18 Haziran 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

8 2 MAYIS 2021 Çocuk işçi sömürüsü tadını çoktan kaçırdı Çikolata iyi bir hediye değildir Bİ DÜNYA İNSAN Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı olduğunu öğrendiğimiz Derşanlı birçok çikolata markası da bunu bilir. Batı Afrika’daki kakao üretim çiftlikleri için ihtiyaç duyulan çocuk işçi nereden sağlanır, söyleyeya Yanık’ın, 23 Nisan’da yim mi? Dünyanın en famakamında ağırladığı 10 kir iki ülkesi olan Burkiyaşındaki çocuğa “ramazan dolayısıyla” çikolata ikram etmediğini söyMUSTAFA K. ERDEMOL na Faso ile Mali’den kaçırılır bu çocuklar. Ailelerini yıllarca görmezler. lemesi kesinlikle bir “yeÇoğu ölür. Mezarları bile tişkin şiddeti”dir. Ramayoktur. Kakao ağaçlarızanda yiyecek, içecek dışında da küçük bir çocuBatı Afrika’da na tırmanırlar, kakao tanelerini boylarından büğa verilecek hediye elçikolata yük, bedenlerinden ağır bette vardır. Bunu kuşkusuz koskoca bakan da bilir. Ama “din temelli” bir sektöründeki çocuk işçiliği palalarla keserler. O palalarla, çoğu zaman kendi etini dilimler çocuk. “hassasiyeti” küçücük bir çocuk üzerinden gösterme fırsatını kaçırmak istüm hızıyla sürüyor. Çocuk işçiliğini ortadan kaldırmayı amaçlayan bir BM Sözleşmesi’nin tememiş demek ki. de yasakladığı araçlardır 23 Nisan’da koltuğunu bunlar. Sonra o taneleçocukluk evresini hayli geri çuvallara koyarlar, taride bırakmış bir gence veren Bülent şıması çok ama çok zor olan o çuvalArınç’tan sonra olmaz artık bu tür şey ları altında ezilerek taşırlar çocuklar. ler demiştik ama oluyor işte. Tabii yi Yetişme çağında beden eğriliklerinin ne bir 23 Nisan’da o zaman Başbakan olması bundandır. Fakirlik boyunlarıolan Recep Bey’in, koltuğunu devretti nı, ağır işçilik bedenlerini eğdirmiştir. ği küçücük bir kıza “Artık yetki sende. Kakao çiftliklerinde kullanılan kimİster asar, ister kesersin” diyerek baş yasallarla zehirlenmelerini de ekleyebakanlık faaliyetleri arasında “asma/ yim. Dinlenme anlarında, ki çok kısakesme”nin de olduğunu (teşbihen de ol dır, kalasların üzerinde gözlerini kasa) kabul ettiğini hatırlayalım. parlar az da olsa. Verilen yiyecek ise BAKAN ‘İYİ’ YAPTI! mısır ezmesi ile muzdur. Ha, okul yüzü nedir bilmezler de. Aslında, Bakan YaAklı biraz erip, kaçmanık farkında olmaya kalkanlar da olur. dan iyi bir şey Yakalandıklarında yaptı bence. ölümden beter daÇünkü sadece yakla cezalandıramazanda derılırlar. Kimseğil, yılın her ay nin haberi yok ya da gününde mu peki bundan. çikolata bir çoHerkesin habecuğa verilecek ri olsun diye duiyi bir hediye rumu ortaya çıkadeğildir. İsteyen ran haberler yapan yine alır elbette bir gazeteciyi öldürama keşke hiç kimdüler Fildişi Sahili’nde. se almasa. Alternatifi Uluslararası Çalışma Örgüçoktur kaldı ki, dondurma tü yapmaya çalışıyor bir şeyler. muhteşemdir örneğin. Bendeniz, ye Kaydedilen ilerleme çok az. Bu uğurğenime küçükken hiç çikolata almasuz, bu acımasız sömürüdeki rolleridım ama dondurmanın en iyisini almı ni bilen büyük çikolata firmaları soruşımdır. “Dini hassasiyet”le çocuğa çi nu çözmek için kıllarını kıpırdatmıyorkolata yedirmeyen bakandan farkımın lar. Şu Hershey’s denen firma Kuzey olmadığı düşünülebilir, mümkün. An Amerika’nın en büyüğüdür, bırakın bir cak ben bakan gibi “hiçbir şey” ikram şeyler yapmayı, kakaoyu nereden sağlaetmiyor değildim. Farkımız bu, ki cid dığı konusunda bilgi bile vermiyor resdi bir farktır. Çikolata almayarak ken mi kurumlara. Oysa bu endüstri 60 mildimi, dondurma alarak da yeğenimi yar dolarlık bir endüstridir. Çocuk işçimutlu ediyordum. Ben, eğer üretim sı liğini ortadan kaldıracak olanaklara sarasında inançlarıma uygunluk varsa hipler. Yapmıyorlar. Ucuz çocuk emetadarım ama genellikle çikolataya eli ğinin getirisi büyük çünkü. mi sürmem. Hayvan ürünleri kullanılan çok sayıda çikolata var, bir vejeO PAZARDA YOKUZ taryen olarak bunu görmezden geleŞimdi, zorlamayla, tehditle vs. firmem. Ancak benim kişisel gerekçemalara ürünlerine kakaonun neremin dışında çok ama çok haklı bir ne den geldiğini gösteren etiketler koydenim de var elimi sürmemekte. ma zorunluğu getirildi. Ama bu, KORKUNÇ BİR SÖMÜRÜ ürünün hammaddesinin çocukların çalıştırıldığı çiftliklerden gelmeÇünkü bu sektör çocuk emeği södiğinin kanıtı değil yine de. Çikolamürüsünün en vahşi halde sürdüğü/ ta sektöründeki çocuk işçiliği Batı sürdürüldüğü bir sektördür. Çikolata Afrika’da hâlâ, tam hızıyla sürüyor. nın hammaddesi olan kakao plantas O yüzden yeğenim, kendisi yaşınyonlarında küçücük, çok küçücük ço da ya da kendisinden küçük kardeşcukları çalıştırırlar. Üretilen çikolalerinin kanıyla üretilen çikolataları tayı da asla yiyemeyen çocuklardır yemesin istedim. Ona tadı daha gübunlar. Özellikle Fildişi Sahili’ndeki, zel başka şeyler aldım. Ama başkaHershey’s, Mars, Nestlé gibi uluslara ları alınca sevdi tadını çikolatanın. rası devlere kakao yetiştiren “tedarik Bana, şaka yollu “Ne biçim dayısın endüstrisi”nde çocuk işçiliğinin, insan bir çikolata almadın çocukluğumda” kaçakçılığının, köleliğin en kötü bidediğinde anlattım mecburen. O gün çimleri vardır. bugündür de çikolata yemez. Hem Fildişi Sahili’nin ihracat gelirinin ben, hem de artık yeğenim bu uğuryüzde 60’ı kakaodan gelir. Çikolata suz pazarda yokuz yani. endüstrisi yıllar içinde büyüdükçe, haAma Bakan Yanık, meseleye başka liyle ucuz kakaoya olan talep de aryerden daldığı için o kimsesiz yavrutıyor. Kakao işçilerinin günde 2 doya “çikolata vermemesini” övemedim. lardan daha az kazandıklarını söyler İkram kültüründen bihaber oluşundan ler, yoksulluk sınırının altında bir ka hoşlanmadım. Hediyesiz bırakılır mı zanç (!) yani. Buralarda genellikle ço bir çocuk? cuk işçi çalıştırılır. İşte bu sözünü etHem de çocuklara armağan edilmiş tiklerim de dahil olmak üzere anlı bir bayramda... Fotoğraf: Vedat Arık Abant her mevsim güzel ama baharı bir başka Bol oksijen derin bir nefes çek! HAYRİ ARSLAN Yaşadığımız Berlin’den yola çıkarken dünyanın yeryüzü cenneti olarak kabul gören anavatanımız Türkiye’nin oksijen çadırı Bolu Abant’ı keşfedecek olmanın heyecanı çoktan sarmıştı bizi. Büyükşehirlerin keşmekeş hayatının kaosundan, trafiğinden uzakta, yeşilin ve mavinin iç içe geçtiği doğa ananın cömertliğiyle ödüllendirdiği Abant ormanlarının hayalini kuruyorduk. Sizce de büyükşehirlerin gürültüsünden, kargaşasından uzaklaşmanın, bir yılı aşkın süredir dünyayı kasıp kavuran, evleri adeta hapisane koğuşuna çeviren pandemi salgının stresini bir nebze olsun unutmanın, doğayla iç içe güzel anlar geçirmenin ve keşfe çıkacağınız rotalara yelken açmanın zamanı gelmedi mi? Yedigöller, adı üstünde yer altı akışları ile birbirine bağlı olan 7 gölden oluşan, içerisinde çeşitli bitkilerin, ağaçların yer aldığı, kocaman yemyeşil bir tabiat parkı. Milli Park’taki göller, Nazlıgöl, Kurugöl, İncegöl, Sazlıgöl, Deringöl, Büyükgöl ve Seringöl, kendileri gibi isimleri de çok güzel değil mi? HER ŞEY O KADAR GÜZEL KI... Özellikle Abant’a yakın yerlerde ikamet edenler için muhteşem bir hafta sonu dinlence yeri. Doya doya gezebilirsiniz, konaklama imkanı var. Bizim de Abant’a 4 günlük tatil için yolumuz düştü... Engebeli bir arazi içindeki Yedigöller Milli Parkı, heyelanın oluşturduğu gölleriyle ormanın içinde yer alıyor. Bolu’nun Mengen ve Düzce’nin Yığılıca ilçelerinin sınırları içinde, yaklaşık 1642 hektarlık büyüklüğünde. 1965 yılında Milli park ilan edilmiş... Yürüyüş seven doğa tutkunları için muhteşem bir atmosfer sunuyor. Yemyeşil ormanların içinde, huzur ve mutluluğun doğa severleri çağırdığı bu cennet köşe Abant, bence dört mevsim keyifle gezilmesi gereken bir rota. Her şey o kadar güzel ve iç açıcı ki! Hani anlatılmaz yaşanır derler ya o misal. Baharın mis kokulu çiçeklerinin, yazın yoğun orman kokusunun, sonbaharın hüzünle sararmış yapraklarının ve kışın bembeyaz örtüyle eşsiz manzarasının tadını çıkarmak muhteşem bir keşif olmalı... Yaban hayatı açısından da çok çeşitlilik barındıran bölgenin dağlık kesimlerinde ötücü kuşları, ayı, geyik, çakal, tilki, karaca ve yaban domuzlarını görmek olası... Özellikle akşamgece saatlerinde uzaklardan gelen yabani hayvan sesleriyle ürpermek ayrı bir heyecan. O sesler tamamen doğayla baş başa olduğunuzun en büyük kanıtı... Sözün özü, dağ çiçeklerinin, meyveli bitkilerin, meşe, köknar, dişbudak, çam, kavak, kayın ve gürgen ağaçlarının arasında huzur bulduğunuz, bol bol oksijen soluduğunuz Abant ve çevresinde; piknik, kamp, bisiklet turu, olta balıkçılığı gibi pek çok etkinlik yapabilirsiniz. Eşsiz göl ve doğa manzarasını izleyebileceğiniz seyir terasları, yürüyüş parkurları var. Ginger veya golf araçlarıyla da güzel bir gezinti gerçekleştirebiliyorsunuz. Ayrıca çevrede restaurant, kır lokantası, kafeterya, büfe ve bungalov tipi konaklama tesisleri bulunuyor... Karpostallarda, internette göle yansıyan haliyle bolca fotoğrafını gördüğümüz o güzel mimarisiyle ilgi odağımız olan evin burada olduğunu sanmıştım ama o ev Abant’ta değil Gölcük’teymiş. O ev aslında küçük bir köşk, Orman ve Su İşleri Bakanlığı’na bağlı devlet konaklama evi... YAVAŞ ŞEHIR MUDURNU Bolu’da gezilecek, görülecekler yer çok. Onlardan biri de Mudurnu ilçesi. Mudurnu, eski evleriyle ünlü ama en önemlisi 2018 yılından beri yavaş şehir. Yani, yaşamanın kolay olduğu kentlerin uluslararası ağı olan Cittaslow’un Türkiye’deki 15. üyesi. Mudurnu’da bu sakinliği ve film seti gibi sokakları keşfetmek de farklı bir deneyim. Evler koruma altında. Armutçular Konağı ve Haytalar Konağı, Mudurnu evleri arasında dikkat çeken yapılardan ikisi. Bu vesilesiyle sakin şehir kriterlerini hatırlamakta yarar var. Yavaş yaşam, sevdiklerinize ve kendinize zaman ayırabilmek demek özünde. Hızın dünyayı yok etmesine dur demek... Dünyada 30 ülkeden 268 kent, Türkiye’de ise 17 kent Cittaslow üyesi. 1999 yılında kurulan Uluslararası Cittaslow Birliği, kentlerin yerel değerlerini korumayı ve kent sakinlerinin yaşam kalitesini artırmayı hedefliyor. Sakin şehir felsefesinden uzaklaşan kentlere önerileri uygulamaları için ek süre tanınıyor, son bir değerlendirme daha yapılıyor. Mudurnu’ya dönecek olursak, Bitinyalılar zamanından beri var olan eski bir kasaba, pek çok medeniyetin izlerini taşıyor. Frigyalılar, Lidyalılar, Persler, Romalılar, Bizanslılar ve Selçuklular, sonra da Osmanlı... Kurtuluş Savaşı’nda, Kuvayı Milliye’ye destek verdiği için Mustafa Kemal Atatürk’ün teşekkür telgrafıyla onurlandırılmış bir kent. Atatürk’ün 24 Ekim 1920 tarihinde Mudurnu halkına gönderdiği telgraf şöyleydi: “Sevgili Mudurnulular! Kurtuluş Savaşı’nın en zor günlerinde Kuvayı Milliye’ye verdiğiniz destek ve gösterdiğiniz kahramanlığa teşekkür ederim.” Fotoğraf: Murat Ateş
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle