Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Kaz Dağları'ndaki kültürün bekçileri kim? “Işık insanlarından başlayarak, Ma’yı, Paris’i, Sarı Kız’ı, Bakire Meryem’i, Kibele ve Kara Taşın’ı, Zeus’u, Afrodit’i barındıran bu kültür kazanından günümüze ne kalmış diye soracaksınız biliyorum” AYLA SEYHUN (www.biryolcu.com/organik) oluşmuş yapılar varmış. Surların içinde çobanların, ortada ise koyunların yaşadığı sanılıyor. Babakale tarafına düşerse yolunuz yuvarlak ağılları görebilirsiniz. Bunları alıp eve çevirenler bile var. Belli ki Lelegler kesinlikle geçmiş buralardan ve kalmış bizlere kadar! Ayrıca Kibele kültüründe, Frigyalı rahiplerin psişik yeteneklere sahip olduklarını, tılsımlı taşlar kullandıkları, bu taşların en ünlüsü de Kibele karataşı olarak biliniyor. Hatta Kibele’nin olmadığı yerlerde karataşa tapınılırmış. Sarı Kız’ın babasının mezarının olduğu yer, Kaz Dağının zirvesi, Kara Taş Tepesi olarak adlandırılıyor. Kendi mezarının bulunduğu yerde de, eteğinde taşıdığı taşlarla yaptığı söylenen kocaman bir kaz avlusu var. Taşlar tılsımlı acaba? Evet, şimdi gelelim kazlara. Eski mezar taşlarına baktığımızda üstlerinde kaz ayağı semkatıldığım Hıdırellez kutlamaları başka bir zamana taşıdı beni. Yolunu bir daha asla bulamayacağım çamlı bir tepede, dede ziyaretine gittik. Onlar rengarenk ve tertemiz giysileri, tencereleri, kuruyemişleri, kahveleri, cezveleri, çaydanlıkları ile düştüler yola. Bense tüm merakımla. Dede deyince bir ata mezarı düşündüm. MeKibele kültüründe, ğer değilmiş. KöylülerFrigyalı rahiplerin den biri bir ışık görmüş psişik yeteneklere dağda. Işığı gördüğü yeri taşla çevrelemiş, bakısahip olduklarını, ma almış. Çevresinde tılsımlı taşlar köydeki aileler için ocakkullandıkları, bu lar açılmış. Her ailenin taşların en ünlüsü de yaygısını sereceği, ateşini yakacağı yer belli. Bu Kibele karataşı bölgeden tek bir olarak biliniyor. Hatta dal bile götürmüKibele’nin olmadığı yorlar evlerine. Her şey dedeye ait buyerlerde karataşa rada. Işığa yani. tapınılırmış. Sarı Öte tepede de bir Kız’ın babasının ışık dedesi varmış. Bu ışıklar birbirlerimezarının olduğu ni ziyaret ederleryer, Kaz Dağı’nın miş. Soruyorum, zirvesi, Karataş anlatıyorlar görTepesi olarak dükleri ışıkları. Sordum, çağlar önceadlandırılıyor. Kendi sinde oralarda yamezarının bulunduğu şayan ışık insanyerde de, eteğinde ları, Luwileri, bilen kimse yoktu aralataşıdığı taşlarla rında! yaptığı söylenen Bu arada bir kitap kocaman bir kaz okudum beslendiklerimizin önemi ile ilgili. Altın avlusu var. Taşlar olan topraklarda ki yeşiltılsımlı(mı) acaba? likleri yemenin insan bedeninin ışık taşıma kapasitesini artıracağını yazıyor. Altın madencileri tüketim toplumunun hırslı arzuları ile bu topraklara saldırırken, bizi ışığa taşıyacak yeşillikleri de ortadan silip süpürecekler anlaşılan. Ya da Sitchin’in Sümer yazıtlarından derlediği bilgilerdeki Annunakiler gibi altınları kullanarak ışık olup gidecekler. Kimbilir? O eski kültürlerin mirasını; yazısız bir tarih, yaşam içinde kendini canlı tutarak bugüne taşıyor. Belli ki bize anlatmak istedikleri var. Ne olduğunu bulmak benim harcım değil. Ben sadece ayak izlerini takip edip, duyduklarımı gördüklerimi paylaşayım istedim. Henüz dillenmemiş olanları da siz bulun isterim. Sizin oralarda hangi kültürlerin mirası yaşanmada? 