25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

14 28 Ocak 2011 Cuma 343 Beşikçioğlu’nunBehzatÇ.rekoru SELDA GÜNEYSU ELEŞTİRİ Eren AYSAN Ankara Devlet Tiyatrosu’nun (ADT) bundan 3 yıl önce Cem Emüler’in rejisiyle sahneye taşıdığı “Bir Delinin Hatıra Defteri” adlı oyun bu sezon yurttaşlardan büyük ilgi görüyor. Yurttaşların yoğun ilgisi karşısında ADT yönetimi de oyunu Stüdyo Sahne’den Akün Sahnesi’ne taşıdı. Yurttaşların “Köprü”, “Behzat Ç. Bir Ankara Polisiyesi” adlı dizilerden de yakından tanıdığı Erdal Beşikçioğlu’nun rol aldığı “Bir Delinin Hatıra Defteri” adlı oyunun biletleri günler öncesinden tükeniyor. Ankaralı sanatseverler, “Behzat Ç. Bir Ankara Polisiyesi” adlı dizi nedeniyle Erdal Beşikçioğlu’nun sahnedeki performansını da görmek amacıyla bu oyunu izlemeyi tercih ettiklerini belirtiyorlar. Nikolay Vasiliyeviç Gogol’un yazdığı, Coşkun Tunçtan’ın dilimize çevirdiği oyunun rejisi Cem Emüler’e, dekor ve giysi tasarımı Sertel Çetiner’e, ışık tasarımı Seyhun Ayaş ve Zeynel Işık’a, müzikleri ise Tayfun Gültutan’a ait. Konusu ADT yönetimi tarafından “Bir delinin değil, adım adım deliliğe giden, yaşadığı gerçeklerle baş edemeyen bir adamın hatıra defteri” olarak tanımlanan oyun, yurttaşlardan gördüğü yoğun ilgi nedeniyle, ADT yönetiminin kararı doğrultusunda bu yıl ilk kez, şubat ayından itibaren Akün Sahnesi’nde izleyici ile buluşacak. Beşikçioğlu, 2009 yılında da bu oyunla “Baykal Saran Tiyatro Ödülü”ne değer görülmüştü. ‘Sakıncasız’ Bir Medya Eleştrisi raştırmacı gazeteciliğin yeri doldurulmaz ismi Uğur Mumcu tarafından kaleme alınan “Sakıncasız”, Mavi Sanat Tiyatrosu aracılığıyla yirmi yedi yıl sonra seyirciyle buluştu. Prömiyerini 21 Ocak tarihinde Ekin Tiyatrosu’nda yapan oyun, kalemle tehdidin iç içe geçtiği, iktidar tarafından yandaş medyacandaş medya ayrımının yapıldığı (!) günümüz medya ortamına eleştiri getiriyor. Oyun yazarlarımızın yazdığı oyunlara tematik olarak bakıldığında “medya eleştirisi”ne rastlamak olası değil. Turgut Özakman’ın “Güneşte On Kişi” gazetecilik serüvenini 1950’lerin bakış açısıyla yorumluyor. Oktay Arayıcı’nın “Rumuz Goncagül”ü ise dolaylı da olsa, boyalı basının “aşk”ı nasıl alçalttığını gösteriyor bize. Uğur Mumcu’nun gölgede kalan çalışması Sakıncasız’da ise, eksen karakter Güven İnan özelinde omurgasız aydın tipi üzerinde yoğunlaşarak bir gazete patronunun dönüşüm hikâyesi merceğe alınıyor. Öğrenciliğinde hızlı solcu, gazeteciliğinin ilk yıllarında “ortayolcu”, patronluğunda iktidar şakşakçısı, solcu düşmanı Güven İnan’ın çelişkileri eğlenceli bir biçimde aktarılıyor. Semih Çelenk yalnızca rejisörlüğüyle çalışmanın içinde yer almıyor. Aynı zamanda metni yeniden yorumlayarak hayli zor çalışmanın odağında duruyor. Hemen belirtelim, yazarın “açık biçim”de oyunu kotarması, metni ele alma ve sahnelemede yeni kapılar aralanmasına imkân sağlıyor. Özellikle yabancılaştırma ögesi olarak tasarlanan sinevizyon iyi ayarlanmış, Cibiliyet gazetesinin yönetim anlayışı, Özcibiliyet sahnelerine geçiş sıkıntısız verilmiş. Bununla birlikte yine yabancılaştırma ögesi olarak kullanılan Güven İnan’ın eşinin oynadığı metin dışı eleştiri iyi düzenlenememiş. Keşke açık biçimin etmenlerinden müzik ve dans unsuru daha iyi kullanılabilse… “Sakıncasız”ın çiçeği burnunda bir oyun olduğu düşünüldüğünde, her şeyin yerli yerine oturtulacağına inanıyoruz. Mumcu’nun, “Oyunu niçin mi yazdım? Döneklerin bilinçaltındaki birtakım inançlara fener alayları düzenleyip, holding basınını bu curcuna içinde tanıtmak için. Boşa zahmet ettiğimi hiç sanmıyorum” sözlerinin bugün geçerliliğini koruması malzemenin sağlamlığını düşündürüyor. Metnin yapısının oyunculara karakter olma yolunda imkân vermeyişine karşın Güven İnan’ı oynayan Yılmaz Tüzün hayli başarılı. Zamanında oyunu baskılar nedeniyle on kere sergileyen Rana Cabbar’a selam yollamayı, Mehmet Keskinoğlu gibi ülkemizde politik tiyatronun önemli isimlerinden birini de saygıyla anmayı borç biliyorum. A Çocukyıldızlarsahnede ağlar Müzik Kursu tarafından bu yıl ilki düzenlenen “Ankara Amatör Çocuk Müzisyenler Festivali” başladı. Çağlar Kültür Merkezi’nde, yaşları 6 ile 16 arasında değişen “minik müzisyenlerin” sahneye çıktığı festival, 26 Şubat’a değin sürecek. Festivalin sonunda seçilen 50 çocuğa da profesyonel sanatçılardan oluşan bir orkestra eşliğinde, solist olarak sahneye çıkma imkânı sağlanacak. Festivali değerlendiren Çağlar Müzik Kursu kurularından Ergün Çağlar, Türkiye’de müzikle amatör olarak uğraşan birçok çocuğun bulunduğunu söyledi. Festival kapsamında belli kriterlere sahip çocukları Ç seçtiklerini ve onlara sahneye çıkma olanağı sağladıklarını anlatan Çağlar, festivali gelecek yıllarda da devam ettirmek istediklerini kaydetti. Çağlar sözlerini şöyle sürdürdü: “Birçok çocuğun şartlardan dolayı bu işin farkında olmadıklarını görüyoruz. Türk toplumunun klasik müzik alanında çok yetenekli olduğunu düşünüyorum. Ayrıca bu işte başarılı olacak çocuklara konservatuvar ya da müzik okullarına girişlerde danışmanlık yapmak istiyorum. Festival sonunda seçilen 10 çocuğa ücretsiz eğitim verilecek. Ayrıca yine bu festival sonunda seçilecek 50 çocuğa profesyonel sanatçılardan oluşan bir orkestra eşliğinde solist olarak sah neye çıkma imkânı sağlayacağız.” Festivalin sonunda seçilen çocukların profesyonel orkestra ile konser vermesinin hem çocuklar, hem de aileler için çok önemli olduğunu belirten Çağlar, “Bu çalışma Türkiye’de bir ilk. Daha çok çocuğa klasik müziği sevdirmek için bu yıl süresince birçok çalışma yapacağız. Çağlar Müzik Kursu festivalle bugüne kadar kendi bünyesindeki çocuklarla yaptığı çalışmaları bütün çocukların imkânına sunuyor. Katılmak isteyen her çocuğu festivalimize bekliyoruz. Bu çalışma sayesinde sesimizi tüm Türkiye’ye duyuracağız” dedi. Çağlar Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen festival, 26 Şubat’a değin sürecek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle