01 Haziran 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

27 Ocak 2012 Cuma 395 15 ELEŞTİRİ Eren AYSAN AnkaraDevletKonservatuvarı’nınöğretimüyelerive öğrencileriCumhuriyetKültürMerkezi’nekonukoluyor... C‘te klasik müzik şöleni SELDA GÜNEYSU Öğrenciler de CKM’de CKM’de önceki haftalarda gerçekleştirilen dinletilerde de Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuvarı Şan Bölümü öğrencileri Melis Yegül (soprano), Bügüm Öğretir (soprano), Ali Can Akyıldız (tenor) müzikseverlerle bir araya gelmişti. revlisi Nihan Turnagöl ile konuştuk. İrem Bozkurt, Cumhuriyet’te konser vermenin kendilerini çok mutlu ettiğini dile getirdi. Ankara Devlet Konservatuvarı’nın Türkiye’nin ilk konservatuvarı olduğunun altını çizen Bozkurt, eskiden konservatuvarlara talebin çok fazla olduğunu ancak son yıllarda taleplerde düşüşler yaşandığını kaydetti. Bozkurt, “30 kusur yıldır müziğin içindeyim. Bu nedenle de çok mutluyum. Konservatuvar sınavlarına yönelik taleplerin düşüşü her şeyden önce bizleri üzüyor. Çünkü bu ülkenin müzisyenlere ihtiyacı olduğunu düşünüyoruz. Ayrıca ülkemizde çok yetenekli çocuklarımız var. Bu çocukların eğitimden geçirilmesi gerektiğine inanıyoruz” dedi. Demir Leydi... eçtiğimiz hafta vizyona giren “Demir Leydi”, G aynı zamanda Oscar’ın öncüsü sayılan Golden Globe’da En İyi Kadın Oyuncu Ödülü’nü Meryl Streep’in almasıyla gündemdeki yerini korudu. Film, 1980’lerin neoliberalizmi yaygınlaştırma başarısıyla, işçi sınıfına deyim yerindeyse kan kusturmasıyla ününü katlayan Margaret Thatcher’in hayatını konu alıyor. Ama yapımda küçük bir sorun var! Karşımızdaki sanki bizim bildiğimiz sosyal devletin azılı düşmanı Margaret değil! Hırslı, babasının sözünü dinleyen ve bu nedenle son derece başarılı olan, salt ülkesini değil dünyayı yönetirken kendi doğrularını koruyan bir kadın buluyoruz beyaz perdede… Oysa o yıllara dair hafızasını yitirmeyenler bu demirden leydinin, ABD başkanı Reagan’la birlikte yeryüzündeki faşizmi yaygınlaştıran bir doktrinin savunucusu olduğunu bilirler. Thatcher, chanel boy eteği ve bol ceketinin içinde salınırken, Şili’yi kana bulayan Pinoche’yi ve hatta Güney Afrika’daki ırkçı rejimi desteklemeyi ihmal etmemişti. Kapitalist sınıfın en büyük kraliçesi olan bu kadının arkasında ise “Para, Para, Para” şarkısını büyük bir tutkuyla söyleyen burjuva sınıfı vardı. Tabii İngiltere’de yıllar sonra İşçi Partisi iktidara geldi de, ne oldu diye sorabilirsiniz… Hiç şüphesiz bu durum ayrı bir hayal kırıklığıdır, o kadar… Yapımın en büyük problemi kanımca şu: Başarıdan başarıya koşan bir devlet başkanının ardında ne kapitalizmin yılmaz savunucuları, ne de karşısında işçi sınıfının direnme çabası göz önüne seriliyor. Hatta para için kendini satan akademi dünyasından, entelektüellerden de kimse görünmüyor. Thatcher bakkal babasından aldığı ilhamla ve güçle ilerleyen zavallı bir kasabalı kız olarak çizilmiş. Taşradan gelip büyük kentteki var oluşu, ardından koskoca ülkeyi yönetmesi ne kadar harika öyle değil mi? İşte filmin önermesi de bu… Gerçi Demir Leydi’nin memleketini bakkal dükkânı gibi yönettiği bilinse de bu bir ironik tasarım olarak karşımıza çıkmıyor. Son derece etkileyici bir yan olarak çiziliyor. Hoş, zaten kapitalizm de dünyayı bir bakkal dükkânı gibi görmek değil de nedir? Filmdeki en başarılı yan hiç şüphesiz yapımcılarının isteği doğrultusunda hareket eden, bir kere daha Oscar’ı alacağı neredeyse kesin olan Meryl Streep… Streep de Thatcher için, “Bulunduğu yeri koruyabilmek için kendisiyle aynı konumdaki bütün erkeklerden daha iyi olmalıydı. Bir kadının lider olması fikrine karşı olabilecek birçok unsur vardı. İşte bu yüzden bu film çok heyecan vericiydi” diyor. Ama rolünü içselleştirirken sanki Thatcher’a mesafeli durmayı becerememiş! Demir Leydi filminin sonunda yapımcılara borazan çalmak isteğim dışında geriye pek bir şey kalmadı bende… ANKARA Gazetemizin, Ahmet Rasim Sokak’ta bulunan Ankara Temsilciliği’ndeki Cumhuriyet Kültür Merkezi (CKM), Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuvarı’nın öğretim üyelerini ve öğrencilerini konuk ediyor. CKM’de Mozart’tan Rossini’ye, Ulvi Cemal Erkin’den Bizet’e değin dünyaca ünlü müzisyenlerin eserleri seslendiriliyor. Ankara Temsilciliğimizdeki CKM, bugüne değin söyleşilere, panellere, resim ve heykel sergileri ile izlencelere ev sahipliği yapmıştı. CKM’nin kapıları bundan sonra klasik müzik konserleri için de açılıyor. CKM, iki haftada bir, Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuvarı’nın öğretim üyeleri ile öğrencilerini konuk ediyor. CKM’de şimdiye dek iki dinleti gerçekleştirildi. Her iki dinleti de Ankaralılardan büyük ilgi gördü. Konservatuvarın iki eğitimcisi, Nihan Turnagöl (mezzosoprano) ile İrem Bozkurt, geçen haftaki konserlerinde şu eserleri seslendirdi: Pergolesi’nin “Stabat Mater” ve “Fac ut portem, Christum mortem”; Handel’in “Partenope” operasından Arsace’nin aryası ile “Furibondo spira il vento”; Mozart’ın “Cosi Fan Tutte” operasından Dorabella’nın aryası ve “Smanie implacabili”; Rachmaninov’un “Nye poy krasavitsa pri mne”; Ponchielli’nin “La Giocconda” operasından Laura’nın aryası ve “Stella del Marinar”; Rossini’nin “Othello” operasından Desdemona’nın aryası ve “Assisa un pie d’un salice”; Ulvi Cemal Erkin’in “Ayın On dördü”; Brahms’ın “Die Mainacht”; Bizet’in “Carmen” operasından Carmen aryası ve “Habanera”; Massenet’in “Werther” operasından Charlotte’un aryası ve “Ces lettres”. İrem Pozkurt Konservatuvara girmek isteyenlere öneriler Konservatuvar sınavlarına katılmak isteyen öğrencilere öneri de bulunan Bozkurt, şöyle konuştu: “Konservatuvarlarda öğrencilere iki aşamalı sınav uygulanıyor. Öğrencilerden müziğe yatkınlık aranıyor. En birincil koşul bu. Enstrüman bölümleri içinse müzik bilgisinin yanı sıra fiziki özellikler de tercih ediliyor. Konservatuvarlarda artık ‘bilinçi öğrenci’ tercih ediliyor. Önceleri belki salt yetenek yeterliydi ancak bugünlerde yeteneğin yanında öğrencilerin müzikle ilgili bilgilerinin olması da bizim için önemli. Anadolu güzel sanatlar liselerinden çok başvuru oluyor. Bu da bizi sevindiriyor.” ‘Mekân dar ancak ilgi güzel’ Öğretim Görevlisi Nihan Turnagöl de, CKM’deki dinletilere yurttaşların “gerçekten isteyerek geldiklerini” kaydetti. Turnagöl, “Ne yazık ki, sanıyorum eldeki koşullardan ötürü, CKM’nin alanı biraz dar. Bu nedenle izleyiciler sıkış tıkış oturuyorlar. Ancak her şeye karşın dinletilere yönelik ilgi güzel ve yoğun. Bu durum bizi çok mutlu ediyor” dedi. Turnagöl açıklamalı konserlerin dinleyicinin daha fazla ilgisini çektiğini anlattı. Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuvarı Piyano Bölümü’nde Erdal Çakırsoy’un sınıfından mezun olduktan sonra şan bölümüne geçtiğini anlatan Turnagöl, şöyle konuştu: “Şan bölümünde öğrencilerle birlikte çalışırken, bu bölüme de ilgim olduğunu keşfettim. Sonra merakım beni önce İtalya’da ardından da ABD’de şan eğitimi almaya değin sürükledi. Bu eğitimlerden de anladım ki, insanın sadece kuru bilgiye değil, öğrendiklerini uygulamaya da ihtiyacı var. Biz de konservatuvardaki öğrencilerimize bu yönde olanak sağlamaya çalışıyoruz.” Dinletiler, iki haftada bir, cumartesi günleri Ankaralı sanatseverlerin beğenisine sunulacak. ‘Konservatuvara talep azaldı’ Konserin ardından Ankara Devlet Konservatuvarı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. İrem Bozkurt ve Öğretim GöNihanTurnagöl
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle