17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

7 MART 2021 5 Deniz Çakır’la 8 Mart öncesi buluştuk. Hem kadın erkek eşitsizliğini hem de yeni dizisi Masumiyet’i konuştuk. Çakır, “Kadın örgütleri muazzam çalışıyorlar ama ben aklıselim aydın erkek arkadaşlarımızdan daha fazla destek bekliyorum, susmasınlar” diyor. u Nasıl karar verdiniz Masumiyet’te oynamaya? Senaryo bir kadın olarak beni o kadar içine çekti ki... Anlattığımız gerçek. Kızı şiddete maruz bırakılan bir annenin hukuk mücadelesi, aslında bir insanlık mücadelesi. Anneliği de sorgulatıyor, kadın olarak yapılan fedakârlıkları da... u Bahar’ın önceki karakterlerinizden farkı ne? İlk kez dünya görüşü bana çok benzeyen karaktere hayat veriyorum. Kamera karşısında çok fazla kendimi yırtmadan, üstümdeki cümleden kurtulabileceğim. Mesela, üçüncü bölüm 8 Mart haftasına denk geldi. Bahar, bir cümle kurdu mahkemede. Ohh, içimin yağları eridi. Onlar benim de cümlelerim aslında ama ben söyleyince dikkatleri üstüme çekiyorum! Şimdi “Ben söylemedim, Bahar dedi” diye yırtabilirim birazcık. u Bahar gerçeklerden bahsediyor.... Tamamıyla ama maalesef düşüncelerimizi söylerken bile çok dikkatli olmaya şartlandık. Yaşam hakkı konusunda bile çok kontrollü bir hal alıyoruz... Saçma bir kontrol içinde yaşıyoruz, bu mutsuz edici, çoğu mutsuzluğumuzun altındaki şeylerden biri de bu. Tuhaf bir otokontrol, artık bilinçli de yapmıyoruz. u İlk bölümde Bahar, kızına Duygu Asena’nın Kadının Adı Yok kitabını hediye ediyor... Çok güzel değil mi? Duygu Asena’nın, haksızlığa, eşitsizliğe, medyanın onun tabiriyle maço tavrına istikrarlı bir şekilde karşı duruşumda, sineye çekenlerden değil hakkını arayanlardan oluşumda muhakkak payı var. Çok seviyor, özlüyorum onu... Sadece bizim işimizde yok bu duyarlılık, “Kadın kadının yurdudur” diye sarılıyorlardı birbirlerine Zuhal Olcay ve Demet Evgar, bu harika bir şey. KADINLAR GERÇEKTEN ÇOK GÜÇLÜ u Dizilerin genel anlamda karnesi kötü ama değil mi? Kadınerkek eşitsizliğini derinleştiren bakış açısı hâkim... Tabii... İyi kadın, seçimlerini kendi yapamayan kadın. Trajik hatalar yapmamış, hataya boyun eğmiş ve toplumsal normlara başkaldırmayan aslında kendini gerçekleştirmeyen kadın. Hatayı göze alarak kendini gerçekleştiren kadın da kötü kadın gibi bir şablon var ama bence televizyonda da bir şeyler evriliyor. Umut verici şeyler var. Mesela iktidar, kadın haklarında geri adım atamıyor. Çünkü kadınlar gerçekten çok güçlü. Bu çok net. Kazanılmış haklarımızda geriye gidiş olmayacak. Umut ediyorum ki daha büyük ve hızlı adımlar atılır. Çünkü zaman yok, kadınlar ölüyor. u Her gün hem de... Dizide kızım olan karakterin adı Aylin’di. Aylin Hoca öldürüldü, hepimizin içi yandı. Anısına bir saygısızlık olmasın diye isim değişti. Bizim dizi süresince daha kaç kadın öldürülecek? Biz kaç isim değiştireceğiz? Bu çok acı... Şu an kızımın adı Ela, bizim sesini duyamadığımız kaç Ela tehdit altında, kaçı öldürüldü? Korona yüzünden evden çıkamayan, şiddete maruz bırakılan çocuklar, kadınlar ne olacak? Benim kalbim kalmadı üzüle üzüle. Senin de öyle değil mi? u Kesinlikle... O kodlar var ya en baştan her şeyi mahvediyor... “Kahraman oğlum”, “uslu kızım.” Pardon? Kızlar neden kahraman olamıyor? Erkek çocuğa da yük. Prensesi kurtaracak diye de bir şey yok, zayıf da olabilir. Bu masalları anlatmasınlar artık anneler çocuklarına. Kızlar büyüyünce de hayatı masal sanıyorlar, düşünce ayağa kalkamıyorlar tek başlarına. u Çok övülen bir masal kitabını aldım çocuğa, bu anlattıklarınızı gördüm yeniden. Kızlar prenses ya da iyi bir eş, erkeklerse dediğiniz gibi hep kahraman... Külkedisini hatırladım bak şimdi, ayakkabısının tekini bile bulamayan aciz bir kadın karakter. Prens bulacak da ayakkabıyı getirecek. Hadi canım sen de! Masallardan başlıyor iş... u Ailelere çok büyük iş düşüyor... Kızların oyunları bile sıkıntılı, evcilik, doktorculuk, annecilik... Ama oğlan tez vakitte sokağa atılıyor, futbol oynuyor, futbolculuk değil. Bir kızın sokakla sporla ger çekten tanışması çok sonra, o da şanslıysa... u Sizin çocukluğunuz nasıldı? Ben kız erkek ayırımının olmadığı bir ortamda büyüdüm. İki kardeşiz, babaannem Deniz Çakır ve İlayda Alişan Fotoğraf: Cumhuriyet Pazar Çakır: Kızlar prenses, erkekler kahraman olacak diye bir şey yok O masalları geçelim artık! En inançsız insan bile bir şeye inanır, yeni güne inanır, ne bileyim... İnanmak ve umut etmek... Sonraki adımı atıyorsan inanıyorsun. Çakır’ın, çekimleri süren dijital tiyatrosunun adı Rec, bir kadın gazetecinin hikâyesi: “Spor kanallarında kadın spikerlerin giyim kuşamlarıyla ilgili baskı olduğunu biliyorum, daha dişi görünmeleri için rujlarının renklerine bile karışılıyor... Kırmızı ruj baskısı çok aşağılayıcı...” Türkiye’ye bakınca ne hissediyor? Boşluk... Kaygılı bir gençlik görüyorum. Onlar için kaygılanıyorum. Çok örseleniyorlar ve bunu hak etmiyorlar. Bilimin ışığında yarının Türkiyesi’ni yaratacaklar, onları mutlu etmeliyiz. Ben de onların içindeyim tabii (gülüyor). Gerçekten onları mutsuz etmesin kimse, onlar çok iyi çocuklar. Her zaman bütün gücümle, en çok çocukların, en çok gençlerin yanındayım. Karanlık süreçlerden geçiyoruz ama ben umutluyum. Umutsuz olursan içtiğin su da tatsızlaşıyor. Biz kadınlar ve biz gençler değiştireceğiz, dönüştüreceğiz, güzel günler geliyor bence. Maskeler iniyor denilince ne yapacak? Seyahat, doya doya tatil, uzun sofralarda yemekler yensin, kadehler kalksın, canlı müzik dinleyelim... Hesap ödemeyi çok özledim mesela. Yedik içtik evde ama ruhumuz çok boş kaldı, büyük bir ruhsal açlık içindeyiz, birbirimizi özledik. Sarılmayı da özledik. İlk kez dizide sarıldık kızımla, çok garip bir duyguydu... Arada anneme sarıldım tabii ama yine de temkinlisin... Normale döndüğümüzde o anların kıymetini biliriz belki. Belki daha anlayışlı bireyler oluruz, hemen olmaz bu ama biraz zaman geçtikten sonra... büyüttü bizi, baba tarafından kuzenlerim erkekti, bir aradaydık. Bende anaç ruh vardı ama kuzenim Buğra’ya köfteler yapar yedirirdim, üşüyor musun der üzerini örterdim (gülüyor). Bunlar kötü değil, önemli olan seçimlerde özgür olmak. Kız çocuğu isterse pembe giysin. Mesele toplumsal cinsiyet eşitsizliği, biyolojik eşitlik değil, altını çizelim... HAKLI OLAN MI, GÜÇLÜ OLAN MI? u Diziye dönecek olursak... Üç ayrı ailenin hikâyesi anlatılıyor. İlk başta kötü diyeceğimiz bir karakterin, çocuğunu korumak için yaptıklarına bakınca “annelik yargılanamaz” dedirten ters köşe bir hikâye... Maalesef bu toplum yargılamayı çok seviyor. Herkes birbirini çok zalimce, şuursuzca yargılıyor. Dizi biraz ezber bozacak. u Aşk? Hayatını anneliğe adamış bir kadının karşısına belki bir aşk çıkabilir. Hadi inşallah! Aşk olmadan olur mu? Aşk güzel şey. u Şu an âşık mısınız peki? Yok, değilim... u Aşka bakışınız değişti mi zaman içinde? Saatler içinde bile değişiyor Hilal! (Gülüyor) Aşktan ziyade sevda kelimesini seviyorum. Sevdaya düşmek... u Masumiyet, kadına yönelik şiddeti temel alan ilk dizilerden biri değil mi? Evet, evet. Öldü diye çöpe atılan bir kız çocuğu... Hastane ve mahkeme sahneleri yoğun. Bir yargı sürecini anlatacak. Bir adalet sorgusu var. Haklı olan mı, güçlü olan mı? Maalesef günümüzde de gördüğümüz, haklıların güçlüler karşısında haklarını alamaması... Tuhaf bir gücün adalet sistemine egemen olması burada da var. u Tesadüfen ölmeyen kadınların adalet arayışları belki ölümden beter... Suçluyu korur gibi isminin baş harfleri kodlanırken, mağdurun hayatı ortaya dökülüyor. Bunu vicdan kabul etmiyor. Neden suçluları ifşa etmiyoruz? u İfşa dalgası da başlamıştı... Tiyatro dünyasında da sürüyor. Şiddet uygulayanı da taciz edeni de ifşa edeceğiz ki utanacaklar... Biz kadınlar yeterince örgütlenip mücadele ediyoruz zaten, bu ülkede en iyi örgütlenen kesim kadınlar. Ben aklıselim aydın erkek arkadaşlarımızdan daha fazla destek bekliyorum. Duyarlı olduklarını biliyorum, belki bizden daha fazla görünmeleri gerekiyor ama görünmüyorlar şu anda. Susmasınlar, konuşsunlar. İnsansan gönlün rahat olmalı, yoksa hiçbir yaptığımızın bir önemi yok ki... İçindeki sıkıntıyla dünyanın en güzel işini yap, en büyük parasını kazan. Eeee sonra? Kalbinin şurasında bir taşla yaşa. u Siz kendinizi çok sorgular mısınız? Biraz fazla. Acaba kırdım mı, öyle mi yaptım, böyle mi yaptım... Karşı taraftan da bunu bekliyorum ve kolay inciniyorum maalesef. İnatla hâlâ kolay inciniyorum. u Sonra? İnanç ve umut. Umut hep var. İnanç diri tutan, ayakta tutan, ben inanmayı yine de seviyorum, yoksa pes ederdim. “İnsanlar da leş zaten” deyip ölelim mi? KEDİM ŞATİ BENDEN ÇOK ÇEKTİ u Salgın, ülkeye geleli bir yıl oldu. Nasıldı karantina? Çoğu kişinin her gün yaptığı bulgur pilavını yapıp gururla anneme fotoğraflar falan attım (gülüyor). Hepimiz çok bunaldık, değiştik, bazı şeyler kıymetlerini yitirdi. Bazı meslek grupları çalışamadı, sonunda ne olacağı bilinmeyen bir karanlıkta duruyorlar. Ne kadar değiştik, farkında da değiliz. u Panik oldunuz mu ilk başta? Tabii canım. Maskeyi takınca nefesimi tutuyordum suyun altına dalmış gibi, midem bulanıyordu, alışmam çok zor oldu. Mesleğimle alakalı karamsarlıklar yaşadım, sahneyle ilgili hâlâ yaşıyorum ve bu beni çok üzüyor. u Yalnız hissettiniz mi? Hepimiz kadar... Issız hissetmek belki. Kedim Şati çok çekti. İlk günler mutluydu, sonra koltuktan koltuğa peşinden koşar oldum (gülüyor). Şati olmasaydı çok yalnız hissederdim. Sevilen oyuncu Deniz Çakır, yeni dizisi Masumiyet’le ekranlarda. FOX TV’de yayımlanan dizide, öldü diye çöpe atılan kızı için hukuk mücadelesi veren bir anneye (Bahar) hayat veriyor. Kadına şiddeti bütün boyutlarıyla ele alan dizinin iki bölümü yayımlandı. HILAL KÖSE Deniz Çakır, sahneyi çok özlemiş: “Tiyatrolar ayakta kalsın diye dijital bir şeyler yapıyoruz. Kadıköy Boa Sahne’nin ‘Hayatta Kalmak’ sezonu için bir oyun çekiyoruz, tek kişilik. Mobbinge uğramış bir gazeteci kadının 15 dakikalık ifşasını anlatan bir oyun.” Bazı insanlar kötü. “Herkes özünde iyidir” diye bir şey yok, kötü insanlar var ve kötüler. Kabullenmek lazım. Her gün yeni bir yol, başkaları ile yürürüm... ‘SINIR OLDUĞUM ŞEY’ Yalan ve sahtekârlık. Tahammül edemiyorum yalana. Hata olabilir ,dürüst bir şekilde yaptım de, gözümün içine bakarak yalan söyleyen bir insanın benim için şu sandalyeden farkı yok... Hatta sandalye çok daha değerli. Kimi yalanı üstüne giyiyor, normal davranış biçimi olarak görüyor. Yalancı ile gidecek yolum yok, ona insanlık dersi verecek halim de yok. ‘HATALARIM KIYMETLI’ Hata ise kıymetlidir. Ben çok seviyorum hatalarımı. Uuuu o kadar çok hatam var ki. Ama onlar beni ben yaptı, ne yapayım? Hata yaptım ve yapacağım... İnsanız işte. Önemli olan hatayı tekrar etmemek. Kibirlice o hatayla övünmemek. Yalancılara hâlâ şaşırıyorum ama daha az kafayı takıyorum, yavaş yavaş oradan uzamanın yollarını arıyorum... ‘KOLAY AFFEDERIM’ Eğer o insanın hayatımda kalmasına karar verdiysem kolay affederim, her şeyi sıfırlayabilirim ama çıkarırsam da gerçekten çıkarırım. Bitirebilirim. Kimse kimseye mecbur kalmamalı. Ben küs kalamam ama çekişerek yaşamak benlik bir duygu değil. Hiç didişemem, bir sürü keşmekeşin arasında kafayı bir insana takıp onunla yaşayamam.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle