06 Ocak 2025 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

14 ŞUBAT 2021 7 ÜLKER İNCE inceulker@gmail.com Dil denen şey sırlarla doludur. Ben dilin sırlarıyla ilgilenmeye bayılırım, bundan heyecan duyarım. Dahası bu heyecan bulaşıcı olsun, başka insanlara da bulaşsın isterim. Dilimizin maymun maskara edilmesine kimse göz yummasın isterim. Bir televizyon kanalında neredeyse her gün “Özel yapım Atamızın imzasını taşıyan kolye...” diye başlayan cümleyi duymaya kimse dayanamasın, herkes böyle bir şey duymaya isyan etsin, o cümle hemen “Atamızın imzasını taşıyan özel yapım kolye...” biçiminde düzeltilsin isterim. Düzeltmek ne kelime! Bozuk söz dizimi örnekleri çoğaldıkça çoğalır. HHH Ben yine kendi işime döneyim: Geçen gün bir nedenle aklıma bazı “sözcük çiftleri” geldi, yani çift olarak kullandığımız sözcükler. Ne örneğin? Duygu ve düşünce, bilim ve teknoloji, bilgi ve beceri, akıl ve mantık, ar ve namus, sevgi ve dostluk... Böyle daha ne çok söz çiftleri var ama bu kadarını hatırladıktan sonra durdum ve bir şeyi düşünmeye başladım: Neden acaba bu söz çiftlerini bu sırayla kullanıyoruz? Neden örneğin, “beceri ve bilgi” demiyoruz da “bilgi ve beceri” diyoruz? Bazı söz çiftleri için buna yanıt vermek kolay oldu, örneğin akıl olmadan mantık olmaz, ar duygusu olmadan ahlak olmaz, bilim olmadan teknoloji olmaz, bilgi olmadan beceri olmaz, sevgi olmadan dostluk olmaz, o yüzden bu söz çiftlerini böyle sıralıyoruz, önceliğe göre yani, dedim. Pekiyi “duygu ve düşünce” için de doğru mu bu? Duygu olmadan düşünce olmaz diyebilir miyiz? HHH Diyebiliriz diyemedim hemen ama Türk diliyle ilgili olarak bildiğim bir şey vardır. Türk dili çok muhteşem bir mimariye sahiptir, o mimari içinde Neden hemen yanlışı söylemek için çırpınıyorsunuz? Türkçenin sırları dolaştıkça hayran kalırsınız. Örneğin Türk dilinde şeylerin gerçek hayatta oluş biçimiyle dile getiriliş biçimi arasında şaşılası bir uyum bulunur. Sözgelimi Türk dilinde “canlı” bir özne, “Dur ben arabamı şu yolun ağzına park edeyim, yolu kapatayım” diyebilir ve dediği gibi de yapabilir ama cansız bir özne, tıpkı canlı bir özne gibi bir karar alıp ona göre davranamaz, örneğin bir kamyon kaza yaparsa, “Ay ben kaza yapayım da şu karayolunu kapayayım” diye yapmaz. Bir kamyon, o kamyonu süren kişi dikkatsizlik ettiği ya da kurallara uymadığı için, yani bazı “nedenlerden” dolayı kaza yapar, bir “amaç” uğruna kaza yapmaz kazanın nedenleri olur amacı olmazo yüzden Türkçeyi iyi kullananlar “Kaza yapan kamyon yolu kapattı” demez. “Kaza yapan kamyon yüzünden/kamyon dolayısıyla yol kapandı” der. HHH “Denmez” dediğim şey için “Denir” diye düşünürseniz, ben karşı çıkmam çünkü dillerde kurallar vardır ama kuraldışılıklar da vardır. Bazı kuraldışılıkların varlık nedeni pekâlâ açıklanabilir bir şeydir. Dilde ekonomik kullanım gereği bazı kuralsızlar ortaya çıkmıştır ama o kuralsız söyleyişler tek tüktür ve belli bağlamlara özgüdür. Örneğin bir çeviride söylendiğini gördüğüm gibi, “Şöminedeki ateş odunlardan birini yuvarladı” ya da “Şarabın yarattığı gevşeme alnıma ter damlaları dolduruyordu,” denebilir mi? Ateş odunu yuvarladı, der misiniz hiç, ya da “Gevşeme alnıma ter damlaları doldurdu”? Bu da nereden çıktı şimdi demeyin. Bir zamanlar hiç kimsenin aklına “Trafik kazası yolu kapattı” gibi bir cümle kurmak gelmezdi, “Trafik kazası yüzünden/dolayısıyla yol kapandı” denirdi, artık öyle denmiyor, gazetelerde koca koca manşetler görüyorum. HHH 2009 yılında yayımlanan ve iki yazarından biri olduğum Çeviri Atölyesi adlı kitapta, gazetelerden alınmış, “Akaryakıt zamları yolları boşalttı/ Mazot yüklü kamyonlar yürekleri ağza getirdi/ Bu gelinen nokta adalet bakanlığına sessizliğini bozdurdu” gibi örnekler vermiştik. Aradan on yıldan fazla zaman geçti, şimdi en taze örnek de şu: “Salgın Yanlış Maske Hortlattı.” Bir kere şunu iyi biliyoruz: Salgın doğrudan yapamaz bu işi. Salgının “dolaylı” bir sonucudur o, o olan şey salgın “yüzünden” olmuştur. Bu arada “hortlamak” sözcüğüne de bakalım isterseniz. O sözcüğün birinci anlamı “ölünün mezardan çıkması”dır; ikinci anlamıysa, “herhangi bir sorunun yeniden ortaya çıkması”dır. HHH O zaman bu cümleyi okuyan ne anlayacaktır? Salgın çıkmadan önce “yanlış maske” sorunu diye bir sorun varmış, sonra unutulmuş, salgınla birlikte bu sorun yeniden ortaya çıkmış, hortlamış. Pekiyi, salgın maskeleri hortlatayım diye mi çıktı? Salgının böyle bir amacı mı vardı? O da başka. Bana bu saçma soruları sorduran bozuk kullanımlar nerden çıktı derseniz, hiç duraksamadan çevirilerle diyebilirim. Çevirmenler yabancı dildeki “etken” fiillerin büyük çoğunluğunun “ettirgen” anlamlarının da bulunduğunu hiç hesaba katmadan hep “etken” olarak çevirdiler ve çeviriyorlar. HHH Etkenettirgen konusunu örnekle açıklayayım hemen (bu da ne şimdi demeyin bana, dilbilgisi dersi!): Etken fiillerde işi özne yapar, ettirgen fiillerde özne işi başkasına yaptırır. “Saçımı kestim” derseniz kendiniz kesmişsinizdir, “Saçımı kestirdim” derseniz başkasına kestirtmişsinizdir. İngilizcedeki “raise” sözcüğü, örneğin, “kaldırmak” anlamına gelir, “raise one’s hand” “elini kaldırmak” demektir ama aynı “raise” sözcüğünün “cause to arise” (kalkmasına yol açmak, kaldırtmak gibi ettirgen bir anlamı da vardır) “Trump’s latest decision raised many eyebrows” cümlesini (bir çevirmen nasıl çevirmiş biliyor musunuz?) “Trump’ın son kararı birçok kaşı kaldırdı” olarak. “Trump’ın son kararı üzerine pek çok kişinin kaşları havaya kalktı” dememiş, kaşları falan hiç işe karıştırmadan “herkesi şaşırttı” da dememiş.. Tamam, çevirmenler bilir bilmez dili bozdu ama çeviri yapmayanlara ne oluyor? Neden siz “Salgın yanlış maske hortlattı” cümlesini rahatsız edici bulmuyorsunuz? Bulmamanız bir yana, neden hemen bir punduna getirip siz de o yanlış söyleyişi kullanmak için çırpınıyorsunuz? Kaçırmayın EKMORLAUHKISA Alışılmadık bir yoldaşlık hikâyesi DEVAMLILIK HATASI u Osmanlının İstanbul’a bakışı... T arkan Okçuoğlu’nun İstanbul Araştırmaları Enstitüsü tarafından basılan incelemesi “Hayal ve Gerçek Arasında: Osmanlı Resminde İstanbul İmgesi” 18. ve 19. yüzyıllarda Osmanlı modernleşme sürecinde duvar resimlerinde İstanbul’un nasıl betimlendiğini gözler önüne seriyor. u Moda Sahnesi’nden naklen M oda Sahnesi’nin ‘Sahneden Naklen’ seçkisinde yer alan oyunlardan biri de “Köpek Kalbi”... Mihail Bulgakov’un romanından esinlenerek Emre Tandoğan’ın yeniden yazdığı oyunda, sokak köpeği Şarik’in öyküsüne tanık oluyoruz. Oyun 18 Şubat akşamı saat 21.00’de. u Karsu sevgililer için söylüyor P iyanist, söz yazarı ve şarkıcı Karsu Dönmez, Sevgililer Günü için bu akşam saat 20.30’da online konser veriyor. Hollanda’daki De Doelen konser salonundan müzikseverlerle buluşacak. u Netflix’ten bir kara komedi B aşrollerini Rosamund Pike ve Peter Dinklage’ın paylaştığı yeni Netflix filmi “I Care A Lot” 19 Şubat’ta izleyiciyle buluşuyor. Pike’a Altın Küre adaylığı getiren filmde, dolandırıcı bir kadının hikâyesi var. u Foo Fighters’dan yeni albüm F oo Fighters’ın yeni albümü “Medicine At Midnight” ayın öne çıkan kayıtlarından. Alışıldık soundundan daha yumuşak bir tarzı olan albümde toplam 9 şarkı var. u Kuzey polisiyesi sevenlere B luTV’de izleyiciyle buluşan “The Investigation” gerçek bir olaydan hareketle çekildi. Danimarka yapımı dizi esrarengiz bir şekilde ortadan kaybolan bir kadın gazetecinin başına gelenleri araştırıyor. EMRAH KOLUKISA Tom Hanks Yolcudan al haberi İnanılacak gibi değil ama Tom Hanks’in kariyerindeki ilk Western film Dünyadan Haberler. Hollywood yıldızı olup da Western çevirmemiş bir oyuncu bulmak öyle pek kolay bir iş değil ama Tom Hanks de nihayet bu türe ilgi gössettirdiği dramatik filmlere imza atan Paul Greengrass bu kez bir romandan hareketle çektiği “News of the World”de izleyiciyi Amerikan İç Savaşı’nın hemen 5 yıl sonrasına götürüyor ve bir yandan yaralarını sarmaya çalışan bir ülkenin çalkantılarını gösterirken bir yandan da ilk bakışta son derece terdiğine göre rahat bir nefes alıp hayatımıza devam edebili uyumsuz görünen bir ikilinin kader ortaklığına dönüşen bir riz (darısı bir sonraki filmleri Killers of the Flower Moon ile yol filmi kotarıyor. Paul Greengrass’ın yönettiği ve Western’e merhaba diyecek olan Scorsese ve De Niro’ya). Şaka bir yana altın çağını çoktan geride bırakan ama bir türlü de silinmek bilmeyen Western türünün bugün hâlâ izleyiciye hitap edebildiğine bakıp şaşırmamak gerek aslında, ne de olAmerikan İç Savaşı’nda kaybeden tarafta savaşan Yüzbaşı Jefferson Kyle Kidd kasaba kasaba gezerek elindeki gazetelerden yüksek sesle haber okuyarak geçimini kazanan biridir. Onu çok ilkel bir sosyal medya gibi de görebilirsiniz; gazete ABD dışı dağıtımını Netflix’in yaptığı “News of the World”un başrollerindeki Tom Hanks ve Helena Zengel’in oyunculuksa sıradan insanın bir kahramana en çok yaklaştığı hikâyeler sıklıkla bu türün sınırlarına giriyor ve izleyici de gerilimin, maceranın, romantizmin (artık aklınıza ne gelirse) en bilindik klişelerinin sergilendiği bu türe her daim yakın hissediyor kendini, dünyanın neresinde yaşarsa yaşasın. BÖLÜNMÜŞ BİR ÜLKEDEN MANZARALAR Daha önce Captain Phillips adlı filmde de Tom Hanks’le birlikte çalışan İngiliz yönetmen Paul Greengrass ki onun da ilk Western’i News of the World bu arada zamanımızın kalburüstü sinemacılarından biri ve bu son filmi, kabul etmek gerekir ki, teknik anlamda en ustalıklı işlerinden. Daha önce Bloody Sunday, United 93, Captain Phillips gibi gerçek olaylardan yola çıkan, çoğunlukla da politik gerilimlerin ön planda olduğu, aksiyonun da kendini yoğun bir şekilde hisokumaya fırsatı olmayan insanlar için ilginç haberler bulup, biraz da kendince hikâyeleştirip dramatize eden bir adam... Jiles bu karakteri bir arkadaşının tıpkı buna benzer bir işi yapan büyük büyük dedesinden esinlendiğini söylüyor (adı da Aloysius Cornelius Kydd hatta) ve bunu yapan bir başkasının olmadığını ekliyor. Her şey bir yana çok ilginç bir fikir olduğu kesin. Bir yanıyla ‘özgür basın’ konusuna da değiyor ucu. Zaten filmin bir yerinde bir kasabaya zorbalık eden güçlü bir madenciye karşı sadece haber okuyarak bir halk isyanı başlatması da filmin bu yanının vardığı en uç nokta oluyor. Üstelik tam da kölelik meselesinin en can alıcı bir şekilde tartışılmaya devam ettiği (düşünsenize koskoca bir Amerikan İç Savaşı’nın merkezindeki mesele kölelik) dönemde nefret ve şiddet gibi unsurların da hiç eksik olmadığı bir geri plan önünde cereyan ediyor her şey. larıyla dikkat çekiyor. BÜYÜK ADAM, KÜÇÜK AŞK Amerikan İç Savaşı’nın ertesinde geçen filmde F ilmin asıl merkezinde daha baskın başka bir hikaye var: Yüzbaşı Kidd ile 10 yaşındaki Johanna’nın yoldaşlığı... Gerçek ailesi yıllar önce bir yerli saldırısı sırasında öldürülmüş bir Alman olan Johanna onu kaçıran Kiowa kabilesi tarafından büyütülmüş ve artık kendini yerli zanyolları kesişen iki yalnız yolcunun maceralarına tanık oluyoruz. neden, sadece onların dilini konuşan bir çocuğa dönüşmüştür. Kiowa ailesi de katledilmiştir ve kilometrelerce uzakta yaşayan ve gerçek ebeveynlerinin hayattaki akrabalarına onu götürmek de Yüzbaşı Kidd’e kalmıştır. Yol boyunca çok şey gelecektir başlarına (Greengrass’ın ustalıklı çektiği gerilim yüklü bir çatışma sahnesi de dahil) ve doğallıkla gelişen sevgi bağı onları yolculuk sonrası sürecek bir yoldaşlığa sürükleyecektir. FEVKALADE İYİ OYNUYOR! Helena Zengel Tom Hanks elbette her zamanki samimi sıcaklığıyla izleyiciyi hiç zorlanmadan kendi yanına çekerken küçük Johanna rolünde Helena Zengel filmin asıl yükünü sırtlanıyor bana sorarsanız. Daha önce Alman yapımı System Crasher adlı filmde çok daha çarpıcı bir performansını izlediğimiz Zengel anlaşılan Hanks’i bile etkilemiş (“Fevkalade iyi oynuyor” demiş çekimler sırasında). Yardımcı Kadın Oyuncu dalında Altın Küre’ye aday gösterilen Zengel, Oscar’a da aday olursa hiç şaşmamalı. News of the World elbette Western türünün klasiklerinden The Searchers’a uzaktan da olsa selam gönderen, bir yanıyla müş (ya da bölünmesi için en yetkili el tarafından her şey yapılmış) ABD’sine zihinsel bir çizgiyle bağlanan özenli bir film. Senaryosu beklediğiniz kadar güçlü gelmeyecektir belki ama bu zorlu atmosferde, üstelik yüzlerimizde nefes almamızı zorlaştıran maskelerle, dostluğu, sevgiyi, karşısındakini anlamayı telkin eden hikâyelere ihtiyacımız var. Maske demişken, pandemi öncesi çekimleri yapılan filmde Tom Hanks’in hemen başlarbizim sinemamızdan “Büyük Adam, Küçük Aşk”ı anımsatan ve da ilk okuduğu haberin bir salgını anlatıyor olmasına kaç puan son tahlilde 1870’lerin bölünmüş ABD’sinden bugünün bölün vermeli? Hayatın ironisi böyle bir şey işte.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle