Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
12 TEKEL direnişine katıldı; yılmadı, 4/C’yi kabul etmedi... 29 Nisan 2011 Cuma 356 ‘Mücadeleden vazgeçmek yok’ ‘Evliya Çelebi gibi gezdik, durduk’ Aynı günlerde Tekgıdaİş Sendikası’nın 12 haftalık bir eylem planı yaptığını anlatıyor Kaya. Kendilerinin, “bugünleri yaşamamak için” o günlerde de eyleme katıldığının altını çiziyor. Kaya, o günlerde, direnişlerinin hep işçilere söylenen “Salt TEKEL’in alkol fabrikaları özelleştirilecek”, “Özelleştirme sigara kısmında olacak, yaprak ve tütüne yansımayacak” şeklindeki sözlerle “kırılmak istendiğine” vurgu yapıyor. Kaya, Yozgat’taki fabrika kapatıldıktan sonra, bazı arkadaşlarının işten çıkarıldığını dile getiriyor. Bu nedenle pek çok arkadaşının Yozgat’ın köylerine göç etmek zorunda kaldığını belirtiyor. Kaya, birçok arkadaşının o sürecin ardından eşinden boşandığını, hatta bir arkadaşının cinnet geçirip, kahvehaneyi kurşun yağmuruna boğduğunu söylüyor. Ama onun içini yakan bir olay var ki, bir an olsun zihninden çıkmıyor. Arkadaşı Savaş Çelik’in, işsiz kaldıktan sonra köye göç etmeye giderken, yolda trafik kazası geçirdiğini ve gebe eşini yitirdiğini anlatıyor. “Ölüm Allah’ın emri de, bu kazanın sorumlusu kim? Yaşananların vebalini kim ödeyecek” diye soruyor. Kaya, işi için Evliya Çelebi misali gezdiğini, Yozgat’tan sonra İstanbul’a tayininin çıktığını söylüyor. 23 ay boyunca ailesinden ayrı yaşamak zorunda kaldığını anlatıyor. 2007 yılından bu yana da Ankara’da çalışıyor. Kaya ilk günden bu yana direnişe katıldığını, en son Ankara’daki TEKEL eylemlerinde her daim orada olduğunu, Abdi İpekçi Parkı’nda biber gazı yediğini ancak tüm bunlara karşın “yenilmediğini” vurguluyor. Bu nedenle 4/C’yi kabul etmeyeceğini belirtiyor. Kaya, “Yarınım için, çocuklarım için direneceğim. Mücadelemden asla vazgeçmem” diyor. 4/C’ye geçen arkadaşlarının da bugün hem psikolojik, hem maddi yönden birçok kayıp yaşadığının altını çiziyor. SELDA GÜNEYSU NKARA Türkiye’nin tarihine, “en büyük işçi eylemlerinden biri” olarak geçti; TEKEL işçilerinin 78 gün süren Türkİş’in binasının önünde yaptıkları eylem. İşçiler, 78 gün boyunca, kurdukları çadırlarda, “4/C’ye hayır” diye haykırdılar. O direnişe katılan işçilerin büyük bir çoğunluğu bugün “özlük haklarını yok eden” 4/C uygulamasını kabul etmek zorunda kaldı. Mesut Kaya ise az sayıda kalan ama direnmeyi sürdüren işçilerden. Kaya, “Yarınım için, çocuklarım için direneceğim. Mücadelemden asla vazgeçmem” diyor. Tekgıdaİş Sendikası Ankara 1 No’lu Şube Sekreteri olan TEKEL işçisi Mesut Kaya, 16 Mart 1998’de, memleketi Yozgat’taki TEKEL Bira Fabrikası’nda başladı çalışmaya. “Büyük umutlarla işe girmiştim. Evlenmiştim, kendime göre bir gelecek kurmuş, çoluk çocuğa karışmıştım. Tam her şey yolunda derken, çocuklarım için bir gelecek ha A zırlamaya başlamışken, ilk özelleştirme süreci ile karşı karşıya kaldık” diye anlatıyor süreci Kaya. Kaya, 2004 yılının Şubat ayında, Yozgat Bira Fabrikası özelleştirilmesinden sonra kendisinde gelişen mücadele bilincini şöyle anlatıyor:“İnsanın yaşamında vazgeçemediği şeylerden biri de işidir. Çünkü iş, gelecek demektir. O zaman çok acılıydık. Önümüzü göremiyorduk adeta. 450 kişiydik fabrikada. Üstelik Yozgat’ın tek devlet fabrikasıydı o. Fabrikanın yarısı özelleştirilmiş, yarısı da devlette kalmıştı ilk zamanlar. İşyerimiz kapanmasın diye çalışanlar olarak birçok eylem yapmıştık taa o günlerde de. Hiçbir eylemimizde de, Ankara’daki eylemimiz gibi, ne kamu binalarına, ne de insanlara zarar vermiştik. Çünkü aslında daha önce hiçbirimiz bir kişiye taş bile atmış değildik. Çocukken bile hiç birine taş atmadım ben. Eylem nedir, onu bile bilmiyorduk. Eşimizle, çocuğumuzla fabrikamıza sahip çıkmak istiyorduk, hepsi bu.”