02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

20 HAZİRAN 2008 CUMA Demokratik Sol Grup’tan Ankara Barosu Başkan Aday Adayı Ümit Bulut: ‘Cumhuriyetçi bir tavır alacağız’ Zeynep ŞAHİN nkara Barosu Başkanı Aday Adayı Ümit Bulut, baronun son dönemlerde yaşanan gelişmeler karşısında koyduğu tavrı eleştirerek, “Ankara Barosu reflekslerini kişiselleştirdi.Oysa biz kurumsal reflekslerden yanayız” diyor. Gençlerin ağırlıkta olduğu listesiyle Demokratik Sol Grup’un başkan adayı olmak için önseçime girecek olan Bulut, ekibinin çizgisini anlatırken vurguluyor: “Ankara Barosu 80 yıllık tarihinde Cumhuriyetçi bir tavır aldı; biz de Cumhuriyetçi bir tavır alacağız.” Ankara Barosu, sonbahar ile birlikte yeni yönetimini belirlemek için sandık başına gidecek. Genel kurul öncesinde ise başkan adaylarının belirlenmesi için 1 Temmuz’da önseçimler yapılacak. Önseçime, Demokratik Sol Grup’tan başkan adayı olarak katılan Ümit Bulut ile çalışmaları, hedefleri ve “Nasıl bir Ankara Barosu” sorusu üzerine konuştuk… Ne zamandan bu yana seçim çalışmaları yürütüyorsunuz ve yönetime gelme isteğinin çıkış noktasını oluşturan unsurlar neydi? 2007’nin kasım ayında çalışmaya başladık. Demokratik bir söylemle yola çıktık. Bizim söylemlerimize itibar eden arkadaşlar; meslekte “koridor avukatları” olarak tabir edilen, mesleğin emektarları olan avukatlar. Yani haftada 4 gün düzenli olarak adliyeye gelen, duruşmalara giren, hacze, keşfe giden, mesleği yoğun olarak yürüten arkadaşlar. Bugüne kadar da ciddi bir ilgi topladığımızı düşünüyoruz. Önce varolana karşı duruşun ne olduğunu belirlemek, eleştirel bakışı yakalamak lazımdı. Bizim eksiklerimiz neler, önce bunu belirlememiz gerekiyordu; buradan başladık. Ankara Barosu hem mesleğe hem kendine ciddi katkıları olmuş bir barodur. Kimler neler gerçekleştirmiş, bu hangi çabayla olmuş, başta bunları inceledik. Baktık bu işler özveriyle, emekle ve aslında gönülle oluyor. Meslektaşlarımızın genel şikayetlerini topladık. Mesleğe ilişkin sıkıntıların yanında, özellikle yüksek yargı kararlarına karşı, Ankara Barosu’nun verdiği alışılmışın dışında tepki, şikayetler arasındaydı. Bunun en önemli örneklerinden biri, Danıştay’ın türban kararı sonrasıydı. Sonradan tekzip edilmesine karşın, nasıl olduğunu halen anlayamadığımız bir şekilde Zaman gazetesinde yer alan Ankara Barosu görüşünde, Danıştay’ın türban kararı ağır bir dille ve tarihinde ilk kez eleştirildi. Oysa Ankara Barosu varlığını borçlu olduğu ve içinde olduğu kuşkusuz olan yargıya hep saygı duymuş, destek olmuş, bağımsızlığı için mücadele etmiş bir kuruluştur. Farklı bir istem ya da refleksi olamaz. Ama Ankara Barosu son dönemde reflekslerini bireyselleştirdi. Oysa biz kurumsal reflekslerden yanayız. Yargının içindeyiz ve yargıya eğer Ankara Barosu saygı duymuyorsa diğer kesimlerden saygı bekleyemeyiz. Biz Anayasa Mahkemesi’ne yapılan başvuruyu çok ağır bir dille ve küçümseyerek eleştirebiliyorsak, bunun A yasama organındaki, siyasetteki yansımaları çok daha farklı olacaktır. Ankara Barosu kurumsal yapısı itibariyle yargı kararlarına saygı göstermek, topluma da bunu aktarmak zorundadır. Aksi takdirde kendisine saygısını yitirir. O zaman toplumun da hukuka saygı duymasını beklemek yanlış olur. Bu ve buna benzer birçok şey yaşadı geçen dönemde Ankara Barosu. Peki Ankara Barosu’nun ortaya koyduğu refleksler, ülke gündemi açısından ayrı bir önem taşıyor mu? Bu baroyu,diğer illerin barolarından farklı mı değerlendirmek lazım? Ankara Barosu başkent barosu olması nedeniyle halka yargıyı anlatacak, yargıya sevgiyi, saygıyı sunacak ve yargının bir unsuru olarak savunmanın önemini aktaracak. Önce biz söylemlerimizle bunu anlatacağız. Sadece seçim zamanları Atatürk sevgisi ön plana çıkıyor. Bir yaşam biçimi haline gelmesi gereken Cumhuriyet’e bağlılık ifade edilmeye başlanıyor. Mesele söylem değil eylemsellik, nasıl yaşadığınız. Meslek kamuoyumuz avukat, bunu değerlendirecektir, göz ardı edemez. Cumhuriyet ve demokrasi ayrımında değiliz. Biri için diğerinden vazgeçmek durumunda değiliz. Atatürk ilke ve devrimleri içindeki Cumhuriyet’te demokrasinin var olduğunu ve daha gelişmiş şekilde de var olabileceğini düşünüyoruz. Ankara Barosu yönetimine geldiğimizde, biz bunu ifade etmeye hazırız. Bunu bugün ya da sadece kürsüye çıktığımızda söylemiyoruz; yaşımız 45, aklımız erdiğinden beri söylüyoruz. Ankara Barosu’nun reflekslerini kişiselleştirdiğinden ve bunun sizinle aynı çizgideki avukatları rahatsız ettiğinden söz ettiniz.Bu rahatsızlığı ve sizin taraf olduğunuz duruşu biraz açar mısınız? Biz bir tercih noktasında değiliz. Ankara Barosu 80 yıllık tarihinde Cumhuriyetçi bir tavır aldı biz de Cumhuriyetçi bir tavır alacağız, yargının bağımsızlığından yana bir tavır alacağız ve yasama, yürütme organlarının yargıya müdahale etme durumunda bir hukuk kurumuna düşen en sert tepkiyi göstereceğiz. Biz yargının yanında değiliz, yargının içindeyiz. Yargıya yapılan saldırı bize yapılan bir saldırı. Son örnekten yola çıkalım; Anayasa Mahkemesi’nin türban kararı siyasi midir, değil midir? Anayasa Mahkemesi’nin varlık nedeni Cumhuriyet’i korumak, Cumhuriyet ne zaman siyasi bir konu oldu? Atatürk ilke ve devrimleri, ne zaman siyasi bir konu oldu. Anayasa Mahkemesi bunun için var. Anayasa Mahkemesi anayasal düzeni korumak için var. Anayasa biçimsel bir metin değil, ruhuyla var. ‘Daha özerk bir yapı’ Temelde nasıl bir baro şekillendirmek gerekiyor? Bizim sunduğumuz baro çalışma modeli; başkan hatta yönetim kurulu endeksli yönetim anlayışından vazgeçilmesi… Daha özerk bir yapıda, seçimle işbaşına gelmiş kurullar ve komisyonlar marifetiyle baronun yönetilebileceğini ve ortak aklın bulunacağına inanıyoruz. Gerek seçim çalışmalarınız süresince gerekse zaten avukat kimliği taşımanızdan ötürü meslektaşlarınızla sürekli iç içesiniz, sıkıntıları paylaşıyorsunuz. Mesleğinizin en önemli sorunlarını sıralamak gerekirse, neler anlatabilirsiniz? Mesleğimizi icra ederken, çok ciddi emek sarf ediyoruz. Duruşmalarda çok vakit kaybediyoruz, icra dairelerinde sıralar bekliyoruz, can güvenliği sorunumuz var, sarf ettiğimiz emeğin karşılığını maddi olarak alamıyoruz, genç kardeşlerimin mesleğe başlarken yaşadığı sorunlar var. Yaşadığımız bence en büyük sorun ise bunlara dair çözüm önerilerini bir araya getiremiyoruz. Mesele sorunu kendinizin hissedip, çözümü öyle bulabilmek. Biz iki yılda mesleğin bütün sorunlarına kolektif çözümle, kolektif bilinçle çözüm getireceğiz. Amacımız budur. Çalışmalarınız sürece meslektaşlarınızdan aldığınız geri dönüşler, sizin adınıza nasıl bir tablo ortaya koyuyor? Ciddi zaman ve emek harcadık, birçok dostum bürolarına yeterli zaman ayıramadığı için gelir kaybı yaşadı ama bunun geri dönüşlerini alıyoruz. Biz ön seçimden yüksek oy alarak çıkabileceğimizi düşünüyoruz. Seçimlere kadar yönetime getirecek bir seviyeye getirebileceğimizi de biliyoruz. Çalışma grubunuz oluşturulurken, nelere dikkat edildi? Bizim ekibin farklılığı ve avantajı şu: Tamamı her dakika mesleğin içinde olanlardır. Mesleğin sorunlarını mesleğin sorunlarını hisseden adamların çözebileceğine, duyanların değil algılayanların çözeceğine inanıyorum. Algılamış olanlar bunu çözeceklerdir… Çok genç bir ekip olacak. Farklı çevreler, farklı simalar, Ankara Barosu’nu farklı heyecanlarıyla, farklı beyinleriyle yönetmeye aday olacaklar. 45 yaşındayım, en yaşlıları benim. Kriterlerimiz, yeni yüzler avukatlık mesleğini, geçim anlamında tercih etmiş insanlar, başka bir işten geliri olmayan insanlar, haftanın üç günü koridorlarda koşturan ve bu mesleğin cefasını çeken insanlar şöyle diyorlar: Bu mesleğin cefasını çekenler, sefayı hazırlarlar… Hissetmeyen yapamaz bunu. 8
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle