Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhuriyet Ankara 283/4 Aralık 2009 sazlıkların da önemli bir bölümünün kesildiği göl, balçıklaşıyor ‘Farklıbirgazçıkışıolabilir’ ODTÜ Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Meryem Beklioğlu, bu mevsimde balık ölümlerinin normal bir şey olmadığına dikkat çekti. Oksijen azaldığı için balıkların yaz aylarında bir de kışın buz altında oksijensiz kaldıkları için öldüklerini söyleyen Beklioğlu, “Ama bu ani ölümlerin gaz çıkışlı olduğunu söylediler. Bu gaz çıkışı yer kabuğundan gelen bir çıkış olabilir. Bunların tümünün analiz edilmesi gerekir. Bu işi jeologlar ile MTA’nın bir araya gelip ‘o çıkan gaz nedir, nereden çıkıyor, miktarı nedir’ diye analizini yapması gerekiyor” dedi. Gölde oksijen yetersizliğinin olmadığını savunan Beklioğlu, “Gölde şu an oksijen var. Bu daha farklı bir gaz çıkışı olabilir” diye konuştu. 12 yıldır kesintisiz olarak Eymir’le birlikte gölü incelediklerini kaydeden Prof. Dr. Beklioğlu, “1997’de azot fosfatı bu kadar yüksek değildi. Besin tuzları bu kadar fazla değildi. Su daha berraktı. Su içi bitkileri zengindi. Özellikle çok nadir bulunan su için bitkileri vardı. Zaman içinde gölün azot fosfatı arttı. Besin tuzları arttı” dedi. ‘Hidrolojik problem var’ Göldeki değişimin gölün “hidrolojik probleminden” kaynaklı olduğunu belirten Beklioğlu, şunları kaydetti: “Göle su gelmiyor ve gölde yeteri kadar su yok. Bir havuz düşünün, su miktarı azaldıkça içindeki maddelerin yoğunluğu artar. Çevreden gelen suların azalması da etkiler. Yeraltı sularında azalma var. Yüzey suları gelmiyor. Detaylı bir yeraltı su analizinin yapılması gerekiyor. Havzadaki gelen su miktarının azalmasının bir kısmı yağışlarla ilgili, bir kısmı da etraftaki su kullanımıyla ilgili. Orada her bahçenin kuyusu var. Çim sulama var. Başka bir sorun da gölün ayağı akmadığı için suyun hidrolik bekleme süresi artıyor. Bu bekleme süresi göl suyun tamamının ne kadar sürede değiştiğini ifade eder. Ben ilk çalıştığım zamanlarda bu, Mogan’da bir yıl kadarken şimdi 78 yıla çıktı. Bu da tuzlanmayı tetikliyor. Benim baktığım açıdan en önemli sorunlar, hidrolojik kaynaklı azot fosfatın artması, bir de tuzlanmanın tetiklenmesi...” ‘Havuzadönüştü’ GÖLÜ yakından tanıyan ve burada uzun yıllar balıkçılık yapan bir yurttaş ise her yıl bu zamanlarda kısmen balık ölümleri olduğunu ancak bu yıl ölümlerin daha fazla yaşandığına dikkat çekti. Su tabanındaki otların çürümesinin gölde metan gazı oluşturduğunu anlatan balıkçı, bunun da oksijeni azalttığını kaydetti. Balıkçı, “Çürüyen otlar göle bir acılık katıyor. Balıklar bu yüzden sersemliyor. Otlardan kaçıp kıyıya gelerek oksijen arıyor. Oksijen aramak için kıyıda taşlara sürtünüyor. Güçsüz oldukları için daha fazla dayanamayarak ölüyorlar” diye konuştu. Gölün geçmiş yıllara göre su seviyesinin düştüğünü anımsatan balıkçı, gölün suyunda hareket olmadığını kaydederek, “Göl neredeyse havuza dönüştü. Göle su verilmesi gerekir ki bir akış olsun. Burada bir ay boyunca su verilse gölün seviyesi yükselir. Bir ayda da Eymir’e akış olur. Yani buranın kurtuluşu iki ayda olur” dedi. Bunun için de Kızılırmak’tan getirilen suyun “can suyu” olarak verilmesi gerektiğine vurgu yapan balıkçı, gölde hareket olmadığı için canlı sayısında azalmaların yaşandığını dile getirdi. Turna balığının iki yıl önce görüldüğünü, 1990’lı yıllardan önce ise yayın balıklarının olduğunu belirten balıkçı, artık bu türlere rastlamadığını kaydetti. Metan gazı olduğu için ördek gibi bazı kuş çeşitlerinin gölden gittiğini iddia eden balıkçı, su kaplumbağaları, kurbağa ve yılanların sayısının da azaldığını söyledi. Balıkçı, “Bu yıl yeterince kar ve yağmur yağmazsa göl canlılar için yaşanılmaz bir yere dönüşebilir. Göl her yıl hastalıklı bir insan gibi günden güne gözlerimizin önünde ölüyor. Gölle ilgili kurumların bir an önce birleşip ortak bir proje hazırlayarak gölü kurtarmaları gerekiyor” diye konuştu. 5