22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

13 EYLÜL 2020 7 Zeynep Dilan Süren Genç sinemacı Zeynep Dilan Süren’le ödülünü konuştuk ‘O kitabı tekrar tekrar okuyorum’ H enüz 26 yaşında Zeynep Dilan Süren. Onu 31. İstanbul Film Festivali’nin kapanış gecesinde tanıdım ve birkaç gün önce çevrimiçi izleme fırsatı bulup pek sevdiğim filmi “Büyük İstanbul Depresyonu” için tebrik ettim. Ardından Saraybosna Film Festivali’nden aldığı ödül haberi geldi Dilan’ın. Artık onunla bir söyleşi yapmak şart olmuştu. Dilan’ın hem filmi hem de sinemaya bakışı Türkiye’nin geleceğine dair umutlarımı yeşertti dersem yalan söylemiş olmam kesinlikle. Okuyunca hak vereceğinizi umuyorum... u Sondan başlayalım. Saraybosna’da çok güzel bir ödül aldınız. Filminiz yurtdışında katıldığı ilk festivalden alabileceği en önemli ödülü aldı. Neler hissettin? Saraybosna’da yarışacağımız haberi gelince bile o kadar sevinmiştim ki ödül “Büyük İstanbul Depresyonu” alırmıyız almazmıyız hiç düşünmemiştim. Çok çok mutlu etti. u Şimdi bu ödülden sonra yurtdışından başka davetler de oldu mu? Evet oldu. Benim çok bilmediğim bir süreçti. Ben de öğreniyorum böylece... u Okulunuzun devam ettiğini biliyorum, yanlışım varsa düzeltin. Size göre sinema eğitimi de çağa ayak uydurabildi mi? Evet, dramatik yazarlık alanında yüksek lisansım devam ediyor. Lisansım sinema ve televizyon. Sinema eğitimi çağa ayak uydurabildi mi bilemiyorum. Ben uygulamalı derslerdense teorik derslerden çok daha fazla şey öğreniyorum. Çok iyi hocalardan dersler aldım. Ama uygulamalı dersler hiçbir zaman yeterli gelmedi bana. Sanki daha iyisi olabilirmiş gibi. Belki teknolojiden daha fazla yararlanmak iyi olabilirdi gerçekten. u “Büyük İstanbul Depresyonu” nasıl filizlendi? Öncelikle bir fikir vardı. Mezun olduğumda iş bulamazsam ne yaparım sorusundan yola çıktım. Yaşadıklarım ve yaşama olasılığım olan şeyler. İlk taslağın üstünde çok değişiklikler yaptım. Filmin proje ve senaryo danışmanı Ceren Ercan’la çalışıyor olmak büyük bir artıydı. u Filmde hemen hemen hiç erkek oyuncu kullanmamak bilinçli bir tercih şüphesiz. Bunu biraz açabilir misiniz? Bu birlikte yaşayan 2 kadın ve karşı dairelerine taşınan bir kadın hakkında bir kısa film. Bu kadar. Neden erkek olsun ki. Ama bir yandan haklı olabilirsiniz. Babayla Skype görüşmesi yaparken babanın sadece sesini duyuyoruz. Görmüyoruz. Ve elbette bir tercihti bu. Erkek olduğu için değil ama görülmesine gerek bile olmadan kızların üstündeki etkisini gayet iyi anlayabileceğimiz içindi. YÖNETMEN OLACAĞIM DİYORUM u Çok da uzun sayılmayacak bir süre önce yönetmen koltuğunda bir kadının oturduğunu görmek nadir bir durumdu. Ne değişti? Yaklaşık 14 senedir yönetmen olacağım diyorum. Ben bunu ilk dediğimde babam iki kitap getirmişti. Biri Nilgün Abisel’in “Sessiz Sinema” isimli kitabı, biri Semire Ruken Öztürk’ün “Türkiye’de Kadın Yönetmenler”i. “Sessiz Sinema”yı bir 10 sene sonra okuyabildim ama “Türkiye’de Kadın Yönetmenler” bir röportaj kitabıydı ve çok eğlenceli gelmişti. Tekrar tekrar okuyordum. Yani kadın yönetmenlerin az olduğunu karşılaştıkları sorunları teoride öğrenmiş oldum. Şimdi o günlerden bu günlere bir şey değişmişse bu kadınların mücadele etmeye devam etmesiyle olmuştur diye tahmin ediyorum. 13 yaşında o kitabı okuduğumda o röportajları yapan akademisyen ve konuşan yönetmenler güç vermiş bana demek. Daha sorunlarla karşılaşmadan o sorunları ve bunu aşan kadınlar olduğunu bilmek bile büyük bir destek değil mi? Ve kadınlar bireysel olarak güçlendikçe birbirine olan destekleri de artıyor. Böylece bireysel olarak güçleniyorlar. u Sinema dünyasından kimleri ilham verici buluyorsun? Beni en çok heyecanlandıran, ilham veren filmler, yönetmenler Türkiye sinemasından. Nuri Bilge Ceylan ve Reha Erdem, filmlerini izlemekten ve üzerine düşünmekten çok keyif aldığım 2 yönetmen. Hayat Var’ı defalarca izlemişimdir. Geçenlerde liseden arkadaşım “Aklım Takıldı”yı atmış. Senin yüzünden hep dinlerdik diye. Bir Zamanlar Anadolu’da izlediğim en iyi film olabilir. Senem Tüzen’in Ana Yurdu ise en özeli. Kendisinin ikinci filmini heyecanla bekliyorum. EMRAH KOLUKISA Sinemacı Zeynep Dilan Süren, “Büyük İstanbul Depresyonu” adlı filmiyle büyük kentte ayakta kalmaya çalışan iki genç kadının hikâyesini anlatıyor. Süren, şimdi uzun metraj film senaryosu üzerinde çalışıyor. Feminist sinema güçlenecek u Türkiye’de feminist sinemanın nasıl bir ağırlığı olduğunu düşünüyorsunuz? Bilmiyorum gerçekten. Benimle iletişime geçen, beni güçlendiren, değiştiren, yalnız değilsin diyen benim feminist diyeceğim çok harika filmler var. Kadınlar güçlendikçe feminist sinema da güçlenecektir. u TV dizilerinde kadın temsilinin ülkedeki kadına bakışla ilgili çok sorunlu bir perspektifi olduğunu düşünüyorum. Buna katılır mısın? Katılırım. Türkiye televizyon tarihine baktığımızda sinemaya göre dizilerin daha iyi durumda olduğunu düşünüyorum yine de. Başlarına gelen şeylere tepki veren, hataları, zaafları olan kadınlar izliyoruz dizilerde. Aldatan, yalan söyleyen, büyük suçlar işlemiş kadınların başrolde olduğu diziler var. Belki aynı durumdaki erkeklere göre daha çok yargılanıyorlar sonunda cezaları daha büyük oluyor ancak varlar. Bazen daha ilişki başlamadan taciz başlıyor. Belli ki iki taraf birbirinden hoşlanıyor. Kadın ve erkek karşılıklı günlük bir konuşma içindeler. Erkeğin öyle garip bir duruşu, pozisyonu var ki kızın üstüne üstüne çullanıyor, yanından bir şey alacak elini kolunu sürtüyor. Böyle bir adam görsek “ne yapıyorsun ya” deriz herhalde. Bir kadının şiddet gördüğü sahnedense onun o şiddetten kurtulmasına yardım etmiş adamla kurduğu güya romantik aslında baya psikolojik şiddet içeren ilişkiyi izlemek daha çok rahatsız ediyor beni. “Normal People" temayı işleyiş biçimi açısından harika bir iş bence. u Filminizden yola çıkarsak bugün ayakta durmaya çalışan genç kadınların en acil meselesi nedir sizce? Buna ne cevap versem içim rahat etmeyecek ama deneyeyim. İş, yani para olabilir mi? Kimseye muhtaç olmamak. Kimsenin kararlarında söz sahibi olmasına izin vermemek. Peki bu o kadar kolay mı? Bir kadının “Kendi paramı kazanıyorum ve kendi hayatımı kuracağım” demesi de çok zor olabiliyor duruma göre. O gücü kendinde bulması, harekete geçmesi... O gücü kendinde bulamayan bir kadına kızabilir miyiz? Tek bir kadın olmadığı için tek cevap da yok sanırım. Fotoğraf: Cumhuriyet Pazar Bİ DÜNYA İNSAN Onca dinci baskıya rağmen Sudan’da kazananlar ‘Kandaka’lar oldu. Yani kadınlar H aberin heyecan yaratmaması mümkün mü? Dünyanın en güçlü siyasal İslamcı devlet mürge ordularının komutanını yenilgiye uğratan Sudanlı lider Mehdi gibi bir kahramanın soyundan geliyor bu adam. Ülkesinde Ümmet yapısının olduğu Sudan’da Partisi’nin de lideriydi. Onca devrimden sonraki gelişme oğlu arasında partiye varisi ler gerçekten baş döndürü olarak kızı Meryem’i atamış yor. Sudan Başbakanı Abdullah Hamdok ile Sudan Halk Kurtuluş Hareketi (SPLMN) MUSTAFA K. ERDEMOL tı. Sudan böyle bir ülke. Sudan’da son zamanlarda yönetim/diktatör karşıtı tüm lideri Abdülaziz el Hilu’nun, eylemlerin liderliğini kadın Etiyopya’nın başkenti Addis Ababa’da lar yapmıştı. Basında okuduk, bunlardan Sudan anayasasında din işlerinin devlet biri Balkız Bedri adlı kadın aktivistir ki, işlerinden ayrılacağı ilkesini de içeren akademisyendir aynı zamanda, toplum ortak bir anlaşma imzalaması, Sudan’da sal cinsiyeti eşitleyen yasaların çıkarıl olan bitenin nasıl sonuçlandığını merak masında çok etkili bir kadındır. Bedri, edenler için çok önemli. ailesi geçen yüzyıldan beri Sudan’da kız Çok hızlı bir gelişim bu. Siyasal İs çocuklarının eğitimine öncülük eden, la lamcıların iktidardan alaşağı edildiği Su iklik, kadınların özgürleşmesi, eğitim dan laiklikte karar kıldı. Az şey mi bu? Or tak anlaşma da, “Sudan’da tüm vatandaş ların hakları nı koruyan de mokratik bir devlet kurma, dini devletten ayırma, inanç ve ibadet öz Alaa Salah gürlüğüne say gı, devletin resmi bir dini nin olmaması ve herhangi bir vatandaşa kar şı ayrımcılığa izin verilme mesi” maddelerinin olduğu toplamda 6 konularında mücadele veren bir aile ola maddeye yer verildi. rak çok iyi tanınıyor zaten.. DEVLETİN RESMİ DİNİ YOK Sudan’da bir devrim oldu. Bu devrimi yapan kadınları gördük hep birlik “Devletin resmi bir dininin olmama te. Oturma eyleminde, ağaçların tepele sı” maddesine dikkat. Birkaç yıl önce rinde, askerlere karşı çıkarken hep onlar sine kadar dünyadaki siyasal İslamcılı vardı. 22 yaşındaki Alaa Salah’ı unuta ğın merkezlerinden biri olan ülkede şim bilir miyiz? Binlerce kişinin katıldığı di dini olmayan, bunu bireylere bırakan gösterilerde ülkenin folkloruna uygun bir iktidar var. Bunun ne kadar önem tarzda söylediği devrimci marşlarla, li olduğunu 30 yıl boyunca dini baskılar şiirlerle devrimin sembolü oldu Salah. la yönetilen bir halkın fertler anlayabi lir ancak. Din, dünyevi hayata müdahale KADINLAR HEP ÖNDEYDİ edemeyecek artık Sudan’da. Şeriatçılar boş durmuyor tabii. Geri İngiltere’den ayrılıp bağımsızlığını dönmek için tüm çabayı gösterdiklerine kazanalı 63 yıl geçen Sudan’da bu sü dair haberler, bilgiler geliyor. Ama bir renin çoğu askeri yönetim altında geçti. daha zor gün yüzü görmeleri. Artık, bü Yakın zamanda başlayan ayaklanmalar yük bir halk hareketiyle 30 yıllık dikta la, uğursuz General Ömer el Beşir’i kol törü alaşağı eden, ardından gelip, fırsat tuğundan eden ülkenin direnişçi güçleri, çılıkla devrimlerini çalmış cunta yöne sadece bu adamı indirmek için çıkma timlerini bile bir süre sonra istifa etmek dılar sokaklara. Direnişçi muhaliflerin zorunda bırakan kadın temelli direniş içinde en etkili olan, olaylara yön verici hareketi varken zor bu biraz. Görecek olduğu bilinen kesimler aslında İslamcı siniz, kısa bir süre sonra Sudan’ın ba lığa karşı meydanları doldurmuştu. şında bir kadın yönetici göreceğiz. Beşir adlı diktatör 1989’da iktidara Bu ülkenin geleneğinde kadınlar çok geldiğinde kendisine destek veren Ulu ama çok etkiliydi. Otuz yıl nasıl dinci sal Kongre Partisi tamamen siyasal İs bir yönetim altında yaşayabildiler, an lamcılardan oluşuyordu. İktidar olur ol lamak zor. Kadın sabrı işte. Ama niha maz Beşir’in ilk işi kadın haklarını gasp yet patladı, ülkede gerici yönetimi sil etmek, bireyin davranışlarını Şeriat’a di süpürdü. Kolay değil, bu kadınların uygun hale getirmek için düzenleme hepsi bir Kandaka çünkü. ler yapmak oldu. Yaygın kanı, aslında Sudan’ın kadın devrimcilerine, yak Beşir’in bunu kendi çıkarları için yaptı laşık 2000 yıl önce hüküm süren, ğıdır ama otuz yıl boyuna ülkede gerici, halklarına savaşta öncülük eden Su baskıcı berbat bir rejim hüküm sürdü. dan Meroe Krallığı’nın güçlü kraliçe Onca dinci baskıya rağmen Sudan’da lerine verilen unvan olan “Kandaka” kadınların etkisi, direngenliği kırılama diye sesleniliyor. Onlar da ülkelerin dı. Bakın, ülkenin son sivil Başbakanı deki devrime öncülük ettiler. Sadık el Mehdi’ydi. 1885’te İngiliz sö Kaydedilsin. BAKA BAKA Kimsin ki sen; denklemsiz zamanın cesareti işlerken seni telaşlarıma, Saklı benlere dokunuyorsun gözümün içine baka baka. Saate takılıyor ayağın Yelkovana düşmeden tutuyorum seni. Andan koparınca gizli gerçeklerin düşüncesizliği, Bir çift kargayla göz göze geldim. Öpüşüyorlar gözümün içine baka baka Sana sorsam uzağım kendimden, eksiğim... Ve bir avcıya sorsan, değersiz fil dişlerim. Gece kör, ben daha da körüm. Zihnimi doladım ayak bileklerine. Duyuyorum, Tüm sustuklarımı topluyorsun. Oysa huyumu suyumu öpsen, Çıplak ayaklı çocuklar koşacak gülüşümüzde. Geçmişin bencil tekrarsızlığı çıksın arka bahçemizden. Ben yeni güne şarkılar yazayım gözünün içine baka baka. Melek Mosso
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle