26 Aralık 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

G Ü N L Ü K Salâh Birsel Nazi taydaşları 11 Haziran 1987 arasıııa soluklar koymak, sözcüklerın soluklarını kısaltmak ya da uzatmaktır. 18 Haziran 1987 Oiirden anlamak denizi görmeye gitmek midıı? Metin Eloğlu: Şağol Madam mum istemez Öniimii göruyorum. 19 Ağustos 1987 Nazi taydaşlarının soıı kuklacısı Rudolf Hess, Spandau cezaevinde, 93 yaşında ölmüş. Hess cezaeviınn son hükümlüsüdür. 1946 ekitnınden beri oraya demir bırakmıştır. Kötü durumunu göstermemek için de tam 22 yıl yuzıinü karısından ve çocuğundan kaçırmışiır. Times onun yitik bir dünyanın uğursuz hayaleti olduğunu yazmış. Federal Almanya'daki NeoNaziler ise onu "Cesur Şehit" adıyla ulularnaya hazırlaniyormuş. Hess, Hitler'in sağ koludur. Onun en bağnaz havadarlarından biridir. Ne ki, en küçük bir işte bile Fuhrer'ine danışmadan start düğmesinc basamaz. Nazi mımarlarından Alberl Specr, parti kongresinin Münih'te toplanacağı salonu süse ve püse boğmak ıçin Hess'in düşüncesinı almaya gittiği vakit çizdiği desenler de yanındadır Hitler'in yamağı ona şu karşılığı verir: Buna ancak Führer karar verebilir. Diyeceğim Führer " H e r şeyi ben bilirim, her şeyi ben yaparım" formulüne dört elle sarılmıştıı. Ama bu formulün açığa vurulmayan bir parçası daha vardır: Her şeyden ben korkanm. Hitler siyasal gıicü ele geçirmek için birlikte çalıştığı arkadaşlarını, amacına ulaştıktan sonra, bu korku yuzunden darmadağın etmiştir. SA Başkanı Rohm'u öldürtmüş, canciğeri Christian NVeber'i ise yanından uzaklaştırmıştır. Gençlik omuzdaşlarından Kubizek onu şöyle betimler: Her yerde engel ve düşmanlık görürdü. Her vakil bir şeye karşıydı. Tüm insanlarla çatışmaktan çekinmezdi. Her olay üz.erinde durur, hiçbir şeyi küçümsemezdi. Gerçi Hitler, zaman zaman.ince ruhlunun biri olduğunu göstermek ister, ama her şey yüzeydedir. Üstünü biraz kazıyınca altından sevindirik delisinin dişleri gözükür. Ne barok, ne de klasik müzikten anlıyordur. Oda müziği ile senfonik müziğe de kapalıdır. Wagner'in operalarından alınmış kimi yiğitlik parçalarını diıılediği vakit, onların hemen ardından hafif opera şarkılarına yöneliyordur. Ezgilerin okuyucularını tanıdığındaysa yüzlü yüzlü sırıtır. Başkalannın, müziğe kendisinden yakın durmasına da katlanamaz. Basın bürosu şefi Dr. Dietrich, arajık aralık, Salzburg Müzik Festivali'nde bulunmak üzere Hitler'in Obersalzberg'teki köşkünden kaçarsa bu, onu küplere bindirmeye yeter. Her akşam, sofrasından hjç eksik olmayanlarla sanat kaynalmayı da bir kurnazlık sayar. Yemekten sonra çokluk bir film de gösterilir. Ama bu, daha çok eski kurdelelardan biridir. Çağdaş yaratılann hiçbirine yüz verilmez. Filmden sonra da Hitler kadın oyuncuları, Eva Braun da erkek oyuncuları Biçem (uslup) sözcukler Bu korku onu işkence yapan katından, işkence gören katına ındi.niısliı. Kuıt, ku/ıı olmuştur. Vren'den dönunce Adnan Binyazar'ın nıoktubunu bcni bekler buldum: Asansor'u bir solukıa okudum. Hılıyorsunuz, bir solukta okumak, romanlara, öykülere özgu bir özelliktir. Denemede bu anlatıını tutturmanın nasıl bir yeteneğin, nasıl bir çabanın urunu olduğunu daha iyi kavrıyorum. Gosleri'nin haziran sayısındaki yazınızda bu anlatımu sahip çıkışınızm kökenindeki emeğı anladığımı sanıyorum. llk bakışta ters gibi görunen sözcuklerle ben de karşılaşıyorum. Ancak, bu anlatımın yerine duzünü yeğlediğinizde ortada biı şey kalmıyor. Aynı duıum Evliya Çelebi'de, Huseyin Rahmi'de, başka boyutlarda Ahmet Haşitn'in düzyazılarında da vardır. Edebiyatın bir dil sanatı olduğunun bılincine varamayanlar, kavrayışsızlıklannın suçunu bir süre daha sizde bulacaklardır. Binyazar, 15 Mart 1987 günlu Milliyet Sanal'ta Şiirin tlkeleri uzerine ya/dığı yazının son bölumunun dergide yer almadığı haberini de vererek onu, olduğu gıbı, mektubunun içine alıyor: Bana göre edebiyatı iş edinmiş bir kişinin sanat goruşu, deneyimleri, olayları yorumlayışı ... bu ilkelerin özunu oluşluıuyoı. Birsel hiçbir öğüde başvurmadan, kendi ıç sorunlannı da temel ılkelere donuşturmcden, önemli uyarılarda bulunuyor. Bu ilkeleri, Bırsel'in öbür kitaplarında da, çok inceliklı gözlemlerle verilmiş bir takım sanat gerçeklerini kavramada bir anahtar sayıyorum ben. Kendisi mi yapar, bir başkası çıkar da iş nıi edinir; Birsel'in obuı kitaplarında canlı gözlemlerle yer alan ilkelerin saptanması da zorunlü görünüyor.bana. Çünkü Birsel adlı bu okuma lokomotifının vSgonlannda yer tutmanın başka yolu yoktur. Hele şıir yolunda tırnak tutmaya çalışanlar, biletlerini hemen kestirmek zorundadırlar. 6 Eklm 1987 Uren dönüşümü selamlayanlardan bırı de kıtaplık odasının duvarındakı olu babamın t'otografisi oldu. Odadan içeri adınıımı attım ki gözlerini bana dikti. Pencereye seyirttim, o da oraya dondü. Kapıya geldinı, bakışları yine ıısiunıde. Biliyorum, ben ölunce hiçbir duvar onu taşıyacak gücu kendinde bulaınayacak. Bir gün de yabancı biri ya da yakın bir el lambasına f'ena üfleyecck. Damları kaldırıp evlerin içine atlayın. Çoğunda yırtılmış ya da çöplüğe atılmış fotograt'ilerin öykülerine rastlarsınız. Elinide olsaydı benim, bir Eski Fotografiler Mıı/esi kurardım. Zenginyoksul, akıllıhebenneka, yakışıkhgudubet, durustduzenbaz, gençyaşlı ayrıını yapmadan da geçmiş yıllarda yaşamış tüm insanlarm l'otografilcrini oraya doldururdum. Yıllarca sonra dünyamıza gelecek olanlar da onları görur, dinlerinde gevşerlerdi. Dunyamız da bir anda guneşin en kızgın durunnına girerdi. 12 Ekim 1987 Insanlara lakma ad takanlar genellikle lalımacun pideleri, abullabutlar, hebennekalar, kıskançköpekler ve de Nazi taydaşlarıdır. Bunu yapmakla kendilerinden zeki, keııdilerinden güçlu kişiler karşısında ustunlük sağlayacaklarını, onları el gün maskarası edeceklerini sanırlar.D Hitler'in sağ tolu Rudolf Hess, onun m bağnaz havadarlanndan bındır eleştirir. Kimse filmin yapısı, konusu ve biçemi üzcrinde durmaz. Albcrt Speer'in sofracılardan biri de odur demesine göre gece yarısından bir saat sonra da herkes esnemeye başlar. Eva Braun, Hitler'le bir şeyler konuştuktan sonra çekilir. Bir çeyrek sonra, Führer de onu izler. Hitler'in kan içiciliği, son kertede, 30 Nisan 1945 günü de kendini bellı etmiştir. Legt an! Feuer! O gün, Bunker sığınağında, Eva Braun'un erkek kardeşi Fegelein'ı kurşuna dizdirmiştir. Fegelein sığınaktan kaçarken yakalandığı için bu cezaya çarptırılmıştır. Yakalanmasa hiçbir şey değişmeyecek, bu kez kalıbı, duşman kurşunlarıyla dinlendireeektir. Gclgelelim Hitler, sırası gclip kendisi de ölüm şerbetini içmek zorunda kahnca cniştesi, Fegelein'ın kendi buyruğuyla öldürüldüğünün kızkardeşine duyurulmamasını istcr. Oysa son dakikada Hitler'in karısı olmak onuruna erişen Eva Braun haberi hemen almıştır. Ama elinden ne gelir ki! Adi Hitler'in evdeki adi budur bir karara vardıktan sonra yapılacak hiçbir iş yoktur. Ivan, 15 Kasım 1581 'de büyük oğlunun karısı Elen'i, gebeliğini saklayarnayan düıtürü bir entari giydi diye adamakıllı dövmüştür. Zavallvgelin de dayağın etkisiyle çocuğunu düşurmüştür. tvan'ın oğlu akşam saraya gelince babasına çok zifir sözler söyler. Tepesi atan Ivan da demirli bastonunu oğlunun kafasında patladır. Pelte gibi yere yıkıldığını gorunce de: Oğlumu öldürdüm, oğlumu öldürdüm! diyc sarayın içinde dört döner. Birkaç gün sonra oğlu gerçekten şanlı ölüm köprusünden geçince de artık kendisinden hiçbir türlü hayır gelmez. Tkm bir çan paslı cenazedir, üç yıl sonra da kendi ölür. Doğrusu Ivan'ın zorbahğı, azmantılığı da Hitler gibi kendi korkaklığından kaynaklanır. Boyuna: "Bana işkence yapıyorlar, beni topraklarımdan kovmak istiyorlar, sonsuz bir tehlike içindeyim" sözlerini yinelemeyi savsaklamaz. Zehirden kurtulmak için başkalarını zchirliyor, başkalarına işkence yapıyordur. Korkusunıı ve öfkesini de en çok boyarlardan, papazlardan, koruma birliklerinden çıkarır. Biri, Novgorod'lularlardan birkaç kişinin kendisini öldürmck için kumpas kurduğunu habcr vermişse Uçkâğıtçının, lan lan atanın teki bile olsa, onun sözüyle hemen tum Novgorod'luları ortadan kaldırmaya kalkışır. Herkes bilir ki, karısı öldüğünde de, bir gün bir prensin başından aşağı kaynar çorba kasesini geçirmiştir. Prens ahlayıp oflamaya başlayınca da hançerini çektiği gibi gozü yaşlı prensin kalbine saplayıvermişür. lngiltcre kraliçesine bir yalvar yakar mektubu yazarak, lngiltcre'ye sığınma hakkı istemcsi de korku yüzündendir. Bir yazar onun için şöyle der: 20 Ağustos 1987 Hess'in ölümüyle boşalan Spandau cezaevi yıkılacakmış. Yerine Ingiliz ordusu için bir market kurulacakmış. Bu neye yarar? Duşüıımeyi ve anımsamayı insanoğlunun kafasından çekip çıkaramadıktan sonra Hess'in de.öbur Nazi tızmantırıllarının da yaptıkları kötülükler, döktükleri işkenceler kolay kolay unutulamayacaktır. Rus Çarı Korkunç Ivan unutulmadığı gibi. Zorbalığın derecesi yoktur ama Ivan, Hitler'den daha kan içicidir. 10
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle