01 Haziran 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

25 Şubat 2011 Cuma 347 15 SERGi TiYATRO YANSIMALAR ŞeŞk KAHRAMANKAPTAN seŞ[email protected] / www.kahramankaptan.com Hafta sonunu resim sanatıyla iç içe geçirmek isteyen ler için Cumhuriyet Ankara’nın önerisi Hacettepe Üniversitesi Kültür Merke zi Ahmet Göğüş Sanat Galerisi’nde açılan ressam Zeki Şahin’in sergisi. Şahin, salt resim yapmakla kalmayan, sanatçı adayları da yetiştiren bir ressam. Bugüne değin pek çok sergi açan Şahin, Hacettepe Üniversitesi’ndeki sergisinde, Anadolu’yu soyutlamalarla tuvaline aktarıyor. Sergi, 11 Mart’a değin görülebilecek. (305 12 72) Dinsel İçerikli Bir ‘Aşk’ Operası Ankara Devlet Tiyatrosu’nun üç sezondur tiyatroseverlerin beğenisine sunduğu “Genç Osman” adlı oyun, tarihe ilgi duyanlar için bire bir. Turan Oflazoğlu’nun yazdığı, Şakir Gürzümar’ın yönettiği oyunda, Osmanlı padişahlarından Genç Osman’ın yaşamı ve döneminde yaptığı yenilikler anlatılıyor. Oyunda, Genç Osman’ın Anadolu halkıyla olan iletişimi, orduda yaptığı düzenlemeler, Cumhuriyet tarihi ile de ilintilendirilerek izleyicinin beğenisine sunuluyor. 20082009 sanat sezonunda, Sanat Kurumu tarafından “En İyi Kostüm Tasarımı” ve “En İyi Işık Tasarımı” ödüllerini alan oyunda Kutay Sungar’ın oyunculuğu da dikkat çekici. Oyun, bugün saat 20.00’de, yarın da saat 15.00 ve 20.00’de, Çayyolu Cüneyt Gökçer Sahnesi’nde izlenebilir. (324 22 10) CUMHURiYET ANKARA’NIN SEÇ TiKLERi Pazar günü öğleden sonrasını tiyatro izleyerek geçirmek ve biraz da gülmek isteyenler, Ankara Devlet Tiyatrosu’nun “İçlerinden Hangisi?” adlı oyununu izleyebilirler. Medeni Yasa çıkmadan önce, İstanbul’da, eski bir Osmanlı paşasının evinde yaşanan büyük karmaşayı konu edinen oyunda, özellikle kadınlara “haklarınıza sahip çıkın” mesajı veriliyor. Ali Hürol’un yönettiği oyun, bugün ve yarın da Altındağ Tiyatrosu’nda sahnelenecek. (316 59 02) TiYATRO OPERAoperasının ünlü eserlerinden İtalyan kabul edilen “La Boheme”, “tutkuyu, acıyı ve aşkı” anlatıyor. Bugün dünyadaki opera salonlarının vazgeçilmez eserlerinden biri olarak da kabul edilen eserin pazarte si günü saat 20.00’de, Opera Sahnesi’nde prömiyeri yapılacak. Ankara Devlet Opera ve Balesi tarafından, “Ulaşılabilen, elini uzattığında dokunabilen, onunla yaşanabilen ve övünülebilen bir yapıt” olarak tanımladığı eserin rejisi Flavio Trevisan’a ait. (324 68 01) SÖYLEŞi Mart ayı için planlarınızı Anadolu Ateşi’ne göre yapın. Genel Sanat Yönetmenliği’ni Mustafa Erdoğan’ın yaptığı Anadolu Ateşi Dans Topluluğu, 18 Mart’ta, saat 21.00’de Ankaralıların karşısına çıkacak. Sibirya’dan Katar’a, Japonya’dan Amerika’ya 80 ülke dolaşan dans topluluğu, bugüne dek 3 bin 500 temsille, 10 milyon izleyiciye ulaştı. Anadolu Ateşi’nin gösterisi, Anadolu Gösteri Merkezi’nde. (286 12 11) ANADOLU ATEŞi Hafta sonunu evinde geçirmek isteyen ve şiir kitaplarından hoşlananlar için bir haberimiz var. Günay Güner’in yeni kitabı “Lir ve Nehir”, Yeni Umut’tan çıktı. “Lir ve Nehir” geleneği gelecek bilincine dönüştüren bir şiir yapıtı. Uzun bir zamanın güzelduyusal emeğini somutlaştırıyor. Kapsamlı, derinlikli bir şiir yapısını geliştiriyor, çağın tinine ilişkin tanıklığı yarına taşıyor. Kitabın yazarı ile tanışmak da mümkün. Çünkü Güner, bugün saat 17.00’de, Ulusal Eğitim Derneği’nde, kitabını imzalayacak ve yapıt üzerine söyleşi gerçekleştirecek. (229 43 25) ek tanrılı dinlerin üç kitabında değişik anlatım biçimleriyle bulunan “Yusuf ile Züleyha” öyküsü, aslında çıkarılacak derslerle doludur, iki tarafı keskin kılıç gibidir. Dinsel olarak da bakabilirsiniz, insancıl olarak da... Bu öykünün operaya aktarımı Nezihe Araz’ın (19202009) librettosu üzerine, “devlet sanatçısı” ünvanlı Okan Demiriş’in (19422010) bestesiyle yapılmıştır. DTCF’nde Behice Boran’ın asistanlığından gelen, İstanbul’da kadınların başı açık ve eşit haklarla yer aldığı, Kenan Rıfaî’nin ölümünden sonra şeyhliğini de bir kadının, Samiha Ayverdi’nin yaptığı Rıfaî tarikatına giren Araz’ın librettosunda esas alYusufYakupZülayha dığı kaynak, bu aşk öyküsünün Kuran’daki anlatımıdır. İslamiyet öncesinin peygamberler silsilesi içinde yer alan Yakup (Jacop) ile değişik eşlerden doğma onbir oğlundan onuncusu Yusuf, (Yasef, Joseph) bu “kıssa”daki sacayağının ikisidir. Üçüncü ayak ise Yusuf’a aşık Züleyha’dır. Bu öykü, nakkaşlara, minyatürcülere, Batı’nın önemli ressamlarına hep konu oluşturmuştur. Avrupa müzeleri bu aşkı değişik yönleriyle yansıtan tablolarla doludur. 1990’dan bu yana, İstanbul, Mersin ve İzmir’de sahnnelenen opera, Ankara’da, özellikle son on yılda kendine özgü bir tarz oluşturan Aytaç Manizade’nin rejisiyle sahneleniyor. Manizade, metindeki dinsel ağırlığı, sahne üstünde insancıllıkla dengelemeye çalışmış. Görsellik açısından “Rusalka” ve “Otello” operalarında kullandığı yöntemlere, burada da başvurmuş. Çağda Çitkaya’nın rejinin istemleri doğrultusunda hazırladığı sahne tasarımı, Tahsin Çetin’in ışığıyla birleşince minimalistsembolist Mısır ortamı yaratılmış. Manizade, kadınların Yusuf’un güzelliği karşısında kendilerinden geçip meyve niyetine parmaklarını kestiği portakal sahnesi başta olmak üzere, kimi abartılara başvurmuş. Çimen Somuncuoğlu’nun giysi tasarımı dönemi yansıtır yalınlıkta, ancak açlıktan kırılan halkın bembeyaz sakız gibi bir örnek giysileri sahnede çok sırıttı. Bu seçimi “aç halkın saflığı”nın yansıtılması biçimde yorumlamak da mümkün. Yapımın yıldızı Yusuf’u canlandıran tenor Aykut Çınar’dı. Tizleri güçlü bir tenor olan Çınar, eserde yer alan tiz aryaları zorlanmadan, temiz biçimde seslendirdi. Züleyha’da soprano Sayra Seyhan Geçim, vasat ve biraz donuktu. Yakup’ta bas Bülent Ateşoğlu, özellikle birinci perdede, partilerinin hayli pes olmasının da etkisiyle, pek duyulmadı. Ama her zamanki gibi oyunculuğu mükemmeldi. İkincil rollerde bariton Levent Akev ile bas Sabri Karabudak çizgilerini korudular. Kervanbaşı’nda genç bariton Gürhan Gürgen, iyi bir sınav verdi. Winfried Müller’in hazırlayıp yönettiği orkestra, Okan Demiriş’in renkli, belirli bölümlerde makamsal özellik taşıyan müziğini iyi seslendirdi. Özellikle Yakup’u betimleyen “light motive” dikkati çekiciydi. Koro ise, sahne arkasından söylediği birinci perdede çok geride kalarak duyulmadı... Neyse ki Türkçe operanın librettosu üst yazıyla da yansıtılıyordu. Üç perdelik opera, tek ara ile sahnelendi. Batı örneklerinde olduğu gibi, gerekli yeterlikte bir operaevine sahip olsaydık, hazır dekorun yüklü olduğu platform sahneye sürülür, ikinci ve üçüncü perde arasında indirilen antrakt hemen kaldırılıverir, izleyicinin dikkati dağılmazdı. T
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle