05 Aralık 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Cumhuriyet Ankara 228/14 Kasım 2008 Başkentte yeni mekanını açan Atilla Yelken, Cumhuriyet Ankara’nın sorularını yanıtladı: ‘Yenidensevileceğimiz günübekliyoruz’ tilla Yelken, “piyanistşantör” dendiğinde orta yaştakilerin aklına gelen ilk üç isimden birisidir. Kendisini “eğlendirici restoran müziği”nin Türkiye’deki öncülerinden birisi olarak tanımlayan Yelken, “1980’lerde çok iyi iş yaptık. Ama Ferdi Tayfur’un piyano çalanları çıkınca bu işin cılkı çıktı. Bodrum’a çekildim. Uzun zamandır ricat durumlarım vardı. Şimdi yeniden sevileceğimiz günü bekliyoruz” diyor. Yelken, müzik geçmişinden Türkiye’nin önde gelen şarkıcılarına, ‘TIR ile Murat 124’ün farkından’ politikaya, Cumhuriyet Ankara’nın sorularını yanıtladı... Müziğe ilginiz nasıl başladı? I Biz esasen Arnavutuz. İşkodralı. Ben 1946’da İstanbul’da doğdum. Müziğe ilkokulda, okul müsamerelerinde başladım. Aileden müzikle ilgilenen yoktu. Cumartesi pazar arkadaşlar arasında düzenlenen çay partilerinde, okul konserlerinde, yazlık sinemalarda, halk konserlerinde çalardık. Bizim üç gitar, bir davul bir pop orkestramız vardı. İlk işimizi bir düğün salonunda yapmıştık. Bize Beatles’dan esinlenerek “yeye”ci derlerdi. Nasıl profesyonel oldunuz? I Okul ile müzik yürümemeye başladı. Babamdan çok tepki aldım ama bir yaz kendimi Pendik’te Palmiye restoranda sahnenin üstünde buldum. Sonra askerde, Sivas Ordu Evi’nde Ferdi Özbeğen gibi çok iyi müzisyenlerle çalıştım. A ? Murat KIŞLALI Bir süredir adınız çok duyulmuyordu? I Bu işten en iyi kazancı 1980’li yıllarda sağladım. 1990’lı yılların başında Ferdi Tayfur’un, Hakkı Bulut’un ya da Kibariye’nin piyano çalanları çıkınca bu işin cılkı çıktı. Bodrum’a gittim. Sonra Bodrum da yozlaştı. Şimdi Ankara’da nostaljiye dönüş, 80’li yıllardaki müzik anlayışını bu restoranımda canlandırmaya çalışıyorum. TIR’la Murat 124 arasındaki fark Ankara’daki eski dönemleri bugün yine bulabiliyor musunuz? I Şimdi biraz zor, o zamanki müzik zevkini yeniden bulmak çok zor. Ricat durumlarım, bu geriye çekilmiş durumlarım vardı. Ankara’da pil dolduruyorum. Şimdi eski dönem şarkılarımı kapsayan bir cd çalışması içindeyim. Çok kalabalığa çalışmıyorsam bu 15 yıldır albüm yapmamamın cezası. Nuri Alço, tecavüzcü Coşkun yeniden gündem oldular. Bizim de yeniden sevileceğimiz günün geleceğini ümit ediyoruz. Siz ne tarz bir müzik yapıyorsunuz? I Eğlendirici restoran müziği yapıyorum. Taverna derseniz, ben bunu kabul edemiyorum. Bu, bir tür ambiyans müziğidir, herkesin anladığı anlamda piyanist şantör müziği de değil. Türk pop müziğinin temeli olan Türkçe sözlü hafif batı müziğini ilk olarak 1961 yılında “Bak bir varmış bir yokmuş” 45’liği ile ortaya çıkaran İlham Gencer’i, “Sensiz saadet neymiş” parçasının bestekârı Yaşar Güvenir’i izliyoruz. Onların sesiyle düğün salonlarındaki piyanist şantörlerin arasında TIR’la Murat 124 arasındaki kadar fark var. Son dönemde AKP iktidarında alkol kullanımına karşı bir tavır var. Bu durum gece yaşamını nasıl etkiliyor? I Ben bunun panzehirini de buldum. 80’li yılI Barış Manço: Barış larda o zamanlar Ankara’da bürokratlar çok gezerdi. Manço’nun daha Anadolu’ya Birileri bürokratları çok gezdirirdi. Şimdi bu tür olayyakın, otantik ezgiler bulması lar gece hayatında yok. Böyle bir AKP takımının onu farklı kıldı. eğlence yerlerinde görülmesi mahzurlu. Hatta bu inI Zeki Müren: Bir İstansanlar yardımcılarını, tanıdıklarını yollayıp ‘içerde bul, Türkiye beyefendisiydi. bizden biri varsa girmeyelim’ şeklinde hareket ediZeki Müren TSM’yi, Dede yorlar. Belki gizli gizli içiyorlar ama biz, basın görEfendi’den de söylüyorsa, Itmüyoruz. Kendi çevrelerinden birileri yoksa, tanıri’den de söylüyorsa hakkını mayacaklarsa o zaman içiyorlar. vererek, İstanbul lehçesiyle söyleyebilen yegâne insandı. I Orhan Gencebay: Müzikologdur. Türkiye’nin en önemli müzik adamlarından birisidir. 70’li yıllarda yaptığı müzikler bugün hâlâ dinleniyor ve o zaman ona “Tu kaka” diyenler değerini ve müziğini ancak şimdi anlıyorlar. I Tanju Okan: Çok sevdiğim bir arkadaşımdı. Ankara’da 69’lu yıllarda Marmara otelinde ona eşlik etmiştim. Bodrum’da beraberdik sonra Urla’ya yerleşti. Limanda bir balıkçı görse paçaları sıvayıp onun ‘Ankaralı tanınmak havalıydı’ Ankaralı olarak tanınmanız nereden? I Benim ilk eşim Ankaralıydı. O zamanlar Ankaralılar yazlığa Pendik’e, Tuzla’ya gelirdi. Onun ve askerdeki Ankaralı müzisyen arkadaşların sayesinde Ankaralı oldum. Ankara daha bir kültür şehriydi. “Ankaralı sanatçı” olmak şimdiki Ankaralı Turgut, Sincanlı Filiz gibi değildi. Sanki Viyana Konservatuvarı’nı bitirmiş, Avrupa’da okumuşum, bu işi yemiş yutmuşum gibi bir hava olurdu. Nasıl dikkati çektiniz? I 1974 yılında Esmeray’ın “Unutama Beni” ile birinci olduğu bir yarışmada ilk defa siyahbeyaz ekrana çıkmıştım. En ünlü şarkım 1982’de yaptığım, bestesi Selami Şahin’e, güftesi Ahmet Selçuk İlkan’a ait “Gözler Kalbin Aynası”dır. Siz aslında Türkiye’de bir tarz müziğin öncülerinden oldunuz... I Çiftlik’te bir Marmara Oteli vardı. 196970 yıllarında akşamları yemek müziği yaparken sırf piyanoyla dinleti veriyoruz. Geceleri de orkestra ile çalıyoruz. Zerrin Özer’in ablası Tülay Özer bizim orkestranın solistiydi. Ama yemek müziğinde şarkı söylenmezdi. “Biraz da şarkı söyle bakalım” filan denilince, ritimsiz piyano ile sırf muhabbet olsun diye şarkı söylemeye başladık. Baktık “aa bu iş tuttu”. O dönemde Ankara nasıldı? I Kurtuluş Parkı’nda şimdiki Vedat Dalokay Salonu 7778’lerde Akvaryum Restoran’dı. Terör dönemi insanları kavga çıkarmadan, sıcak diyaloglarla idare ederdik. Biz müziğimizle çok zaman, o zamanki ülkücülere “Aldırma Gönül”ü, solculara da “Çırpınırdı Karadeniz”i birlikte söyletmişizdir. 1981 yılına kadar Ankara’da çok iyi restoranlarda çalıştım. Çıkacağım en tepe noktasına çıktım. Çankaya’da Vizon, Panaroma’da çalıştıktan sonra Ankara dar gelmeye başladı. İstanbul’a geçtim. Ünlüsanatçılarıanlattı la rakı içerdi. Doğaldı. I Ferdi Özbeğen: Benim 80’li yıllardaki yegâne rakibimdi. Aynı tarzda, aynı lezzette müzik yapardık. Ferdi Özbeğen, Ümit Besen, Atilla Yelken bu tarzı yaratan müzisyenleriz. Benim ondan fazlam sanat dünyasından Murat ve Bestem adında iki çocuğum olması. Onun benden fazlası ise parası. (gülüyor) I Ümit Besen: Sonradan düzeltti kendini. Orhan Gencebay’ın nasıl Ferdi Tayfur ile arasında fark var, o da diğerleriyle fark yaptı, kaliteye yöneldi. Arabesk gırtlağı ve yorumu olmasına rağmen, “Nikah Masası” gibi kalıcı şarkılar yaptı. İstanbul’dan ayrılmadığı için de kalıcı oldu. I Sezen Aksu: Sezen’e diyecek bir şey yok. Klasikte nasıl bir Bach varsa Türkiye’de de bir Sezen var. 19
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle