Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Giysilerden türkülere rengârenk Kuzey Iraklı Kürt kadınları, peçe ya da başörtüsü taşıma alışkanlığına sahip değiller; giysilerinde ise beyaz, pembe, mor, kırmızı ve açık mavi renkler yaygın. HalilNebller uzey Iraklı Kürtler Ağustos ayının ilk haftasından itibaren acı ve gözyaşlarıyla kapımızı çalan bu insanlar, konvansiyonel ve kimyasal silahlardan kurtardıkları canlarının yanı sıra kültürlerini de sınırlarımızdan içeriye taşıdılar. Kurtarabildikleri kadarını. Turkülerini, yemeklerini, giyim ku 1 şamlarım, sevgilerini, duşmanlıklarını, inançIarını, her şeylerini, elleri kolları gibi, birlikte gctirdiler. Irak hükümcti onlara, "Kuzey Iraklılar" diyordu. Bİ7 "peşmergeler" veya "Iraklı mülteciler" deyiverdik. Onlar ise kendilerini "Irak Kürdistanı Kürtleri" diye adlandırıyorlar. Çocukları bizim çocuklara benziyor: Şu ancia Hakkâri Ytiksekova'daki "Uzunsırt" veya "Suiıstü" kamplarında yaşayan çocukları, cllcrinden tutup, Sirkeci'ye, Sultanhamam'a, Karaköy'e, Sütlüce'ye bıraksanız, dillerinden başka hiçbir şey onları Türk çocuklarından ayırmanıza yardımcı olmaz... Eski gömlekler, eşofmanlar, pantolonlar içinde esmer, kara gözlü çocuklar biraz büyüdükçe saçlarını kabartıp arkaya doğru taramaya, çevrelerine erkeksi bakmaya başlıyorlar. O zaman giysileri de değişiyor ve Barzanların "erkek modası"nı kendilerine uyguluyorlar. Bu "crkek modası"nın en önemli parçalarını, büyük kapakh iki göğüs cebi ve bir incc kol cebi bulunan hâki ceketler oluşturuyor. Yakalar dar. Omuzlardaki apoletler in Hakkari'deki mülteci kamplarında günlük yaşam K ce birer şeritle bastırılıyor. Düğmeler, metal üzerine ceketle aynı renk kumaş kaplanarak oluşiuruluyor; ancak hiçbir Barzan, hiçbir Benvari, yani hiçbir "peşmerge" erkeği, özellikle bu mevsimde, düğmelennı kapatmıyor. Erkek giysisinde özellikle bulunması gereken bir başka aksesuar kuşak. Başlarda " p o ş i " denen sargının kumaşı siyahbeyaz küçük damgalı. Poşi renklerinin, peşmergelerin "Talabani" mi, yoksa "Barzani yanhsı" mı olduğunu anlattığını öğreniyoruz. Türkiye'ye gelen Kurtler arasında, kırmızıbeyaz damgalı poşi kullanan çok az erkek var. Siyahbeyaz damgalı kuşaklar, ceketin iki alt ııcunıı belde birleştiriyor. Ceketlerin içıne aynı veya yakın renkten gömlek giyiliyor. Pantolonlar da ceketle aynı kumaştan yapılıycjr. Cepler yandan. Belde kemer aramak yanlış. Çunku "uçkur" kullanılıyor. Paçalar dar, çoğu zanıan bağlanıyor. Kıyafeti spor ayakkabılar tamamlıyor. Aksesuar olarak ağaç ağızlıklar, tütün tabakaları kullanılıyor. Kadın modasına geçmeden önce, kadınlar üzerine bırkaç söz etmek gerekiyor: Kuıt kadınları, bizim Doğulu kadından farklı bir toplumsal yere sahip... Peçe, başörtusü, çekingenlik görulmüyor. Bekâr genç kızlarda başörtusü bulmak mümkün değil. Evlisi, bekârı, genci, yaşlısı; erkeklerle çok uygar ölçülerde konuşup tartışabiliyorlar. Erkeğin bırkaç adım arkasından yurüyen kadına rastlayabılmiş değiliz 14 gün içinde. Doğulu veya Batılı, bir Türk kadınının çocuğunu emzirirkerı fotoğrafının çekilmesine ne tepki göstereceğini düşünün... Oysa Kürt kadını, bunu doğal karşılıyor. Bir şeye, bir tek şeye çok 'içerliyor' kadınlar: Canlarını kurtarabilınek için bir hafta, 10 gün yürümekten, yaylalarda yatıp kalkmaktan temizliğe doğru dürüst zaman ayıramadıkları için, kirli yüzle, kirli bedenle dolaşmaktan utanıyorlar. Oiysilermde beyaz, pembe, mor, kırmızı ve açık mavi