Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
12 OKURKEN Türey KÖSE 16 Eylül 2011 Cuma 376 Özgürlük, devlet, hukuk, adalet, siyaset, suç, insanlık, dostluk kavramları sorgulanıyor... Ressam Avni’nin Son Yılı urhan Kayaoğlu’nun Ressam Avni’nin Son Yılı romanı hem “biyografik”, hem de “otobiyografik” roman özellikleri taşıyor. Kitapta Ressam Avni’nin soyadı hiç anılmıyor ancak Avni Arbaş olduğunu anlıyoruz bu anlamda “biyografik” özelliği baskın. Öte yandan, yazar Turhan Kayaoğlu’nun yaşamı roman kahramanı Engin ile koşutluklar taşıdığından “otobiyografik” özelliği de öne çıkıyor. “Gerçek” kişilerden yola çıkan Turhan Kayaoğlu, kahramanlarını kurgusal karakterlere dönüştürerek hayatlarını “romanlaştırıyor”... Ressam Avni ile Engin’in yolları Foça’da kesişirken, hayat hikâyeleri, ParisStockholm günleri, Türkiye’ye dönüşleri, Foça’daki günleri gelgitlerle anlatılıyor. Kitabın adı Ressam Avni’nin Son Yılı ama roman “son yıl”la sınırlı değil. Avni Arbaş’ın resim serüveni, Paris günleri, aşkları da anlatılıyor. Picasso, bir sergide Avni Arbaş’ın resminin önünde durup “İşte resim bu” diyor... Nâzım Hikmet’in “Bu atlar Avni’nin Atları/Kuvayi Milliye atları” dizeleriyle selamladığı Avni Arbaş’ın yaşamı 20. yüzyılın büyük sanatçılarının geçit resmi gibi. Tzara, Prevert, Picasso, Peter Ustinov... Turhan Kayaoğlu’nun sol geçmişi, Demokrat gazetesindeki yöneticiliği, yirmi yıla yakın İsveç’te yaşamış ve ardından on yıl Foça’da yaşadıktan sonra tekrar İsveç’e dönmüş olması romandaki Engin karakterinin öyküsüyle bire bir örtüşüyor. Erkekler arası dostluk, ölüm, yaşlılık, aidiyetyabancılık, milliyetçilikyurtseverlikyurtsuzluk ve aşk kitapta derinlemesine işlenen temalar. Ressam AvniEngin ilişkisi anlatılırken “Okyanusları aşıp sonunda dostluğun koruyucu limanına yanaşmış iki uzun yol teknesi gibiydiler” deniliyor. Engin “ruh ikizi”ni en düşkün günlerinde yanında olarak ölüme uğurlarken, hayatında da bir “iç temizlik” başlatıyor... Foça da romanın “kahramanlarından”. Doğasıyla yüceltiliyor, insanlarıyla, taşralı ilişkileriyle eleştiriliyor. Engin, İsveç’te “yabancılık”, Foça’da “sosyal yoksulluk” çekiyor. Zaten Avni de bir zamanlar “Kendisi cennet, insanları cehennem” diyor bu ülke için... Kitabı okuyun, hayal kurun... “Bütün hayatım boyunca sevdiğim şeyler güzellik, uyum ve iyilik olmuştur. Güzel şeyleri severim ben. Çirkin olan şeyden, çiğlikten nefret ederim... Resimle insanlara sevgi ve mutluluk vermek istedim. İnsanların en korktuğu şey düşünmek. Hayal kursunlar, insan olsunlar!” diyen Avni Arbaş’a bir selam gönderin... Ressam Avni’nin Son Yılı, Turhan Kayaoğlu, Türkiye İş Bankası Yayınları, 320 sayfa. ‘Ada’daAntigoneiledireniş T NKARA Yunan mitolojisinde yer alan ve Sophokles’in en büyük trajedilerinden biri kabul edilen Antigone’nin öyküsünü bilir misiniz? Hani şu yasak olmasına karşın kardeşi Polyneikes’in cesedini gizlice gömdüğü için Kral Kreon tarafından cezalandırılan Antigone... “Yasalarınız hiç yanılmaz mı” diye soran, böylece ta milattan önceki yıllarda bile hukuk ile pozitif hukuku tartışmaya açan, kurallara başkaldıran Antigone... Tolga Çiftçi’nin Nâzım Gençoyuncular’la birlikte sahneye taşıdığı, Athol Fugart’ın yazdığı “Ada” adlı oyunda da, bir adada mahpus iki mahkum üzerinden, Antigone’ye göndermeler yapılarak, A SELDA GÜNEYSU özgürlükdevlet, hukukadalet, siyasetsuç, insanlıkdostluk gibi kavramlar sorgulanıyor. Tolga Çiftçi, aslında tiyatro oyuncusu. Ancak başkentte özel tiyatroların günden güne ekonomik krizlere yenik düşerek kapandığını gördüğünden “bir şeyler yapmak” istemiş; sözü olan oyunların yurttaşlarla mutlaka buluşturulması gerektiğini düşünerek de Nâzım Hikmet Kültür Merkezi (NHKM) Ankara için kolları sıvamış. Kısa bir süre önce de bu amaçla NHKM yönetimine, “Kızılay’da var olan açık hava sahnenizi neden daha aktif bir şekilde kullanmayalım” diye sormuş. Sonrasını şöyle anlatıyor Çiftçi: “NHKM yönetimi çok sıcak karşıladı beni. Çünkü bizler, Ankara’da sözü olan tiyatroların sa yısının çok az olduğu düşüncesindeyiz. Bu sahneyi de ödeneksiz bir tiyatro olarak görüp, daha aktif bir şekilde yaşama geçirmek niyetindeyiz. Buraya ilk gelişimde, merkezin bodrum katında ince, uzun, ADT’nin Oda Sahnesi’ne benzeyen boş bir salon gördüm. Salonun bir ‘cep sahnesi’ şeklinde restore edilmesini talep ettim NHKM yönetiminden. Bu teklife de hoşgörü ile baktılar. Kış aylarında da burada az kadroya sahip oyunlar sahneleyebileceğiz böylece. Örneğin, ‘Nâzım Hikmet Destanları’ gibi bir projemiz var.” Bu anlayıştan hareketle, üç ay önce provalarına başlandı “Ada” adlı oyunun. Çiftçi’nin yönettiği oyunda, Nâzım Gençoyuncular, Mertcan Ertürk, Oğuz Can Sakatoğlu ve İlker Ortaç rol alıyor. ‘Denizlerinadasındayaşıyoruz’ Oyuna dair hazırlanan bültende, “Yürüyüş yapıp, protesto eylemi gerçekleştirdikleri için mahkum edilen isimsiz mahpuslar sadece insan... Nefret eden, sevinen, gurur duyan, korkan, sinirlenen, özleyen, sorgulayan, başkaldıran politik tutsaklar... Yüzlerce yıl öncesinden gelen Antigone’yi hücrelerine konuk ediyorlar. Antigone, ‘oyun içinde oyunda canlanarak’, özgürlük rüzgârını, dostuk ve sevginin gücünü günümüze getiriyor” deniliyor; “sevgisi ve inancını ölülerle değil, ölüme karşın paylaşanların, Denizlerin, Mahirlerin, İbrahimlerin ‘ada’sında yaşadığımıza” vurgu yapılıyor. Çiftçi’ye, “Oyundaki söylemler bugüne nasıl taşındı” sorusunu yöneltiyoruz; bizi oyunun provasını izlemeye buyur ediyor; “Yorum sizin” diyor. Dramaturg Eren Aysan, oyuncu Tuncer Yığcı, tiyatro yönetmeni Sedat Demirsoy ve ortak arkadaşımız Kubilay Maraşlı ile birlikte provayı izliyoruz. Tek perdeden oluşan oyun sonrasında aramızda konuşurken, Eren Aysan şu yorumda bulunuyor: “Soner Yalçın, tutuklu arkadaşı gazeteciyazar Doğan Yurdakul için bir istekte bulunmuş ya... ‘Doğan Yurdakul’un eşi Güngör Hanım ölüyor. Doğan Ağabey, bir kez daha eşinin gözlerine bakarak veda etmek için izin istiyor...’ demiş. Oyunu izlerken bu ifadeler takıldı aklıma...” Oyun, 22 Eylül’deki prömiyerinin ardından, 25 Eylül ve 2, 6 Ekim tarihlerinde NHKM’de izleyici ile buluşacak.