Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhuriyet Ankara 225/24 Ekim 2008 ressamlar, oyunlarla tiyatrocular başkentlilerle bir araya geliyor ‘Cumhuriyeti bütün benliğimizle korumalıyız’ Emekli Anayasa Mahkemesi Başkanı Yekta Güngör Özden ise, “Cumhuriyet ve Hukuk” konulu söyleşisinde, şunları kaydetti: “Demokrasi hukuksuz, hukuk da demokrasi olmadan olmaz. Hukuk konusundaki en büyük güvence de sağlıklı, ahlâklı, Atatürkçü kişilerin hukuk alanında yetişmesidir. Bugün bizim üzerimize düşen en büyük görev, Atatürk’ün bu ülkeye kazandırdıklarını en iyi şekilde özümsemek ve Cumhuriyete her zamankinden daha fazla sahip çıkmaktır. Cumhuriyeti bütün benliğimizle korumalıyız. Yoksa bu Cumhuriyet yakında elimizden gidebilir. Açıkcası ben Cumhuriyetin 100. yılını kutlayabilir miyiz diye zaman zaman endişeye kapılıyorum. Bizim her şeyden önce kendimize şu soruyu sormamız gerekiyor. Atatürk’ün kurduğu bu Cumhuriyete sahip çıkmazsak ne olur? İşte o zaman bizim Afganistan, Irak, İran gibi ülkelerden bir farkımız kalmaz.” Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyeti yaşatmak için gençlere çok iş düştüğünü kaydeden Özden, “Atatürk, 1933 yılında yaptığı konuşmada, şöyle diyor: ‘Türk genci, Cumhuriyet rejiminin ve devrimlerinin bekçisidir.’ Bir ülke düşünün boydan boya okul, boydan boya fabrika. Hiç zor değil. Biz bunu daha önce gerçekleştirdik. Cumhuriyetin 10. yılında ülkeyi baştan aşağıya, doğudan batıya demir ağlarla ördük” dedi. şaklara aktarmak istiyoruz” dedi. Kentte Cumhuriyet dönemi mimari yapısının korunması gerektiğini ısrarla vurguladıklarını kaydeden Bayraktar, şunları söyledi: “Kent mirasının yok edilmesini, görünmez kılınmasını, zedelenmesini reddediyoruz. Biz, kentlilerin ve meslek odalarının tüm karşı çıkışlarına karşın son dönemlerde kente yapılan tüm müdahaleleri Ankara’nın bir Cumhuriyet başkenti olma kimliğini yok etme çabaları olarak nitelendiriyoruz. İçinde yaşadığımız kentin özgün bir kimliğe sahip olması için gereken düzenlemelerin yapılmasını, var olan doğal değerlerin korunmasını talep ediyoruz.” ilk yıllarına oranla çok geniş ancak şekilde değil, özde emek değerleri önemlidir” dedi. ‘Atatürk’e çok şey borçluyuz’ Yazar Güldal Okuducu, “Cumhuriyet ve Kadın” konulu söyleşisinde, “Cumhuriyetin ilanıyla birlikte, biz kadınlar insan sayıldık, seçtik ve seçildik. Yaşamın bütün alanlarında meslek sahibi olduk. Bu açıdan Atatürk’e çok şey borçluyuz” görüşünü dile getirdi. ‘Umudunuzu yitirmeyin’ Etkinliklerde, “Yakın Tarihimiz” konusunda bir söyleşi gerçekleştiren yazar Turgut Özakman, başkentlilere, “umudunuzu yitirmeyin” uyarısında bulundu. Özakman, “Dünya tarihinin olduğu gibi Türk tarihinin de bir ırmağı vardır. Bu ırmağı kimse tersine çeviremez. Bugün biraz bulandırıyorlar, kirletmeye çalışıyorlar ancak inanıyorum ki o ırmak birgün kendisini temizler. Kuşkunuz olmasın. Umudunuzu yitirmeyin” dedi. Özakman, Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyetin değerinin iyi anlaşılması için bütün yurttaşların bugün mutlaka Sevr Antlaşması’nı çok iyi özümsemesi gerektiğinin altını çizdi. ‘Dil sevgisinin bilinci’ Dil Derneği Başkanı Sevgi Özel ise, “Cumhuriyetin Dili” başlıklı söyleşisinde, “Türkçe ve ülke birbirinden bağımsız düşünülemez. Her ikisini birbirinden bağımsız düşünmek, kurulan tuzaklara düşmekten başka bir şey değildir. Çünkü yurtseverler aynı zamanda dilseverlerdir. Yurttaşlık bilinci dil sevgisini de beraberinde getirir” dedi. Bugün kendisini “İkinci Cumhuriyetçi” olarak tanımlayanların ve birtakım kişilerin Cumhuriyet devrimlerini çarptırmaya çalıştığına vurgu yapan Özel, Meclis’te, Türkçeyi korumak için çeşitli komisyonlar kurulduğunu ancak bu komisyonların bugün birçoğunun “göstermelik” olduğunu söyledi. Ayrıca etkinliklere konuk olan Üç Anadolu Grubu da, seslendirdiği türkülerle başkentlileri coşturdu. Gazetemiz muhabirlerinden İlhan Taşçı ve Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nazife Güngör de etkinlikler kapsamında kitaplarını imzaladılar. ‘Şekilde değil, özde emek’ Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstriyel İlişkiler Bölümü Öğretim Görevlisi Dr. Seyhan Erdoğdu, “Cumhuriyet ve Emek” başlıklı söyleşisinde, Cumhuriyetin ilan edildiği ilk günlerden bu yanaki süreçte, Cumhuriyet ve emek ilişkisini anlattı. Erdoğdu, Cumhuriyetin ilk yıllarında yürütülen devlet politikalarının şimdikinden çok farklı olduğunu, Atatürk’ün halkçılık ilkesinin sosyal devlet anlayışı anlama geldiğini belirtti. Cumhuriyetin ilk yıllarında sınıfsal ayrımın şimdiki kadar belirgin olmadığını anlatan Erdoğdu, “Bugün anayasal düzlemde emek üzerindeki belki Cumhuriyetin ‘İngiltere tepki göstermişti’ Emekli Büyükelçi, tarihçi yazar Bilal Şimşir, “Dış İlişkiler Açısından Ankara’nın Başkent Oluşu” başlıklı söyleşisinde, “Cumhuriyetin ilk yıllarında, diplomatik ilişkiler içinde bulunduğumuz büyük devletler, özellikle de İngiltere, başkentin İstanbul’dan Ankara’ya taşınmasına büyük tepki göstermiştir. Uzun süre Ankara’ya büyükelçi göndermek istememişlerdir. Çünkü onlar Cumhuriyetin yaşayacağına inanmıyorlardı” dedi. ‘Türkiyevarolupolmamanoktasında’ azetemiz yazarı Ümit Zileli, “Karanlık ve Aydınlık Arasındaki Türkiye” konulu söyleşinde, Türkiye’nin geldiği noktanın “var olup, olmama” sınırında seyrettiğinin altını çizerek, “Türkiye var olup, olmama noktasına geldi. Durum bu kadar vahim. Orta yaştakiler yaşadıklarını yaşadılar ancak önemli olan bizim çocuklarımızın ne yaşayacağı. Umuda doğru yürümemiz gerekiyor. Karanlıktan G kurtulmanın yolu da yatay bir biçimde kolkola girmiş beraberlikten geçiyor. Kaşın üzerinde gözün var dönemi bitti artık” dedi. Dincilerin, şeyhlerin ve şıhların olduğu bir ülkede demokrasi kavramından söz edilemeyeceğini vurgulayan Zileli, 12 Eylül döneminin “karşı devrim” açısından bakıldığında çok başarılı olduğunu kaydetti. Zileli, “Bugün bu ülkede Tayyip Erdoğan’lar varsa bunun nedeni Kenan Evren’lerdir” dedi. umhuriyet Vakfı Başkan Yardımcısı ve gazetemiz yazarı Alev Coşkun, etkinliklerin 7. gününe konuk oldu. Coşkun başkentlilerle, “Sıvas’tan Ankara’ya Kurtuluş Savaşı Hazırlığı” konulu bir söyleşi gerçekleştirdi. “Kurtuluş Savaşı’mızı ne yazık ki okullarımızda, çocuklarımıza tam olarak öğretemiyoruz. Bu savaş, dünya çapında bir destandır. Fakat biz bu destanı basitleştirdik, ilkelleştirdik” diyen Coşkun, “Emperyalizme karşı 3.54 yıl süren ilk bağımsızlık savaşıdır bu... Gitti, geldi, yaptı, etti... Bu kadar basit mi bu savaşı anlatmak” diye sordu. Coşkun, Kurtuluş Savaşı destanının her bir aşamasının Yüce Önder Mustafa Kemal Atatürk tarafından planlandığının altını çizdi. ‘Kurtuluş Savaşı’nı basitleştirdik’ C 13