, doğal değerlerce zengin bir alandır. tçinde yöreye adını veren çok soğuk bir su kaynağı da bulunan koru, ıhlamur, kestane ve meşe ağaçlarıyla çevrilidir. Beykoz yöresindeki bir başka kaynak suyu da Gttmüş Suyu adını taşır ve Boğaziçi'nin nitelikli sulanndandır.Beykoz'a iki saat uzaklıktaki Tokat Dercsi'nin güneydoğusundakı Dedesekı ve Akbaba köylerinde de iyi nitelikli içme suları, yörenin özelliklerini oluşturmaktadır. Alemdağı'nda bulunan su kaynakları ise bu yörenin daha çok tanınmasına yol açmıştır. Bu kaynaklardan biri ünlü Taşdelen Suyu'dur. Harita uzerinde Kandilli'nın tam doğusuna düşer; fakat anayolu UskudarŞile asfaltıdır. Bağlarbaşı, Kısıklı, Bulgurlu, Dudullu, Akçeşme ve Sultan ÇiftliJi'nden geçerek Alemdağı'na gelir. lstanbul'un en eski ve ünlü mesirelerinden olan Çamlıca, eskiden çevresinde bulunan çam ağaçlarından aldığı adla anılan suyuyla da bilinir. AVRUPA YAKASI: tstanbul'un Avrupa yakası da Anadolu yakası gibi doğal değerler bakımından son dercce zengindir. Sanyer yöresi: Kuzeyde Rumeli Kavağı'ndan, daha Rünevde Büvükdere'ye kadar olan kesimi kapsayan Sanyer yöresi, Beykoz yöresi gibi çok zengin su kaynaklarına sahiptir. Çırçır, Hunkflr, Kızılcık, Kestane, Şifa, Fındık, Fıstık sularından günümü7e Çırçır, Hiinkflr ve Kestane kalabilmiştir ancak. Çırçır suyunun idrar söktürücü bir özelliği vardır. Hiinkâr ve Kestane sulannın ise cilt hastalıkları ve romatizmal rahatsızlıkları iyileştirici özellikleri vardır. BüyUkdere: Sularıyla ünlü bu yörede çeşitli hayır sahiplcrinin yaptırdıkları çeşmeler vardır. Son çeşmeyi dağdan Kocataş Suyu indirtmek suretiyle Mecmetlin Molla Bey yaptırtmıştır. Yaklaşık altmış üç kaynağın suyunu toplayan ve lkinci Abdülhamit'in hayratı olan Hamidiye Suyu ise bilinen en eski ve en ünlu sularımızdandır... D Taşdelen Suyu'nun, bıleşimınde bulunan fosforik asit nedcmyle nıide ve böbrek hastalıklarını ıyileştirici bir özelliği vardır. Çevrede bulunan eski Ahmet Mithat Paşa Çiftliği'nden kaynayan Sırmakeş Suyu da tstanbul'un bilinen Istanbul'un Soflukçeşme semtındekı "Hamıdıye" sebili. önemli kaynaklarındandır. 8