Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Mustafapaşa'nın saflına soluna daflılmış ıkı katiı b t y ^ n/iuu> ^ıtncere kenariannda, bır dantel gibl Içtenmtş suslemeler yer alıyur Bu evlerın çoğu, değerı bılınmemış bır sevgilı gibi terk edilmlş. Mustafapaşa kuyunde, az da olsa, yenıden onanlan, çevresinde çocuk seslert duyulan evler var. Sadece burada pazar kurulurmuş. Türkler, Rumlarla birlikte kurarmış pazan. Şimdi, biz kiiçiik kaldık. Niifusumuz, 17Ofl'e düştü. Çunku loprak halkı beslemiyor. Ya gurbete gidiyor Mustafapaşalı ya inşaatçı oluyor" diyor Korkmaz. "Acaba Sinesos'un tarihiyle ilgili bir kaynak bulabilir miyiz?" diye soruyoruz. Korkmaz, dolabından büyücek bir albümçıkarıyor. Kapağı, Rumca yazılmış. Sadece Sinesos'u ve 1924'ü okuyabiliyoruz biz. Içinde evlerin, insanlann fotoğrafları, Rumca yazılar, şarkıların notalan var. Evet, kaynak var ama sakmealı bulunduğundan Türkçeye çevrilmesi yasaklanmış. Bir de 1923'ü yaşamış biriyle konuşsak diyorum. "Hilmi Dede var" diyor ömer Tosun. Giderken Sinesos Oteli'nin önünden gcçiyoru7. Kervansaray çalışanlarının lojmanı olarak kullanılıyor burası. Ama ek inşaat bittiğınde 120 yataklı, havuzlu bir otel olarak hizmete gırecek yıl sonunda. Şimdilik Manastır'ın içinde 30 yataklı bır pansıyon var. Gecesi, 35 bin lira arasında değişiyor. Bir de Paşa Kamping var. Onun gecesi bin lira. Ve Hilmi Akgoz'ün evine geliyoruz. Halice Nine, hemen kahveleri getiriyor. Hilmi Dede, "1923'tc aglaya ağlaya gittilcr" diyor, "Sarıldık. Ağlaşlık. Ö)lc ugurladık hcpsini. Aradan 65 yıl geçti. Ama bak hâlu mektuplaşırı/. Birbihmizin bavramlannda kart atarız. Onlar ara ara kalkar gelirler. Kendileri, çocuklan, torunları, arkadaşlan... Bi/? Biz, gidemedlk oralara. Çok çağırıyorlar, ama olınadı. Onlar geliyor ya, o da yeliyor bize. Biraz olsun diniyor hasretinıiz." Hilmi Dede 87 yaşında, ama öyle genç ki... Anımsamadığı yok. " O 7.amanlwr" diyor "Üç doktor vardı. Biri Türk tbrahim Savun. Biri Rum Operatör Serandi. Biri de Anastasios. Iki de eczacı. Giryago, Hişostomos. Şimdi eczane yok. Sağlık ucagı var. tşte bir doktor, bir saglık memuru, bir ebe. O /aınanlar, Rumların bir ilkokulu, bir kız okulları vardı. Bizim de bir ilkokulumu/, bir univcrsitcmiz. Muderris olurdıı ıınivcrsileyi bitiren. Şimdi ıni? Şimdi ilkokul ortaokul birlikte bir okulumuz var. Lise yok. Lise Ürgup'te." Ben istanbul tutkunu bir Rumun 1866'da evin duvarına yaptığı İstanbul resmıne uzun uyıın bakıyorum. Hilmi Dede, yerinden kalkıyor, arkadaşlarının Yunanıstan'dan yolla dığı mektupları zarflarıyla birlikte özcnle sakladığı yerden v'ikanp bana veriyor. Sonra dışarılara dek uğurluyor bizi Hilmi Dede'yle Hatice Nine. Evin hemen önündeki çeşmeden eğilip su içiyorum. Hatice Nine, bir an yitiyor yanımızdan. Elinde bardakla geliyor sonra. Bardağa çeşmeden su dolduruyor, "Bardakla iç kı/ım" diyor. Bir de uzümlcri tutuşturuyor elimc, "Yolda yersi niz." Yüreğim bir hoş oluyor, "Hftlâ iyi insanlar var" diyorum kendi kendime, "Hâlâ iyi insanlar var." Tam vedalaşırkcn Hilmi Dede, "Hiç sormuyorsun" diyor, "Mustafapaşa adı nerden geldi diye?" Mustafa adında bır paşa, bu köye çeşme yaptıracağım diyormuş. Çevresindekiler de "Aman paşam, suyun kaynağı Derlngöz'de. 5 kilometre uzakta. Hiç ordan buraya su gelir mı?" diye karşı çıkıyorlarmış. Ama Mustafa Paşa bu, dediğinı yaparmış. "Peki" demiş, "Sarı liraları ucu ucuna eklesem de mi gelmez su?" "O zaman başka işte" demişler, "O zaman gelir." Ve Mustafa Paşa sarı liraları ucu ucuna eklemiş, tam 7 çeşme yaptırmış Sinesos'a. Sinesoslular da 1923'te köye Mustafa Paşa' nın adını vererek, ona gönül borçlarını ödemeyı düşünmüşler. Ben yolda Hilmi Dede'nin verdiği mektupları okuyorum. Aleko Sofraniyadis, "Hcpimiz yakında oralara gelip vatanımızı bir daha görmek, sizlere kavuşmak arzusundayız. Sizleri de burada görmeyi candan diliyoruz. Ne yapın edin, bir seyahat yapmaya karar verin" diyor mektubunun sonunda. Yol boyu, uzun uzun bakıyorum Mustafapaşa'ya. Mustafapaşa, terk edilmiş bir sevgili gibi duruyor. Dokunsan ağlayacak. Sen dostlukların, anıların köyü "Oreyapoli" (Güzel) Mustafapaşa diyorum, sen terk edılebilir misin hiç? Sen yüreklerin krallara layık köşesinde ikı dilde yaşıyorsun. D Mustafapaşa'nın evlerinin, Ege'dekl Rum evlerınden çok daha farklı bır incelifle sahıp olduflu hemen gtoe batıyo Kimı yikık bahçe duvariannın arasında. eskı kapıiar. geçmışten sesler getırıyor Tum evlerin kapılan, lavanlan ince ışlı oüalara açıiıyor 13