Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
18 ANKARA AKKARA Talât HALMAN 12 Kasım 2010 Cuma 332 Ata’nın Sesi tatürk’ün sesi 1930’larda yapılan kayıtlarda gür ve güzel değil diye düşünülürdü yıllardır. Özellikle 1933’te Cumhuriyetin 10. yıldönümünde başkentteki stadyum söylevinde ses tok değildir, tizdir. O zamanlardan kalan, Atatürk’e ait birkaç kısa kayıtta da ses sorunları vardır. Oysa aynı yıllarda ABD’de, Almanya’da, Fransa’da, İngiltere ve İtalya’da liderlerin söylevleri filme ya da banda alındığında, sesler berrak ve kuvvetliydi. Hele Roosevelt, Hitler ve Mussolini kayıtları sorunsuz olmuştur, denebilir. Şimdi, Mimar Sinan Üniversitesi’nde mükemmel bir film arşivi kurmuş olan görselişitsel teknoloji uzmanı Prof. Dr. Sami Şekeroğlu, ileri teknikler kullanarak Ata’nın “gerçek” sesini buldu. Çok farklı bir ses bu: Tiz değil tok. Üstelik, Ata’nın hafif Rumeli şivesinin izleri kalmamış gibi... Çeşitli sorular geliyor akla: Atatürk’ün binlerce fotoğrafı var; bunların yüzlercesinde oturarak ya da ayakta poz vermiştir. Ancak, Ata’nın pek az filmi çekilmiştir. Niçin acaba? Boyu pek uzun olmadığından mı? Ata’dan görüntülü ve görüntüsüz olarak niçin bu kadar az ses kaydı kalmıştır? Hepsinden önemlisi, Büyük Önder radyo tarihimizin ilk 11 yılı boyunca milletine hangi nedenle radyodan hitab etmemiştir? Sesi ince olduğundan mı? Rumeli şivesini halk yadırgayabileceği için mi? Bunların cevaplarını –hiç değilse spekülasyon olarak– Atatürk uzmanlarından bekleyebilir miyiz? Acaba çok daha fazla ses kaydı vardı da imha mı edildi? Ya da gizlenmekte olabilir mi? On yıl önce memleketimizde araştırma yapan bir Amerikalı siyaset bilimcisi, Ankara’da çalışırken, TBMM arşivlerinde, Atatürk’ün çeşitli görüşmelerinin ses kaydı olduğunu öğrenmiş. Bunlar arasında, Ata’nın sofrasındaki sohbetler de varmış. Böyle bir duyum doğruysa belgeler gizlenmekte mi diye düşünebiliriz. Kayıtları tarihçilerin dinleyip değerlendirmesi, konuşmalar kağıda geçirilince bu metinlerin yayımlanması sağlanmalıdır. Mümkündür ki kapalı mekânlarda yapılmış olan bu kayıtlarda sesler ve sözler, oldukça berrak ve nettir. Kültür Bakanlığı’nda yakın geçmişte keşfedilen Atatürk’e ilişkin malzeme değerlendiriliyor, yakında yayımlanacak. TBMM arşivlerinde de varsa ilk fırsatta ortaya çıkarılmalıdır. İktidar ve muhalefet, zengin ve yoksul, kadın erkek –tüm millet– cankulağıyla dinlemeliyiz Atatürk’ün sesini ve sözlerini, düşünce ve inançlarını – o ses tiz de olsa, tok da olsa. A Coşkun’a hoşgeldinpastası NKARA (Cumhuriyet Bürosu) Gazetemizin yeni yazarı Bekir Coşkun ilk yazısının yayımlandığı 3 Kasım’da Cumhuriyet çalışanlarının süprizi ile karşılaştı. Coşkun’un Cumhuriyet Ankara binasındaki odasında yazar için hoşgeldin pastası kesildi. Gazetedeki herkesin kendisini çok sıcak karşıladığını söyleyen Coşkun, Cumhuriyet’te yazmaya karar verdiği dönemde yaşadıklarını, yeni çalışma arkadaşlarıyla paylaştı. Coşkun, gazeteye ilk geldiğinde karşılaştığı genç kadroya şaşırdığını fakat bu durumdan büyük memnuniyet duyduğunu söyledi. Tanıştığı Cumhuriyet çalışanlarından gördüğü sıcaklı A ğın kendisini etkilendiğini vurgulayan Coşkun, “Bu kadro ile her şey yapılır diye düşündüm ve kararımı böyle verdim” dedi. Coşkun komşularımızla bir arada Yazarımız Coşkun’u gazetemizin Ankara Bürosu’nun bulunduğu Güzeltepe Mahallesi sakinleri de sevinçle karşıladı. Mahalle komşularımız, Coşkun ve Ankara Büro çalışanlarımızla birlikte Coccinella Pasta Evi’nde bir araya geldi. Komşularımızın karşılamasından çok memnun olduğunu dile getiren Coşkun, Cumhuriyet’in diğer gazetelerden ayrılan yönünün okurlarıyla kurduğu sağlam bağ olduğuna dikkat çekti. A ‘Üstünyetenekli’çocuk Atasıiçinsahnede Sanat Dalı’na birincilikle başladı. Aralık 2003’te Bilkent Konser Salonu’nda Prof. Server Ganiyev’in sınıf konserine katıldı. Yedi yaşında katıldığı ustalık kursunda ünlü Rus kemancı Viktor Pikayzen’in dikkatini çekti ve Vivaldi’nin “İki Keman için Konçertosu”nu birlikte seslendirmek üzere kendisinden teklif aldı. Aralık 2005’te, kemancı Cihat Aşkın’ın kurduğu CAKA üyesi oldu. Elvin, halkın sevgisini ve medyanın dikkatini çekti. “Küçük bir Mozart, virtüoz kemancı” olarak tanıtılmaya başlandı. “Üstün yetenekli” bu çocuk, bugün Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Yüce Önder Mustafa Kemal Atatürk için sahneye çıkacak. BSO ile şef Klaus Weise yönetiminde “Atatürk anısına” konser verecek. Ganiyev konserde, Beethoven’in “Egmont Uvertürü”, Mozart’ın “Keman Konçertosu No.5, Türk, La majör KV. 219” ve Çaykovski’nin “Senfoni No.4, Fa minör Op. 36” adlı eserlerini seslendirecek. Bilkent Konser Salonu’nda gerçekleştirilecek konser, saat 20.00’de başlayacak. NKARA (Cumhuriyet Bürosu) Henüz iki yaşındaydı müziğe olan yeteneği keşfedildiğinde Elvin Hoxha Ganiyev. Bilkent Üniversitesi Müzik Hazırlık İlköğretim Okulu Keman Sanat Dalı’na birincilikle başladı 6 yaşındayken. Şimdi bu “üstün yetenekli” çocuk, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Yüce Önder Mustafa Kemal Atatürk için sahneye çıkacak. Atasını, Bilkent Senfoni Orkestrası (BSO) ile birlikte vereceği konserle anacak. Minik keman sanatçısı Elvin Hoxha Ganiyev, 1997’de Ankara’da müzisyen bir ailede doğdu. Dedesi ünlü Azerbaycan Devlet Sanatçısı, bir dönem Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi Yaylı Sazlar Sanat Dalı Başkanlığı’nı üstlenen ve geçen aylarda yitirdiğimiz Prof. Server Ganiyev. Annesi piyanist, babası da BSO solo viyolonselcisi. İki yaşında müziğe olan üstün yeteneği ortaya çıkan Elvin, 6 yaşında Bilkent Üniversitesi Müzik Hazırlık İlköğretim Okulu Keman