Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhuriyet Ankara 263/17 Temmuz 2009 ‘Klasikmüziğibirtürlüsevdiremedik’ Halk olarak biz klasik müziğe yabancıyız, bu yabancılaşmada devletin kültürsanat politikası çok etkili. Senin yorumun nedir? Devlet yeteri kadar sanatı destekliyor mu? I Ne yazık ki yurttaşlarımıza klasik müziği sevdiremedik. Bence bu eğitimle olur ve küçük yaşlarda yurttaşlara müzik eğitimi verilmelidir. Bugün düşünüyorum, müzisyen bir aileden gelmeseydim, ben ne kadar ilgi duyardım klasik müziğe? Her şeyden önce pahalı bir iş. Bir enstrüman alacaksınız örneğin, bir piyano, çok pahalı. Bir piyanonun her eve girmesi çok zor bizim ülkemizde. Yani ekonomik yapımız da bu yabancılaşmada etken diye düşünüyorum. Bir de aslında arabesk bir toplumuz, ya da öyle olduk. Cumhuriyetin ilk yıllarında çok ciddi adımlar atılmıştı bu konuda… I Atatürk’ten sonra gelen yöneticiler ne yazık ki desteklememişler. Bugün geldiğimiz nokta onu gösteriyor. Çok iyi biliyorum ki Atatürk, başkente çok büyük bir opera sahnesi istemiş zamanında, biz şimdi sahnelerin yetersiz olduğundan söz ediyoruz. Konservatuvarlarda aldığımız eğitim de çok yeterli değil, yani istenilen düzeyde değil diye düşünüyorum. ‘Öğrendiklerimi aktaracağım’ Siz genç sanatçılar, var olan durumu değiştirmek için ne tür atılımlar gerçekleştirmeyi hedefliyorsunuz? I Ben yurtdışına gidip, kendimi bu alanda yetiştirmeyi istiyorum. Yurtdışında iyi bir eğitim alacağım ve ülkeme dönüp, öğrendiklerimi aktaracağım. Üniversitede bir hocam var, Emre Şen, bana göre ülkenin yetiştirdiği çok değerli bir piyanist. Yurtdışına gitmiş, eğitim görmüş. Şimdi bildiklerini bize anlatıyor. Ancak kaç kişi bu değerli piyanisti bilir, kaç kişi onun verdiği bir konseri izlemiştir, şüpheliyim. Ülkemizde yetişmiş, belli bir eğitim almış kişiler bile bugün ne yazık ki sanata çok ilgili değiller. Gülsin Onay’ı ya da bir İdil Biret’i kaç kişi tanıyor bu ülkede? Dünyaca ünlü piyanistimiz Fazıl Say, eğer geçen yıllarda siyasi düşüncesini açıklamasaydı kaç kişi Fazıl Say’ın piyanist olduğunu bilecekti? Haklı eleştirilerde bulunmuştu o, ancak bu haklı eleştirileri olmasaydı gerçekten onu tanıyabilecek miydik? Çünkü ne yazık ki bizim konserlerimizi üst düzey bürokratlar görünmek için, birtakım insanlar da, ki bunların sayısı hayli az, gerçekten anladıkları için izlemeye geliyor. Öğrenciler bu türlü konserleri izlemeye gelemiyorlar neden? Çünkü bilet fiyatları çok pahalı. Kim bugün bir konser için 100 TL verebilir ki? Bu konuda da gerekli kurumların destek vermesi gerekiyor. Ayrıca bizlerin müzik altyapısı öyle yetersiz ki, bir eseri gerçekten çok kötü yorumlayan bir sanatçı için bile bugün biz, “Çok güzel, çok başarılı” ifadelerini kullanabiliyoruz. Kişilerin altyapılarını geliştirmesi için de çok sayıda etkinliğe katılmış, birbirinden farklı sanatçıları dinlemiş, izlemiş olmaları gerekir. Buna şartlar pek izin vermiyor gibi görünüyor. Ankara Üniversitesi Kök Hücre Enstitüsü kuruyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Hematoloji Bölümü Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Günhan Gürman, kurmayı planladıkları kök hücre enstitüsü ile ilgili olarak, “Yurttaşlara hizmet yoluyla ulaşma amacında olan üniversitemiz bu çalışmaların hayata geçirilmesinin mümkün olduğunu ve kök hücre çalışmalarının teşvik edilmesi gerektiğini düşünüyor” dedi. Prof. Dr. Günhan Gürman enstitüye ilişkin sorularımıza şu yanıtları verdi: Kök hücre çalışmalarınız hakkında bilgi verir misiniz ? I Hematoloji Bölümü olarak yaklaşık 4 yıldır bu konuda çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Projenin mevzuat kısmını geçtiğimiz eylül ayında Rektörlüğe aktardık. Yeni Rektörümüz Prof. Dr. Cemal Taluğ üniversiteyi ve bu sayede kenti kalkındırmak isteyen bir akademisyen. Çalışmamız üniversite senatosunda oybirliği ile onaylandı ve şu anda Milli Eğitim Bakanlığı’nda inceleniyor. Kök hücre çalışmalarını yaptığımız hematolojide, kemik iliği nakli başta olmak üzere ağır kansızlıklar, kan kanseri gibi çeşitli sorunlara kök hücreler umut kaynağı oldu. Vücut hasarlarında, felç durumlarında, damar tıkanıklığı ya da damarın yenilenmesi konusunda çözüm oluyor. Ayrıca kök hücreler organların oluşturulmasında da kullanılabilir ama bunun açıkçası etik boyutu da var ve şu an için bu konu beklemede diyebiliriz. İnsan dışında hayvan ve bitki türlerinde de kullanabileceğimiz kök hücreler üniversitemiz aracılığıyla örnek teşkil edecek bir bilimsel çalışma olacak. Bunu yapmak için de enstitü gerekir. Ülkemizde bu düzeyde enstitü kurulması ilk olacak ve başkette olması da ayrı bir önem taşıyor. Tabii konunun etik ve politik yansımaları da önemli. Kamuoyunda yanlış anlaşılmalar olabiliyor. Kök hücreler nasıl elde ediliyor ? I Kök hücrelerin standart keşif yeri kemik iliğidir. İnsanların damarlarında dolaşan kanda ve anne karnındaki kordon bağında da kök hücreler olduğu anlaşıldı. Kemik iliği yetmezliği ve kan kanseri gibi vakalarda çok sık kullanılır. Deneysel olarak rutin anlamda ise diyabet, alhzeimer, enfaktrüs, damar tıkanıklığı, omurilik yaralanması gibi sorunlarda kullanılacak. Artık bu çalışmaların olağan olduğunu ve laboratuvar ortamında insanlar için kullanımının oluşturulması amacındayız. Enstitü sayesinde ülkede bu konuda eksikliği duyulan eğitim, bilimsel araştırma ve topluma hizmet uygulamasının hayata geçirilmesinin mümkün olduğunu düşünüyoruz. 21. yüzyıl’da kök hücre ön plana çıktı. Kök hücre olarak tanımlanan hücrelerin sunduğu sınırsız olanakların keşfi, canlıların yaşamına büyük katkı sağlıyor. Kök hücre ile ilgili uygulama ve araştırmalar insan sağlığının devamı için önemlidir. Çok sayıda ve farklı özellikteki vakalar için çözüm sunabilir ve tüm canlıları ilgilendiren pek çok farklı bilim alanına ışık tutar. İnsanlarınumuduoldu Tedavi yöntemi hakkında bilgi verir misiniz ? I Günümüzde artık en önemli kök hücre kaynağı göbek kordon kanıdır ve 1988’den beri kullanılmaktadır. Gittikçe gelişen kök hücre teknolojisi ile birçok hastalığın tedavisi daha sağlıklı olmaya başladı. Bu çalışmalar medikal yöntemlerle tam olarak tedavisi mümkün olmayan birçok sağlık sorunundan muzdarip insanlara ümit kaynağı oldu. Ama özellikle belirtmek isterim ki bu konuda aşırı bir karşı çıkma ya da aşırı bir umutlanma olmamalıdır. Biz gerçek boyutuyla kök hücrelerinin insan sağlığındaki önemini anlatmaya ve aktarmaya çalışıyoruz yani olanı gösteriyoruz. 9