Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
4 31 Aralık 2011 Cumartesi Hiçbir ülke kendi sera gazı salınımını düşürmek istemiyor ama veriler bakın ne diyor: İklim değişiminden kim, ne ölçüde sorumlu? ukarıdaki basit bir soru. Ama yanıtı o kadar da basit değil. Bu soruya çeşitli yanıtlar vermek mümkün. Hem de hep aynı verileri kullanarak, ama farklı biçimde yorumlayarak. 12 gün sürecekken 14 güne sarkan ve sonunda sulandırılmış bir anlaşma metninin çevresinde zar zor buluşulan Durban konferansının sıkıntılarından biri farklı yorum ve yaklaşımların tartışmaları hep çıkmaza götürmesiydi. En büyük sorumlular kimlerdi ki, bedelini ödesinler? Yazarımız Atila Alpöge'nin The Guardian gazetesinden derlediği aşağıdaki örnekler bu farklı değerlendirmelere ışık tutuyor. Ancak ülkeleri ele almakla yetinmek de çarpıtma yaratabilir. Çünkü kimi ülke çok büyük, kimi çok küçük. Kimi kalabalık, kimi değil. Aşağıda fosil yakıtların kişi başına yarattığı salımlara bakalım. (Verilerin tarihi: 2009) Avustralya (19,6 ton) ABD (17,7 ton), Rusya (11,2 ton), Almanya (9,3 ton), İngiltere (8,4 ton), Çin (5,8 ton), Dünya ortalaması (4,5 ton), Hindistan (1,4 ton), Afrika ortalaması (1,1 ton), Çad (0,03 ton), TÜRKİYE (sıralamada 72inci 3,6 ton) (Verilerin tarihi: 2009 milyon ton ve dünyadaki toplam salımın yüzdesi olarak) Y gaz karbonik kaybolmuyor, atmosferde kalıyor ve yıllar boyu birikiyor. Bu nedenle günümüze kadar kimin toplam olarak ne miktar gaz karbonik ürettiğine de bakmak gerekiyor. Kişi başına salım (Milyon ton ve dünyadaki toplam salımın yüzdesi olarak) 18502007 arası kişi başına toplam salımlar 18502007 arası toplam salımlar Bununla birlikte salınan Aşağıdaki rakamlarda ülkelerin nüfusu olarak günümüzün nüfuslarını kullanma zorunda kalınmış. Luksemburg (1,4 ton), İngiltere (1,1 ton) ABD (1,1 ton), Belçika (1,0 ton), Çek Cumhuriyeti (1,0 ton), Almanya (1,0 ton), Estonya (0,9 ton), Kanada (0,8 ton), Kazakistan (0,7 ton), Rusya (0,7 ton), TÜRKİYE (sıralamada 90ıncı – 0,08 ton) Unutulmaması gereken başka bir bakış açısı daha var. Ülkeler sera gazı salıyorlar ama ürettikleri malları bambaşka ülkeler tüketiyor. Sonuçta o ülkeler de iklim değişimine tüketimleriyle katkıda bulunmuş oluyorlar. Örneğin Çin’in mallarının büyük bölümü başka ülkelerin talepleri için ortaya çıkıyor. Bazı gözlemciler bu olguya dikkati çekerek ortada büyük bir haksızlığın olduğunu ve salım hesapları yapılırken üretim yerinden değil tüketim yerinden hareket etmek gerektiğini ileri sürüyorlar. Aşağıdaki listeleme ülkelerdeki kişi başına sera gazı salımlarını veriyor. (Ton olarak) Not etmekte yarar var. Bu sıralamada Çin 3,9 tonla 50inci, Hindistan ise 1,4 tonla 73üncü geliyorlar. (The Guardian, 8.12.2011) Kişi başına tüketim salımları Türkiye’ye verilen “günün fosili” ödülüne tepki nerji Ekonomisi Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Gürkan Kumbaroğlu, Climate Action Network tarafından Türkiye'ye verilen ''günün fosili ödülü'' ve Germanwatch adlı kuruluşun ''iklim koruma endeksi'' sonuçlarında Türkiye'nin 61 ülke içerisinde en kötü dördüncü ülke sırasına yerleştirilmesinin Türkiye'ye karşı yapılan büyük bir haksızlık olduğunu bildirdi. Kumbaroğlu, yaptığı yazılı açıklamada, Türkiye'nin seragazı salınımlarını 1990 yılından beri hızlı artış gösterdiğini, ancak Türkiye sera gazı salınımlarının, bir önceki yıla kıyasla, 2008 yılında yüzde 5,8 düşmüş iken 2009 yılında yüzde 0,4 artış gösterdiği, 2010 yılı sera gazı salınımlarının ekonomik canlanmaya bağlı olarak daha yüksek oranda artmış olacağının beklendiğini kaydetti. Türkiye'nin iklim değişikliği ile mücadele E etmek üzere bir dizi çalışma yürüttüğünü kaydeden Kumbaroğlu, 2010’da Bakanlar Kurulu Kararı ile İklim Değişikliği ile Mücadele Strateji Belgesi yayımlandığını ve bu planın ülkenin bütçe imkanları çerçevesinde, peyderpey uygulanmaya başladığını hatırlattı. Kumbaroğlu,''Hesaplanan endeks değerine, her ülkenin 'değerlendiricileri' kişisel değerlendirmelerini iletmekte, bunlar sonuca yüzde 20 etki etmektedir. Bu subjektif değerlendirmelerin Türkiye için çok kötü olarak notlandırıldığı görülmektedir. Bu değerlendirme sonuçlarına katılmıyoruz. Endeksin bileşenlerinden olan salım trendinin sonuca yüzde 50 etkisi ve sektörel trendlerin sabit ağırlıkları bulunmaktadır. Ülkelerin gelişmişliklerinin ve yapısal etkenlerinin gözardı edildiği bu metodolojiyi adil bulmuyoruz".