Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhuriyet Ankara 262/10 Temmuz 2009 ANKARA ANKARA Talât HALMAN AKKARA Ezalı/Cezalı İstanbul İ stanbul, sakinlerine eza çektiren bir kent. Kendisi de mihnetten kurtulamıyor: Çok ıstırap çeken olağanüstü güzel ve kişilikli bir kadın gibi. Haksızlıklara uğruyor boyuna. Yazıktır, günahtır bu dünya güzeline. Çektiği ezalar bitip tükenmek bilmiyor. Şimdi de ceza çekecek! Kendi güzelliklerini, değerli varlıklarını koruyamaması, sömürgelerin eline düşmesi, yetkililerin ihmaline uğraması yüzünden. Dünya Kültür Mirası bakımından övünülecek bir önem taşıyan İstanbul’da miras, ihtirasa yenik düşüyor. UNESCO, İstanbul’un kültür mirası yükümlülüklerine aykırı davrandığını vurgulayarak ciddi uyarılarda bulunmakta. 2002’den beri gelen UNESCO heyetleri, belediyenin umursamazlığı ve yanlış davranışlarıyla karşılaşıyor. Geçen ay, İspanya’da yapılan toplantılarında, Dünya Misarını İzleme Komitesi, İstanbul’un kültür varlıklarının korunması için gerekli olan tedbirlerin alınmadığını ve uygulamaların yapılmadığını vurguladı. Eksikliklerin giderilmesi için, uyarı üstüne uyarı aldık. “2010 Avrupa Kültür Başkenti”nin bir yüz karasıdır bu. Koruma yapmamız gerekirken, inşaat yapıyoruz! UNESCO, yine de, 2010’da bizi zor duruma düşürmemek amacıyla, nazik bir jestle, bir yıl daha mühlet verecek. Muhtemelen, uygulamakta geç kaldığımız, isteksiz davrandığımız işleri, gelecek yılın şubat ayına kadar yetiştir(e)meyeceğimiz için, mühlet sona erince “cezalı” olacağız. Üzülmemek, utanmamak elde değil. UTANÇLAR Murdar Havuz İhmal, ulusumuzun en yaman belâlarından biri. Geçenlerde, Ankara bunun berbat örneklerinden birini yaşadı. 1112 yaşındaki sporcular, 19 Mayıs açık havuzunda yarışacaktı. Havuzu temizleyen filtre vanaları yanlış açılmış, kanalizasyona akıtılması gereken pis sular havuza boşaltılmış. Velilerin haklı itirazları üzerine yarışma ertelenmiş ama su temizlenmediği gibi, daha fazla murdar su dolmuş havuza. Ve... çocukları o pis sular içinde yüzdürmüşler! Maske’nin Ölüme Düşmesi Maske, bir başkent kahramanıydı. 2007’de Sıhhiye’de bir çokkatlı otoparkta minibüs bulundu. İçinde 580 kilogram patlayıcı madde vardı. İnfilâk etseydi Ankara’da yaman yıkım ve ölüm olacaktı. Kim buldu o felâket minibüsünü? Maske adlı bomba arama uzmanı Alman kurdu/Labrador... Hayranlıkla, heyecanla, minnetle alkışlandı Maske. Başkenti kurtaran kahramanı, biz geçen hafta ölümden kurtaramadık. Çünkü bizde ihmal, hınzır bir canidir. Köpeklerin eğitmenleri, Maske ile beş başka bomba arama uzmanı köpeği, öğle yemeği molası sırasında, polis aracına kitleyip bıraktılar. Zavallı köpekler sıcaktan boğuldu o araçta. Kahramanımız Maske de can verdi. İhmal, iyi insanlarımızın da canına kıyıyor, yiğit köpeklerimizin de... Çoluk çocuk, genç yaşlı, kadın erkek, nice varlığımız, umursamazlığımızın kurbanı olup gidiyor. İhmalkârlığımız, hiç ölmeyecek mi? DenizsizGöksüz aşkentimiz denizsizdir ne yazık ki... Gökbilim çalışmaları yapmak bakımından, bazı dünya yöreleri talihlidir. Örneğin ABD’nin kupkuru Arizona eyaleti... Gökbilim çalışmalarının çok ilerlediği bir bölge. Akarsudan, denizden nasipsiz Ankara da, dünya astronomi bilimine önemli katkılarda bulunacak büyük bir merkez oluşturabilirdi. Gerçi Ankara Üniversitesi’nin başarılı bir gökbilim birimi ve mütevazı bir gözlemevi var ama, çok daha başarılısı yaratılabilirdi. İleri ülkelerde böyle başarılar, devletlerin iradesiyle ya da özel üniversitelerin ve girişimcilerin desteği ile gerçekleştirilegelmiştir. Ve her şeyden önce, göklere merak yaratan bir eğitim sisteminin itici gücü gereklidir. Denizli’de Tahsin Demirciler isimli bir fizik öğretmeni, işte böyle bir “gök ruhu yaratmak” idealine kendini adamış. Nalân Kaynak Anadolu Lisesi’nde çalışırken, hiç değilse bir teleskopla işe başlamak için, yerel işadamlarından destek sağlamak umuduyla kapıları aşındırmış. Tersyüzü geri çevirmişler. Ama Tahsin öğretmen yılmamış. Velilerden yardım rica ‘Dünya’nın Yapamadığı olarak inceleyip danışıyormuş. Sayın Demirciler, gökbilim alanında hamleler yapabilmemiz için bir ilham kaynağı. Bundan sonrası için daha ileri bir hedefi var: Gök cisimlerini incelemek ve gerek öğrencilere, gerek halka göstermek üzere bir “planeteryum” kurmak. Bizde doğru dürüst planeteryum yok gibidir. Oysa, özendiğimiz ülkelerde on yıllardır halkı eğiten ve çocukları astronomiye özendiren mükemmel planeteryum vardır. Her yıl, her gün her yaştan meraklılara güneş sistemini, yıldızları ve gezegenleri nefes kesici programlarıyla anlatır bunlar. Karanlıkları aydınlığa kavuştururlar. Ne yazık ki biz oldum olası “göksüz”, dolayısıyla “öksüz” bir öğretim düzeni içinde, karanlıkta yaşıyoruz ve çocuklarımızı zulmete mahkum bırakıyoruz. Çocuklar ve yetişkinler için göğe ışık tutan Tahsin Demirciler var olsun. zellikle medyamızda acayip abartılara rastlıyoruz sık sık: “Dünyaya rezil olduk”, “Sanatçımızı bütün dünya alkışlıyor”, “Dünya bunu konuşuyor”, “Dünya bize karşı tepkili”, “Millî takımımız dünyayı korkutuyor”, “Dünyanın gözleri Ankara’nın üstünde.” Bu dünyalar listesini uzatmak, yukardakine benzer abuk sabuk genellemelere yüzlercesini eklemek mümkün. 6 milyardan fazla insan yaşıyor dünyada. Hepsinin önünde nasıl rezil oluruz? 6 milyar kişi, bir sanatçımıza nasıl alkış tutar? Bütün dünyanın bunu – tek bir konuyu – ele alması, olacak iş mi? 12 milyar göz Ankaramızın üstünde olabilir mi? Afrika’daki rençperler, Asya’daki işçiler, Okyanusya’daki balıkçılar, bizi düşünüyor mu? Başka bir şey yapmıyorlar da bizi mi gözetliyorlar? Niçin medyamız abartıya ve genellemeye bu kadar düşkün? Niçin kolayca çürütülebilecek hatalar yayınlıyoruz? Böyle devam edersek dünya kahkahalarla gülecek bize! B etmiş. Onların katkıları ve valiliğin desteğiyle okulun bahçesinde “gözlemevi”ni hayata geçirmiş. Okul müdüründen destek görmüş, İstanbul Kültür Üniversitesi’nden bilimsel yardım sağlamış. Öğrencilerle birlikte astronomi derneği kurmuş, ilk ve ortaöğrenime yönelik bir sempozyum da düzenlemiş. Okul bahçesindeki teleskop, Denizli halkında da merak uyandırmış. Gök varlıklarını izlemek için heves ve heyecanla gelmişler. Halk için düzenlenen “Gök Gözlem Günleri” geniş rağbet görmüş. Ve nihayet, üç yıllık bir çabadan sonra, valiliğin övgüye ve alkışa değer desteğiyle, okulun gözlemevi iyice kurulmuş. Ülkemizde gözlemevi olan tek devlet okulu bu. Şimdi, başka illerden, benzer gökbilim çalışmalarını güçlendirmek amacıyla pek çok girişken yönetici ve öğretmen gelip bu gözlemevini bir örnek Ö 19