Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
8 13 EYLÜL 2020 koleukmırsaah Kaçırmayın u Teoman Açık Hava’da T eoman 17 Eylül Perşembe gecesi İstanbullu müzikseverlerle buluşuyor. Harbiye Açık Hava Tiyatrosu’ndaki konser saat 21.00’de başlayacak. u Arter’de yeni sezon başladı A rter, sonbaharı beş yeni sergiyle karşılıyor. Arter Koleksiyonu’ndan derlemeler, Alev Ebüzziya Siesbye ve KP Brehmer gibi sanatçıların sergileri, 10 Eylül’de açılıyor. Salgın tedbirleri de devam ediyor. u ‘Sevgili Arsız Ölüm’ Fişekhane’de L atife Tekin’in romanından uyarlanan “Sevgili Arsız ÖlümDirmit” 18 Eylül Cuma akşamı İstanbul’un yeni sanat mekânı Fişekhane’de izleyiciyle buluşacak. Başrolünü Nezaket Erden’in üstlendiği oyunun başlama saati 21.00. u ‘Uzun Zaman Önce’ vizyonda Ö ne çıkan yapımlardan “Uzun Zaman Önce” salonlarda izleyiciyle buluştu. Cihan Sağlam’ın yönettiği filmde Esra Bezen Bilgin, Onur Dikmen, Sevinç Erbulak ve Serdar Orçin var. u ‘Yangınlar’ UNIQ’te Wajdi Mouawad’ın yazdığı Murat Daltaban’ın yönettiği “Yangınlar” adlı tiyatro oyunu bu hafta UNIQ sahnesinde. ‘Sahnede Yeniden Buluşuyoruz’ etkinlikleri içinde 19 Eylül’de saat 20.30’da izlenebilir. u Yeni dizi ‘Ratched’ başlıyor Oscar ödüllü filmi “Guguk Kuşu”ndaki Hemşire Ratched’i başrole taşıyan yeni Netflix dizisi 18 Eylül’de başlıyor. Başrolde Sarah Paulson, yapımda Ryan Murphy’nin imzası var. Zeynep Gedizlioğlu, yeni albümüyle müzikseverlerle buluştu den iz ülkütekin Deep Purple ile başlayan bir müzik yolculuğu. İstanbul, Strazburg, Berlin ve daha birçok şehir... Zeynep Gedizlioğlu’nun notaları, şimdiye kadar gittiği, yaşadığı yerlerden izler taşıyor. Besteleriyle Avrupa’da ses getiren başarılı müzisyen yolculuğunu Cumhuriyet Pazar’a anlattı. İlk beste 12’sinde Çağdaş müzik alanında Türkiye’nin son yıllarda yetiştirdiği önemli bestecilerden Zeynep Gedizlioğlu. 2012’de Ernst von Siemens Besteci Ödülü’nü, 2014’te 5 Donizetti Müzik Ödülleri’nde Yılın Bestecisi Ödülü’nü kazanan ve 2016’da Alman Müzik Yazarları Ödülü’ne aday gösterilen müzisyen. 2018’de Heidelberg Kadın Sanatçı Ödülü’nün sahibi oldu. Geçen sene Berlin Sanat Akademisi’nin verdiği müzik dalında Berlin Sanat Ödülü’ne layık görüldü, bu yıl ise verbinden und anwendung (Birleştir ve Ayrıl) isimli albümüyle dinleyicisini selamladı. Başarılı müzisyene hikâyesini sorduk. u Müziğe ilginiz nasıl gelişti? Aileniz sizi bu alana yönlendirdi mi yoksa, tamamen kendi kendinize keşfettiğiniz bir alan mıydı müzik? Çocukluk günlerimden itibaren, müziği dinlemekten, seslerin kendisine yoğunlaşarak duymaktan hep çok zevk aldım. 8 yaşımda ressam babam Esat Tekand’ın tuvali üzerinde çalışırken dinlediği müzikleri onunla dinlemeye başladım. Sonra bir gün sordum, nedir bu diye. O da "Deep Purple, al bak bu kaseti” dedi. Perfect Stranger albümüydü. Bu, benim için yolun başlangıcı gibidir hâlâ. Her gün saatlerce deli gibi müzik dinlemeye başladım ondan sonra. 9 yaşımdayken biliyordum hayatımda yapmak istediğim şeyin müzik olduğunu. u Eğitim hayatınız nasıl şekillendi? Hem İzmir, hem çocukluğumda taşındığımız İstanbul, kozmopolitliğiyle kendimi bir dünya vatandaşı olarak hissedebilecek şekilde etkilemiş ve biçimlendirmiş beni. Bestecilik eğitimine devam etmek üzere ilk olarak gittiğim Almanya’da çok net şekilde fark ettim. Ondan önce 2000’de Mimar Sinan Üniversitesi İstanbul Devlet Konservatuvarı’nın Kompozisyon ve Şeflik Anasanat Dalı Bestecilik Bölümü’nde Cengiz Tanc ile bestecilik üzerine çalıştığım üniversite eğitimimi tamamladım. u Sonra neler oldu? Çağdaş müzik yapan bir besteci olarak, mesleğimi yapabilmek için izlemek istediğim yol üzerine düşünüyordum. Akademiye devam etmeye karar verdim ve 2001 Ekimi’nde Almanya’nın Saarbrücken şehrine gittim, yurtdışında ilk çalıştığım profesör Theo Brandmüller’in sınıfına. Neredeyse hiç Almanca bilmeden gittiğim için, üniversitenin 3. senesinden başladım. Bu dil öğrenme işi, beste yapmamı da etkiledi, 2002’de ses için yazdığım ilk bestenin sözlerini Almanca yazdım, o günlerde zaten elimden hiç düşürmediğim, büyük, sarı renkli Langenscheidt TürkçeAlmanca söz Zeynep Gedizlioğlu kulaklara ulaşmak linli bir eğitim programıydı. 2010 2011 için ne yapmalı? arası 8 ayımı da orada geçirdim. Elektroakustik müziğin ne olduğu, nasıl ve ne “Bir müziği çağdaş yapan şey, kendi dinamiği ve yapısıyla, hayatımızın, varoluşumuzun gerçekliğini, dönüştürecek şekil den yapıldığı sorularına kafa yorarken tekniğini de yerinde öğrenmek ve tecrübe etmek istedim. de sorgulaması, bütün kalıplaşmalara ve u Kompozisyon çalışmalarınız nasıl bu yolda gerçekleşebilecek her türlü yaptı başladı? rıma, varlığıyla karşı duran ve kendi ger 12 yaşımda, piyano için ilk bestelerimi çekliğini yaratan bir organizma olabilme yapmaya başladım. Çok doğal gerçekleş sinde yatar. Dinleyenin de böyle bir şeye ti. Obua’nın yanı sıra piyano çalmayı öğ kulaklarını açması var olabilecek bütün renmeye de başlamıştım. O dönemki bazı önyargılarını bir kenara bırakmasından bestelerimi Metin Ülkü, repertuvarına ala geçer. Ancak böyle mümkün olur, çağdaş rak seslendirmişti konserlerinde. Besteleri müziğin betonvari bir isim olmaktan çıkıp, mi aldığım siparişler üzerine yapmam, ya kulaklara müzik olarak ulaşabilmesi.” ni profesyonel bestecilik hayatım, öğren ciliğe paralel bir şekilde başladı ve gelişti. lüğümden ilham alarak! Almanya’da Aldığım ilk sipariş 2003’te Fransa’da master seviyesine geldiğimde Fransa’da Rendezvous Musique Nouvelle adlı bir Strazburg’da da okumaya başladım. Sını festivalden geldi, elektroakustik yeni ra bu kadar yakın olmak Fransa’ya olan bir eser için. Sonra okuldaki müzisyen ilgimi de artırdı. Orada katıldığım bes ler ve müzik topluluklarıyla gelişen bağ tecilik sınıfının profesörü İtalyan’dı: lar yoluyla İtalya, Almanya ve IpgKn2Skrleev0iıieaonymaçs0aSnnoair7bitrsbrdzrm’Fudear,edreüuzcyieevdkbckekoaSeiku.ltbülceügaAueizunnçvr.alel’amaÖshurlrtraeaetakıağasa’flFnSrınttanYeayrtrdsnadrdıaüeaamncaa’trzdisetü,3lbboaraeytuli’pkryrirodrilekiıarga3lnodislçguaüiü.rn.an. kŞhueRçbsaaouolEtOrnnı’şkıludırnbeykfgnsdpoueeŞtdahrrnsra.iatiçmkSrlİehH)aeltdkkuassiailçeıtrçetmSirm(gaşniSWealboüıübcrunnRzeitdrır’eikwştgera.bı’’ienüd2dvse0adyetü2kea1ikyFlıernsalbeanisdnrsmcftmiaaayiğyl’üdraaBiidakyğztsza,daliaeiıknzAapkbşıeayeffveumkarehnairirsgsüziişoktrunlidzilltlevaoieeıırkvmarrnntladeülo,ed.lkezperMfe,ierlgem,uirDseöeniltitnrğuaizçyvverrkeeaemgaknzrli Wolfgang Rihm ile çalışmak üzere lerine gitmem oldu. Beni zama Karlsruhe’ye gittim. Burası öğrenci ola nında genç bir besteci olarak çok besleyen rak gecirdiğim son istasyon oldu. Ama bu deneyimlerdi bunlar. Bütün bunlar insana, meslekte öğrencilik hiç bitmez. kendisi fark etmeden dahi çok şey öğreti u Devam mı etti yani... yor. O zamanlar, 2003, 2004 ya da 2010’da Paris’teki IRCAM’ın efsaneleşmiş’ bu atölyefestivaller kapsamında yazdığım CURSUS adlı atölyelerine besteci olarak besteler bugün, Ensemble Modern ve Ar kabul edildim. Fakat bu atölye dediğim ditti Quartet gibi ünlü müzik toplulukları şey, benim şahsen üniversite öncesi öğre nın repertuvarlarında yer alıyor ve konser nimimde bile rastlamadığım kadar disip lerde çalınmakta... Yığınlar bilgelik düşmanıdır! 1 İ ç içe geçmiş, usandıran insan kalabalığı nasıl da tedirgin du. Ona rivayet edilen öykü şöyle: Öğrenciler Sokrates önce edicidir. Kişiliği koru si dönem gezgin filozofla mak için seni içine çe rı göstererek “Biz neden ge ken bataklıktan bir an önce zip, görüp, diğerlerinin yön kurtulman gerekir. Yığınlar, temini uygulamıyoruz?” başı kopmuş, ürkütücü, vahşi derler. Herakleitos yanıtlar: bir hayvan gibi oradan oraya savruluyor. Bilge yaşam sür ENVER AYSEVER “Peki, Herakleitos da benimle gelecek mi?” Ona gö mekten uzak, aptalca inanç, KURŞUNKALEM re insanlar; “Dinlemeyi bil töre, gelenek içinde kaybo medikleri için konuşmayı da lan yığınla alay eden Herak bilmiyorlar”dı. leitos haklıydı. Kalabalıklar düşünmeyi bilmez! Doğuştan edinilen soylulukla alay ediyordu Herakleitos! Bilgelikle edinilen soyluluğa inanıyordu. Bir gün barış üstüne konuşma yapması istendiğinde bir bardak suya arpa unu sererek içmiş, tek söz etmeden ayrılmıştı. Az sözle, ya 3 T ürlü görüntüler arasında kendine yaşam biçen kimselere bakıp, bu güruh karşısında umutsuz olmamak mümkün mü? Plajlarda, barlarda, ibadethanelerde yan yana, birbirine esir düşmüş olduğunun farkına varmadan, en ufak incelikten yok lın ve bilge olarak edilen ifadeler önemli sun kalabalıklara herhangi bir sözle ses Herakleitos için. Ephesoslulara açgözlü lenmenin anlamı nedir? Bilgelikten ha olmamalarını göstermek istemişti. beri olmayan, karşıt fikirleri varmış gi 2 “N eden susuyorsun?” diye sorulduğunda; “Siz gevezelik edin” diye yanıtlamıştı. bi davranan bu düşkün kalabalık olsa olsa zaman kaybıdır, oysa yaşam biriciktir ve bir kez düşünmeyi öğrendin mi susmak giderek sığınak halini alır. Ka Yığınların davranışlarına karı labalıklara şöyle seslenirsem haksız sa şarak bayağılaşmak itemiyordu yılır mıyım ki? Herakleitos, çağdaşı filozoflar geziyor, gördükleri üstünden düşünce üretiyor “Ahmak insanlar her söz karşısında şaşırmayı sever.” Herakleitos 4 H ele sosyal medyada sahte mutluluklar inşa ederek, karşısındakini kandıracağını sanan, oysa basbayağı kendini gülünç duruma düşüren insan için ne yapılabilir ki? Gezerek öğrendiğini sanan kişiye; gördükleri karşısında herhangi bir özgün düşünce üretmesinin mümkün olmadığını anlatmak gerek ya da onunla aynı havayı solumaktan hemen uzaklaşmalıdır. Ruhun sınırları hakkında en ufak fikri olmayan kişi, ona alkış tutmaya çalışan güruhun önderi olmaktan hoşnuttur. Oysa “eşekler samanı altına tercih eder!” 5 K onuşmak da gezmek gibi boşunadır. Karşına çıkan kimsenin sözünde düşünce bulmak ister sin, boşunadır. “İnsanların çoğu başlarına gelenler hakkında düşünmezler ve öğrendiklerini kavrayamazlar, yalnızca kendi kanılarına inanırlar.” Görüntüsüne, sesine, kanaatlerine âşık biriyle söyleşmekten büyük zaman kaybı var mıdır? Kalabalığın uzantısı olan o kimseye neden saygı duyacakmışım? Üstelik dağ, taş gezerek görülecek yeni bir şey yoktur; kişi, ancak ruhunun derinliklerine fener tutarak aydınlanır ve her karanlık odanın ardından bir yenisiyle karşılaşır. Başkasıyla zaman kaybeden, boş gevezelik yapan kişilerden sakınmak gerekir kendini. 6 Y ığınların beğenisi değer taşımaz, onlarla bir arada olarak avunan kişi ya da yöneterek kendini bilge, erdemli sayan biri gülünçtür. Kendileri için yasalar yapmasını isteyen Ephesoslularla anlaşmaktansa çocuklarla oyun oynamayı tercih edeceğini söyler Herakleitos. Site devletlerinde yasaları bilgeler yapıyordu, belli ki Herakleitos yasayı hak edecek bir güruh görmüyordu karşısında. Evreni kavrama arzusundan uzak insanlar için kılını kımıldatmadı, dedi ki; “Bütün yollarını yürüsen bile ruhun sınırlarına ulaşamazsın, öylesine derindir ruhun logosu.” 7 D üşünme yetisinden yoksun, güdüyle hareket eden kalabalıklar “farklı” olandan hoşlanmaz, yargılar, tecrit etmek ister. En saldırganlar “kahraman” yapılır. Oysa: “Kana bulanarak arındırmaya çalışıyorlar kendilerini, çamura batmış birinin, kendini çamurlu suyla yıkaması gibi. Çamurla yıkanan birine herkes deli der. Karşılarındaki tanrı heykellerine yakarıyorlar, konuşur gibi duvarlarıyla evlerin. Ne tanrılar ne de kahramanlar hakkında bildikleri bir şey var”dır. Herakleitos: “Bana göre bir insan çok iyi ise bin kişidir” derken, bir başkasına neden gereksinim duymamamız gerektiğini de özetler. “Güneş her gün yenidir” ve bunun değerini bilerek bir başkasının kuyruğuna takılmadan, boş yollarda vakit kaybetmeden yaşamak gerekir. NOT: Alıntılar yaptığım Herakleitos’un; fragmanlarını Eski Yunancadan Cengiz Çakmak çevirdi ve aslıyla birlikte Alfa yayımladı. Tartışmalı metinlerin de bulunduğu kitap, yorumlarıyla da ayrıca değerli. MÖ 520 ile 490 arasında yaşadığı düşünülen filozof çağdaşlarından bambaşka bir çizgideydi ve bugün düşünce biçimimizi derinden etkileyen kavramlara, yöntemlere büyük katkı yapmıştır. Öneririm.