Katalog

30 Ekim 2010 Cumartesi 11 Bu gidişata kim dur diyecek? D ünya Doğayı Koruma Vakfı’nın (WWF) “2010 Yaşayan Gezegen” raporuna göre insanlık kendi ihtiyaçlarını karşılamak için “bir buçuk gezegene” denk tüketim yapı yor. Bunun da özellikle zengin ülkelerdeki “tüketim fazlalığından” kaynaklı olduğu kaydediliyor. WWF, 120 sayfalık raporunda, “insanların kendi aktivitelerini karşılamak için 2007 yılında bir buçuk gezegene denk” tüketim yaptığını belirtti. Raporda bir yıl içinde dünya nüfusunu tarafından yenilenebilir kaynak üretimi için kullanılan su oranı ve toprak yüzeyinin 1966 yılından bu yana iki katına çıktığı vurgulandı. WWF, tüketim biçiminde herhangi bir değişiklik olmazsa insanlığın 2030 yılında her yıl “iki gezegen” denWWF Yaşayan Gezegen ginde ihtiyacı olacağını kayRaporu yaşamımızı detti. sürdürmek için 2010'da Bu değişimde zengin 1.5 gezegene ihtiyacımız ülkelerin rolüolduğuna işaret ediyor. ne dikkat çekildi. Zengin Kirletmeye ve aşırı ülkelerin ayak tüketime bu şekilde izi, gelişmekte devam edersek 2030 olan ülkelerin Ekolojik Ayak yılında yıllık talebimizi İzi'nin üç kakarşılamak için 2 tına, yoksul gezegene, 2050 yılında ise ülkelerin beş katına denk 2.8 gezegene ihtiyaç geliyor. Yükduyacağız. sek gelir, büyük ayak izi; düşük gelir, küçük ayak izi demek. 2007 yılında “Dünyanın en zengin ekonomilerinin içinde olduğu OECD üyesi 31 ülke insanlığın ekolojik izinin (yenilenebilir kaynak üretimi için kullanılan su oranı ve dünya yüzeyi) yüzde 37’sini temsil ediyor. Raporda, “Eğer yeryüzünün her bir sakini ABD ya da Birleşik Arap Emirlikleri’ndeki orta bir vatandaş gibi yaşarsa, insanlığın tüketim ihtiyacı ve CO2 emisyonları hazmetmesi için 4,5 gezegene denk bir biyokapasiteye ihtiyaç olacak” denildi. Küresel ısınma son 10 yıl içinde Antartika kıtasındaki buz kaybı hızını %75 oranında arttırdı. Yaşayan Gezegen Raporu'ndan öneriler Biyolojik çeşitlilik dünyanın her yerinde hızla azalıyor. Düşüş özellikle tropikal alanlarda ve sulak alanlarda gerçekleşiyor. Ancak türlerdeki hızlı kayıp en yoksul ülkelerde. Son 40 yılda yaşanan yüzde 60’lık düşüş, gelişmiş ülkelerin tüketim biçimlerinin bir sonucu. Yakın zamanda arazi kullanımı doğal alanlarımız üzerinde ciddi bir mücadeleye yol açacak. Gerçek anlamda sürdürülebilir kalkınma yolları geliştirmemiz gerekiyor. Bunun için herkesin temiz enerjiye, gıdaya ve arazi kaynaklarına adaletli erişiminin sağlanması gerekiyor. Ülkelerin ekonomik ve sosyal “gelişmişlik” göstergelerinden biri olan Gayri Safi Milli Hasıla mevcut durumu ortaya koymakta yetersiz kalıyor. Zenginlik ve başarı tanımımızın ve kriterlerimizin değişmesi gerekiyor. Örneğin GSYİH, İnsani Gelişme Endeksi, Gini katsayısı, Yaşayan Gezegen Endeksi, ekosistem hizmetleri endeksleri ve Ekolojik Ayak İzi gibi göstergelerle bütünleştirilmeli. Ekolojik ayak izi nedir? Ekolojik ayak izi, bu dünyada yediğimiz, içtiğimiz, tükettiğimiz her şeyi ifade etmeye yarayan bir kavram. Elektrik kullanımından balık tüketimine, bindiğimiz uçağın harcadığı yakıttan inşaat yapmak için kestiğimiz ağaca... Raporda yer alan ‘Yaşayan Gezegen endeksi’, ekolojik ayak iziyle (talep) dünyanın biyolojik kapasitesini (arz) ölçüyor. Tüketimizi karşılamak için kaç dünyaya ihtiyacımız olduğu da bu dengeye göre hesaplanıyor. 1 ABD’li= 43 Afrikalı Kişi başına düşen ‘ekolojik ayak izi’ sıralamasında ilk 10 ülke: Birleşik Arap Emirlikleri, Katar, Danimarka, Belçika, Amerika Birleşik Devletleri, Estonya, Kanada, Avustralya, Kuveyt ve İrlanda. * Bir Amerikalı’nın ‘ayak izi’ 43 Afrikalı’nınkine eşit. 31 OECD ülkesi, küresel ayak izinin yüzde 37’sini oluşturuyor. Ekolojik ayak izinin yarısından fazlasını karbon emisyonları oluşturuyor. Ekolojik limit aşımıyla ortaya çıkan küresel iklim değişikliği, son 50 yılda 11 katına çıkan karbon ayak izinin bir sonucu.