22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

25 Kasım 2011 Cuma 386 13 GÖRÜNÜM A. Celal BİNZET Eryaman’a otobüsle ulaşım çileye dönüştü NKARA (Cumhuriyet Bürosu) Her geçen gün nüfusu artan Eryaman’a otobüsle ulaşım çileye dönüşmüş durumda. Yurttaşlar durakların korunaksızlığından, otobüslerin yetersizliğinden şikâyetçi. Eryaman sakinlerinin birçoğu mecbur kalmadıkça kent merkezine gitmiyor. Sultan Akdağ, “Otobüslerin doluluğu ve ayakta gitme endişesi nedeniyle sağlık problemlerimi dahi erteliyorum. Hastaneye gittiğimde eve ne zaman döneceğim belli olmuyor” diyor. Başkentin son yıllarda nüfusu artan semtlerinden Eryaman’da ulaşım sorunları baş göstermeye başladı. Eryaman sakinleri yıllardır kendilerine gönderilen otobüslerden yakınıyor. Semt için yetersiz olan otobüslerin sayısı nedeniyle insanlar otobüslerde bir saat boyunca ayakta yolculuk etmek zorunda kalıyor. Kent merkezindeki bazı duraklarda ise korunak ve oturacak yer bulunmuyor. A ‘Sağlığımıdahi erteliyorum’ yanmıyor, yazın klima çalışmıyor. Dışarıdan bir farkı yok” dedi. Kent merkezine gitmemeye çalıştığını anlatan Akdağ, “Ben 70 yaşında, emekli bir insanım. Yakın zaman önce bağırsak kanaması geçirdim. Sık sık kontrole gitmem gerekir. Ancak sırf bu çileyi çekmemek için sağlık sorunlarımı dahi erteliyorum” dedi. ‘Şikâyetler dikkate alınmıyor’ Belediyenin ilgili bölümlerini defalarca aradığını belirten Akdağ, ilgisiz davranıldığını kaydetti. Her aradığında aynı sorulara yeni baştan yanıt vermek zorunda bırakıldığını anlatan Akdağ, “En son aramamda kimlik numaramı da istediler. Belki prosedür olabilir ancak ilk kez aramıyorum. Tüm bilgilerimi önceden vermiştim zaten. Otobüs şikâyetinde kimlik numarama kadar istemelerini tuhaf karşılıyorum” diye konuştu. ‘Balık istifi yolculuk’ Otobüslerin sürekli kalabalık olduğunu söyleyen Akdağ, “İnsanlar mecburen balık istifi otobüse doluşuyor. Bir de ayakta iseniz durum çok daha kötü. Tutunacak yer bulmak bile zor oluyor. Bir saat kıpırdamadan merkeze gidiyoruz” diye konuştu. Otobüslerin kalitesinin de iyi olmadığını genelde körüklülerin geldiğini belirten Akdağ, “Kışın kalorifer ‘Oy yoksa otobüs de yok’ Duraklarda iş çıkış saatlerinde uzun sıra oluduğunu söyleyen Murat Taşçı, çoğunlukla ayakta yolculuk etmek zorunda kaldığını belirterek, “Gençler büyüklere yer veriyor ancak bizler de yorgun oluyoruz. Yol 1 saatten fazla sürüyor. Bazen merdivenlere oturuyoruz. Bu işkencenin en büyük nedeni Eryaman’dan Gökçek’e oy çıkmamasıdır” dedi. YDDF’de yenigörevdağılımı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Yozgat Demokrat Dernekler Federasyonu’nun (YDDF) genel kurulu yapıldı. Genel kurulda seçilen yönetim kurulu kendi arasında görev dağılımı da yaptı. Yeniden genel başkanlığa getirilen Mesut İbiş, başkentte yaşayan Yozgatlıların ihtiyaçlarına ortak çözüm bulmaya çalışacaklarını dile getirdi. Yapılan genel kurul sonucunda yönetim kuruluna 7 asıl, 7 de yedek üye seçildi. Seçimler sonucunda yapılan görev dağılımında İbiş yeniden YDDF Genel Başkanlığı’na getirildi. Ali Boyraz ve Gürsel Arslan genel başkan yardımcılığı, Çetin Tarikçi genel sekereterlik, Selami Demirel genel saymanlık, İsmail Aslan örgütlenme sekreterliği, Sadık Güvenç de eğitim ve kültür sekreterliği görevlerini üstlendiler. Hasan Can, Aziz Korkmaz ve Muharrem Yılmaz denetim kurulu, Orhan Eraydın, Ali Aydoğan ile Kemal Yenilmez de disiplin kurulu üyeliklerine seçildiler. Yozgatlılar başkentte en kalabalık ikinci hemşeri grubunu oluşturuyor. YDDF bünyesinde örgütlü köy derneklerinin Ankara’da temsil ettiği nüfusun 300 bine ulaştığı tahmin ediliyor. Yozgatlılar yoğunlukla Ankara’nın doğu çıkışı olan Mamak bölgesinde yaşıyorlar. aşadığı kente tutkuyla bağlanmanın insana nasıl bir sorumluluk yüklediği bilinmez değil. Hele bu tutku sanatla mayalanmışsa, ortaya, yaşanmışlıklarla dolu yerlerin çıkması kaçınılmaz olacaktır. Gizli kalmış köşeler, eskimiş evler ve ağaçların perdelediği parklarda dolaşanlar. Svetlana İnaç’ın betimlediği Ankara, işte bu görüntüler eşliğinde sunuyor gizlerini. Onun, Sevgi Sanat Galerisi’nde açılan “Ankara… Geçmişten Günümüze Yaşamaya Dair…” sergisini gezerken, başlığına yerleştirdiği kavramlarla birlikte düşünmeli. Sanatta öncelikli olanın, yapıt olduğunu yeniden anımsatmaya gerek yok. Temanın, resimsel öğelerin açığa çıkmasında yalnızca bir araç konumunda bulunduğunu yineleyelim. Yoksa sanatçının hangi konuya el atarsa atsın aynı duyarlıkla yapıtını tamamlayacağı noktasında kimsenin kuşkusu olmasın. Yeter ki, içtenlikle yaklaşılsın konuya. Sevecen ve bir o kadar sanatsal kaygılarla. Biz yine de Svetlana İnaç’ın resimlerine baktığımızda, değinilen endişelerden ödün verilmeden, içinde dolaştığı yerlerin lirik görüntülere dönüştüğünü görebiliyoruz. Ne salt görüntüyü yansıtmanın ağırlığı altında sanatından ödün vermeyi ne de boya oyunlarına başvurarak imgeyi geriye atmayı hedefliyor. Duru lekeler eşliğinde yaşamaya dair bir şeyler söylüyor sanatçı. Yağlıboya tuvallerin çoğunlukta olduğu resimler yanında suluboya çalışmalar da yer alıyor sergide. Teknik değişse bile aynı titiz bakış açısının, ayrıntıya yönelik değerlerin varlığını koruduğunu da geçmeden ekleyelim sözlerimize. Sergide yer alan resimlerin tek konusu Ankara. Kale çevresindeki sokakları kuşatan çıkmalı evler, çatılardan geriye uzanan gökyüzü, Tunalı ve Kuğulu Park gibi yerlerin o tanıdık görüntülerini tuvaline taşıyan sanatçının, çevresini incelerken, bu arada, yalın bir bakış anlayışının nasıl olması konusunda ipuçlarını veriyor izleyicisine. Bazı resimlerdeki kent görünümlerinin önüne yerleştirilmiş Ölüdoğa nesneleriyle sunumunda, soyut çağrışımlara yol açan düşüncelerin izlerini arar gibi Svetlana. Bu kaygılarımızı yansıtan en tipik çalışmalarından birisi ekteki Yahudi Mahallesi resmi. Serginin içeriğine en uygun çalışması olarak görülebilecek söz konusu resim, anlatımıyla olduğu kadar estetik kurgusuyla dikkatleri çekiyor. Duvara yazılmış ve gerçekten orada bulunan “Bitti diye üzülme… Yaşandı diye sevin!” yazısı, sonuçta bir duvar anlatısı olmakla birlikte serginin taşıdığı başlığa ve günümüzün ilişkilerine göndermede bulunduğunun kanıtı. Sanatçının çoğunluk yapıtına egemen olan yumuşak geçişlerle örülü düzenleme anlayışının son döneme ilişkin küçük boyutlu çalışmalarında yerini sert zıtlıklara bıraktığını son bir gözlem notu olarak aktarmakta yarar var. Ama sonuçta, tümünde aynı duyarlığın egemen olduğu Ankara görünümlerini izlemek için iyi bir fırsat bu sergi. Y “Ankara... Geçmişten Günümüze...”
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle