02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Cumhuriyet Ankara 262/10 Temmuz 2009 Hayatı zorlaştırmayın, kolaylaştırın! ? Alper ŞİRVAN atırlayabildiğim kadarıyla, yürüme engelli bir birey olarak ilk “engelli raporumu” aldığımda lise son sınıftaydım. Sene 1991... Üniversite sınavında bana uygun ortam sağlanması talebime yönelik Bursa Devlet Hastanesi’nden aldığım bu ilk rapordaki engellilik oranım, yüzde doksan sekizdi. Rakamla, yüzde 98. Üniversiteden mezun olup da İş ve İşçi Bulma Kurumu’na başvurduğumda “yeniden rapor” dediler. Sene 1995... Bu sefer İş ve İşçi Bulma Kurumu’na kayıt dolayısıyla iş bulmak üzere bana aynı hastanenin ve aradan geçen dört yıla karşın muhtemelen aynı kurulun verdiği raporda engellilik oranım, yüzde yüzdü. Yanlış okumadınız, rakamla yüzde 100... Verdikleri raporda beni neredeyse “ölü” kabul ettiklerini az da olsa fark etmiş olacaklar ki, raporun altına not düşmüşler: “Her ne kadar oran yüzde 100 de olsa, H [email protected] oturarak yapılabilecek işleri yapabilir.” Uludağ Üniversitesi Bilgisayar Programcılığı Bölümü’nden mezun olan biri olarak, bilgisayarı herhalde ayakta ya da koşarak kullanmayı düşünmüyordum ama yine de işverenleri uyarma ihtiyacı hissetmeleri, verdikleri orandan olsa gerek. Şiirlerimi resimlemek, kitap yayımlamak, sergi yapmak gibi çeşitli atraksiyonlarla sesimi duyurma çabamın ardından iş buldum. Bu sefer de işe girerken “vergi indirimi için rapor” istediler. Sene 1998… Defterdarlığın isteği ile yine aynı hastanenin aynı kurulunun verdiği rapordaki oran, sıkı durun yüzde kırk dokuzdu. Yine yanlış okumadınız, evet, rakamla yüzde 49... Cerabral Palsy’li (beyin felci), tekerlekli sandalye kullanan bir engelli olarak üç senede yüzde 51 oranında iyileşmişim de haberim yok... “İkide birde engelliden rapor istenmeyecek” diyerek, ki asla öyle olmadı, “Engelli Kartı” uygulaması başladığında bir ümit; ben de başvurdum. Sene 2002... Kart için başvurduğum aynı hastanenin aynı kurulunun verdiği rapordaki oran, bu sefer yüzde altmıştı. Rakamla yüzde 60. Bugün geçerli olan 5510 sayılı Sosyal Si S gortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasası’nın ilgili maddesi, emekli olacak engellileri özürlü oranına göre 3 dereceye ayırıyor. Bugün geldiğimiz noktada, 8 yıl çalışıp 2816 gün SSK prim günü olan ve ancak 4080 gün prim ödeyip 18 yıl sigortalı çalıştıktan sonra emekli olabilecek biriyim. Çünkü işe girerken aldığım ve defterdarlıkta bulunan raporumdaki engel oranım, yüzde kırk dokuz ve derecem üç. Eğer engel oranım yüzde 100 olsaydı 3600 gün prim ödeyerek 15 yılda emekli olacaktım. Elbette bir parmağı olmayan, bir kolu ya da bacağı olmayıp ortezprotez kullanan bir insanla “engellilik oranı olarak” ben bir olmamalıyım. (Hiç belli olmaz, belki onlara verilen oran benden fazla bile olabilir.) Ama aynı hastanenin farklı zamanlarda aynı kişiye verdiği raporların bile bu kadar farklılıklar arz ettiği bir ortamda, zaten zor iş bulan ve türlü zahmetlerle çalışan engellinin emeklilik meselesine “engel oranı” kıs tası getirmek, en basit ifadeyle iyimser bir saflık olsa gerek... Ya da masa başı iş bilmezliği mi demeliydim? Engelli oranları, engellilerin toplumsal ve sosyal hayatın içine eşit hak ve sorumluluklarla katılması için kullanıldığında bir anlamı olabilir. Ancak engelliler, mevcut koşullarda toplum içinde bağımsız bir birey olarak yer almak konusunda zaten ciddi sıkıntılar yaşıyorlar. Başvuru aşamasından rapor alma aşamasına, engelli oranı alma süreci özellikle ülkemizdeki hastane ve kamu kurumlarının fiziki koşulları da düşünüldüğünde, bir engelli için oldukça zor bir süreç. Bir de yukarıda saydığım uygulamalar bu sürece eklenince, engelli oranı engellileri bir anlamda yaftalama anlamına geliyor ve ek sıkıntılar getiriyor. Engelli oranları ile ilgili uygulamaların sadeleştirilip, hayatı zorlaştırıcı değil kolaylaştırıcı hale gelmesini diliyoruz. Fotoğraf: Murat Şen Bu sayfa Ankara Fotoğraf Sanatçıları Derneği (AFSAD) tarafından hazırlanmaktadır. BULMACA 1 Ankara’nın Kızılay Meydanı’ndaki Güvenpark içindeki anıtı gerçekleştiren 1 ünlü Avusturyalı heykelci Büyük kent serserisi. 2 Ankara’nın, Cumhuriyet’in ilk yılların2 dan beri en önemli semti Ankara’nın en büyük zenginliklerinden biri olan Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nin 3 1921’deki ilk adı. 3 Ankara yöresine özgü “Güvercin 4 Uçuverdi” türküsü eşliğinde oynanan halk oyununun adı Türkiye’nin plaka işareti Uçurum. 5 4 Özsu Yapıda temelle birlikte sağlam taban oluşturan, yapının alt bölümü. 5 Bir dakikanın ya da bir derecenin alt6 mışta biri Bir nota Ödenti. 6 Paramızı simgeleyen harfler Stronsiyum elementinin simgesi 7 Ayakkabının yumuşak olan üst bölümü Bir soru sözü. 8 7 Muğla’nın bir ilçesi İlişkin, değgin Divan edebiyatının en büyük hiciv şairi Bilgisiz, kültürsüz kimse. 9 8 Ankara’nın Altındağ ilçesi sınırları içinde tarihi bir semt Kadastro haritalarında parseller topluluğu. 10 9 Dünyanın tek kuyruksuz kedi cinsinin adı Motorlu taşıt yapımını konu alan sanayi dalı. 11 10 Akım şiddeti birimi kiloamperin kısa yazılışı Resmi kayıt defteri, ana defter “Bir rüzgâr eser ki ......... gibi/El ayak 12 şişer” (Cahit Külebi). 11 Yaprakları çay gibi haşlanarak içilen bir Güney Amerika bitkisi Hatay ilinde 13 bir ova Satrançta özel bir hareket. 12 Eski Mısır’da güneş tanrısı 14 Yaprakları salata gibi yenen kokulu bir bitki Katılmış, ulanmış parça “Bir canım var ........ olsun yoluna/Daha ne 15 istersin candan ziyade” (Karacaoğlan). 13 Matematikteki “küp” sözcüğünün eski karşılığı Kamerun’un plaka işareti Çin ve Japonya’dan tüm dünyaya yayılmış bir strateji oyunu Hayat arkadaşı. 14 Uluslararası Çalışma Örgütü’nün simgesi Ankara kenti yakınında, Tunç Çağı’na tarihlendirilen ünlü höyük. 15 “Fesleğen” de denilen, yaprakları güzel kokulu bir süs bitkisi Fin hamamı Kenar süsü. SOLDAN SAĞA 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 Hazırlayan: Sedat Yaşayan Bulmacanın yanıtları gelecek hafta Cumhuriyet Ankara’da 1 Hacı Bayram Camisi’nin bitişiğinde, Roma döneminden kalma ünlü tapınağın adı Ankara ilinde bir çay. 2 Hollanda’nın plaka işareti Mersin yöresine özgü bir halk oyunu En küçük sosyolojik birim. 3 Don, şalvar Gözleri görmeyen Küçük körfez. 4 Eski Mısır’da ölülerin koruyucusu olan tanrı Keçisi, armudu ve kedisi ünlüdür. 5 Ankara’nın Haymana ilçesinde bir kaplıca Gerçekleşmesi olanaksız tasarı ya da düşünce. 6 “........ bellediğin bir yola yalnız gideceksin” (Tevfik Fikret) Taşınmaz bir malın borca karşılık güvence oluşturması Tarla sınırı. 7 Osmanlılarda gece bekçisi Bir kuruluşun çalışmasıyla ilgili tüzük Bir malın piyasaya sürülmesi. 8 İnsanın yaradılış özelliği Büyük balıkları tutmakta kullanılan, ucu iğneli kurşun parçası Dedikodu. 9 Utanç duyma Ankara ilinde, Orta Anadolu bozkırı içine en fazla sokulan ve koruma altına alınan orman alanı Akarsu yatağı. 10 Şiirde, iki ya da daha çok dizeden oluşan birim Müzik eşliğinde yapılan bir tür jimnastik Derviş selamı. 11 Üzerine yapı yapılmak için ayrılmış yer Bir organ ya da dokunun, normal olarak içinde bulunduğu boşluktan dışarı çıkması Tabaklanmış deri. 12 Satrançta bir taş Küçük Dolma yapmak için hazırlanan karışım Parıltısını artırmak için elmas taşlarının altına konan ince metal yaprak. 13 “Sakıncalı ........”: Uğur Mumcu’nun yapıtı İşsiz, aylak. 14 Eski Türklerde deniz tanrıçası Ateş İlaçların formüllerini gösteren resmi kitap. 15 Kent Ankara’nın Haymana ilçesinde, arkeolojik bir kazı alanı Antalya’nın turistik bir ilçesi. 14 15 YUKARIDAN AŞAĞIYA 13
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle