Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
4 27 Eylül 2011 Salı ‘Yeni iş modeli kaçınılmaz’ İklim değişikliği ve çevre sorunları artık şirketlerin iş yapma biçimlerini de değiştirmeye başladı. Şirketlere vergi, danışmanlık, kurumsal finansman, denetim ve kurumsal alanlarında hizmet vermenin yanı sıra onların sürdürülebilirlik stratejilerini belirlemesinde ve raporlarını hazırlamalarına yardımcı olan Deloitte’un Küresel Sürdürülebilirlik Grubu Başkanı Nick Main ile iş dünyasının konuya bakışını konuştuk. J ÖZLEM YÜZAK ±Bir yandan büyüme ve kar etme isteği öte yandan küresel ısınma, doğal kaynakların tükenmek üzere olması gibi kaygılar.. Dengeyi bulmak kolay değil. Daha sürdürülebilir bir dünya gereksinimi aşikar. Ancak bunun önüne sürekli engeller de çıkıyor..Konunun uzmanı olarak sizce ana sorunlar ne? Ana sorun insanların alışmış oldukları davranışları sürdürmelerinden kaynaklanıyor. Nasıl bir yaşam sürüyorlarsa onu aynı şekilde devam ettirmek istiyorlar . Ayrıca şirketler de düşük maliyetli üretim yapma alışkanlıklarını sürdürüyor. Halbuki herkesin belli bir stratejik vizyonu ve gelecek anlayışının olması gerekiyor. Var olan iş yapış şekillerini bırakıp gelecekte daha farklı bir dünyayı hayal etmemiz gerek. Nick Main ± İş yapma şekillerinde değişiklik diyorsunuz. Peki bunun için zorlayıcı bir üst politikanın olması gerekmiyor mu? Hem uluslararası çerçevere hem de ulusların kendi içlerinde... Belirli kuralların belirlenmesi ve yaptırımının sağlanması önemli ama aynı zamanda tüketici tercihlerinin ve eğilimlerinin değişiyor alması da şart. Özellikle enerji yoğun sektörlerde.. Örneğin otomotiv sektörüne bakacak olursak burada hem üretim safhasında hem de kullanım safhasında çok fazla enerji tüketimi gerçekleşiyor. Avrupa Birliği’ne baktığımızda belli direktiflerin olduğunu görüyoruz. Bir firmanın ürettiği aracın karbon emisyonunun belirli bir ortalamanın altında olması gerekiyor. Bu yüzden araç üreticileri düşük karbon emisyonlu araç üretmeye çalışıyorlar. Ama bir yandan da tüketiciler bu tür araçları kullanmaya yöneliyorlar. Hibrid araçlar elektrikli araçlar .. Dolayısı ile her iki taraftan da geliyor zorlayıcılık. Bilinçlenme ile birlikte tercihler de değişiyor. ± Düşük karbonlu bir dünyaya doğru geçiş sürecindeyiz.. Yenilenebilir enerji ya da düşük karbonlu üretim teknolojileri ve çözümleri sunan şirketler aynı zamanda bu değişimden yarar da sağlıyor. Bu değişimin küresel ekonomode yaşanan krize karşı da bir çözüm olacağını düşünüyor musunuz? Yen bir ekonomik ve iş yapış modeline ihtiyacımız var mı sizce? Şu anda önümüzdeki piyasa koşullarına baktığımızda aslında ‘yeni bir ekonomik model gerekiyor’ demek için zor bir dönem. Çünkü istikrara belki de herşeyden çok ihtiyacımız olduğu günler yaşıyoruz. Piyasada var olan düzenlemeler, yeşil ekonomiyi teşvik edici çıkabilecek krizlere ne kadar dayanıklı olduğunu tespit edildiği ve tüm bu alanlarda stratejilerin geliştirildiği bir çalışmadan bahsediyoruz burada. Tabii ki bunun yanında denetim, sürdürülebilirlilik raporlarının hazırlanması ve şirketlerin karbon ayak izinin ölçülmesi gibi hizmetlerimiz de bulunuyor. ± Tüm bunları Türkiye’deki şirketler açısından düşündüğümüzde.. Türkiye’de şirketlerin daha çok AB ülkeleri ile yakın ilişkiler çalışıyor olması nedeniyle bu bakış açısı zaten giderek daha fazla yerleşiyor. İş yaptıkları pazarlarda neler