28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

28 ŞUBAT 2007 Ener ji ve Yaşam C AYIN KONUSU Asıl nükleer tehdit: İSRAİL rap devletleriyle İsrail arasındaki gerginlik, İsrail’in kurulmasından bu yana sürekli dünya gündeminde üst sıralarda yer aldı. İsrail’in askeri merkezli stratejisinin ana temasının, İsrail’in savaş kaybetme lüksü olmadığını düşünmesi üzerine şekillenmesi, 1948 yılında kurulduğundan beri bu ülkenin askeri gücünü geliştirmeye önem vermesine neden oldu. Arapların kendilerine karşı düşmanca tavır içerisinde olduğunu iddia eden İsrailliler, yıllarca kendini korumak için nükleer güce sahip olmanın önemli olduğunu savundular. İsrail Atom Enerjisi Komisyonu’nun şefi Ernst David Bergmann, İsrail’in kurban edilmemesi için nükleer güce sahip olması gerektiğini açıklamıştı. Bu düşüncelerden hareketle ilk nükleer reaktörün kurulması için Fransa’yla işbirliğine gidildi. Ancak Negev Çölü’nde başlatılan ve 1500 İsraillinin çalıştığı proje, 1960’larda Fransa’nın baskısı yüzünden durma noktasına geldi. Fransa’nın Cezayir’le savaştığı o yıllarda, bu projeye destek vermenin imajını sarsacağını düşünen dönemin Fransız hükümeti, geri adım atmanın uygun olacağı görüşüne vardı. Fransa müteahhitlikten çekilme karşılığında, İsrail’e uranyum ve gerekli bileşenlerini sağlamanın yanında ayrıca uluslararası denetimlere açık olmasını istedi. İsrail de karşılığında nükleer bomba yapmayacağı taahhüdü verdi. İSRAİL SİLAH DEPOSU 1990’larda nükleer silah dışında yeterli miktarda kimyasal silaha da sahip olduklarını belirten dönemin İsrail Savunma Bakanı, bu silahları gerektiğinde kullanmaktan çekinmeyeceklerini söylemişti. İsrail ve İran’dan öte, nükleer silahların kendisi dünya için başlı başına bir tehdit oluşturuyor. Bazı büyük silah laboratuvarlarında biyolojik silah alanında da Amerika’yla İsrailin ortak çalışmaları olduğundan endişe ediliyor. A Üniversitesi’nin ulusal güvenlik çalışmaları alanında yayımladığı bir rapor, İsrail’in bakış açısını açıkça ortaya koyuyor. Ortadoğu’daki stratejik dengelerin ele alındığı bu raporun en çarpıcı noktasının, İran’daki nükleer programın durdurulmasının ancak askeri bir müdahaleyle sona erdirilebileceğinin üzerinde ısrarla durulması olduğu, tüm strateji uzmanlarının ortak fikri. INSS (Institute for National Security Studies) Başkanı Zvi Schtauber ve İsrail Hava Kuvvetleri’nde (IAF) çalışan Yiftah Shapir tarafından bu rapordan üst düzey askeri ve politik uzmanların yarar landığı biliniyor. Raporda, İran’la ilgili olan bölüm, Jerusalem Post’ta da yayımlandı. Gazetede yer alan haberde, İran üzerine askeri harekât yapılabileceğinin ve Ulusal Güvenlik Araştırmaları Enstitüsü Başkanı Giora Eiland’in; İsrail’in, İran’a saldırabilmesi için Amerika’nın mutlak yardımına ihtiyacı olduğunu söylemesine dikkat çekildi. Raporun altbaşlıkları içerisinde en dikkat çekici olanları şunlar: İsrail’le Tahran arasındaki diplomatik sorunun İsrali’in bölgedeki gücünü azalttığı, Amerika’nın Irak’taki başarısızlığının bölgeyi tehlikeli durumlara gebe bıraktığı, Mossad direktörü Meir Dagan’ın İran’ın nükleer gücünün giderek arttığına işaret ettiği ve 2009’a kadar İran’ın nükleer bomba yapabilecek güce ulaşacak olması. CIA: İsrail nükleer silaha sahip Raporda, 120 milyon Arabın, bölgede varlığını sürdüren 4 milyon nüfusa sahip İsral’in hakkından gelememesinin Arapların kafasında artık soru işaretine dönüştüğüne ve Suudi Arabistan’ın 20012004 yılları arasında silah alımına 19 milyar dolar harcamasına da dikkat çekildi. CIA’nın 1968’de yayımladığı bir raporda, İsrail’in 1960’larda nükleer silah üretimine başladığına işaret edilmişti. İsrail’in ilk deneylerini Negev Çölü’nde yaptığı iddia edilen raporda, 1979 yılında Güney Afrika’yla birlikte Hint Okyanusu’nda nükleer deney yapan İsrail’in 1974’te de Amerika’yla memorandum imzalayarak sahip olduğu uranyumu zenginleştirme eğilimi içerisine girdiği, nükleer silahları üretebilecek konumda olduğu ve nükleer başlıklara uyumlu füze sistemlerini dizayn ettiği belirtilmişti. Sonuç olarak; İsrail bu zamana kadar nükleer teknolojiyle uğraştığı izlenimi verdi ancak bugüne kadar ciddi bir açıklamada bulunmadı, iddialara cevap vermedi ve en önemlisi uluslararası arenaya net bir bilgi sunmadı. Aynı anlayışı bundan sonra da sürdürmesi, nükleer teknoloji konusunda hızla ilerleme kaydeden Arap ülkelerini ileriki dönemde rahatsız edecek gibi görünüyor. Bölgenin nükleer silahsızlanma girişimlerinde başarıya ulaşılabilmesi için İran gibi, İsrail’in de nükleer çalışmaları konusunda şeffaf ve açık olması gerekiyor. Raporda, İran hedef alınıyor Geçen bunca süre içerisinde İsrail’in, çevresinde bulunan Arap ülkelerine bakış açısı ve kendini korumak için nükleer enerjiye olan ilgisi hiç değişmedi. Kısa bir süre önce, Tel Aviv 4
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle