Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Siemens özel çalışmasıdır Siemens özel çalışmasıdır Siemens Sanat’ta 7 Aralık 2011 tarihinde başlayan “Vurgu ve Sessiz Kalış’’ sergisi, temsiliyet, iktidar olma ve bireyin karşıt görüşüne dikkat çekiyor. Sıra dışı bir sergi: Vurgu ve sessiz kalış Serginin küratörleri Melih Görgün ve Mürteza Fidan neden böyle bir tema seçtiklerini şu sözlerle ifade ediyorlar: “Günümüzün sınırlar ötesi dünya algısı kamusal alanda başkasılığın temsiliyetinin türdeşleştirici zihniyeti, yerini farklılığın ikili görünümüne terk etmektedir: ikiye yarılmalar bölünmeler günümüz biyopolitiğinin bir sonucu olarak her türlü özerklikten ya da temsil edicilikten yoksun bırakmaktadır aktüel bireyi...” iemens Sanat, günümüzün sınırlar ötesi dünyasına ve aktüel bireye farklı açılardan bakan sanat etkinliklerine bu kez de ‘Vurgu ve Sessiz Kalış’ sergisiyle devam ediyor. Ayşen Urfalıoğlu, Florencia Almirón ve Ragıp Basmazölmez’ün eserlerinin yer aldığı sergi, 7 Aralık’ta Siemens Sanat’ta sanatseverlere kapılarını açtı. "Günümüzün sınırlar ötesi Tutku, direnç, kentsel şiddet dünya algısı, kamusal alanda hepsi aynı sergide... diğerinin temsilinin yerini Sergide yer alan sanatçılar, farklılığın ikili görünümüne terk Ayşen Urfalıoğlu, Florencia ediyor. ‘İkiye yarılmalar’ ve Almirón ve Ragıp ‘Bölünmeler’, günümüz politik Basmazölmez, dile ortamının bir sonucu olarak aktüel dökülmeyen bu düşünceleri, bireyi, her türlü özerklikten ya da 1. Ayşen Urfalıoğlu, “Hiçbir şey yapıtlarında bireyin bir temsil edicilikten yoksun geçmişi ona ait bir koku kadar bırakıyor’’. Bu ana çerçevede canlandıramaz”, 2011 (Yerleştirme) direniş eylemi olarak sergiliyor. Sanatçılardan oluşturulan sergide Ayşen Urfalıoğlu ataerkil kültürün hakimiyetine karşı küreselleşmeyle birlikte oluşan ulusaşırı denetim direnişini, olanca şiddetiyle, gizli bir beden aracılığıyla mekanizmalarının bireyi bir taraftan özgürleştirirken, anlatıyor. Böylece yaşamın öznesi ve nesnesi olarak öte yandan tüketim kültürünün sömürgeci sosyal, psikolojik, anatomik, metobolik bir sessizhakimiyetinin bireyi nasıl kuşattığı tartışılıyor. Sergide mağdur stratejisini gündeme getiriyor. aynı zamanda, bireyin bu kriz halini aşabilmek için Florencia Almirón ise çalışmalarında ‘kendinin ötesi’ özgürleştirici stratejilere ihtiyaç duyduğu görsel olarak ile ‘kendisini sınırlayan’ özne ve bedensel tutkuların vurgulanıyor. Küreselleşmenin bireyi getirdiği noktayı eserlerinde sorgulayan 3 sanatçıya da sorularımızı yönelttik: Ayşen Urfalıoğlu’na... Sergi bir anlamda küreselleşmeyi sorguluyor. Küreselleşmeyle birlikte oluşan uluslararası mekanizmaların bireyleri bir yandan özgürleştirdiği bir yandan da tüketim kültürünün sömürgeci hâkimiyetine terk ettiği anlatılıyor. Siz genelde kadın olma durumundan yola çıkarak bu sorgulamayı yapıyorsunuz. Tüketim kültürünün baş aktörü haline getirilen kadın sizce bu özgürleşmeyi yaşayabiliyor mu? Küreselleşme denilen mekanizmaların bireyleri özgürleştirdiği gerçeğini ayrı düşünüp değerlendirmek gerektiğini belirterek, sorunun özüne dönmek istiyorum. "Tüketim kültürünün baş aktörü haline getirilen kadın" cümlesinden de açıkça anlaşılacağı üzere kadın metalaştırılmış, küreselleşmeyle birlikte maruz kaldığı basınç fazlasıyla artmıştır. Özgün özne durumu büyük bir çoğunlukta şaibeliyken, kendine ait olanın Ragıp kokusunu da kaybeden kadın için Basmazölmez, “Batı Rüyası”, özgürlükten söz etmek çok mümkün 2011 değildir. Yerleştirme, Neden vurgu ve neden sessiz Doğulu insanlar kalış? için özel, ürün olarak Şiddet sessiz kalmadan tasarlanmış duyabileceğimiz bir ses olmaktan pusulalar, çıkmıştır artık. Yozlaşmış fazla ses ve 50x30cm görüntü, şiddeti sıradanlaştırmış, bulanık, çamursu bellekler meydana getirmiştir. büyük ölçüde yitirmeye başladıklarını göreceksiniz. Ben şahsen bu farklılığı her yurtdışı seyahatimde, batılı ülkelerin birçoğunda fark ettim. Ve asıl sorun bizim de bu kaçınılmaz noktaya doğru gidiyor olmamız. İkinci olarak evet büyük bir hızla daha çok tüketim toplumu olmaya devam ediyor ve en önemlisi bununla birlikte sosyal yaşamımızda aşırı bireyselliğe itiliyoruz. Çevremizdeki bütün insanların iç dünyasını çevreleyen kabuk her geçen gün daha da kalınlaşıyor ve biz o kabuğun içerisinde daha fazla kalmaya, yaşamaya çalışıyoruz. Aslında bu olgu birçok insan için çok kötümser bir tablo olmasa da biraz önce bahsettiğim şeylerin ana nedenlerinden birisi. Son bir yıldır üzerinde çalıştığım “Portatif Cami” isimli çalışmam tam da bu noktada çok iyi bir örnek oluşturuyor aslında. Çünkü bu projedeki cami; çadır benzeri çok kolaylıkla kurulup, taşınabilen tek kişilik bir cami. Yani aslında kişiselleşen dünyanın kişisel camisi… Neden vurgu ve sessiz kalış? “Neden vurgu ve sessiz kalış?”. Çünkü sanatın en güzel yaptığı şey bu bence. Benim için sanat yapıtı üretmek; sessizliğin içinde çığlıkların boğulması kadar vurgulu bir şey. S Florencia Alm Birliği”, 2011 irón, “Düşünce kaplama boru Tahta, sünger, , alçı, 335x75x5 0 cm Ragıp Basmazölmez’e... Sizin vurgunuz, güncel göç pratiğinin yarattığı kültürel travmalar üzerine…Kırsal ile kent arasında yaşanan bölünmüşlüğe bir de alt kimliklerin vurgusu ekleniyor..tabii bir de tüketim toplumu içinde kendini özgür birey sanan ancak giderek dar bir çember içinde sıkışan insan hali... Tüm bunları söze dökecek olsanız neler söylersiniz? Evet bu bahsettiğiniz şeyler göç ve onun getirisi olan sosyolojik travmalar zincirinin bir parçası. Tabi ki bu noktada alt kültürler üzerinde yoğunlaşan yozlaşma ve kültürel aidiyeti yitirme ön plana çıkıyor. Aslında buna bir noktada melez bir kültür kaotiğinin ortaya çıkması da diyebiliriz. Ben içerisinde olduğumuz postmodern sonrası dönemin bu melezleşen kültürler üzerinde önemli etkisi olduğunu Siemens Sanat’ta “Sınırlar Yörüngeler 1112” yarışması başlıyor ürkiye’de güncel sanatın önemli adreslerinden biri olan Siemens Sanat tarafından genç sanatçıları desteklemek amacıyla ilk kez 2007 yılında gerçekleştirilen “Sınırlar Yörüngeler” yarışmasının bu yıl altıncısı düzenleniyor. “Sınırlar Yörüngeler 1112” yarışması için başvurular 16 Ocak 2012’de başlıyor. Alan gözetmeksizin tüm lisans ve lisansüstü öğrencilerine açık olan yarışmaya hem bireysel hem de T grup çalışmalarıyla katılabilmek mümkün. Başvuru sahipleri yarışmaya kendilerini temsil edecek çalışma ve önerilerle başvurabiliyorlar. Adayların Siemens Sanat’ın web sitesi üzerinden yarışma başvuru formlarını doldurduktan sonra, başvuru dosyalarını 09 Mart 2012 Cuma günü saat 17.00’ye kadar Siemens Sanat’a ulaştırmaları gerekiyor. Genç yetenekleri ve güncel sanatı desteklemek amacıyla düzenlenen yarışmada Sergi Değerlendirme Kurulu, Turan Aksoy, Canan Beykal, Mürteza Fidan, T. Melih Görgün, Dilek Winchester’dan oluşuyor. “Sınırlar Yörüngeler” yarışması sonucunda, sergilenmek üzere seçilen sanatçıların çalışmaları Nisan ayından itibaren Siemens Sanat’ta seyircisiyle buluşacak. Ayrıntılı bilgi, yarışmanın şartnamesi ve katılım formu www.siemenssanat.com internet sitesinden edinilebilir. düşünüyorum. Günümüz dünyasında birbirinden etkilenerek global kültür potasının içerisinde yok olan kimlikleri yalnızca seyrediyoruz maalesef. Tüm bunlara bir de göç problematiği eklenince işler iyice içinden çıkılmaz bir hal alıyor. Bu gün dünyanın birçok gelişmiş ülkesinin sosyal ve kültürel yaşamına bakarsanız, bu bahsetmiş olduğum evrensel, popüler kültürün etkisinde kendi öz kültür katmanlarını Ragıp Basmazölmez sorumluluğunu üstlenmemeyi tercih ediyor. Nesnelerin gizli anlamlarını koruyarak ve hatta işlevlerini silerek, izleyiciyi yorumlamanın arzu mekanizmalarına terk ediyor. Ragıp Basmazölmez’in vurgusu, güncel göç pratiğinin yarattığı kültürel travmalar üzerine. Onun eserlerinde, politik krizin kentteki yansımaları, kırsalla kent arasındaki bölünme, gerginlik, yenilmişlik, pasif direniş ve ıslah durumları görselleştiriliyor. Üç farklı sanatçının, günümüz dünyasına farklı açılardan baktığı Vurgu ve Sessiz Kalış sergisi, 07 Aralık 2011 – 22 Ocak 2012 tarihleri arasında, haftanın her günü 10.00 – 19.00 saatleri arasında Siemens Sanat’ta ziyaret edilebilir. Florencia Almirón’a... Günümüz insanı sürekli olarak birbirine zıt kavramlar ile yaşıyor. Bireyin özgürlüğünün arttığı savunuluyor. Tüm dünyada yaşanan bu süreci siz nasıl değerlendiriyorsunuz? Çalışmalarımda beden, mimari ve sınırlarımızı açığa çıkarmaya çalışıyorum. Bu çerçevede benim ana sorunsallarımdan birisi materyal dünyamızı nasıl inşa ettiğimiz ile ilgili. Tabiki insanların fiziksel ve fonksiyonel durumlarının ilişkilendirilmesi konusunu da dikkate almak zorundayım. Beden, ev, dil, aile, çevre, şehir kavramları bimiz kim olduğumuzu ve gerçekleri nasıl algıladığımızı anlatıyor. Neden Vurgu ve Sessiz Kalış? Sanat eserlerini inceleme deneyimi hem kavramsal hem de aynı zamanda formal bir deneyim. Formal durumlar sizin kavramsal durumları anlamanıza fırsat veriyor. Eğer sorunuz buysa ben zorlamadan ziyade önerilerden yanayım.