olduğunu ve olacağını öngörerek kendi gelecek stratejilerini oluşturmaları son derece önemli. ± Firmaların karşılaştıkları en önemli sorunlar nelerdir? Sürdürülebilirlik uzun vadeli bakış açısını gerektiriyor. Firmaların karşılaştıkları en önemli güçlük bence uzun vadeli bakış açısı ile kısa vadeli beklentileri karşılama arzusu arasındaki çelişkiden kaynaklanıyor. Genelde sürdürülebilirlilik çalışmalarında sonuçlar daha uzun vadede kendini gösteriyor. Yatırımlarının karşılığını kısa vadede alamayacakları için yapıp yapmama konusunda tereddütte kalıyorlar. Borsa vs gibi finanslar yapılar da bu tür yatırımların sonucunu beklemeden sadece karlılığa bakaran şirketin değerini düşürüyorlar.. bu yüzden firmalar uzun vade ile kısa vadeyi dengelemekte zorlanıyorlar. Örneğin Marks and Spancer adına Plan A adını verdiği bir çalışma yaptı. İlk etapta kendilerine her 50 milyon dolarlık bir ek maliyet oluşturuyorlardı.. Ama bir dönem sonra 34 yıl sonra yaptıkları çalışmaların karşılığını almaya başlayınca yaptıkları harcamalar onlara bir maliyet avantajı yaratmaya başladı. İlk bakışta sürdürülebilirlik fazladan maliyet yaratıyor gibi görünse de sonuçlar alınmaya başladıkson sonra aksine bir avantaj olduğu gözleniyor. Ama bunu doğru yapmak ve doğru yerden başlamak lazım. ± Türkiye’deki firmalar ne kadarı sürdürülebilirliğin farkında? Ne kadarı raporlama yapıyor? Az önce anlattıklarım tipik şirket davranışı. Dolayısıyla Türkiye’de de durum farklı değil. Firmaların yüzde 10’undan fazlası bu konuda fazla harekete geçmez. Onlar da büyük ve belli olgunluğa erişmiş şirketler. Raporlama yapan şirketlerin sayısı da artıyor. Bir kısmı aksatsa da en azından konu hakkında bilgi sahibiler ve kendilerini geliştirmeye çalışıyorlar. Özellikle Avrupa Birliği ile yakın işbirliği içinde olan şirketler müşterilerinin talebi doğrultusunda sürdürülebilirlik çalışmalarını yürütüyor. Hatta buna zorunlu. Otomotiv, tekstil ve gıda da bunu görüyoruz. Tabii bunu yanısıra yeşil ekonomi alanında fırsat görüp de çalışmalar yapmaya başlamış küçük firmalar da var. Bir firma artık yalnızca kârlılığına bakılarak başarılı sayılmayacak. O firmanın toplumsal ve çevresel duyarlılığı ve yaptıkları da değerlendirilerek başarı kriterlerine katılacak. Bu önemli bir yeni bakış açısı çözümler var. Onların üzerine gitmemiz ve daha fazla uygulanır hale getirmemiz gerekiyor. Bir yandan ise raporlama sistemi değişiyor. Bugüne kadar şirketlerin finansal sonuçları ve gelişimleri raporlanıyordu artık entegre raporlamalar gündemde ve giderek yaygınlaşıyor. Şirketler artık finansal durumlarının yapıları kadar topluma katkıları ve çevreye olan artı ve eksileriyle de değerlendirilecekler. Bunun çerçevesi üzerine henüz çalışılıyor. Bu yeni bir bakış açısı getirecek. Bir firma artık yalnızca karlılığa bakarak başarılı sayılmayacak. ± Deloitte kendi şirketlerin bu bakış açısının değiştirilmesinde nasıl bir hizmet veriyor. Şirketlerin en temel karşılaştıkları sorunlar neler? Deloitte şirketlerin stratejilerini oluşturmalarına ve raporlamaya yardımcı oluyor. İlk etapta müşterilerin sürdürülebilirlik stratejilerinin ve misyonlarının oluşturulması ile başlıyoruz. Burada yalnız firmaya değil bütün tedarik zincirine bakılıyor. Ne tür sapmalar var, gelecekte rekabet avantajı yaratabilecek alanlar nelerdir, tedarik ettiği ürünlerin devamı var mı? Risklere ne kadar açık ve aynı zamanda