27 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

mer'i çağrıştıran sıcacık bır Isvıçrc yapımı. Yönetmeni: Jean François Amiguet. eLa Maschera"... 18. yüzyılın Venediği'nde, kendini oyun ve içkiye kaptırmış mutsuz bir soylu, şatosu çevresinde temsiller veren bir liyatro trupundaki güzel aktrısc gönlünü kaptırır. Ama kız onu iter.. Genç adam, sevdiği kızın gönlünü bir "maske"nin ardına gizlenerek çalmayı deneyecektır.. Pasolıni'nin asistanlığından geltn'e bir genç kadının, Fiorella Infascelli'nın ilk filmi.. Maskelcr ardında oyunlar, aşkın bin bır gizi, duygusal tuzaklar ve inceliklerle dolu bir Uslup denemesi.. Ackeren'in son fılmı. Kurulu duzenini yıkarak "ideal kadın" peşinde koşan ve rastladığı her dişide aradığını bulduğunu sanan bir adamın seruvenleri.. Cılalı bır boşluk, ama Ophuls ve Rohmet çağrıvmlan da yok değıl... Fantezi Egemen Olursa "DomaOİ ÂCCadra".. Yine çarpıcı bir genç sinema örneği, Italya'dan gelen... 1848'lerin Italyası'nda bir "vurgun" peşındeyken bınbir garip serüven yaşıyan ve soylulardan haydutlara, ütopik "kâşif'lerden aşk delisi dişilere, birçok ilginç kişiyle tanışan 2 arkadaşın öykusü.. Yönetmeni Danile Lucchetti'nin deyişiyle "bir tür felsefi western, alay ve büyülenmişlikle karışık bir gerçekçilik". , ya da küçuk bir Hollanda köyünün hepsı birbirine benzeyen günlcrınin donmuşluğıı ıçındcki olağanustuluk... Kendi halindeki bır fırıncı çırağı, 2 can dostunun bir oyunu sayesınde, "Cîönul Abla" sütununda çıkan bir mektuba gelcn bir suru yanıtla karşılaşır.. Ve sakin yaşamı altüst olur. Bır saatlik bir "orta metraj" fılm, vönetmeni Dannıel Danniel'in kişiliğinde belki de bir mizah ustasını haberliyor. CANNES88'DENULKEMIZE GELECEKLER Cannes'da bu yıl dışalımcılar da vardı. Ve birçok film, Türkiye için alındı. İşte bunların bir ilk listesi: "Fatih Pelle", "Ayn Bir Dünya", "El Dorado", "Evden Uzakta", "Güney", "Tokyo Pop", "Venüs Tuzağı", "La Boheme". "MaVİ Keiienkele The Blue lguana".. Yine bir ilk film.. John Lalıa, durdurak bilmez bir seruven filminın çılgın temposu içinde, bu tur sinemanın birçok yantürünü ve örneğini alaya alıyor: Bond filmleri, Spielberg serüvenlerı, western, çöl filmi veya soygun öykuleri.. Taze, alaycı, "gırgır" bir film, keyifli bir seyir...D "VenİİS Tuzağl Die Venusfalle"... "Tutuşan KadınLa Femme Flambee" adlı unlü filminden beri kendine özgü bir crotizmlc örulü aydın işi filmlerini sürdüren Alman yönetmeni Robert Van c Malı götüren'iki film Cannes'88'de en büyük ödülleri alan iki filmin ortak özellikleri, bunların klasik deyişle biçim olarak değil, öz olarak önemli filmler olması. Sinemayı yenileyen, anlatım olanaklannı zenginleştiren filmler değil bunlar. Daha çok çağımızın önemli sorun/arına değinen ve yüzyıllık bir perspektif içinde, ilerici bir tavır alan filmler... Cannes '88de en büyük ödülleri alan 'Fatih Pelle' ve 'Ayn Bir Dünya'nın ortak özelliklerlnden biri bugüne kadar tanınmamış olan küçük yıldızları. Jodhl May (solda) ve Pelle Hvenegaard. Fatih Pelle , Kuzey Avrupa ülkelerinin görkemli bir üstünyapımı ve büyük bir uyanış içinde olan Danimarka sinemasının yeni ustası, " Z a p p a " (tstanbul Sinema Günleri 86) ve "Twist and Shout" adlı filmleriyle dünya çapında ilgi gören Bille August'Un uzun süreli bir çalışmayla kotardığı son filmi.. Danimarkalı sosyalist romancı Martin Andersen Nexö'nün dev romanının yalnızca ilk bölümünün uyarlaması film.. Geçen vüzyıl sonunda Danimarka'ya çalışmaya gelen yoksul bir baba oğulun bir çiftlikteki serüvenlerini anlatıyor film.. Yüzyıllık feodal ilişki ve gelenekleri sürdüren bu çerçevede Pelle, sonsuz bir sevgi ve güvenle bağlandığı babasının, donup kalmış üretim ve insan ilişkileri içinde alabildiğine çaresiz kaldığını görecek, çevrcsindeki amansız ekonomik sömürünün karıkoca, işçiusta, farklı sınıflardan birbirini seven iki genç vb. her türlü ilişkiye de nasıl acımasız biçimde yansıdığmı öğrenecektir. Babasının bir kadın bulup evlenmek, "pazar sabahları kahvaltısınr yatağında etmek" gibi "mütevazı" isteklerine karşın, Pelle'nin gözü hep enginlerde, denizlerin ötesindedir. Ancak kendisini alıp uzaklara götürmeyi vaat eden, çiftlığın dikbaşlı emekçisi Erik'in sonu hiç de iyı gelmeyecek ve Pelle bir süre sonra işverenden aldığı "kâhya olma" önerilerine karşın, çok sevdiği babasını bile geride bırakıp uzaklara gitmeyi yeğleyecektir. Romanın gelecek ciltlerinde (ve gelecek " P e l l e " filmlerinde) onu daha değişik ekonomik koşullarda savaşımını sürdürür ve işçi liderliğine dek yükselirken göreceğiz... Daha önceleri Dreyer, Polanski, VYiderberg gibi sanatçıların da el atmak istedikleri bildirilen Pelle'nin serüveni, görüldüğü gibi Upton Sinclair, Bill Traven gibi yazarların yapıtlarını anımsatıyor. Ancak filmi izlerken b i a m hatırımıza gelenler, daha çok Charles Dickens'in romanlarımn atmosferi ve Amerikan TV dizilerinden oldukça yararlanmıs bir anlatım tekniğiydi. Nitekim Cannes'da kimi eleştirmenler, örneğin Marcel Martin, filmi bir TV dizisi havasında bularak eleştirdiler. Oysa biz, bir aksilik sonucu yayımlanmayan bir yazımızda, beğendiğimizi ve odüle ciddi bir aday olduğunu belirttik. Çünkü "Pelle", oldukça klasik anlatımına karşın, canlı tipleri, evrensel temaları, denetimli sürükleyiciliği ile sinemayı yenileyen bir film değilse de çok genlş kitlelere seslenme ve hâlâ yaşamsal sayılan kimi temaları, emeğin ve emekçinin tarihinden boyutlu bir perspektifin içine oturtma özelliklerine sahip bir film.. Sinema için az önemli islevler sayıUbUir mi bunlar? " A y n Bİr D Ü n y a " da "Fatih Pelle" gibi ilerici konuma sahip. Bu film, ikincilik ödülü sayılan Büyuk Jüri özel ödülü'nü aldı. " A y n Bir Dünya A World Apart", günümüz dünyasındaki en koy\ı baskıcı ve ırkçı uygulamaların başmda gelen Güney Afrika'daki "apertheid" olayına değinıyor ve bu olayı, sesini yükseltmeden, slogancı yöntemlere başvurmadan, alçakgönüllü, ama alabildiğine etkili biçimde mahkum ediyor. 1963 yüında başlıyor film.. Zencibeyaz çekişmesinın doruğa tırmandığı günlerde, baskıya ve ayrımcılığa karşı çıkan az sayıda beyazın başım çeken avukat Joe Slovo, karısı gazeteci Dıana Roth ve küçük kızları Molly'nin öyküsü bu.. Avukat, daha filmin başında ülkeyi terketmek zorunda kalır. Annesi, çocuklarından gizli olarak militan etkinliklerini sürdürmekte, ırkçı çabalara karşı örgütlenmeye katkıda bulunmaktadır. Beyaz yönetimce tutuklanacak, aylar boyunca işkence ve baskı görecektir. Ama direnci kınlmayacaktır. Bu arada, küçük Molly de uğraşı nedeniyle kendisinden hep uzak kalmış olan annesinin gerçek kimliğini öğrenmek, küçük kardeşlerine kol kanat germek, en yakın arkadaşlarının kendisine sırt çevirdiğini görmek durumunda kalacaktır. Film, bir tür yapay "mutlu son"la bitmektedir. Yapay, çünkü meraklı seyirci, filmin kahramanı Dians Roth'un savaşımını sürdürmesi yüzünden daha sonra, 1982'de, bir suikast sonucu öldürüldüğünü bilmektedir. Ama kızı, annesinin davasına sahip çıkmış ve onun üzerine (filme temel oluşturan) bir antlar kitabı da yazmıştır. " A y n Bİr D Ü n y a " , "Angel", "The Killing Fields", "Yerel Kahraman Local H e r o " , "Görev The Mission", " A t a Yurdu Fatherland" gibi önemli filmlerin görüntü yönetmenliğini yapan tngiliz Chris Menges'in ilk yönetmenlik denemesi... Genel bir toplumsal/siyasal çerçeve içinde özellikle anakız ilişkisini geliştirırken, bu türdeki kimi önemli filmlerin alıştığımız temposuna ve dengesine tam anlamıyla ] erişemeyen, yer yer biraz " a m a t ö r " işi kalan bir çalışma.. Bu yüzden, Altın Palmiye alması şaşırtıcı olurdu. Ama film, kuşkusuz içten, önemli ve çağdaş.. Richard Attenborough'un aynı temalara dayalı son filmi "özgürlük ÇığlığıCry Freedom"lakıyaslamnca çok daha başarılı olduğunda, birçok yabancı eleştirmen birleşiyor. "Uçlü ödül" alan filmin 3 kadın oyuncusu, Diana'da Barbara Hershey, kızı Molly'de küçük Jodhi May ve zenci bizmetçi rolündeki ü n d a Mvusi çok bajanlı. D 11
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle