Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhuriyet Ankara 224/17 Ekim 2008 CSO,Nihayet Uygarve Akustik BirSalonda... Yansımalar Şefik KAHRAMANKAPTAN sefik@kahramankaptan.com Müdür çağatay Akyol açılış konuşmasını yapıyor onunda beklenen gün geldi çattı ve CSO’nun müzisyenler, artan hava hacminin, armut ağacının sağladığı Doğuş Grubu tarafından yenilenen salonunda ilk yansımanın ve cam sahne tavanının yardımıyla kendi çalkonseri dinledik. Akustik anlamda, teoride ön dıklarını ve birbirlerini artık duyabiliyorlar. Sahne kapgörülenin pratikte gerçekleşmiş olduğuna ta lamasıyla temas eden viyolonsel ve kontrabaslarda sesin nıklık ettik. Mimar Özgür Ecevit’in akustik da titreşerek uzaması artmış. Ancak eski salonun sağır yapısını aşabilmek için gereğinden sert çalmaya, fornışmanı Mehmet Çalışkan ile hazırladığı simülasyonse etmeye alışmış CSO’nun başta bakır üfları inceleyen ünlü akustikçi Nils Jourdan bolemeliler olmak üzere bu yeni akustik şu boşuna “Uluslararası salonlar düzekoşullara alışması biraz zaman yinde bir ortam elde edilecek” demealacak. Ama sonunda en başamiş. Sonuç, bir konser salonunun rılı tınıyı mutlaka yakalaya“bizatihi bir enstrüman” olduğu caklar. Başta kısa bir açış kogörüşünü doğrulamaktadır. nuşması yapan müdür ÇaRengim Gökmen yönetiğatay Akyol olmak üzere, mindeki CSO’nun yenilenmiş hepsinin gözleri boşuna salondaki ilk konserinde anıtmutluluktan parlamıyorsal piyanist İdil Biret’in Rahdu. maninof 2. piyano konçertoGelelim eleştiri ve önesunu seslendirişini akustik olarilere: rak ölçü almadık, çünkü salon Önce CSO yönetimine: koltukların yanı sıra kapı önleOrkestranın bu salona sahip rine yerleştirilmiş sandalyelerle, olmasında büyük emeği butüm yan yol ve basamaklarıyla tıklunan, tarihi kişilik İsmet İnölım tıklım doluydu. Ama ikinci Fuayedeki Atatürk kabartması nü ve eşi Mevhibe İnönü’nün yarıda İdil Biret meraklılarının bir böoturduğu birinci sırada ortadaki iki lümü ayrılıp ayakta kalanlar azalınca koltuğa isimlerinin yazılı olduğu plaÇaykovski 5. Senfonide ilk testi yaptık. Senketler yerleştirilmemiş. Bu gelenek terk edilfoniler bu salonda çok güzel tınlayacak. Yaylıların üzerinde eskiden sanki görünmez bir kadife perde bas memeli, eksik süratle giderilmelidir. Konserlerde kesinlikle orta boşluğa, kapı önlerine kılıyordu sesi. Şimdi ses berrak ve yuvarlak bir biçimde uzayarak dinleyicinin kulağına ulaşıyor. Pitzikatolarda, yani sandalye yerleştirilmemeli, bu salondan içeri sandalye sotel çekmelerde, titreşimi hissediyorsunuz. Sahnedeki kulmamalıdır. En küçük bir panik durumunda, buralardaki her sandalyenin 5 ila 20 kişinin ağır yaralanmasına veya yaşamını yitirmesine yol açacağı unutulmamalıdır. Mimar Özgür Ecevit ve Bu rakamlar uluslararası güvenlik testleri ve geçmişte yaakustikçi Mehmet Çalışkan şanmış olaylardaki istatistiklerden elde edilen rakamlardır. Fazladan dinleyici yere oturabilir ama sandalyeler, bir tehlike anında can güvenliği açısından tehlikedir. Aralık, açık bırakılan sahnekulis veya fuaye kapıları akustik ortamı etkilemektedir. Gereken özen gösterilmelidir. Şimdi de Doğuş ve mimar Özgür Ecevit’e: Fuayede sağdaki beyaz duvara Tolga Kınalı’nın başarılı kabartma Atatürk’ü çok yakışmış. Onun karşısındaki yatay bir röliyefe elverişli duvar ise bomboş duruyor ve sırıtıyor. Buraya da bir röliyef yaptırılarak yerleştirilmelidir. Park yerleri süratle toztopraktan arındırılarak, temiz giyimli dinleyicinin tozaçamura batmadan binaya girişi sağlanmalı, henüz devam eden arka fuayegiriş inşaatı da süratle tamamlanarak bütünsellik sağlanmalıdır. Önde yaya girişi sağ tarafa konulan Eşber Karayalçın’ın borulardan yaptığı “soyut porte” heykeli kuru toprağın üzerindedir. Ekim sezonu geçmesine karşın, “rulo çim” ile toprak döşenerek heykelin biraz daha algılanabilmesi ve zeminle kontrastın sağlanması gerekmektedir. Tüm emeği geçenlere, para harcayanlara, kafa yoranlara teşekkürler. Ama biz, henüz garaj ve idare bölümü inşaatı safhasını geçemeyen esas CSO binasının tamam S lanmasını bekliyoruz. 700 kişilik eski binanın içinin yenilenmesi, Avrupalılık iddiasındaki başkent Ankara’yı kesmez, kesmemelidir. FOTOĞRAF’IN 55 YILLIK SAĞDIÇ’I İlk konserde gözlerim, CSO’nun eski gediklilerinden, oradaki en anlamlı fotoğrafları çekmiş olan sevgili Ozan Sağdıç’ı aramadı! Çünkü aynı akşam, “55. Sanat Yılında 55 Fotoğraf” başlıklı sergisinin açılışı vardı. Bir akşam önce bazı dostlarıyla birlikte Nurol Sanat Galerisi’nde 41 yıllık arkadaşım Ozan’la buluştum ve erkence kendisini kutladım. Pek kullanmadığı “Devlet Sanatçısı” unvanına sahip tek fotoğraf sanatçısıdır Ozan Sağdıç. Ama benim gözümde öncelikle “foto muhabiri”dir. Nitekim sergideki fotoğrafların bir bölümü, o eski güzelim siyahbeyaz bakış ve enstantanelerden oluşuyor. Bu fotoğraflar, kafaca olmasa da “biçimsel” olarak nereden nereye geldiğimizi de anlatıyor. Fotoğraf bazlı sanatsal denemelerine ise bayıldım. Tuval üzerine objektiften yansıttıkları üzerinde ustaca kullandığı “elma” bilgisayarında öylesine oynamış, elde ettiği görüntülerin üzerinde suluboyayla öyle ince görüntü oyunları yapmış ki, kendi kendime “işte yetenek, istek, sevgi varsa sanatın kesinlikle yaşının bulunmadığının kanıtı” dedim. Kamerayı eline aldığı 1953 yılından bu yana dinmeyen heyecanıyla çalışan bu uslanmaz foto muhabiri ve “üstad” sanatçının sergisi, Kavaklıdere’de Güneş ve Gelincik sokakların kesiştiği noktada bulunan Nurol Sanat Galerisi’nde 31 Ekim’e kadar açık, gidip görün mutlaka... Ozan Sağdıç 18