13 K az Dağı’ nın zirvesinde, Sarı Kız türbesinde oturmuşum. Oturmuş da esen rüzgârın araladığı ayak izlerinden geçmişe bakmışım… Manzara kadar muhteşem bir örgü! Masal gibi… Yıllar yıllar önce buralarda ışık insanları olarak anılan Luwiler yaşarmış. Günümüzde izleri var mı acaba dersiniz? “Bu dağın bilinen ilk adı Ma” dedi rehber, “Karşıda ki dağ ise Madra, yani Ma’nın kocası. “ Bilinen en eski ana tanrıçadan, Anadolu’nun bereket tanrıçasından bahsediyordu. Daha sonraki dönemlerde, Zeus yaşar buralarda. Bu dağlara kendini yetiştiren İda’nın adını verir. Truva savaşına yol açan bir aşk hikayesi. Kahramanı Paris. Annesi ona hamileyken, bu çocuğun Truva’nın felaketine neden olacağı rüyasını görür. Bebek dünyaya gelince, adamlarına teslim eder, götürüp öldürmeleri için. Bebek o kadar güzeldir ki; acır, öldüremezler. Bırakırlar İda’nın tepesine; kurtlar, kuşlar yesin diye. Ama Paris yaşar ve çoban olur dağlarda. Sonunda da tarihin ilk güzellik yarışmasında, Afrodit’ten aldığı rüşvet karşılığında, dünyanın en güzel kadını olduğunu söyleyerek elmayı ona verir. Yıllar sonra bakıyoruz ki, dağ Türklerin eline geçince hikâyenin kahramanı çoban Paris’ten, kaz çobanı olan Sarı Kız’a dönüşür. Baba,kızı ile ilgili duyduğu namus hikâyeleri nedeniyle kızını öldürmek üzere Kaz dağına çıkartır. Öldüremez, kurda kuşa teslim eder. Öldürdüm, diye geri döner. Dağda eren Sarı Kız, yolunu kaybedenlere rehber olur. Bu hikâyeleri duyan baba dağa çıkar, kızını bulur. Bakar ki kız ermiş, yaptığına pişman olur ve oracıkta ölür. Sarı Kız da babasının ölümüne dayanamaz, hemen can verir. Babanın öldüğü tepeye Karataş tepesi deniyor. Kaz Dağının zirve noktası. Karşı tepesi de Sarı Kız tepesi. Her sene 15 Ağustos'ta Sarı Kız anmalarının yapıldığı tepe... Türkmenler ve Yörükler bu bölgeye gelerek, çadırlar kuruyor, kurbanlar kesiyor, adaklarını yapıyorlar. Kadınların geleneksel giysileri içindeKİ bu törenler tam görsel şölen. Biz dönelim gene hikâyenin ardındakilere... Türkmenler Horasan’dan geliyor. Horasan, ışığın doğduğu yer demek. Sarı Kız, ışığın doğduğu yerden geliyor demek ki. Luwiler Hititlerle aynı dönemde yaşamış demiştim hani. O zamanlar ana Tanrıça Kibele hakim Anadolu’ya. Kibele’ye genellikle dağ zirvelerinde tapınılırmış. Doğa ile özdeşleştirilmiş, vahşi hayvanlarla, özellikle leopar ile ilişkilendirilmiş. Kaz dağlarının eteklerindeki tarihi Anthandros kentinde yapılan kazılarda çıkan ilk yamaç evinin, zemin mozaiklerinden en önemlisi Anadolu leoparına ait! Anthandros’un da Lelegler tarafından kurulduğu yazılı bir yerlerde. Lelegler de yuvarlak iç içe geçmiş surlardan bolünün çizildiğini görüyoruz. Neden kaz ayağı? Yapılan araştırmalara göre kazlar çok yüksekten uçabiliyorlar. Dünyanın en yüksek tepesinin bulunduğu Himalaya’ların bile üstünde uçtukları gözlenmiş. Demek ki ruhların o kadar yükseğe çıkmasını dilemiş eski insanlar ve bu dileklerini böylesi basit bir sembolle dile getirmişler. Kazların bu kadar yüksekten uçabilmesinin nedeni ise akciğer yapılarının yüksek oksijen taşıyabilme kapasitesi. Kaz dağı dünyada en yüksek oksijen oranının bulunduğu söylenilen bölge! Işık insanlarından başlayarak, Ma’yı, Paris’i, Sarı Kız’ı, Bakire Meryem’i, Kibele ve Kara Taşını, Zeus’u, Afrodit’i barındıran bu kültür kazanından günümüze ne kalmış diye soracaksınız biliyorum. Gözlemlerim bana bu dağdaki kültürün bekçilerinin Türkmen köyleri olduğunu söylüyor. Atadan görerek ve nedenini hiç sorgulamadan tekrarladıkları ritüelleri var. Sarı Kız efsanesinin peşinden giderken, “sarı”nın ışığın rengi olduğunu, “kız” kelimesinin erdemi temsil ettiğini fısıldıyor Türkmen asıllı rehber kulağıma. Işığın erdemini içinde taşıyan bir köyde