renkler hâkim. Altın ve gümüş rengi işlemeli parlak kumaşlardan inccuzun giysileri, ince kumaştan ceketler tamamlıyor. Ceketlerin elbiseyle bütünleşmesini ince kumaştan yapılma, beli omzu ve göğsü birleştiren kuşaklar sağlıyor. Kuşaklar, Hinili kadınlann yaplığı biçimde bağlanıyprlar. Sim işlemeler büyük dal ve çiçek desenleri yaratırken, diğer kumaşlardaki desenlerde daha küçük dallar ve çiçekler tercih ediliyor. Kadınlarda en çok Zeliha, Giilo, Şemo, Şilan, Merari, Beyan, Heyam, Roja ve Ferman adlarına rastlıyoruz. Belki 60 yıldan fazla bir süreyi içeren savaş geleneği, belki tîk tanrılı dinlerin bu topluluklara daha geç ulaşması; tam kestiremiyoruz, ama neden ne olursa olsun, Iraklı Kürtlerde, tutucu yan çok zayıf... Bunun en geçerlı göstergelerinden biri, sakal ve bıyık konusunda belirıyor. En gencinden en yaşlısına, sakala önem veren peşmerge bulmak zor. Seksen doksan yaşını bulmuş bıyıksız peşmerge sayısı oldukça yüksek. Turkiye'ye sığınan Kürt topluluğunda görülen bir başka özellik de aralarında Hıristiyanların da çok miktarda yer alması. Köken olarak Ermeni toplumundan gelen Hıristiyan Kürtlere, "Nasturiler" deniliyor. Köylerinin adları arasında Ermenice olanlarla kolaylıkla karşılaşılabıliyor. Türkülerinde hâlâ Hıristiyan gencin Müslüman kıza aşkı anlatılıyor. "Oy ben sana varmam, ben sana varmam / Sen Müslüman değilsin," diyen türküleri, yaşlı Kurt kadınlardan dinleyebiliyoruz. Türkülerinde savaştan, düşmanlıklardan, aynlıklardan olduğu kadar kadınerkek ilişkilerinden de çokça söz ediliyor. Ancak bu türküleri Türkçede plağa kaydedccck firmanın "Muzır Kurulu"nu göz önündc bulundurması gerek: Kadın erkek ilişkilerini anlatan türkuler, kadının kalçalannı, memelerini öylesine doğallıkla ve açıkhkla betimliyor ki, kurul uyeleri kimbilir neder bunlara: "Ne hoş olurdu ellcmesi / Kavun gibi memelerin / Oy seni sevmesi ne hoş olurdu," diyen türkülerin yanı sıra, altı karakol basan, iki subay ve çok sayıda asker öldüren Ahmet'in türküsü de söyleniyor. En çok dinlenen türkücü ise Ahmet Cizrevi ya da Cizrcli Ahmed. Bize de dinletiyorlar Cizrevi'nin uzun yıllar önce okuduğu türkulerin kaydedildiği cızirtılı ses bantlarından birini. Bu turkunun kahramanı Ahmed, o kadar yer basıp adam öldurdükten sonra hapishaneye girince, genç ve güzel karısı hakkında "kötü kadın" diye soylenti çıkartılıyor. Ahmed inanmıyor. Cezaevinden çıkınca karısının gerçekten de başkalarıyla birlikte olduğunu öğrenip onu öldürüyor ve ölünün başında "Ağacın allına yalırıp seni nasıl sevmiştim," diye mırıldanıyor... TUrkiye'ye sığınan Kurtlerin erkeklerinde on yıllarca s.üren savaş geleneğine karşın, rutbe alışkanlığı yok. Rütbeyi, "Birincisi, gcrilla savaşında moral gelireceğinc moral bo/ar; ikincisi, herkes savaşıyor, neden birbirlerinden üstün olsunlar" diyerek reddedıyorlar. Ancak karargâhtaki durumlannı anlayabilmemiz için Türk ordusundaki subayların yaptıkları işlerle kendi işlerini karşılaştırıyorlar ve örneğin, "Sizdeki 'yiubaşıya denk," diye yanıt veriyorlaı. D Kurt multecılerı. alışkanlıklarını Hakkârı kamplarında da sürdürüyor Kızılay'ın yemeklerı yerıne, elde ettıklerı erzakla kendılerı yemek yapmayı tercih edıyorlar "Uzunsırt" ya da "Suustu" kamplarında, başörtüsü taşıyan genç kızlar görebllmek, oldukça seyrek rastlanan bir durum aslında. "Suüstü" kampının hemen altından akan Yuksekova Çayı. temızlık duşkunü Kürt kadınları ıçın bulunmaz bir nımet Tabii önce çocuklar yıkanıyor!