Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
24 22 Nisan 2011 Cuma 355 Nisan’da Tenten 23 IŞIK KANSU 1, 2, 3, 4, hop... 23 Nisan öncesi okul bahçelerinde duyulan komut yıllardır hiç değişmedi: 1, 2, 3, 4, hop... Kızlara fırfırlı etek, oğlanlara beyaz gömlek papyon kravat. Ne o? 23 Nisan kutlanacak: 1, 2, 3, 4, hop... Beden öğretmeni tuttururdu “ront yapacaksınız” diye... Ront dediğin de, kol kola girip bir o yana, bir bu yana zıplamak. Sağını solunu karıştırırsın, olmadı baştan. Ayağın dolanır, haydi baştan: 1, 2, 3, 4, hop... Eğlence değil, Çin işkencesi mübarek... Kılıktan kılığa sokma yarışı da değişmez etkinliklerdendir... Sınıfın en dombiliğini ayı yaparlar, üst düzey bürokrat ya da subay kızı varsa eğer, kurtuluşu yok, o mutlaka Pamuk Prenses olur. Yanına da üç tane çelimsizi koyarlar, yedi cüce diye, kafalarında birer renkli kukuleta, arkadan gelirler kös kös... Cüce olmak bir şanstır, serde böcek olmak da var: Başında iki anten, sırtında siyaha boyanmış naylon çamaşır leğeni, üstünde terden sırılsıklam olduğun siyah giysiler. Bir yığın alay da cabası: Ne o len, bayramda bok böceği mi oldun? Annen baban yine de övünür ama, 19 Mayıs Stadyumu’ndaki geçitte seni gördüklerinde: Aman da aman benim oğlum böcek olmuş da yürüyor... Askeri darbe dönemlerine gelince... Çocukları subay yapmak racondandır. 23 Nisan’da ben ne mi yaptım? Tatillerde babamla dağ bayır dolaştığımdan ilkokulda izciliğe merak sarmıştım. İzci yaşımda değilmişim, yavrukurt olabileceğimi söylediler. Annem parayı bastırdı, gittik aldık bir yavrukurt giysisi. Başta kurt başlı şapka, sırtta haki bir gömlek, boyunda bürülmüş izci eşarbı, belde ip, yakada düdük, ayakta tozluk. Aynada bakınca pek afili gözüküyoruz hani... Sanıyorum ki, babam gibi dolaşacağız; otları, böcekleri öğreneceğiz; taştan ocak yapıp ateş yakacağız, içinde domates, patates pişireceğiz. Nerdeeee... Yavrukurtluk filan lafta. Ankara zeybeği öğretiyorlar. Yav, bu düdük niye? Şu belimdeki ip ne işe yarayacak? Yok, onları hiç kullanmıyoruz. Varsa yoksa; ellerimiz havada, dizlerimizi yere vura vura zeybek oynuyoruz. İçimdeki ses isyan ediyor oysa: Zeybek olacaktık madem, Çıkrıkçılar Yokuşu’na çıkıp cepken alaydık, kuşak sarıp kama takaydık, başımıza fes, ayağımıza tuman giyeydik. Diyeceğim o ki, ne efelik edebildik, ne izci olabildik. Bir de o yıl 23 Nisan’da yağmur yağmaz mı?.. Tören bitti, ben de bittim. Annem, babam, ablam; Atatürk Orman Çiftliği’ne gittik, bir güzel kaymaklı dondurma yedik, bayram dediğin budur dedik... İnanın, Gazi Paşa gelse, görse, derdi ki: Resmiyetiniz batsın. Rahat bırakın çocukları, içlerinden geldiğince bayram etsinler, ne olur...