Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ANKARA’DA CAZ Cumhuriyet Ankara 252/1 Mayıs 2009 Caza adanan yaşam ? Güneş BAYRAK ouis Armstrong; 4 Ağustos 1901’de New Orleans’ta dünyaya geldi.BabasıArmstrongküçükyaştayken evi terk edince kızkardeşi ve annesine bakmak zorunda kaldı. Normal işlerinin yanı sıra sokakta şarkı söyleyerekyaşamınıkazanmayabaşladı.Ancakbir yılbaşı gecesi yaşadığı bir olayla müzik yaşamına biraz daha yaklaştı. Kendisine ait olmayan bir silahla sokakta rastgele ateş açınca ıslahevine gönderildi. Müzik yaşamındaki profesyonelliğe ıslahevi korosunda önce şarkıcı, sonra perküsyoncu ve kornetçi olarak yer aldı. Yaşamının anlamı haline gelecek olan müziktekiyeteneğiiyicegünışığınaçıkmıştı.Birkaç yıl sonra ıslahevinden çıktığında tek hedefi kendine bir enstrüman alarak müziğe devam etmekti. Para kazanmak için bir at arabasıyla kömür dağıttı. Bu arada da ödünç aldığı kornetlerle bulabildiği her grupla müzik yapıyordu. Daha yirmi yaşına gelmeden bu çabaları karşılığını buldu ve şehrin en iyi gruplarıyla çalmaya başladı. Armstrong’un müzikle L Ankara Caz Derneği ıslahevinde tanışmasının müziği üzerinde de büyük bir etkisi oldu; o zamanın caz müzisyenleri arasında yaygınlaşan tarzlardan farklı bir tarzı vardı. Bu tarzını caza kattığında ortaya çok daha süslü ve kişisel bir müzik çıkıyordu.Bufarklıgenç,çokgeçmedenşehrinen önemlicazcılarındanbiriolanJoe “King” Oliver’in dikkatini çekti ve Oliver onu müziksel bir himaye altına aldı. Oliver’la olan ortaklığı Armstrong’a birçok kapı açtı. Önce reddetse de Oliver’ın ikinci daveti üzerine Chicago’ya, onun orkestrasında çalışmaya gitti. Armstrong’un Chicago’ya gelişiyle Oliver’ın popülerliği de artmaya başladı, çünkü dinleyiciler onun müziğindeki farklılığı ve dinledikleri müziğin özel olduğunu biliyorlardı. Bir süre sonra Armstrong’la grubun piyanisti Lillian Hardin arasında bir yakınlaşma oldu ve 1924’te evlendiler. Hardin, Armstrong’un yaşamındaki ikinci büyük müziksel etki oldu ve onu Oliver’ın orkestrasını bırakarak New York’a gitmeye ikna etti. Armstrong New York’ta Fletcher Henderson’ın orkestrasına katıldı ve New Yorkluları hayran bırakan müziğini orada da sergiledi. Birkaç yıl New York’ta kaldıktan sonra Chicago’ya geri dönerek karısının orkestrasında “Dünyanın En İyi Trompetçisi” adı altında çalmaya başladı. Takip eden bir iki yıl boyunca aralarında ünlü Hot Five ve Hot Seven Session’larının da bulunduğu kayıtlar yaptı. Bessie Smith, Clara Smith ve Trixie Smith gibi zamanın en iyi blues şarkıcılarına da kayıtlarda eşlik etti. ÜLKENİN EN ARANAN CAZCISI 1926’da Carroll Dickerson ve Erskine Tate’in orkestralarına katılarak iki müzisyen arkadaşıyla ortak bir kulüp işletmeye başladı. 30’lara gelindiğinde artık ülkenin en aranan cazcılarından biriydi, tüm büyükşehirlerde konserler veriyordu. Bu yıllarda korneti bırakarak tamamen trompete yöneldi. Bazen orkestralarla, çoğu zaman da tek başına konser veriyordu. Los Angeles’ta Les Hite’ın, New York’ta da Chick Webb’in orkestrasıyla çalıştı. 1932 ve 33 yıllarında Avrupa’ya ilk ziyaretlerini yaptı. 1935 yılından itibaren Armstrong, Luis Russell Orkestrası’na liderlik etmeye başladı. 1938’de karısından boşanarak Alpha Smith’le evlendi. 1942’de ise yeniden boşanıp geri kalan yaşamını birlikte geçireceği Lucille Wilson’la evlendi. Swing’in ortalığı kasıp kavurmaya başladığı 30’lu ve 40’lı yıllarda Armstrong’un kariyeri düşüş göstermeye başladıysa da sanatçı müziğindeki ustalığını doruklara taşımaya devam etti. Bu dönemde Armstrong’un yaşamına menajer Joe Glaser girdi. Müşterilerini zengin ve ünlü yapmak için her yolu deneyen bu hırslı adam, Armstrong için de yoğun promosyon çalışmaları yaptı ve Armstrong için caz yıldızlarından oluşan bir orkestra kurdu. “Louis Armstrong and His All Stars” adıyla anılacak olan bu ekiple Armstrong aralıksız dünya turneleri yapmaya başladı. Salonları istekli dinleyicilerle doldurmaya başlayan Armstrong ve orkestrası bu dönemde birçok kayıt da yaptı. Ancak geçen zaman içinde Armstrong’un dudağı zayıfladı ve sanatçı daha az bilinen yönünü, şarkıcılığını öne çıkarmaya başladı. Armstrong’un gırtlaktan gelen sesi, rahat sunumu ve mükemmel zamanlaması tüm şarkılara eşsiz bir kişilik kazandırıyordu. Sanatçının eşsiz yorumunun en güzel örnekleri “Black and Blue”, “Do You Know What it Means to Miss New Orleans” gibi şarkılardır. İNGİLTERE’DE BİR NUMARA Armstrong 1968’de “What A Wonderful World” şarkısıyla İngiltere’de 1 numaraya yerleşti. 1950’lerde Armstrong grubunu 6 kişiye düşürdü ve meşhur ettiği Dixieland caz müzik türüne döndü. Grubun ismi The All Stars idi. Birçok kez Barney Bigard, Jack Teagarden, Trummy Young, Arvell Shaw, Marty Napoleon, Big Sid Catlett ve Barrett Deems de dahil oldu. Bu dönemde birçok kayıtlar yaptı ve otuzun üzerinde filmde göründü. 1964 yılında Armstrong en çok satılan kaydı Hello Dolly’yi yaptı. Armstrong yoğun tur programını ölümünden birkaç yıl öncesine kadar korudu. Aynı zamanda Afrika, Avrupa ve Asya’yı da US State Department sponsorluğunda büyük bir başarıyla gerçekleştirdiği turlar yaptı ve “Büyükelçi Satch” adıyla anılır oldu. Son yıllarında sağlığını kaybetmeye başlayınca çalışma planını kısıtladı ama bu kısıtlamalar altında çalışmalarına öldüğü güne dek devam etti. Armstrong 1971 yılında bir kalp krizi geçirerek 69 yaşında öldü. New York’ta Flushing Cemetery’de defnedildi. Geçtiğimiz hafta sonu aldığım İrkin Aktüze’nin müzik sözlüğünden faydalanarak sizlere cazla ilgili terimleri açıklayacağım. Ama önce uluslararası caz festivalleri ile ilgilenenlere bir duyurum olacak. Amerika’nın efsane caz festivallerinden biri olan New Orleans Caz Festivali başladı. 24 Nisan3 Mayıs tarihleri arasında olacak olan festivalde bu yıl, Erykah Badu, Tony Benett, Neil Young , Bon Jovi, Wynton Marsalis, Etta James gibi isimler yer alacak. Tek günlük biletler 40 – 50 dolar arasında değişiyor. Festivalin resmi sitesi ise, www.nojazzfest.com Herkese iyi hafta sonları diliyorum, kulağınızdan caz eksik olmasın. AFSAD’DAN KARELER CAZ SÖZLÜĞÜ AfroAmerikan Müziği (Alm. AfroAmerikanische Musik; İng.AfroAmerican Music): 1530’lardan itibaren Port., İsp., Holl., Fr. ve İng. gibi koloni sahibi ülkeler tarafından özellikle Batı Afr.’dan Amerika’ya getirilen zenci kölelerin bölgelere göre hem beyazlardan, hem de yerli Kızılderililerden etkilenerek önce, söyledikleri tarla ve iş şarkılarıyla başlayan, 19. yy. sonlarına doğru da Avr. müziğinden esinlenerek zamanla ragtime, cakewalk gibi dansların, gospel, spiritual gibi dinsel ezgilerin, caz gibi türlerin doğmasına neden olan ve en önemli unsurların doğaçlama tarzı ve ateşleyici ritminin sayıldığı müzik. AfroCuban Jazz (İng.): 1940’ların sonunda cazın Bebop olarak gelişen tarzı Küba’da, Afr.’dan esinli ancak daha çok Latin ritmik ve melodik unsurlarını içeren, Cuban Bop (Cubop) olarak adlandırılan, Rumba, Conga, Mambo, Calypso gibi danslarla örnekleri verilen tür popüler müzik içinde yer almıştır. Diğer taraftan 19.yy. sonunda Küba ve diğer Latin Amerika ülkelerinden Kuzey Amerika’ya başlayan göç ile AfroAmerikan müziği etkisi New Orleans cazında, ragtimeda görülmüş, swing çağında ise bu etki belirginleşmişti. 19478 yıllarında ise Bebop akımının öncülerinden Gillespie, Kübalı bongocu Chano Pozo ile AfroCuban Cazını ateşleyen kişi olmuş, bu arada Frank Grillo Machito gibi Güney Amerikalı ufak topluluklar müziklerine caz unsurlarını alırken, Afro Cuban tarzını Charlie Parker gibi Bebop cazcıları üstlenmiş, sonradan Progressive Jazz tarzında da Stan Kenton gibi büyük orkestralar tarafından beste alanında geliştirilmiştir. 10 Fotoğraf: Taner KIRAL