28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Cumhuriyet Ankara 247/27 Mart 2009 Ankara’daengellilerunutuldu ? Dr. Deniz Çağlayan GÜMÜŞ Y Şehir Plancısı erel seçimlere sayılı günler kala mevcut belediye yöneticileri son sürat geçmiş yıllara ait icraatlarını sergiliyor, adaylar ise önümüzdeki dönemde seçilirlerse hayata geçirmeyi planladıkları projelerini halka sunuyorlar. Fakat seçim öncesi belediyelerin asli görevlerinden olan yapılı çevrenin oluşturulması çalışmalarında engelliler için gerekli tedbirlerin alınması ve uygun düzenlemelerin hayata geçirilmesi konusunun yeterince gündeme taşınmaması oldukça dikkat çekiyor. Bunun en önemli nedeni şüphesiz bu konuda geçmişte yeterince uygulama yapılmamış olmasıdır. Yürürlükte olan İmar Kanunu ve ilgili tüm yönetmelikleriyle, fiziksel çevrenin engelliler için erişilebilir olarak inşa edilmesi amacıyla planlama ve uygulama yaptıkları ve denetimlerinde olan tüm alanlarda ve yapılarda, Türk Standartları Enstitüsü’nün ilgili standartlarına uyulması 1997 yılından bu yana yerel yönetimlerin asli görevlerinden biridir. 2005 tarihli Özürlüler Kanunu’nda ise yerel yönetimlere 7 yıllık süre tanınarak kamu kullanımına açık olan mevcut tüm alanların; resmî yapılar, tüm yol, kaldırım, yaya geçidi, açık ve yeşil alanlar, spor alanları ve benzeri sosyal ve kültürel altyapı alanlarının, 2012 yılına kadar engellilerin erişebilirliğine uygun duruma getirmeleri istenmiştir. Yine yasaya göre, toplu taşımacılık hizmeti verenler aynı sürede şehir içinde kendilerince sunulan ya da denetimlerinde olan toplu taşıma hizmetlerinin engellilerin erişebilirliğine uygun olması için gereken tedbirleri almakla ve mevcut özel ve kamu top lu taşıma araçlarını engelliler için erişilebilir duruma getirmekle yükümlüdür. Bu sürenin yarısını görevde olan belediyeler tüketmiş durumdadır. 2002 yılında yapılan Özürlüler Araştırması’na göre Türkiye’de, dolayısıyla Ankara’da nüfusun yüzde 12.29 gibi önemli bir kesimi engellidir. Peki engelli Ankaralıları günlük yaşamın içinde, örneğin Kızılay’da veya oturduğumuz semtteki parkta dolaşırken, kendi başına pazar yerinden veya küçük bir semt marketinden alışveriş yaparken, restoranlarda veya kafeteryalarda otururken, yani engelli olmayanların rahatça gezip dolaşarak günlük yaşamını geçirdiği alanlarda yeterince görebiliyor muyuz? Ankara’da yaşayan engelliler, her geçen gün evlerine daha çok kapanan ve toplumsal yaşamdan koparılan bir kesim olmuştur. Bu süreçte, yapılan her türlü kentsel uygulamada, gerek yapılı çevre çalışmalarında, gerekse verilen kentsel hizmetlerde engellilerin gereksinimlerinin göz önünde bulundurulmaması en önemli rolü oynamıştır. Bu uygulamalara birkaç örnek; ‘Üstgeçitleri kullanmak imkânsız’ Ankara’da uygulanan trafik politikası, engelliler açısından her geçen gün hareketliliği zorlaştıran engellerin sayısını daha da artırmıştır. Kent merkezi Kızılay, burayı yaya olarak kullanmak isteyen görme ve ortopedik engellilerin kâbusu haline gelmiştir. Örneğin Meşrutiyet Caddesi, yayalar tarafından yoğun bir şekilde kullanılan sokakları kesen bir güzergâhtır. Fakat bu caddeye yönlendirilen taşıt trafiğinin aksamaması için yayalar ikinci düzey geçitleri yani üstgeçitleri kullanmak zorunda bırakılmıştır. Ancak bu geçitlerin tekerlekli sandalyeli bir Ankaralı tarafından kullanılabilmesi im kânsızdır. Bu şartlarda Meşrutiyet Caddesi tekerlekli sandalye kullanan Ankaralılara kapalıdır. Bu tabloda, koltuk değneği kullananlar, görme engelliler ve yaşlıların yeri de tekerlekli sandalye kullananlarla çok benzerdir. Kullanılması son derece zor ve güvensiz olan bu geçitler, kent merkezine yakışmayan uygulamalar olarak yıllardır engellilerin önünde, bu kişilerin zorlukla hareket edebildiğini yüzlerine vuran köprüler olarak yükselmektedir. Yönetmelikteki yerleri ne? Peki bu uygulamanın başta bahsedilen mevzuattaki yeri nerededir? Aylardır, seçim hazırlığı sürecinde kaldırım yenileme çalışmaları tüm kentte sürdürülmektedir. Açık alan düzenlemelerinin önemli bir bölümünü oluşturan kaldırımlarda engelliler için yeterli önlemlerin alındığı veya gerekli donanımların sağlandığı söylenebilir mi? Bilimsel ölçülerden ve özelliklerden son derece uzak, devamlılığı olmayan, hatta kış şartlarında kazalara yol açabileceği için tehlike arz eden rampalar sadece yapmış olmak için yapılmanın ötesine yine geçememiştir. Erişilebilirliğin en basit uygulamalarından olan rampalar yol kotuna bir türlü oturtulamamış, genişliği tekerlekli sandalyenin geçişine yetmeyecek kadar dar tutulmuştur. Kaldırımlarda, özellikle yoğun kullanımın olduğu alanlarda bulunması gereken bazı ek donanımlara, örneğin görme engelliler için kabartmalı yönlendirici ve uyarıcı bilgilendirme kaplamalarına, uygulama sırasında yer verilmemiştir. Bu durum körler ve az görenler bu alanları kullanırlarken güvenliklerini tehlikeye atmakta, bir yerden bir yere ancak bir refakatçi yardımıyla ulaşabilmelerine neden olmaktadır. Diğer yandan aralık ayında 500 tane belediye otobüsünün kent içinde kullanılmak üzere satın alındığı ve bu otobüslerden sadece 50 tanesinin engelliler için asansör donanımına sahip olduğu duyurulmuştur. Son yıllarda asansör yerine basamaksız ve alçak tabanlı otobüsler tüm dünyada ve ülkemizde tercih edilirken, yüzde 10’u engellilerin kullanımına uygun olan bu otobüslerin çalıştırılacağı hatların ve saatlerinin engelliler tarafından takip edilmesi ve bu güzergâh bilgilerine göre günlük etkinliklerini planla maları gerekecektir. Yani hizmetler gereksinimlere göre düşünülmediği için kullanıcılar hizmetlere kendini ayarlamak zorundadır. Diğer pek çok kentte yakın geçmişte satın alınan otobüslerin tümü engellilerin kullanımına uygun olarak seçilmişken, başkentin ulaşım sisteminin hâlâ eski usullerle, yalnızca hareketlilik sorunu olmayan kişilerin kullanımına uygun biçimde sürdürülmesi, engellileri sadece özel taşıtlara ve taksilere muhtaç etmiştir. Bu durumun engellilere ve engelli ailelerine maddi bir külfet getirdiği, dolayısıyla belediyelerin toplumun her kesimine eşit hizmetler sunması ve kaynakları adil dağıtması ilkesine aykırı olduğu açıktır. Peki bu uygulamaların başta bahsedilen mevzuattaki yeri nerededir? Bu örneklere yıllar içinde sayısı giderek artmış yenilerini eklemek için herkesin oturduğu evin, işyerinin ve gününü geçirdiği farklı kent kesimlerinde çevresine biraz bu gözlerle bakması ve “ben engelli olsam Ankara’da istediğim yere gidebilir miyim” diye düşünmesi yeterlidir. Konuyla ilgili yasal yükümlülükler çok açık olmasına rağmen bunları uygulamayanlara sormakta fayda var: “Siz olsanız sadece ayağınıza getirilen yardımlarla yetinerek evde kalmaya mahkum bir şekilde yaşamınızı sürdürmek ister miydiniz? Üstelik başka bir şehirde yaşasanız hareketlilik şansınızın daha fazla olacağını bildiğiniz halde”. 17
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle