23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Cumhuriyet Ankara 283/4 Aralık 2009 İyiniyet Yetmiyor: Seslerle ‘Hangi?’ Anadolu? Horon sefik@kahramankaptan.com / www.kahramankaptan.cokm eni bir oyunun ilk kez sergilenmesi her zaman heyecan uyandırır... Hele bu özgün bir oyunsa heyecan ve merakın dozu daha yüksek olur. “Seslerle Anadolu” adlı bir perdelik “müzikli oyun” da, ilk gösterimi öncesi yeterince merak uyandırdı. Devlet Opera ve Balesi Genel Müdür Yardımcısı Şadi Erdoğan’ın projelendirdiği, araştırmasını yapıp metnini yazdığı ve başrol “meddah”ı da bizzat oynadığı oyunun yurtdışına gönderileceği konuşuluyordu fuayede... Hatta, Dışişleri’nin Expo’larla ilgili komiseri emekli Büyükelçi Sencer Özsoy ile Tanıtma Daire Başkanı Necil Nedimoğlu da, herhalde bu gözle bakmak için olsa gerek gerek, ilk gösterime gelmişlerdi. Nitekim, Şadi Erdoğan kitapçığa yazdığı sunuş yazısının bir bölümünde aynen şöyle diyordu: “DOBGM için yurtiçi ve yurtdışı etkinliklerinde, tarih, kültür ve sanatımızın tanıtılması amacıyla hazırladığım bir proje olan Seslerle Anadolu, ülkemizin bulunduğu coğrafyadaki Anadolu temasını çoksesli müzik ve dans ile harmanlayarak, ülkemizin çağdaş yüzünü uluslararası arenada gösterme amacını taşımaktadır... Anadolu’dan türkü ve dans motiflerinin sunulduğu bu projenin, kurumumuzun sanat politikasında önemli bir yer tutacağı inancındayım”. Karagöz Hacivat Y Yans malar Şefik KAHRAMANKAPTAN Mehter Böylesine “iddialı” bir işe soyunan Erdoğan, Gazi Eğitim mezunu, 1981’den bu yana tenor korist olarak DOBGM çatısı altında bulunan, son beş yıldır üstlendiği yönetsel görevde de özveriyle çalışan, eğitim ve yaygınlaştırma amaçlı projeler hazırlayan, fevkalade iyi niyetli bir arkadaşımızdır. Ama oyunu izledikten sonra iyi niyetin yetmediğini, bir “oyun”un metinden başlayarak, dramaturji, müzik, dans ve sahne ayrıntılarının “bütünsellik” ve “tutarlılık” göstermesi gerektiğini bir kez daha gördük. Oyunun girişinde saydam gösterisi eşliğinde okunan bir metin var. Bu metinde sözcük anlamları ve bunların kullanımıyla ilgili hayli tutarsızlıklar göze çarpıyor. “İnsanda bir korku / Meddah Korkuda bir kavram / Kavramda bir n oğa Erd i Şad giz” gibi tümceler, “doğanın en güzel cenneti” gibi benzetmelerin yer aldığı bir metin bu... Zaten korku bizatihi bir kavram değil mi? Cennetin çirkini ya da “az güzel”i olamayacağına göre, “en güzel” güçlendirmesine gerek var mı? Bu tür örnekleri çoğaltmak mümkün. Metnin bütününde de, hayli basit bazı yuvarlak sloganlara yer veriliyor, “Kültür varlıklarımızı yaşatmak zorundayız... Gelenek, göreneklerimizi sürdürmeliyiz” gibi... Örneğin “ülkemizin çağdaş yüzünü gösterme” iddiasındaki oyunun metninde, izleyiciye karşı “Selamünaleyküm” diye başlayan Meddah, “Sosyal yaşamımıza konu olmuş, kültür, bilim ve sanatlarımızdan söz edelim” diyor. Bu üç “kavram”ı simgelemek üzere seçilenler ise, Mehter, HacivatKaragöz, Köroğlu, Mevlana, Çökertme, Katibim, Ham Meyva, Köçek dansı ve Horon... Oyunun adı “Seslerle Anadolu” ama Meddah, Anadolu’nun çalgısal simgesi sayılacak “bağlama” değil, “İstanbul musikisi”nin simgesi olabilecek “ud”u çalarak İstanbul türküsüşarkısı söylüyor! Marmara, Ege, Karadeniz bölgelerinden alıntılara karşın, Doğu ve Güneydoğu’dan alınmış herhangi bir türkü, söylence, dans yok. Oyunun sonunda ise, ajite edici bir Atatürk bölümü var, “Seslerle Anadolu”, perdede Atatürk’ün mavi gözleri, hep bir ağızdan söylenen 10. Yıl Marşı’yla bitiyor! Cumhuriyet Bayramı kutlamasında doğal karşılanacak ama sözde iddialı bir oyunun sonunda adeta “dam üstünde saksağan” izlenimi uyandıran, aykırı kaçan bir bölüm! Meddah, bölümü tanıtırken, bir yerde “Her şey değişti, bilim, teknoloji, sanat kurumları, üniversiteler...” diyor. Doğru! En az oyu alanların yönetici olarak atandığı üniversiteler, özgür insanların dinlenmesi, mahremiyetlerine girilmesi için kullanılan bilim ve teknoloji var günümüzde... Sanat kurumları da, popülizm uğruna sanattan ödün verebiliyor! Türkü düzenlemelerini ve müzikleri Ali Aykaç, dramatizasyonu Serdar Ongurlar yapmış. İki keman, iki viyola, iki flüt, klarinet, basgitar, piyano ve dörtlü vurmalı takımından oluşan küçük orkestra için, “pop” çağrışımlı bir düzenleme bu. Türküler operacılara mikrofonla söyletiliyor, söylemeyenlere de kısa diyaloglarla oyunculuk yaptırılıyor. Koreografisini Özden Aktürk’ün yaptığı folklor düzenlemeleri pek yalınkat... Bazı danslarda görselliği Nursun Ünlü’nün şık giysi soyutlamaları kurtarıyor. Sonuç olarak bu oyun bilinçli bir izleyiciye “Seslerle Hangi Anadolu?” diye sorduran, bütüncüllüğü, yeterli kurgusu olmayan, metninde mantık, Türkçe anlatım, sözcük ve dil bilgisi hataları bulunan bir tür “kolaj” çalışması... Yurtdışına gönderilmesi amaçlanarak hazırlanan bir proje, daha çok görselliğe dayanmalı, bu kadar uzun ve İngilizceye çevrildiği zaman anlam bozukluklarına yol açması kaçınılmaz bir Türkçe metni bulunmamalı... Erdoğan’ın tanıtım yazısındaki “anlatım dili evrensel olmalıdır” saptamasına katılıyorum ama bu oyundaki anlatım dilinin evrensel anlamda kabul görüp beğenilecek dramatik ve müziksel yeterliliğe sahip olduğunu düşünmüyorum. Yazarın, “Bu projenin kurumumuzun sanat politikasında önemli bir yer tutacağı” inancına da katılmak mümkün değil, olsa olsa “repertuvar”da bir yer tutabilir, çünkü tıpkı kimi “TeVe” kanallarındaki eğlence programlarında olduğu gibi, halkın bir kesiminin severek izleyip “eğlenebileceği” bir oyun. Nitekim oyunun sonunda “Bravooo” diye bağıranlar da vardı ama beni üzen, kimi dinleyicilerin “müsamere” nitelendirmesiydi. Düşünüyorum da, 7 Aralık’ta SCAMV Onur Ödülü Altın Madalyası’nın sunulacağı değerli bestecimiz İlhan Baran’ın “Dönüşümler” başlıklı piyanolu üçlüsü, bunca şancının, müzisyenin görevlendirildiği “Seslerle Anadolu”dan kat be kat güçlü, etkileyici ve “evrensel” niteliklere sahip... 18
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle