Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Amerikan toplumunun ürettiği yeni moda: Şarkıları, filmleri ve romanlanyla, ABD'de nükleer savaşa göz kırpan bir anlayış giderek yaygınlaşıyor. Birçok insan, "Nükleer savaş dünyanın sonu değil, 'gerçek Amerikalılar'a uygun bir dünyanın başlangıa olabilir" diye düşünüyor. Nükleer savaş özlemi mıdır, haksız mıdır tartışılabılır. Ama gunumüzde, ABD toplumunu bir çığ gibı saran yenı bir akım boy göstcrmiştir ki, bunda, doğruluğu eğriliği tartışılacak çeşitli görüşler, yargılar değil, düpeduz somut, maddi olgular söz konusudur. Amerikan toplumunun ürettiği son moda bu yeni akımı birkaç sözcukle özetlemek gerekirse "nükleer savaşa özlem" diyebiliriz. Konrad Kge, Fransız " L e Monde Uiplomatique" dergisinde bu akımı kısaca şöyle anlatıyor: ÖVfc Televizyonda dizi olarak izlediğimiz "Enola Gay"adhfilm Hiroşima'ya atom bombasınm atılısını anlatıyordu. Bombayı atan uçak halen ABD'de bir müzede sergileniyor. DIŞ HABERLER SERVtSl "Nükleer savaş dünyanın sonu olmaktan çok 'hakiki' Amerikalılara çok daha uygun duşecek bir Coplumun yaratüması yönunde bir aşama olacaktır. Sag kalmayı hak eden guçlü insanlar, kendilerine dunyayı kaostan çıkarlıp daha iyi, daha mükemmel kılma şansı verecek nükleer yıkıma direnecek yetenekte olacaklardır. Amerika zafer kazanacak, komunistler ve Amerikan yaşama biçimine karşı koyan herkes silinecektir... Bu tür fikirler ABD'de her geçen gün daha açıkça dile getirilmektedir; filmler, macera romanları, çizgi romanlar, video filmler ve her zamanki garip tavırlarıyla dini bütün yayınlar ve televizyon istasyonları bu fikirleri sürekli yaymakladır." Sanat ve sanatçılar da bu akımın dışında kalmış değiller. Söz gelimı, rock gruplan arasında plakları en çok satanlar, silahlanma yarışını kınayanlar değil, şarkılarıyla nükleer savaş tehlikesini olağanlaştıran gruplar. Konrad Ege, ornek olarak, şarkı sözü yazarı Allee VVillis'i anıyor. Pointer Sisters grubunun söylediği ve kısa bir süre önce ABD plak sanayiinin vcrdiğı en büyük ödül olan Grammy Award'ı kazanmış "Neıılron Bomh" (Nötron Bombası) adlı şarkımn yazarı Willıs, sanatını yanların da en çok işledikleri konu. tncil ve Tevrat'ta kıyamet gününe ilışkin anlatılanlarla nükleer savaşı özdeşleştiren bu çevreler nükleer bombanın yarattığı mantar bıçimıııdeki bulutun içinden lsa'nın yeniden yeryüzüne döneceğini ve insanlığı bu kez gerçek mutluluğa kavuşturacağını, iyinin en sonunda kötuye üstün geleceğini anlata anlata bitiremıyorlar. Bunlardan biri, önümuzdeki başkanlık seçimlerinde adaylığını koyması beklenen ve ABD'nin ünlü televizyon vaazcılarından olan Pat Robertson. Dediği şu: "Bütün bunlann (nükleer felaketinl dehşet verici oldugunu söyleyerek yakınıp dıırmarmlı, kıvranmamalıyız. Hiç de dehşel verici değil. Tvoine iyi bir şey... Kurtuluşumuzun işarcti bu..." Konrad Ege'ye göre, kıyametin yakın olduğuna ve sonunda Tanrısal krallığın yeryüzünde egemen olacağına ilişkin programlar ABD televizyonlarından milyonlarca kişiye ulaşıyor ve onları etkiliyor. Kıyamete ilişkin bu dinsel temanın yanı Mra bir de "milliyetçi" siyasal yaklaşım var: Mad Max gibi filmlerın ve birçok serüven romanının konusu, son derece güçlü, yetenekli Amerikalıların nükleer savaş ertesinde dünyayı komunizm tehlikesinden kurtanp nasıl yeni bir uygarlık kurdukları. A "nükleer sanal " olarak adlandırıyor. Görü şü şu: "Büyük nükleer patlama yaklaşıyor. Hepiniz atomlarınııa aynlacaksınız. O halde, ya paranız, aşkınız, hiçbir şeyiniz olmadığı için sızlamp durun; ya da yapılması gereken en iyi şeyi yapın, dans edln." tngiltere'de antinükleer uzunçalarlar, diyelim bir "VVaking up with the House on Fire" (Dönüşümde Ev Alevler Içindeydi) liste başını tutarken ABD'de en çok dinlenen plaklar arasında yukardakı örnektekı gıbı "boşvermişlik" aşılayanlar ile "son yargı günü"ne özlemi dıle getirenler yarışıyor. Buna bir örnek, Prince'in "Purple Rain" (Kırmızı Yağmur) adlı uzunçaları. On milyondan çok satmış bu plakta, sevgilisiyle felaketten önce nasıl barıştığını anlatan sanatçı, onu o kıyamet anında, yani nükleer savaş sırasında meydana gelen radyoaktif serpintinin yarattığı "kırmızı yağmurda yıkanır" görmeyi dilediğini söylüyor. Bu şarkımn yineaynı adı taşıyan ve 1984'te bir Oscar'la ödüllendirilen filmi de en tutulan filmler sıralamasında o yıl 13. gelmiş. Nükleer savaşa özlem teması sofu Hıristi . merikalılar yaşamlanndan sigarayı çok büyük ölçüde çıkarmışlar. Şimdi de Dirilehnin çıkıp, onlara, nükleer silahların sigaradan daha zararlı oldugunu anlatması gerek. K ırk biı yıl önce, 6 Ağustos 1945'te yerel saatle 8.15'te Hıroşıma'nın üzerinde uçan bir ABD savaş uçağından paraşütle madeni bir cisim, "atom bombası" atıldı. 43 saııiyc soııra kent yerle bir olurken ilk ağızda 80 bin 329 Japon can veriyordu. Nükleer patlamanın uzantıları zamanla 91 bin 416 kışinin daha canına mal olacaktı. öınür boyu hastalıklı, sakat kalanlar da cabası... Nükleer silahların gunumu/de erişmiş oldukları yok etme gucu yanında, Hırosima'ya atılan bomba, basit bir oyuncak gıbı kalmaktadır. Atom sılahlannın belli bir bölgeyle sınırlı kullanınuııda bile oıtaya çıkacak ölüm ve yıkıın oranı Hiroşinıa'nın başına gclen felakctı kat kat gerıde bırakacağı gibi, ikı süper devletı ya da ıkı siyasal askeri bloku karşı karşıya getirecek topyekun bir nükleeı savaşın aıdıiKİaa eğer gezegenimiz hâlâ yerindc duruyorsa dünyanın gerisin geriye uygarlık öncesi devreye düşeceği hesaplanmaktadır. Nıtekim başta Batı Avrupa ve Pasifik ulkcleri olrnak uzere, birçok ülkede insanlar, nükleer tehlıkenın bılıncinde olarak, henüz "çok geç" değilken bu çılgınca gıdişe "dur" demenın çarelerini aramaktadırlar. Başta SSCB olnıak üzere, sosyalist ülkelerde de aynı kaygıyı paylaşanların sayısının arttığı gözlemlenmektedir. Fazladan Moskova, silahlanrna yarışının hiç değilsc frenlenmesi ve bir takvım ıçınde nükleer silahların tasfiyesi amacıyla AUD'ye öneri üstune öneri sunmaktadır. Şu ana dek aldığı her yanıt ise olumsuzdur... Reagan, yönetımınin "şahinligi" ya da Sovyet yönetiminın ABD reddine gerekçe olarak \ österilen "art niyetleri" iddialan haklı Nükleer savaş özjemini pompalayan önemli etkenlerden biri de bu konuda çekilmiş filmler. Savaf sonrasmm yaşamını etkileyict bir biçimde anlatan filmlerln bafinda ise "Mad Max" adrnı tasıyan seri filmler geliyor. Feynir ekmek gibi satıldığı belirtilen bu tür içerikli romanlardan "Survivalist" (Sağ Kalanlar Tarafı) dizisinin içeriği kısaca şöyle: Sovyetler'in nükleer saldırısından sonra eski bir C1A ajanı, Arjantin'e kaçarak nükleer f'elaketten kurtulmuş Alman 'Nazileriyle işbirliği yapıyor ve sonunda ABD uygarlığını yeniden kuruyor. "Ashes"(Küller) adlı seride ise, kahraman bu kez bir Amcıikan askeri Nükleer savaş ertesinde ABD uygarlığını yeniden kuruyor. "Doomsday VVarrior" (Son Yargı Günü Savaşçısı), dizisinin kitaplarında ise Amerikalı kahraman, Sovyetler ile Nazilerin ortak saldırısı sonunda yıkılan ABD'yi yeniden canlandırıyor. New Yorklu bir yapımcı bu kitapların yüz binlerce satmasını şöyle açıklıyor: "Bu kitaplar çok yurtsever. Amerikan yurltaşlannın kendi başlarının çaresine nasıl baktıklannı ve başanl? olduklarını gösteriyor. Zalime karşı dövüşüyorlar ve bu zalim her seferinde bir Rus oluyor." Kısacası, Başkan Reagan televizyonda, Sovyetler Birliği'ni bir nükleer saldırıyla yok etme şakaları yaparken, toplumda da kıtle iletişim araçları ister "milliyetçi" isterse "mistik", "dinsel" açılardan Amerikan yurttaşlannı nükleer savaşa alıştırıyorlar, dahası nükleer savaşı sevdiriyorlar. Konrad Ege'nin verdiği örneklerden sonra insan şunu söylemeden edemiyor: Amerikalılar bir süredir sıgaranın sağlığa ne denlı zararlı oldugunu çok iyi bellemışler ve yaşamlanndan sigarayı çok büyük ölçüde çıkartmış durumdalar. Artık ABD'de sigara içenier ve içilen yerler yok denecek denli azalmış. Şimdi de birilerinin çıkıp, Amerikalılara, nükleer silahların sigaradan daha zararlı oldugunu anlatması gerek... 10