16 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

22 Nisan 2011 Cuma 355 ‘Küçük Hanımlar, Küçük Beyler Uluslararası Çocuk Tiyatroları Festivali’ başlıyor 27 OKURKEN Türey KÖSE Sahnede‘23Nisankutlaması’ SELDA GÜNEYSU NKARA Devlet Tiyatroları (DT) Genel Müdürlüğü tarafından bu yıl 7.’si düzenlenen “Küçük Hanımlar, Küçük Beyler Uluslararası Çocuk Tiyatroları Festivali”nde, 11’i yabancı olmak üzere toplam 20 farklı oyun sahnelenecek. 65 temsilin verileceği festivalde, bir seminer, bir okuma tiyatrosu, 3 atölye çalışması ve performansın yanı sıra 22 farklı etkinlik gerçekleştirilecek. Akün Sahnesi’nde açılacak KuklaKaragöz sergisi ise festival süresince gezilebilecek. Devlet Tiyatroları’nın uluslararası nitelikte düzenlediği festivaller içinde “Küçük Hanımlar, Küçük Beyler Uluslararası Çocuk Tiyatroları Festivali”nin özel bir yeri bulunuyor. Çünkü festivalin isim babası Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Yüce Önder Mustafa Kemal Atatürk. Atatürk, 1924’te, Bursa’da öğretmenlerle birlikte kendisini karşıla A Stendhal’ın ‘Ayna’sından Aşka Bakmak yan çocuklara şu sözlerle hitap etmişti: “Küçük Hanımlar, Küçük Beyler! Sizler hepiniz geleceğin bir gülü, yıldızı, mutluluk parıltısısınız. Memleketi asıl aydınlığa boğacak sizsiniz. Kendinizin ne kadar mühim, kıymetli olduğunu düşünerek, ona göre çalışınız. Sizlerden çok şeyler bekliyoruz!” Atatürk’ün bu sözleri festivalin düzenlenmesine esin kaynağı oldu. Toplam 65 temsil DT’nin 2429 Nisan tarihleri arasında gerçekleştireceği “7. Küçük Hanımlar, Küçük Beyler Uluslararası Çocuk Tiyatroları Festivali”, 11 sahnede 11’i yabancı 2’si yerli okul tiyatrosuna ev sahipliği yapacak. Festivalde DT’nin iki bölgesinden 7 değişik oyun sahnelenecek. Toplam 65 temsilin verileceği festivalde, bir seminer, bir okuma tiyatrosu, 3 atölye çalışması ve performansın yanı sıra 22 farklı etkinlik gerçekleştirilecek. Akün Sahnesi’nde açılacak KuklaKaragöz sergisi ise festival süresince, 10.0016.00 saatleri arasında gezilebilecek. Atatürk’ün çocuklara armağan ettiği “23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı”na tiyatro sanatı ile katkıda bulunmak, Türk tiyatrosunun dünya çocukları yoluyla yurtdışına açılımını sağlamak, tanıtmak ve yurtdışında bu daldaki gelişmeleri takip ederek, kurumsal dinamizmi sağlayarak kültürlerarası alışverişe ve değişime hizmet etmek amacıyla düzenlenen festivale bu yıl, ABD, Hollanda, Letonya, İsrail, Bulgaristan, Endonezya, KKTC, Başkurdistan, İtalya, Fransa ve Togo’dan gelen gruplar, farklı yerli gruplar ile Ankara ve Sivas Devlet Tiyatroları’nın çocuk oyunları sahnelenecek. Festivalin açılışı DT Genel Müdürü Lemi Bilgin öncülüğünde katılımcı grupların, 24 Nisan’da saat 11.00’de, Anıtkabir’i ziyareti ile başlayacak. Daha sonra saat 12.30’da, Kuğulu Park’ta şenlik yürüyüşü düzenlenecek. Ardından da Ankara DT yapımı çocuk oyunu “Camdan Kalp” Akün Sahnesi’nde sahnelenecek. Festivale, ABD Post Comedy Tiyatrosu “Post Komedi Gösterisi”, Hollanda Dance Company De Stilte “Çizgideki Sihir”, Letonya Stars Well Dance Tiyatrosu “Odesa’nın Planı”, İsrail The Train Theatre “Küp Sirki”, Bulgaristan Pro Rodopi Art Centre “Marifetli Tavukçuk”, Endonezya Behind The Actors Group “Bişma’nın Yıkımı”, KKTC Lefkoşa Belediye Tiyatrosu “Alice Harikalar Diyarında”, Başkurdistan Mustaya Karima Ulusal Gençlik Tiyatrosu “Altın Balta”, İtalya Teatro Del Carretto “Pamuk Prenses”, Togo Danaye Kanlanfei “Zando’nun Maceraları”, Sivas DT “Sihirli Keman”, Ankara DT “Camdan Kalp”, “Keloğlan Keleşoğlan”, “Nereye Koşuyorsun Böyle Minik Tay?”, “Narnia Günlükleri”, “Benim Tatlı Meleğim” ve “Boğaç Han”, İzmir Özel Ege Lisesi “Çirkin Ördek Yavrusu” ve Van Akdamar İrfan Baştuğ İlköğretim Okulu “Çocuklarda Umut Var” adlı oyunlarla konuk olacak. Önce Anıtkabir’e ziyaret Stendhal’ın “Kırmızı ve Siyah”ını okurken bir kez daha okur olarak bu “yükselme” duygusunu yaşadım. Kitaba başlarken bu iki rengin “aşk” ve “ölüm”ü simgelediğini düşünmüştüm. Ya da aşkın tutkulu yanıyla, karanlık yanını. Oysa adını ordunun kırmızı giysileriyle ruhban sınıfının siyah cüppelerinden alıyormuş. 17831842 yılları arasında yaşamış olan Stendhal, bu kitapta gerçek bir öyküden yola çıkmış. Çocuklarına ders verdiği evin hanımına aşık olan ve işine son verilince de kadını öldüren ve idama mahkum edilen bir gençle ilgili haber 700 sayfayı aşan bir romana dönüşmüş. “Zengin kızfakir erkek” teması yüzyıllardır çok tüketilmiş, çok aşındırılmış bir tema olabilir. Ancak Stendhal’ın yaşadığı dönemin koşulları göz önüne alınırsa, böyle bir ilişkiyi bir roman kurgusu içinde bile tasarlamanın kolay olmadığı görülür. Kitapta anlatılanlar o dönem için o kadar aykırı ki, yazar “Hem erdemli, hem de namuslu yüzyılımızda Mathilde’in kişiliğinde bir kızın bulunmasına imkân olmadığını söyledikten sonra artık bu sevimli genç kızın çılgınlıklarını yazarken okuyucuları kızdırmaktan eskisi kadar korkmuyorum” diyor. İlişki o dönem için o kadar “imkânsız” ki, yazar edebiyat tarihine geçen o ünlü cümleleriyle kendisini korumaya çalışıyor: “Roman dediğimiz büyük bir caddede gezdirilen bir aynadır. Bazen size göğün maviliğini gösterir, bazen de yollardaki balçık çukurlarının çamurunu. Siz de çantasında aynayı taşıyan kişiyi ahlâksızlıkla suçlarsınız.” Kitabın erkek kahramanı Julien Sorel, belediye başkanının evinde çocuklarının eğitimi için görevlendirilir. Başkanın eşi Madam Renal kendisine âşık olur. Bu ilişki en başında Sorel için bir üst sınıftan öç almadır, ancak daha sonra âşık olur ve dedikoduların yaygınlaşması üzerine ayrılmak zorunda kalır. Kitabın ikinci bölümünde Sorel; bu kez Paris’te zengin ve soylu bir adamın sekreteridir ve evin zengin ve şımarık kızı Mathilde’e aşık olur. Sorel üst sınıftan kadınların aşkında kendi yükselişini, zaferini, başarısını görür, arar. Mathilde ise dönemin ahlâkına, kurallarına boş veren, meydan okuyan, her şeyini yitiren kadın rolünü sahiplenir. Roman, Sorel’in giyotine gitmesiyle biterken, son sözleri yine sınıfsal bir başkaldırı: “Beyler, sizin sınıfınızdan biri olmak şerefine ulaşmış değilim. Benim şahsımda kör talihine baş kaldırmış bir köylü görüyorsunuz. (…) Beni burada yargılayanlar benim sınıfımdan olmadıkları için elbette bana verilecek ceza çok daha ağır olacaktır. Jüri üyeleri arasında hiç zengin olmuş köylü göremiyorum, hepsi de bana fena halde öfkelenmiş burjuvalar.” Bu alıntılar kitabın politik yanı çok öne çıkmış bir roman olduğunu düşündürmemeli. Nitekim, yazar da “Siyaset, edebiyatın boynuna bağlı bir taştır, altı aya kalmadan onu batırıverir” diyor. Stendhal’ın tutkunun yakıcı kırmızısını da, yıkıcı siyahını da; aşkın “sınıfsal” yanını da ustalıkla anlattığı Kırmızı ve Siyah, okura “klasik” bir şölen vaat ediyor. K lasiklere dönmek; güncel, sığ, moda okumalarda yaşadığınız düş kırıklıklarına her zaman iyi gelir. Okuru arındırır, yüceltir, daha yüksek bir düzeye çağırır ve götürür.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle