17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

4 30 Temmuz 2011 Cumartesi Türkiye’deki şirketler Yeşil Sürdürülebilir Kalkınma Derneği Genel Sekreteri Engin Güvenç ile şirketlerin Sürdürülebilirlik, insan ve doğa arasında bir denge kurarak ve doğal kaynakları tasarruflu kullanarak gelecek nesillerin bugünkü imkânlardan en az bizim kadar faydalanabilmesini amaçlıyor. İş Dünyası ve Sürdürülebilir Kalkınma Derneği’nin (SKD) amacı da kurumları bu konuda bilinçlendirmek. Türkiye'deki şirketlerde bu konudaki hassasiyeti değerlendirecek olursanız nasıl bir yol alındı? Sürdürülebilirlik bahsettiğiniz gibi gelecek kuşakların devamlılığı için önemli bir temel anlayış ve kültürü içeren bir değişim süreci. Bilmeliyiz ki kullandığımız kaynaklar sonsuz değil ve yaşamın dengesi çok Emisyonlar şirket kolay bozulabilir. Bireysel gündemlerine bir olarak değişim herşeyin temeli, baskı unsuru gibi sadece şirketler ile limitli girdi ve karbon kalmak eksik bir çözüm pazarlarının olacaktır. Kaldı ki kurumsal oluşumunu tetikledi, yapıların içindeki kişilerde sonuçta toplumun tüketen birer zira şirketler bireyleridir. emisyonlar gibi Kurumsal yapılar, sadece çevreci bakış kaynakların kullanımına daha açısına dönük büyük hacimli etkiler yaparlar beklentiler için (yüksek hacimli su kullanımı, yeterli motivasyonu daha fazla emisyon ve kirlenme görmediler. Bu alan etkisi) bu nedenle de şirketlerin yeni oluşuyor. Ve katkıları kısa sürede büyük olumlu değişimleri tetiklemek Türkiye için çok için önemlidir. Dünya daha yeni. genelindeki şirketlerle karşılaştırdığımız zaman sürdürülebilirlik konularının Türk şirketleri için yeni konular olduğunu gözlemliyoruz. Türkiye'deki yabancı şirketlerden özellikle büyük olanların konuyla ilgili stratejileri var ve çalışmalar uzun zamandır yapılıyor, ancak çok fazla bahsedilmiyordu ve çok entegre değildi. Yaşanan küresel sorunlar ve toplumdan gelen baskı bu çalışmaları daha da kuvvetlendirdi ve ileriye taşımaya başladı. Aynı nedenle ve bizim zincir etkisi diye isimlendirdiğimiz, şirketlerin çalıştıkları diğer kurumlardan da aynı beklentiler içinde olmaları nedeni ile Türk şirketleri giderek bu konuda daha fazla bilinçlenmeye ve ilgili çalışmaları gerçekleştirmek yönünde harekete geçmeye başladı. olumlu katkıda bulunabileceklerine dair bir analiz yapılması ve ilgili stratejilerin oluşturulmaları önem taşıyor. Takibende uygulamalara geçilmesi gerek. Bu da yoğun çalışmalar gerektiren ve malıyetlı olabilecek bir süreç ve değişim prosesidir. Ancak sonuçta çok daha sağlam ve uzun vadede daha karlı bir kurumun kendi içinden doğmasına imkan verir. Kurumların, bu çalışmaların uzun vadedeki getirilerine odaklanmasının iyi olacağını düşünüyorum. Sürdürülebilirliğe yönelik çalışmalar yorucu ve masraflı olabilir ancak yakın gelecekte şirketlerin operasyonlarının sürdürülebilirliği, rekabet avantajı ve itibarları üzerinde olumlu katkıları olacaktır. Aynı zamanda bir kültür de... Sürdürülebilirlik konusunun üniversite eğitim sisteminin içine alınması sizce çözümleri kolaylaştırır mı? Bazı üniversitelerde ders programlarına alındı. Yeterli mi? Farklı ne yapılabilir? Kesinlikle.. Sürdürülebilirliğin bir kültür ve iş dünyasının yeni iş yapma startejisi olduğunu hep vurguluyoruz. Bu alanda gelişimleri olumlu görüyoruz. Bugün uluslararası şirketlerde çalışmak isteyen gençlerin sürdürülebilirlik konusunda temel bir bilgi sahibi olmuş olması kendisine avantaj sağladığı gibi, işini başarı ile yapabilmesi içinde önemli bir vizyon kazandırmaktadır. Bu gelişim Türk şirketlerine de yayılmaktadır. Bu konudaki uluslararası literatür ile gençlerimizin mümkün olduğunca erken tanışması daha sonraki gelişmeleri takip edebilmeleri için iyi bir zemin oluşturacaktır. Türkiye’de sadece birkaç üniversite değil her üniversitede sürdürülebilir kalkınma üzerine dersler olmalıdır. Ayrıca üniversite eğitimiyle sınırlı kalmak diye bir şey söz konusu değil. Genç yöneticilerin eğitim sonrası iş yaşamında gelişmeleri takip edecekleri bir ortam da gerekliliği de bulunmaktadır. Lisans üstü eğitim programları burada yine gelişmesi gereken bir alan. Yeşil Ekonomi bir yandan yeni çevreci ürünlerin geliştirilmesi açısından önem taşıyor. Tabii ülke ekonomilerine ve istihdamlarına katkıları da bu Artık risk yönetiminde çevre de var Şirketlerin sürdürülebilirlik stratejilerine geçişte en çok zorlandıkları alanlar neler? Bu nasıl çözülüyor? Sürdürülebilirlik, oldukça kapsamlı, kurumların tüm faaliyet alanlarını ve iş süreçlerini kapsayan bir konu. Kurumların artık risk yönetimini sadece finansal değil, çevresel (emisyonlar, su, enerji vb) ve sosyal (sosyal haklar, iş sağlığı ve güvenliği vb) etkilerinin bulunduğu alanlarda da doğru tespitler ile yapabilmeleri gerekiyor. Bu hedefle küresel değişimler, tüm toplumu etkileyen çevresel ve sosyal risklere kendi faaliyet alanı çerçevesinde nasıl bağlamda önemli. Bir diğer konu ise Karbon emisyonlarının azaltılması ve karbon yönetimi. Sizce bu alanda Türkiye'de neler yapılıyor? Birkaç örnek vererek açıklayabilir misiniz? Yeşil ekonomi altındaki yatırım alanları Türkiye gündemine bahsettiğinz gündem ile girdi. Ekonomiye katkı ve istihdam yaratmak. Ancak bu şekli ile bakıldığında yine eski iş yapma metodlarında olduğu gibi bütünsel bir yaklaşım maalesef mümkün olamıyor. Konu çok daha derin ve entegre olmalı. Şöyleki, eğer rüzgar veya güneş enerjisi alanında bir yatırım düşünüyorsanız öncelikle bu yatırım alanının fizibilitesini tüm eksenlerde yapabilmeli, sadece finansal değil, kamu desteği, hangi çevresel ve sosyal motivasyon ile gündeme geldiği, dünya gündemi ve gelişimi ile entegrasyonu, ülkemiz altyapısı, teknolojik gelişmeler vs. kısacası sadece para kazanmak değil sürdürülebilirlik perspektifinden ele alınmalı. Yine çıkarılacak herhangi bir çevreci ürünün diğer gelişmeler gözönüne alınarak ne kadar süre ile pazarda kalabileceği konusu bu unsurlara bağlıdır. Elektrikli bir otomobil mi yoksa hidrojen teknolojisine yatırım mı? Gibi birçok alan var. Bugün tüm dünyada gelişmeler bu yönde o nedenle çok akılcı bakılması ve beraber çalışılması önemli. Emisyonlar şirket gündemlerine bir baskı unsuru gibi girdi ve karbon pazarlarının oluşumunu tetikledi zira şirketler emisyonlar gibi sadece çevreci bakış açısına dönük beklentiler için yeterli motivasyonu görmediler. Bu alan yeni oluşuyor. Türkiye için çok çok daha yeni. Hatta Türkiye gibi şirketlerin motivasyonunun yönetmeliklere çok bağımlı bir ortam olması şirketlerin aksiyon almasında gecikmeye neden oldu. Bu günlerde T.C. Çevre ve Orman Bakanlığı sanayi tesislerinden kaynaklanan emisyonların raporlanması için bir yönetmelik çalışması yapıyor. Bizde SKD olarak bu çalışmada özel sektörün bilinçlendirilmesi konusunda işbirliği yaparak ve destek veriyoruz. Yakında bazı belgeler ile kurumları buluşturuyor olacağız. 17.Şubat 2011 ve 23 Haziran 2011 tarihlerinde bu konularda önemli toplantılar bakanlık, AB Türkiye delegasyonu, AB İklim değişikliği ve Emisyon Ticaret Sistemi ve
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle