Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
18 ANKARA AKKARA Talât HALMAN 28 Ocak 2011 Cuma 343 Dünden bugüne Cebeci’nin geçirdiği değişim Yas ve Yasa 4 Ocak, Uğur Mumcu’nun gaddarca öldürülüşünün yıldönümü, sürüp giden bir yas günü Ankara’da ve tüm ülkede. Yurtsever ve insanlıksever insanların yüreği kan ağlıyor. Adalet adına ise bir utanç günü: Nasıl olur da öyle bir cinayetin fail(ler)i meçhul kalır? Kamuoyunun bir kesiminde “kesin” denebilecek bir düşünce var – caniler biliniyor da tahkikat ve takibat yapılmıyor diye. Çığrından çıkmış adalet, komplolara âlet edilmiş. Yasalarımız elbette var, çoğu gayet güzel hazırlanmış, berrak, güçlü... Ama uygulanmayan, menfur amaçlar uğruna yanlış kullanılan, hatta bazen suç ortağı olan yasalardan toplum yaka silkmektedir – haklı olarak... Vicdan dürüstlüğü egemen değilse, kanun uygulamaları aksatılıyorsa, dört başı mamur yasalar bile battal edilmiş gibidir. Yasaların yozlaştığı yerlerde yas yerleşir. Suçsuzlara vicdandışı adaletsizlikler reva görülürken suçluların serbest bırakılması, sonra da kaçmalarına göz yumulması, toplumumuzda tedirginlik, hatta öfke yaratmaktadır. Başta anayasa olmak üzere, her türlü yasanın geçerliliği ve gücü, ahlâk ve adaletin üstünlüğü ile sağlanabilir ancak. Yüksek insanî değerler egemen değilse yasalar kof kalabilir. Yirminci yüzyılın ortalarından beri güçlenen, ama arada bir totaliter aşırılıklar ve batıl inançlar yüzünden sarsılan hümanist değerleri güçlendirmek zorundayız. Ölümünün birinci yıldönümünde geçen hafta İstanbul’da andığımız Şakir Eczacıbaşı hümanist kültürün önde gelen temsilcilerindendi. Eczacıbaşı’nın baskıdan çıktığını göremeden ebediyete göçtüğü “Çağrışımlar/Tanıklıklar/Dostluklar” başlıklı eserinde, toplumumuzu ihya edecek ilke ve ülkülere ilişkin çok güzel pasajlar da var. Türk hümanizmasının güçlü simalarından Sabahattin Eyuboğlu (onun da ölümü ocak ayında olmuştu) insanlık ideolojisinin önde gelen şahsiyetlerinden dostu Halikarnas Balıkçısı’nın (Cevat Şakir Kabaağaçlı) entelektüel ve kültürel gelişme için önerilerini anlatmıştı. (Şakir Eczacıbaşı, kitabının 727 ve 728 sayılı sayfalarında şöyle aktarıyor:) Balıkçı bize şunu demiştir: Çağdaş olmak istiyorsanız, klasik akıl devriminizi tamamlamak zorundasınız. Klasik kültürün temeli de Anadolu’da atılmıştır. Bilim, felsefe, kültür, şiir, aritmetik, trigonometri, astronomi gibi akılı akıl yapan ne varsa bu bilgi enerjilerinin hepsi Anadolu’nun yediveren toprağının içinden fışkırmıştır. Öyle ise ayağınızı toprağınıza sağlam basın, Anadolu’ya sahip çıkın. Orta Asya’dan gelmiş olmanın şansını bir hümanizmde birleştirin... Eyüboğlu şöyle devam etmişti: “Bu yol bizim kurtuluş yolumuzdur. Ya Ortadoğulu olacağız ya da Anadolulu... “Ya ticaniler ülkesi olacağız ya da Yunus’lar okyanusu... “Ya despotlar devleti olacağız ya da Dede Korkut’lar dergâhı... “Ya terör cenneti olacağız ya da Nasrettin Hoca’lar toprağı... “Ya Saidi Nursi ya da Mimar Sinan... “Ya Vahdettin ya da Hasan Tahsin... “Ya zaptiye düdüğü ötecek ya da Homeros’un şiirleri söylenecek... “Mutlaka bir tercih yapmamız gerekti. Biz çağdaşlıktan yana tercihimizi koyuyoruz.” ‘Bürokratgitti,öğrencigeldi’ 2 A NKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ankara’nın eski semtlerinden Cebeci, köyden kente göçün yoğunlaştığı 1980 sonrası hızlı bir değişim sürecine girdi. Daha önce bürokratların, memurların yaşadığı semt artık büyük oranda bir “öğrenci semti” kimliğine bürünmüş durumda. Semtin 1980’li yıllarını bilenler, insan ilişkilerinin günümüze göre daha sıcak olduğunu, bölgede en fazla iki katlı binaların bulunduğunu anlatıyor. Cebeci, fakültelerin yoğun olarak bulunduğu Kurtuluş’a yakınlığı nedeniyle büyük oranda öğrenci semti olmuş durumda. Sahipleri, bölgedeki konutlarında yaşamaktansa, “öğrenciye kiraya verip” başka bir bölgeye taşınmayı düşünüyor. Öğrenci yoğunluğunun artması Cebeci’deki işyeri sayısını da artırmış. Günümüzde öğrencilere yönelik yemek ve eğlence işletmeleri bulunuyor. Cebeci’nin değişimini 1980’li yılların Basın Yüksek Okulu öğrencileri şöyle anlattı: İrfan Kara: Öğrencilik yıllarımda Cebeci’de insani ilişkiler daha yoğundu, yiyecek bir şeyler alıp çimlere oturduğumuzda yoldan geçen herhangi birisiyle sohbet edebiliyorduk. Esnaf, ev sahipleri öğrencilere müşteri gözüyle bakmazdı, kendilerinden biriymiş gibi davranırlardı. Günümüzde maddi ilişkiler ön plana çıkıyor. Prof. Dr. Ahmet Tolunguç: Cebeci 1970’lerin başında mütevazi bir Ankara semtiydi. Cemal Gürsel Caddesi üzerin deki yüksek binaların hiçbiri yoktu, ikişer üçer katlı bahçe içerisinde apartmanlar vardı. Cebeci Kampusu önceden sokaktı, etrafı kapalı değildi, insanlar kampusun içinden geçerdi. Göçün yaşanması, Cebeci’nin öğrenci semtine dönüşmesi ticarethanelerin yapısını değiştirdi. Pastaneler, cafeler arttı. Evler yapılmaya başlandı çayır olan alanlar yok oldu. Hayrullah Oğuz: Cebeci eğitimin yüksek olduğu, memur kesiminin yerleştiği semt olarak bilinirdi. Öğrencilerin artmasıyla Cebeci’nin yapısı değişti. Öğrencilere ticari gözle bakılır duruma geldi, öğrenci sayılarının artmasıyla birlikte ev sahipleri evlerini öğrencilere kiralayıp kendileri başka semtlere taşınmaya başladı. N K A R A (Cumhuriyet Bürosu) ODTÜ Atatürkçü Düşünce Topluluğu (ADT), aracına konan bombanın patlaması sonucu 24 Ocak 1993’te yitirdiğimiz gazetemiz yazarı Uğur Mumcu’yu, “Cumhuriyet ve Demokrasi” başlıklı açıkoturumla anacak. “18. Adalet ve Demokrasi Haftası Etkinlikleri” kapsamında gerçekleştirilecek açıkoturum, pazar günü sa A MumcuODTÜ’dedeanılıyor at 11.30’da, Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde başlayacak. Açıkoturuma, gazeteciyazar Altan Öymen, Toplumsal Ekonomik Siyasal Araştırmalar Vakfı (TESAV) Başkanı Erol Tuncer, ODTÜ ADT mezunu, Siyaz.net yazarları Barış Çetin ve Melih Durukan konuşmacı olarak katılacak. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Adalet ve Demokrasi Haftası kapsamında, Türkiye’de öğretmen örgütlenmesinin deneyimli ismi Dr. Niyazi Altunya, bir söyleşi gerçekleştirecek. Söyleşi, yarın Mitatpaşa Caddesi No: 28/7 Kızılay adresindeki Eğitimİş Ankara şubesinde yapılacak. Altunya, “Öğretmen Örgütlenmesi” başlıklı söyeşinin ardından aynı adı taşıyan kitabını da imzalayacak. Altunya’nın söyleşisi