02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Cumhuriyet Ankara 256/29 Mayıs 2009 900Yıllık Kızkalesi’nden Yükselen FazılSay Besteleri Kız Kalesi’nde açılış konseri... Yans malar Şefik KAHRAMANKAPTAN [email protected] arihsel mekânların sanatsal amaçlarla kullanımı bizde yeni sayılır. G.Verdi’nin Mısır Hidivi’nin Süveyş Kanalı’nın açılışı onuruna siparişi üzerine bestelediği Aida Operası Kahire’de piramitlerin gölgesinde sahnelendiğinde, 10 Haziran’da, 16’ncısının açılışı yapılacak olan bizim Aspendos Uluslararası Opera ve Bale Festivali daha başlamamıştı bile... Aspendos ve Efes antik tiyatroları tek tük konserler için kullanılıyordu sadece. Sahne sanatlarına ilişkin yapıtların, öykünün geçtiği yöre ve mekânlarda yıllar sonra sahnelenmesi, hem sanatçılara, hem de izleyene olağanüstü heyecan yaşatır. Tıpkı, Othello’nun Magosa Kalesi’nde, Saraydan Kız Kaçırma’nın Topkapı Sarayı’nda temsili gibi... İstanbul Müzik Festivali’nin Aya İrini’yi, Ankara Müzik Festivali’nin erken Cumhuriyet dönemi yapısı Resim Heykel Müzesi’ni (Eski HalkeviTürkocağı) kullandığı konserlerde müzik kadar mekân da dinleyiciyi etkiler. Tarihsel mekânların kullanımı konusunda son olarak yöredeki zenginliği değerlendirme bağlamında Mersin Müzik Festivali yeni bir atak yaptı ve “Portakallar müzik açıyor” sloganlı 8’nci festivalin açılışı Silifke’deki 900 yıllık Kızkalesi’nde gerçekleştirildi. Mersin İtalyan Katolik Kilisesi ile Tarsus St. Paul Müzesi de bu yılki tarihsel mekânlar arasında. Eski DOB Genel Müdürü Remzi Buharalı’nın sanat yönetmenliğinde, giderek istikrarlı bir yapıya kavuşan festivalin bence en büyük özelliği, çorbada çok sayıda destekçinin tuzunun bulunması ve Mersin’deki irili ufaklı yerel yönetimlerin, odaların, sivil top T lumun desteği... Bu geniş katılımı koruyabildiği için Festival Komitesi Başkanı Faik Burakgazi’yi kutluyorum. Az veya çok, katkıda bulunan o denli çok destekçi var ki, bu bilinç ve yapı sürdürüldükçe, festivalin istikrarı korunur ve düzeyi geliştirilebilir diye düşünüyorum. Çünkü Ankara’da olduğu gibi, en büyük destekçi Merkez Bankası’nın çekilmesiyle içine girilen sıkıntıyı gayet iyi biliyorum. Piyanonun Kızkalesi’ne tekneyle taşınması, konukların da teknelerle götürülüp getirilmesi, kaledeki görsel atmosfer açılışa ayrı bir hava verdi. Kale kıyısına özel bir iskele ve kaleye kadar ahşap bir yürüyüş platformu inşa edilmişti. Her şey profesyonelce düşünülüp gerekli önlemler alınmıştı. Ama bu tür açıkhava ve büyük kapalı salon dinletilerinde, işin içine ses düzeni girdiği için herkes, sesin mekanikleşerek kulaklara ulaşmasına alışmalıdır! Buna rağmen Fazıl Say, özellikle başta Kara Toprak ve Baladlar olmak üzere kendi bestelerinde konukları coşturdu. Fazıl’ı biraz daha dingin gördüm bu kez, belki de onca koşuşturma arasında Berlin’den sonra Mersin iyi gelmişti. Eski dostlarla buluşma Mersin’e gitmek demek, benim için hep eski dostları da görmek demektir. Ne yazık ki, Nuri Abaç ve Doğan Akça artık aramızda yok. Bu kez İstanbul’dan gelen dostlarla buluşmak hoş oldu. Şair ve yazar, has Mersinli Özdemir İnce, gazeteci Faruk Şüyun, Kemal Küçük ve müzik yazarı Evin İlyasoğlu ile hasret giderdik. Ressam Ahmet Yeşil’i Mersin’deki atölyesinde ziyaret ettim, Güzel Sanatlar Fakültesi hocalarından Yrd. Doç. Dr. Veli Mert de oradaydı, sıkı bir kuramsal sanat sohbeti yaptık. Gencay Abdullah Kasapçı çiftini de unutmadım, Davultepe’deki yeni atölyelerinde özlem giderdik. Gencay İtalya’da yeni bir sergiye hazırlanırken, Abdullah da takı tasarımı ve uygulaması alanındaki çalışmalarını, denizin sesi eşliğinde sürdürüyor. Gencay Kasapçı’nın Oman Sultanlığı’nın başkenti Muskat’ta, Büyükelçi Engin Türker’in düzenlediği sergisi çok ses getirmiş. Öyle ki, iki gazete birer tam sayfa habersöyleşi yayımlamışlar. Gencay, Muskat’ta sanata gösterilen ilgiyi heyecanla anlattı. Büyükelçi Engin Türker de ressam ve heykeltraştır, orada kendi açtığı serginin de büyük ses getirdiğini biliyorum. İleri görüşlü Sultan sayesinde, Oman, giderek uygarlaşma yolunda ilerleyen bir İslam ülkesi... Yıllarca Ankara’da çalıştıktan sonra, “koca memleketi” Mersin’e dönen Gencay Kasapçı’nın ilk ipuçlarını Kadıköy CKM’de14 Temmuz’a kadar sürecek “Şeylerin Temsiliyeti” başlıklı natörmort sergisindeki elma tablosunda açığa çıkardığı, geçmiş çizgisindeki uğrakların sen tezini yansıtan yeni dönemi optik anlamda çok ilgi çekici olacaktır sanıyorum. Gencay Kasapçı’nın bir tablosunu da, Mersin’in önemli sanat galerisi Altamira’da açılmış olan “Sintesi” başlıklı Türkİtalyan karma sergisinde izledim. Sühendan Şimşek yönetiminde Mersin sanat yaşamına hep yenilikler sunan Altamira, sergiyi hemen bitişiğindeki Mersin Resim Heykel Müzesi’nin giriş katını da kullanarak düzenlemişti. Şapka çıkarmaktan başka yapacak şey yok! Bu kez çini desenlerindeki saflığı ve hayalgücünü beğendiğim Rafet Van’ı göremedim, bir de değerli bestecimiz Nevit Kodallı’yı... Geçirdiği bir rahatsızlık nedeniyle İstanbul’da tedavi gören 85 yaşındaki Nevit Hoca, ben Ankara’ya dönerken geliyordu Mersin’e... Sevgili Evin İlyasoğlu’nun Pan Yayıncılık’tan yeni çıkan “Nevit Kodallı: Mersin’den Yükselen Çağdaş Bir Ses” adlı kitabının imzatanıtım toplantısında hazır bulunacaktı. İçimden, “kısmet değilmiş, bir dahaki sefere görüşürüz” diyerek Ankara’ya dönerken, yüreğimin bir parçasını Mersin’de bıraktığımı söylemeliyim. Fazıl kemerlerin gölgesinde çalıyor Gencay Kasapçı, tam sayfa Oman haberiyle... 18
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle