Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhuriyet Ankara 238/23 Ocak 2009 Başkemancı Julide Yalçın, Feryal Türkoğlu, Ferda Yetişer ve Rengim Gökmen Büyükyapıtlar veRengim Gökmen’in ŞeşikÖnceliği... D Yans malar Şefik KAHRAMANKAPTAN sefik@kahramankaptan.com Tuncay Kurtoğlu inleyici bir orkestranın yıllık programında, alışılagelmişin dışında birkaç tane büyük, sıradışı yapıt bekler. Doğaldır ki bu bir kadro sorunudur, yeterli sayıda çalıcınız yoksa ve gerekli takviyeleri de sağlıyamıyorsanız, büyük yapıtları programınıza alamazsınız, alsanız bile iptal etmek zorunda kalırsınız. Hele bizde Anadolu kentlerindeki devlet orkestralarının hiçbir konseri takviyesiz yapamadığı, orta ölçekli yapıtları bile salt kendi kadrosuyla seslendiremediği gerçeği dikkate alındığında, bu konuda serzenişte bulunamazsınız. Büyük senfonileri tanıtma ve seslendirme konusunda geçtiğimiz yıllarda BSO, şef Emil Tabakov’la önemli hamleler yaptı. Gustav Mahler, Richard Strauss, Dimitri Şostakoviç gibi bestecilerin büyük yapıtları seslendirildi, hatta kimilerinin yüz küsur yıl sonra Türkiye ilk seslendirmesi yapıldı. Bu yıl CSO da, gençlerle güçlendirilmiş kadrosu, yenilenmiş salonu ve vizyon sahibi genel müzik direktörüyle, büyük yapıtlar denizine yelken açtı. Rengim Gökmen yönetimindeki CSO, takviyelerle 107 kişiye ulaşmış kadrosuyla, Mahler’in 90 dakika süreli dev Diriliş Senfonisi’ni, Devlet Çoksesli Korosu ile soprano Feryal Türkoğlu ile kontralto Ferda Yetişer’in katılımıyla başarıyla seslendirdi. Orkestra konsere tam altı provayla hazırlanmıştı. Başka orkestralardan, CD ve DVD’lerden dinlediğimiz ve her dinleyişte ayrı güzellikler keşfettiğimiz bu yapıtı CSO’dan dinlemek gerçekten heyecan vericiydi. Özellikle başlı başına bir bağımsız yapıt olarak kabul edilebilecek 35 dakikalık, kendi içinde 11 alt bölümden oluşan, koro ve soloların katıldığı beşinci bölümdeki icra, CSO ve DÇO’nun Orta Avrupa topluluklarından aşağı kalır yanı olmadığını gösterdi. Bu konserde başkemancı koltuğunda oturan Jülide Yalçın Dittgen’in tertemiz soloları, iki keman grubunun gayretli birlikteliği, bakırlardan korno ve trompetlerle tahta üflemelerin, çello, viyola ve kontrbas gruplarının özenli, dikkatli katılımıyla çoksesliliğin ne olduğu konusunda güzel bir örnek yaratıldı. Koroyu operanın koro Heldentenor Ünüşan Kuloğlu şefi Alessandro Cedrone’nin iyi hazırladığını gördük, özellikle istenen “hafif/piyano” yerleri çok iyi yaptılar. Sonuç itibariyla “Mahşer” günü dinleyiciye müzikle hissettirildi. EKSİKLİK KİTAPÇIKTAYDI Perihan Nayır Artan Eksiklik, müzikte değil, program kitapçığındaydı. Koro ne söylüyordu? Soprano ve kontraltonun söylediği şarkı ne diyordu? Bunlar program kitapçığında olmalıydı ki, Gustav Mahler’in F. Gottlieb Klopstock’un şiirlerinden yararlanarak hazırladığı metinle ne demek istediğini dinleyici anlasın. ÖrTÜRKİYE’DE İLK KEZ: DİE WALKÜRE neğin koronun terennüm ettiği şu sözler: “Ulaştığım kanatlarla/Uçup süzüleceğim/Öleceğim, CSO’nun bu sezon programında yer alan öteki büyük yaşamak için/Dirileceksin, evet diriliceksin yeniden/Yü yapıt da Richard Wagner’in (18131847) tam 28 yılda reğim