02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Cumhuriyet Ankara 250/17 Nisan 2009 NecipCelâl’den İsmailSezen’e Türk Seslendirmeleri Hasan Tuğra Yiğit Tan BBDSO B Yans malar Şefik KAHRAMANKAPTAN [email protected] azı çocukluk anıları kolay unutulmaz. En güzel Türk tangolarının bestecisi Necip Celâl Andel (19081957), ne zaman adı geçse siyah kara gözlükleri, kırlaşmış saçlarıyla hemen gözümün önüne geliverir. Sürekli oturdukları Sultanahmet’ten yazlık için geldikleri Erenköy hat boyu civarındaki evlerinde, o dönem Radyonun Sesi ve Radyo Haftası gibi dergilerde muhabirlik yapan teyzem Şükran Konukçu, iyi dost olduğu bu müzikçiyi ziyarete giderken beni de götürürdü. Necip Celâl denilince hep duvar piyanosu, üzerinde duran kemanıyla, bu çocukluk anım canlanıverir, “Kemanımla ona bir ses verebilseydim eğer” dizesini mırıldanırım. Necip Celâl’in notaları, araştırmacı, yetkin, iyi kemancımız Cihat Aşkın’ın kemanı ve Batı tarzı Türk müziğine yatkınlığını takdirle izlediğim çellocu Rahşan Apay’ın viyolonselinden, şef Burak Tüzün’ün bagedi altındaki Anadolu Üniversitesi Senfoni Orkestrası’nın eşliğinde hayat buldu. Programda Andel’in bestelerini görünce, Eskişehir’e gitmeyi sıkça dinlediğimiz Fazıl Say’ın CSO’daki konserine yeğledim. Çünkü, “Özleyiş, Yıllar, Mazi, Kimse Sevgimi Bilmez, Ayrılık, Suna, Sarı Yapıncak, Günler”gibi unutulmaz tangoların bestecisinin iki konçertosunun dünya prömiyeri yapılacaktı. Necip Celâl Andel, benim tanıdığım dönemde “âmâ” idi. Çocukluktan itibaren ilerleyen bir Necip Celâl Andel rahatsızlıkla hepten görmez olmuştu. Sonraki yıllarda Ray Charles’ın fotoğraflarını gördüğüm zaman “Ne kadar da Necip Celâl’e benziyor” diye düşünmüştüm. Bestelerini Aydın Esen adlı bir müzik öğrencisi yardımcısı notaya alırmış. Bestecinin kızRahşan Apay Burak Tüzün kardeşi, Cumhuriyet döneminin ilk kadın profesörlerinden biri olan Dr. Belkıs Özdoğan (19122002), kardeşinin sandığını Cihat Aşkın’a açmış ve içinden çıkan kağıtlar arasında bir keman ve bir viyolonsel konçertosuyla bir obua sonatının piyano eşlikli notaları çıkmış. Cihat Aşkın, bu dünya prömiyeri için keman konçertosunun orkestrasyonunu Tolga Gülen, viyolonsel konçertosununkini ise Tolga Zafer Özdemir’e hazırlatmış. Keman konçertosunun ilk bölümü, klasik ve romantik dönemden çeşitli etkiler taşıyordu ve hayli “eklektik” bir görünümdeydi. “Dua” başlıklı ikinci ve ağır bölüm ise bir harikaydı. Hüseynî ve Kürdî makamlarından izler taşıyan bölüm, gayet duygulu, mistik bir atmosfere sahip. Üçüncü bölüm ise bir “fokstrot” havasıyla başlayan tipik bir Rondo’ydu. Bence bu konçertonun “Dua” başlıklı bölümü, keman solisti bulunan haftalık programlarında kısa bir giriş arıyan orkestralar için ideal bir Türk yapıtı seçimi olabilir. Viyolonsel konçertosu ise tam bir “Türk konçertosu”ydu. Süresi hayli uzun ve tümüyle makamsallığı yansıtan, soliste teknik üstünlük ve müzikalitesini sergileme olanağı veren bir yapıttı. Rast ve Nikriz esintilerle başlayıp, Hicaz makamıyla duygusallık düzeyini yükselten, Segâ ve Hüzzam makamlarının vurgulandığı bir vals ile biten bu konçertoyu, ilk kez dinlediğim CCR üyelerinden Rahşan Apay yetkinlikle seslendirdi. Macar yapımı olduğunu öğrendiğim yüksek volümlü sazıyla, bestedeki koyu tonları iyi vurgulayarak dinleyiciden kocaman bir alkış aldı. Bu yapıtın da orkestrasyonu yapan genç bestecimiz tarafından belki biraz kısaltılarak yeniden elden geçirilmesiyle, ortaya viyolonsel solistlerimiz için repertuar genişletici yeni bir yapıt ekleneceğine inanıyorum. Burada bir kutlama da ASO’nun genel müzik direktörü Burak Tüzün’e, böyle yeni bulunmuş ya da bestelenmiş yapıtları programa aldığı, genç besteci ve solistlere özenle yaklaştığı için... Konserde şef, daha önce Ankara Operası’ndaki Fransız haftasından anımsadığım Patrick Souillot’ydu. Seçilen Türk yapıtı ise, Muammer Sun’un öğrencisi, halen AÜ Devlet Konservatuvarı Müdür Yardımcılığı görevini sürdüren besteci İsmail Sezen’in, 2000 yılında British Council’in yarışmasında üçüncülüğü elde eden “Gökkuşağı’ndan Renkler” başlıklı, Anadolu kültüründen izler taşıyan orkestra eseriydi. Bursa’da ilk kez seslendirilen yapıt, renkli orkestrasyonu ve modal özellikleriyle bestecisine dinleyiciden büyük alkış getirdi. Fransız besteci Camille SaintSaens’in “İlham Perisi ve Şair” başlıklı yapıtını ise BBDSO, yazılışından tam 99 yıl sonra Türkiye’de ilk kez, CSO üyeleri kemancı Hasan Tura (d.1982) ile çellist Yiğit Tan (d.1980) solistliğinde seslendirdiler. İki genç solistin, çalışarak ne denli iyi birliktelik yakaladıklarına, güzel tonlarıyla ilk kez dinlediğim yapıtı dinleyiciye sevdirdiklerine tanık oldum. Bu iki solist, 15 Mayıs’ta da CSO’da Brahms’ın ikili konçertosunu seslendirecekler, şimdiden programınıza yazın! Konserin son solocusu, halen bir daimi kadro açılması için bekleyip çeşitli orkestra konserlerine solist ya da takviye olarak katılan arpist Çağatay Elitok (d.1981) C. A Debussy’nin Arp ve Yaylı Çalgılar İçin Kutsal ve Dünyevî Danslar adlı yapıtını özenle seslendirdi. Böylece şef Soullot da, ülkesi bestecilerinin yapıtlarına egemenliğini göstermiş oldu. Önümüzdeki sezon programlarını hazırlarken, ASO ve BBDSO’nun Türk yapıtları ve solistlerine gösterdiği duyarlılığı, öteki orkestraların da göstermesini, seslendirilmeyi bekleyen beste yarışmalarında dereceye girmiş yapıtları repertuarlarına almak için gerekli araştırmayı yapmalarını dilerim. Haftaya da Saygun’un Kerem operasının yeniden sahnelenişini yazacağım. İsmail Sezen BBDSO sahnesinde... CSO solistlerinden Bursa gösterisi Tıpkı ASO gibi, Bursa Bölge Devlet Senfoni Orkestrası da bu yılki programını düzenlerken, kendi bestecilerimizin yapıtları ve genç icracılar konusuna duyarlılık gösterdi. Bu duyarlılığın ürünü bir programı izlemek üzere Eskişehir’den Ankara’ya dönmek yerine Bursa’ya geçtim. Pek çok olanaksızlığa karşın iki dönem müdürlük yapan genç flütçü Sibel Ayhan ve arkadaşlarının, sivil toplumun da desteğini alarak Uludağ Üniversitesi’ne ait Fethiye Kültür Merkezi’nin 1200 kişilik koca amfisinin en az yarıya kadar doldurduklarını gözlerimle gördüm, “Bu hafta dinleyici sayısı az, tümüyle dolduğu oluyor” diyenleri kulağımla işittim! Ama bu amfi, akustik koşulların elverişsizliği, merkeze uzaklığı nedeniyle geçici bir çözüm. Büyükşehir Belediyesi’nin Merinos Kültür Merkezi tamamlandığında orkestra buradaki üç salondan 800 kişilik olanına yerleşirse hem her hafta salon dolar, hem de umarım daha iyi akustik koşullara ulaşır. 18
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle