Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
19 Kasım 2010 Cuma 333 05 Dünyaca ünlü piyanistimiz Fazıl Say’ın övgüyle söz ettiği Berfin Aksu için keman, ‘her şey’ demek SEVİL ARINAN SELDA GÜNEYSU B erfin Aksu henüz 13 yaşında. Ancak bu yaş grubundaki biri için “çok başarılı.” Dünyaca ünlü piyanistimiz Fazıl Say kendisinden, “Bu ismi unutsöz ediyor. Henüz iki yadiye mayın” şındayken şarkı mırıldanmaya başlıyor. Ailesi “Bu çocuğun müziğe yeteneği var” deyip, Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi’nin müzik bölümünün ilköğretim sınıfına kaydettiriyor. Berfin o günden bu güne, günde en az 5 saatini kemanla geçiriyor. Berfin için “keman” demek, “her şey” demek. Berfin aslında konservatuvara piyano öğrenmek için gidiyor. Ancak kendisini değerlendirmeye alan üniversitenin komisyonu, Berfin’in el yapısının kemana daha uygun olduğunu belirliyor. Sonra Berfin için “keman” dolu günler başlıyor böylece. Yurtiçinde ve yurtdışında konserler veriyor. Yarışmalara katılıyor. Katıldığı pek çok yarışmadan derece ile dönüyor. Hatta Berfin için müzik eleştirmenleri, “Geleceğin Ayla Erduran’ı, Suna Kan’ı” diyor. Fazıl Say kendisinden “Bu ismi unutmayın” diye söz ediyor. Berfin, kendisini “şanslı” kabul ediyor. Çünkü ona göre erken yaşta müziğe başlamak çok büyük bir şans ve Türkiye’de ne yazık ki aileler, çocuklarını erken yaşta sanatın herhangi bir dalına yönlendirmek konusunda ilgisiz. ‘Keman benim vazgeçilmezim’ ‘Yolun başındayım’ Berfin, kendisinin dünyaca ünlü piyanistlere benzetilmesi hakkında da şunları söylüyor: “Ben benzetmeleri çok yanlış buluyorum. Elbette ki Ayla Erduran’a, Suna Kan’a benzetilmek çok mutluluk verici ancak ben yolun çok başındayım. Kat etmem gereken çok yolum var diye düşünüyorum. Oysa onlar benim geçtiğim yollardan çok önce geçti.” ilk Berfin, ödülünü 2008 yılında aldığını ve bu ödül sayısının giderek arttığını belirtiyor. “İlk ödülümü 2008 yılında aldım. İtalya’daki yarışmada jüri özel ödülü alırken, yine aynı yarışmada 2. oldum. Ardından Romanya’da birincilik alırken, geçen yıl Bulgaristan’da ilk yurtdışı konserimi verdim. Türkiye’de ise Ankara, İstanbul, Zonguldak, Konya, Bartın ve Bursa’da konserlerim oldu” diyor. Müzik yaşamımın içinde Berfin yaşıtlarının da müziğin içinde olması gerektiğini düşünüyor. “Müziğin içinde olmak isteyen herkes öğrenebilir. Ayrıca insanlar müziği yaşamlarının içerisine koymalı. Çünkü müzik insanı yaşama bağlar. Onun için yaşamında kemanın önemli bir yeri var. Gün içerisinde derslerime öncelik veriyorum ama en az 5 saat keman çalmam gerekiyor” şeklinde konuşuyor. Berfin ileride müzik öğretmeni olmak istiyor. Çünkü o, Anadolu’nun çeşitli kentlerinde müziğe yetenekli olanları keşfedip, onlara yardım etmenin Türkiye için çok önemli işlev göreceğini düşünüyor. Berfin Aksu, yaşamını dolduran kemanı ise şöyle anlatıyor: “Yaşamımın her alanında her zaman olmasını istediğim bir şey. Başım ağrıdığında bile kemanla geçiriyorum. Gerçekten kemana sevgim bir başka. Ne olursa olsun kemandan vazgeçmeyeceğim.” Öncepiyano,sonrakeman Müziğe nasıl başladığını, neden piyano değil de kemana yöneldiğini ise şu sözlerle anlatıyor: “Küçük yaşlarda, aile büyüklerime müziğin içerisinde yer alacağımı bir şekilde belli etmişim. İki yaşımdayken şarkı söylemeye başlamışım. Böylece aile büyüklerim beni müziğe yönlendirmiş ve Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi Müzik Bölümü’nün ilköğretim kısmına kaydettirmiş. Aslında ilköğretimden önce de erken yaş sınıfına gittim. Orada piyano çalıyordum. İlkokula başlarken aynı okulun komisyonu benim kemana daha yatkın olduğumu belirterek, beni bu alana yönlendirdi. Şimdi de piyano çalıyorum ama yardımcı enstrüman olarak...”