bir anda/Vuruşlarının her biri/Tanrıya taşıyacak tamamladığı Nibelungen Yüzüğü’nü (der Ring des Niseni...” belungen) oluşturan dört büyük operadan ikincisi olan “Die Yani ha Mevlana, Yunus Emre, Adnan Saygun, ha Walküre”nin konser düzenlemesi, daha Gottlieb Klopstock, Gustav Mahler! doğrusu birinci perdesi... TürkiEvet büyük, metinli yapıtlarda, CSO mutlaka ye’de sadece bu dörtlü değil, metnin Türkçesini kitapçığa koymalı. Wagner’in Uçan HolYapıtı dinlerken, şef Rengim Göklandalı dışındaki ötemen’in alnından süzülüp çenesinden ki operaları da sahrahlenin üzerine damlayan teri görmek, nelenmiyor. Bir orkestra üyelerinin 90 dakika boyunkez de Türkçe ca sarfettiği dikkati izlemek, ne bümetinle Lohenyük özveriyle bir büyük yapıtın grin yapılmıştı dinleyiciye sunulduğuna vurgu yapAnkara’da... mak gereğini hissettirdi bana... AlNedeni gene kışlayıp çıktığınız her konserin arkadro sorunladında ne büyük bir emek var! rı, bunları aşYönetsel görevler gelip geçicimanın güçlükdir, çoğu kişiyi de memnun edeleri ve bu opemezsiniz! Rengim Gökmen’in her raların en önemkonserinde onun önceliğini orkestra li gereksinimi şefliğine verdiğini ve bu işi giderek kenolan, Almanya’da Wagner dini olgunlaştırarak hakkıyla yaptığını gör“Helden tenor” ya mekten mutluluk duyuyorum doğrusu. da “Wagnerien tenor” denilen uzun soluklu tenor ‘BEN BİR ORKESTRA ŞEFİYİM’ bulunmayışıydı. Şeflik denilince, bu hafta da size bir kitap önermek Ama bir süredir böyle bir tenoistiyorum. 20. yüzyılın önemli orkestra şeflerinden Char rumuz var, üstelik Türkiye’den çok, sürekli Wagner opeles Munch’un (18911968) “Ben Bir Orkestra Şefiyim” raları için davet aldığı Almanya’da tanınıyor. Ünüşan Kuadlı kitabı, müzik yazarı ve Mülkiyeli üstadımız Üner Bir loğlu, CSO’nun 56 Şubat’taki Die Walküre konserinde kan’ın özenli çevirisiyle Pan Yayıncılık tarafından ya Siegmund partilerini söyleyecek. Ankaralı dinleyici, bu yımlandı. Hem genç şef adayları ve hatta yetişkin şefler, konserde İstanbul’un volümlü sesiyle dikkati çeken iyi sophem de dinleyici için yolgösterici, hatta bizler için bile! ranosu Perihan Nayır’la (Gerhilde) tanışacak. Bas parBakın ne diyor Munch: tilerinde ise Ankara’nın sağlam bası Tuncay Kurtoğlu “İlke olarak eleştirmenlere karşı her zaman ihtiyatlı (Hunding) sahnede olacak. Münih’te 26 Haziran 1870’deki bir davranış içinde olmayı benimsemişimdir. Bütün in ilk temsilinden tam 139 yıl sonra, 65 dakika süreli birinsanlar yanılabilirler. Şefler için doğru olduğu ölçüde, eleş ci perdesi seslendirilecek, hem de Türkiye’de ilk kez. Datirmenler için de doğrudur bu yargı.” rısı tümünün sahnelenebilmesinin başına... Ardından eleştirmenlerin “kötü dediklerinin nedeni ni açıklamaktan kaçınmalarından” yakındıktan sonra, şu öğüdü veriyor: “Ne olursa olsun, eleştirmenleri hiçbir zaman yanıtlamaya kalkmamayı kesin kural bellemeli insan; en açık gerçekleri çiğnediklerini, görmezden geldiklerini bilse bile. Yazıp çizmeler, gazete sütunlarında çekişmeler hiçbir şey kazandırmaz insana!” Bu öğütten sayıları az da olsa en küçük bir eleştiriyi bile kaldıramayan kimi sanatçılarla birlikte, siyasetçiler bile pay çıkarabilirler! 18