02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Cumhuriyet Ankara 224/17 Ekim 2008 İnsanoğlunun tekdüzeliğine dair ‘TavandakiKuş’ nkara Devlet Tiyatrosu’nun (ADT) yeni sezon oyunlarından “Tavandaki Kuş”, sarkaçlı bir saatte, guguklayan kuş metaforundan yola çıkarak, yaşamda seçimler yapmak zorunda kalan ve çoğu kez yaptığı seçimlerden yana mutsuz olan, ancak bu seçimleri değiştirecek güce bile sahip olmayan insanoğlunun tekdüzeliğini anlatıyor. Oyunun yönetmenliğini izleyicinin geçen sezon “Japon Kuklası” adlı oyundan tanıdığı İlham Yazar üstleniyor. Jean Pierre Gos’un yazdığı, Tülin Bumin’in Türçeye çevirdiği oyunun prömiyeri 7 Ekim’de gerçekleştirildi. Yönetmen yardımcılığı görevini Eray Eserol’ün üstlendiği, dekor tasarımı Hakan Dündar’a, ışık tasarımı Zeynel Işık’a ait oyunda, Oktay Dal, Ömer Eryiğit, Utku Oğuz, Filiz Uysal, Nazlı Polattaş, Ali Yoğurtçuoğlu, Cihan Kaymak ve Deniz Büyükuysal rol alıyor. Tek perdeden oluşan oyun, bugün saat 20.00’de, Şinasi Sahnesi’nde izlenebilir. İlham Yazar’la, oyun üzerine konuştuk: Bize göre oyunun dikkat çekmek istedeği nokta zaman. Teknolojik gelişmelerle birlikte, zaman kavramı içine sıkışıp kalan ve bu sıkışmışlıkla birlikte yaşamı rutine dönen insan kavramının üzerinde duruluyor. Oyunu yöneten kişi olarak siz nasıl değerlendiriyorsunuz? I Evet, oyundaki zaman kavramı çok önemli. Çünkü zaman, insanı birtakım değerlere karşı yabancılaştırabiliyor. Oyunun A ? Selda GÜNEYSU ana karakterinin replikleri arasında geçen “Ben tümüyle biraz sonrayım. Tümüyle zamanım” izleyiciye zaman kavramının önemini anlatıyor. Bununla birlikte, birileri tarafından yaşamımıza dikte edilen kurallar, bizim bu kuralları sorgusuz, sualsiz kabul ediyor olmamız, zamanla kişiliksizleşmemize, benliğimizi kaybedip kim olduğumuzu unutmamıza neden oluyor. Aslına bakarsanız, oyunun dikkat çekmek istediği en temel nokta, “kurallara karşı gelme” olarak nitelendirilebilir. Bu biraz, geçen sezon yönettiğim “Japon Kuklası” adlı oyunda da vardı. Oyundaki “rutin” vurgusu çok önemli. İnsanoğlu yaşamda kendi seçimleriyle birlikte var oluyor, “rutini” seçenler de çok. Oyun metni, sizin de fark ettiğiniz üzere biraz ağır. Ancak bu hefesli tiyatro izleyicilerinin kendilerini kötü hissetmesine neden olmasın çünkü biz oyunu mümkün olduğunca sadeleştirip, akışkan hale getirdik. Oyunun başkarakteri guguk kuşu, gitmek ve kalmak arasında bir seçim yapmak zorunda. Fakat karakter, eski alışkanlığını sürdürmekten yana. Tıpkı günümüz insanı gibi... I Aslında oyunun en başında, ana karakter olan guguk kuşunun yıllar öncesinden bir seçim yaptığına tanık oluyoruz. Ancak karakter, yaptığı bu seçimden mutlu değil. Seçimini değiştirmeye cesareti de yok. Birgün, oyundaki diğer karakter olan guguk kuşu, ana karakterimizin seçimini değiştirmeye zorluyor. Ona, “İnsanlarla yaptığın anlaşma neticesinde, tümüyle insana dönüşmüşsün sen” diyor. Ana karakterimiz de seçiminden mutlu değil ancak değiştirmeye cesareti yok. “Rutin”in içinde boğulmuş. Tıpkı yaşadığımız dünya gibi... İnsanların gün boyu kimseyle iletişim kurmadan bilgisayar başında oturması, bizi uyuşturan televizyona takılıp kalması gibi... İnsanoğlunun giderek yaşamla bağı kopuyor. Birtakım değeler artık “banel” olarak nitelendiriliyor. Örneğin bizler artık mektup yazmıyoruz, komşumuza selam vermiyoruz vs... Sanki yaşam bizim dışımızda gerçekleşiyor gibi. Biz de bir seçim yapıyoruz ama yaptığımız seçimlerden ne derece mutlu olduğumuz tartışılır. Oyunun vurgulamaya çalıştığı bir diğer nokta da bu. Oyunun bir diğer önemli özelliği ise bizim dışımızdaki bir türün, kuşların bizi, insanoğlunu anlatıyor olması. Çok mesajı olan bir oyun. ‘Tehlikegerçekmesajınıvermekistedim’ Oyunun dekoru yalnızca bir saatten oluşuyor. Bu yönüyle dikkat çekici. Finali de alışılmışın dışında. Farklı bir final ve dekor düşünülmüş müydü? I Ben oyunun biraz masal gibi akmasını istedim. Dekor bu yönüyle oyunu bütünlüyor diye düşünüyorum. Bir guguklu saatin içinde yaşamını sürdüren guguk kuşunun, oyunun finalinde gösterdiği tepki de tamamen benim yorumum. Çünkü ben oyunun finalinde izleyiciye, “Tehlike gerçek” mesajı vermeyi amaçlıyorum. Çünkü oyunda anlatılanlar masal değil ki, seçimlerimiz sonunda yaşadıklarımız. Oyun ilişkiler, zaman, yabancılaşma vb... gibi unsurlar üzerine kurulu. Son dönemdeki diğer oyunlar gibi... Neden günümüzde daha az politik söylemi olan oyunlar sahneleniyor sizce? I Sizin de bildiğiniz gibi tiyatro sanatının bir mesajı mutlaka vardır. Günümüzde çok fazla insan ilişkilerini ve yabancılaşmayı konu edinen oyunların sahneleniyor olması bir tesadüf değildir. Çünkü biz insanoğlu olarak yabancılaşıyoruz. Yabancılaşan insanoğlunu da sahneye taşımak gerek elbette. “Bakın ey insanoğlu, siz böyle davranışlar sergiliyorsunuz ama sergilediğiniz davranışlarla birlikte, benliğinizi kaybediyorsunuz, yalnızlaşıyor ve insanlığınızdan ödünler veriyorsunuz” demek zorundayız. Bu tiyatronun politik söylemlere hiç yer vermeyeceği anlamına da gelmesin. Oyunu sahneye taşırken teknik birtakım sorunlar yaşadınız mı? I Belli birtakım sorunlar yaşadık elbette. Her oyunda olduğu gibi... Ancak çok da fazla sorunla karşılaştık diyemem. 16
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle