Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
12 27 Ocak 2012 Cuma 395 Antalya’daki yüz naklinin ardından sırada 7 tane daha var Yüz naklinin iki yüzü SEVİL ARINAN kdeniz Üniversitesi’ndeki Prof. Dr. Ömer Özkan ve ekibinin, ailesi tarafından organları bağışlanan 38 yaşındaki Ahmet Kaya’nın yüzünü, 19 yaşındaki mermer işçisi Uğur Acar’a nakletmesinin ardından, sıradaki 7 hasta da kendilerine operasyonun yapılacağı günü bekliyor. Sağlık Bakanlığı’ndan onay alan Gazi ve Hacettepe üniversiteleri ile GATA’da da yeni yüz nakilleri yapılacak. Gazi Üniversitesi Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Selahattin Özmen, yapacakları yüz nakillerinde, vericiden alınan deri ve yumuşak dokunun, alıcının yüz kası ile kemiğinin üzerine yerleştirileceğini söylüyor. Bu işlem sonucunda vericinin yüzü ile hasta arasında benzerlik olmayacağına dikkat çeken Özmen “Nakil, ameliyatla sona ermiyor. Operasyonun ardından hasta ömür boyu bağışıklık sistemini baskılayıcı ilaçlar kullanacak. Ve bu ilaçların birtakım yan etkileri olabiliyor” diyor. Özmen “Tabii hastaneye gelip, ‘Ben yüz nakli olmak istiyorum’ demenin de yeterli olmadığını vurgulamakta yarar var. Hastanın yüzündeki bozukluğa göre, düzeltmeonarım ameliyatlarıyla yapılabileceğimiz bir operasyon varsa öncelik verilecek. Onarım yöntemlerinin yetersiz kalması durumunda yüz nakli tercih edilecek” diye konuşuyor. A ‘Evinden çıkmayan hastalar var’ Yüzle birlikte saçlı deriyi de kapsayan bir operasyonun da nakle dahil olduğunu söyleyen Özmen şunları anlatıyor: “Yüzünde hasar bulunan insanların, sokağa çıkamadığını, evlerine gelen akrabalarının yanına bile gitmediğini biliyoruz. Bunlar, kendilerini toplumdan izole eden insanlar. Ve toplumun bazı kesimlerinin bu hastaları fark ettiğini bile sanmıyorum. Ayrıca nakilde yaş, cilt rengi gibi kriterler de çok önemli. Ve psikolojik boyut... Bu nakiller psikiyatrik açı dan dengeli olan hastalara yapılacaktır.” ‘Doku uyuşmazlığı riski var’ Bakanlık onayının ardından yüz nakli ameliyatlarına yapılan başvuruların arttığına dikkat çeken Gazi Üniversitesi Plastik Rekonstrükif ve Estetik Cerrahisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Yardımcı Doç. Dr. Serhan Tuncer ise bu tür operasyonlarda her zaman doku uyuşmazlığı riskinin bulunduğunu söylüyor. Ameliyat, verici ile hastanın doku, cilt rengi ve kan grubunun uyuşmasının ardından yapılacak. Yüz nakli operasyonundan sonra hastalar, ömür boyu bağışıklık sistemlerini baskılayıcı ilaçlar kullanacak. Sağlık Bakanlığı’nın onayı kamuoyuna sadece yüz nakli operasyonu olarak yansırken, bu hastanelerde ön kol, bacak, el, bağırsak ve üst solunum borusu ameliyatı da gerçekleşecek. OKURKEN Türey KÖSE dith Wharton’un Yaz Bitince romanını yazın çoktan bittiği karlı kış günlerinde okudum. İlknur Özdemir’in çevirdiği kitap, okura “klasik” bir roman okumanın keyfini sunuyor. Yaz Bitince bana John Fowles’ın Fransız Teğmenin Kadını romanını çağrıştırdı: Kadınlar asidir, aşkları topluma meydan okuyuştur ve üst sınıftan erkekler sonunda “gider”... Edith Wharton, 1862 yılında ABD’de doğmuş, 1911 yılından sonra hayatının büyük bölümünü Fransa’da geçirmiş, 1. Dünya Savaşı sırasında Kızıhaç’a yardımları nedeniyle Legion d’Honneur almış. Pulitzer ödülü sahibi olan yazar, aynı zamanda moda tasarımcısı ve dekoratör. Yaz Bitince romanın kahramanı 18 yaşındaki Charity, kendisini himayesine alan avukat Royal’in evinde yaşar. Küçük bir köyün terk edilmiş kütüphanesinde çalışır. “Her şeyden” nefret eder. O kadar sıkıcı bir hayatı vardır ki; “Charity Royall her salı ve perşembe öğleden sonraları merhum yazarın kenarındaki Kışın ‘Yaz Bitince’yi okumak çeliği lekeli, oymabaskı tablosunun altındaki masada oturup acaba o mu mezarında daha ölü, yoksa bu kitaplıkta ben mi diye düşünür”. Ve bir gün bu köye genç, kültürlü, yakışıklı bir adam olan Harney gelir. Genç kız ona rehberlik ederken, “eğitimin ve şansın aralarında açtığı mesafeye” karşın Harney’e tutulur. Kurallara meydan okuyan genç kız bu genç adamla aşkı tanır, cinselliği keşfeder. “Dağdan getirilmiş” olan genç kız, bir yandan kökeniyle yüzleşirken; diğer yandan yaşadığı aşkla kurallarıyla kendisini kuşatan daracık çevresine meydan okur. Ancak, elbette sonunda üst sınıftan erkek “gider”, kendi sınıfından bir genç kızla evlenmesi gerekmektedir. Kasabadan ayrılan sevgilisi “Sizin daha mutlu, daha az yalnız olduğunuzu düşünmek isterim... Eminim ki, her şey yavaş yavaş değişecek...” dediğinde genç kız şu karşılığı verir: “North Dormer’de hiçbir şey değişmez; insanlar her şeye alışır.” Yaz Bitince, Fransız Teğmenin Kadını romanının kahramanı Sarah’ı anımsattı bana. Sarah Woodruff, İngiltere’nin güneybatısındaki bir kasabada yaşar. Tutulduğu ve sonradan “evli” olduğu ortaya çıkan Fransız teğmen ülkesine dönünce ayıplanmış, dışlanmıştır. Fransız teğmenin “kadını” Sarah uçurumlarda dolaşır, denize diker gözlerini. Wharton’un kahramanı Charity ise, “dağ”a sığınır. Yaz Bitince, 1900’lerin başında Amerika’da küçük bir köyün boğucu ortamında geçer. Fransız Teğmenin Kadını ise İngiltere’de her türlü cinsel içgüdünün baskılandığı, reddedildiği tutuculuğuyla ünlü Viktorya döneminde. Fowles farklı sonlar yazdığı okuduğum en güçlü, yaratıcı, sağlam kurgulanmış romanlardan biri olan Fransız Teğmenin Kadını’yla edebiyat tarihine geçerken, Edith Wharton da Yaz Bitince ile okura bir klasik roman okuma doyumu yaşatıyor. Öykü bildik “zengin erkekyoksul kız”; ancak yazarın dilindeki yalınlık, akıcılık ve “dağlı” genç kızın hayatındaki kıstırılmışlığı, boğulmayı ve yaşadığı atmosferi anlatışındaki başarı romanı klasikler arasına sokuyor... Yaz Bitince, Edith Wharton, Kırmızı Kedi Yayınevi, 182 sayfa E