28 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

30 AĞUSTOS 2020 5 Karsu Dönmez, Hollanda ve Türk kültürüyle büyümüş, Amerika’da caz ve blues eğitimi almış başarılı bir müzisyen. Özellikle de gençlerin çok yakından takip ettiği, caz tınılarından uzak pek çok kişiyi de kendine hayran bırakan bir isim. Salgın öncesi, Anadolu’da pek çok şehre gitti. Karantina arasının ardından şimdi yeniden sahnede. Bugün Marmaris Açıkhava Tiyatrosu’nda, yarın Bodrum Antik Tiyatro’da, 3 Eylül’de Harbiye Açıkhava’da izleyicileriyle bir arada olacak. Dinleyicilerini çok özlemiş, Harbiye konserinde onlara sürpriz yapacak. “Sağlıklı kalın, lütfen dikkat edin kendinize. Umarım konserlerde buluşuruz. Sizi öyle çok özledim ki, öyle çok, anlatamam… Sizi çok seviyorum” diyor. Karsu Dönmez ile biraz yemek, biraz müzik, biraz hayat Hayatımız biricik u Zor günler, bir yandan da hayat devam ediyor, “yeni normal”e alıştınız mı siz... Evet... Yani herkes gibi alışmam gerekiyordu. Televizyonda eski konserleri gösteriyorlar bazen, çok kişi bir arada, ben mesela şöyle oluyorum: “Aman aman!” Eski filmlerde insanların birbirlerine sarıldığını gördüğümde, “Yapmayın yapmayın” diyorum! Yani herhalde alıştım! u Bu süreçte size en çok ne iyi geldi? Umutsuzluğa kapıldığınız oldu mu? İlk iki hafta kafam tamamen karmakarışıktı. Normalde gece üçe kadar çalışırım, ertesi gün 11.00’de, 12.00’de kalkarım. Bu sefer her gün saat 7.00’de kalktım. “Yaşadığımız gerçek” dedim kendime. Film içinde gibiydim ama değildim tabii ki. Bana ne getirdi derseniz, hasta olanlara çok üzüldüm. Sağlık alanında çalışan herkese o kadar çok saygım var ki... Mesleki olarak kariyerim çok iyi gidiyordu ama ben her zaman koşturuyordum. O konser bitti mi o konser, oradan oraya, o ülkeden oraya... Her zaman telaş içindeydim. Sonra birden bütün dünya müzisyenleri gibi evdeydim, o bana çok iyi geldi. u Müzikal açıdan ilham verici bir süreç miydi? Ben de öyle düşünmüştüm ama olmadı... O da iyi oldu aslında, çünkü hemen başka bir işe kendimi vermemiş oldum. Evimde sakin sakin kalkıp çayımı içip yavaş yavaş güne başladım... FARKLILIĞI SEVİYORUM u Karantinadan sonra yeniden konser vermek nasıl hissettirdi peki? Normalde ben hiç heyecanlı olmam konserlerde, kalbim atmaz, sadece biraz “hadi artık başlayalım” diye adrenalin oluyor. Salgında ilk verdiğim konser Hollanda’daydı. Biletler tükenmişti. Çok heyecanlıydım, listedeki bir şarkıyı söylemeyi unuttum, başka şarkıya başladım, müzisyenim baktı “sen ne yapıyorsun” diye falan… Üçüncü konseri verdik ve artık rahatladım. Seyircilerin ayrı ayrı oturmasına da alıştım. u Sesiniz çok farklı, etkileyici. Caz tınılarını da bu müzik türüne uzak pek çok insana sevdirdiniz... Müziğin tabii her zaman insanlara dokunması lazım ama o bende caz mı? Caz zaten AfroAmerikanlardan gelen bir tarz. Onlar tarihte çok acılar yaşadılar, blues da oradan geliyor. Tamamen bir ağıt aslında, çok duygusal bir müzik stilidir… u Siz müziğinizi nasıl tarif edersiniz? Ben kendi müziğimi anlatmakta çok çok zorluk çekiyorum. Farklı müzik stillerini kombine ediyorum, öyle yaşamayı da severim. Farklı kültürler, farklı yemekler, farklı müzikler, çok seviyorum. Böyle anlatayım, ben sevdiğim müziği yapıyorum. Müziği ilk başta kendim için de yapıyorum. Caz çok sevdiğim için ama aslında eğitim klasik. Özüm Türk. Annem, babam Türkiye’den geliyor. New York’ta eğitim aldım blues, caz… Bunları kombine edince Karsu müziği oluyor. TUHAF ŞEY ÜNLÜ OLMAK u Ne anlatmak için çıktınız yola? Sanatçının topluma bir şeyler anlatmak gibi ödevleri var mıdır? Her sanatçı ne yapmak istiyorsa yapsın. Hiç böyle şeyim yok; “Ah işte, biz sanatçı olarak dünyaya geldik, örnek olmamız lazım falan.” Herkesin kendi hayatını nasıl yaşamak istiyorsa yaşaması lazım, sanatçılar dahil. Tabii ben kişisel olarak şunun farkına vardım müzik yapınca, hele hele Türkiye’de ünlü de oluyorsunuz. Tuhaf bir şey ünlü olmak. Ünlü olmak benim seçimim değil ama “bunu nasıl pozitife çevirebilirim” diye baktım. Sosyal medyada ne yapabilirim? Benim hayat hedefim zaten insanları mutlu etmek ve müziğimle yemeğimle yapıyorum bunu. Ne bileyim Karsu’s Kitchen’i çekiyoruz, insanlar gülüyor. Çok seviyorum, insanlar gülsünler, eğlensinler. Belki sosyal medyada insanları başkalarına yardım etmeleri için motive edebilirim ama bu mecburi bir şey değil. Ama ben bu dediğimi yapabilirsem dünyayı daha güzel bir yer yapabilirim. Ne bileyim… Öyle işte... u Geleceğe dair hayalleriniz neler? “Yarın şunu yapmak istiyorum” diyebilirim ama hele hele pandemi döneminde belli oldu ki hiçbir şey belli değil. Müziğimi yapmak, seyahat etmek ve çok güzel yemekler yemek istiyorum diyeyim. Hayatımı yaşamak istiyorum, mutlu olmak istiyorum... Umarım 10 yıl sonra da sağlıkla bunu yapabilirim. u YouTube kanalınızdaki yemek videolarınız çok eğ lenceli. En son yaprak sarma çekimlerinize bayıldım. Babamın restoranında büyüdüm. Beş altı yaşlarımda restorana gitmeye başlamıştım. Hatırladığım en eski şeyler de mutfaktaki o koşuşturmaca. Aşçılar çalışıyorlar, bağırıyorlar çağırıyorlar “masa dööört, maydonozu keees” gibi… u Karsu’s Kitchen nasıl doğdu? Bir gün bir yerde röportaj yapıyorduk, kendi ekibimle yaptığımız için de rahattık. İstanbul’da bir yerdi ve orada mutfak da vardı. Acıkmıştık, yemek yapalım mı dedim ekibe, yapalım dediler. Kamera vardı çekelim dedik… O kayıtları ben montajladım, sonra komikliğine paylaştık. Birden böyle tutulunca ben video montajı yapmayı çok çok seviyorum devam mı etsek dedik. Ondan sonra birkaç tane daha video çektik. Geçen sarma yaptık, en iyi giden video şu anda o. Ne bileyim komik oluyor bence (gülüyor). Yaparken de biz çok eğleniyoruz. Yemekler de çok güzel oluyor. Çoğu kişi bize kalmıyor diye sitem ediyor. Bana da kalmıyor (gülüyor). Tepsi kebabını ve künefeyi ikinci gün yine yapmak istedim ama tutturamadım, bir de böyle bir durum var. (gülüyor) PERU’DAN BALIK TARİFİ u En sevdiklerinizden bir yemek tarifi verir misiniz bize? Tepsi kebabını çok severim. Künefe ve sarma yaptık zaten. Peru’dan gelme bir balık yemeği tarifi vereyim size. Çiğ balık yiyor musun yemiyor musun bilmiyorum ama aslında çiğ kalmıyor balıklar. Yeşil limon, kişniş, kırmızı soğan, azıcık süt, zencefil, sarmısak, acı biber. Üç dört tane limonu sık, kişinişi, kırmızı soğanı, küçük küçük kes ve hepsini tuzla karıştır. İki üç yemek kaşığı sütü başka bir kaba al, zencefili, ezilmiş sarmısağı ve acı biberi koy, 5 dakika beklet. Sonra sütün içerisinden zencefili çıkar, sütü limon karışımının içine koy. Sonra da içine çiğ balığı koyup karıştır. Balık sosun ekşisiyle pişiyor aslında. Yanına da tatlı patatesin tereyağlı püresini yapın, çok güzel olur. Allaaah canım çekti. (gülüyor) u Bol kalorili tarifleri seyrederken insanın aklına şu geliyor: Karsu Dönmez, formunu nasıl koruyor? Ben gerçekten sevdiğim yemeği yemek istiyorum. Çünkü ben bu hayatı, eğlenmeden, yemek yemeden “ah keşke o pastayı yeseydim” diye geçiremem. Ne yemek istiyorsam yapmak istiyorum ama tabii ki ben tempolu spor yapıyorum. Haftada üç kere, bir buçuk saat. Bunu görüntü için yapmıyorum ama mesleğim için fit kalmam lazım. Mesleğim çok yorucu. Aralıkta Türkiye’de tur yaptık. Her konserden sonra otelin spor salonuna giderdik müzisyenlerle... u Çekimleri yaparken baş yardımcılarınızdan Ayşe kim? Jenerikte de “Ayşe işte” diye yazıyor... (Gülüyor) Ayşe kim? Yaa bilmiyorum kim? Arkadaşım işte. İlk başta şaka gibi yapmıştım ondan sonra herkes bir başladı Ayşe, Ayşeee... (gülüyor) Kim acaba? Hatice Hanım da var. Hatice Hanım da çok şık bir hanımdır, o da bazen gelir yardıma. Çeken de Serhan. Çoğu kişi Serhan’ı Hatice sandı ama öyle bir şey yok. Belki bir gün Hatice Hanım’ı çağırırım konser salonuna. KIZIM SEN NE YAPTIN!? u Müzik yaparken de yemek yaparken de çok neşeli, esprili bir haliniz var. Hep böyle pozitif misiniz? Çoğu kişi böyle söylüyor. Aslında bugün biraz yorgunum, dün geç saatte künefeler yaptım arkadaşlarıma. Ama karakterim böyle. Tabii bazen üzgün, bazen sinirli olabiliyorum. Yemek yemeyince hangry (aç ve kızgın sözcüklerinden türetilmiş, açlık siniri) olabilirim. Türkiye’de bir kere konser öncesi kapı kırdım! Öyle şeyler de oluyor yani (gülüyor). Ama çoğu zaman böyleyim. u Neşeniz kaçtığında iyi hissetmek için ne yaparsınız? Bazen yorgun ve sinirli olduğumda, yemek yemem gerekir, o bazen yardım ediyor. Doğada yürüyüş yardım ediyor. Ağlamak da yardım ediyor bazen. Çok kişi bilir, ağlamak iyidir, bütün o şeyi çıkarıyorsun. u Sahnede neler oluyor peki? Sahnede çok şey yaşıyoruz. Geçen Side’de sahneye çıktım, bir düşecektim var ya şef tuttu beni, sağ olsun Oğuzhan Şef… Türkçem iyi değil ya, bazen insanlar gülüyor, anlamıyorum neden güldüklerini. Sonradan babam anlatıyor: “Kızımmm küfür ettin” “Şunu ettin, bunu ettin…” Yaa diyorum rezil oldum! Sonradan biz de gülüyoruz tabii... YALNIZLIK ÇOK YAYGIN u Peki, ya hayat?... Kariyerimin seyri birden değişti. Çok daha farklı konserler veriyordum, çok koşturuyordum… O da sağlıklı değildi, stres içinde yaşıyordum. Vücudumu ve kalbimi dinleyerek, yavaş yavaş artık ne istediğimi iyi biliyorum. Ben Hollanda’da büyüdüm. Hollanda’da daha çok ben kültürü var. Türkiye’de daha çok biz kültürü var. Hepsinin de negatif ve pozitif yanları var. Bizim kültürümüzde “o ne dedi, niye şöyle dedi” var. Ailecek büyük ortamda yaşıyorsun. Herkes birbirine karışıyor ama bir yandan yaşlılara bakılıyor. Hollanda’da hiç kimse sen ne yaptın, nasıl giyiniyorsun, kiminle çıktın, onun dedikodusunu yapmaz. Herkes özgür ama negatif yanı da var. Hollanda’da bazen yaşlılar bulunuyor evde vefat etmiş, bakıyorlar ki 10 yıldır kimse gelip gitmemiş evine... Çoğu kişi o kadar yalnız ki burada. Sadece yaşlılar da değil gençler de yalnız. Çok yalnızlık var. Herkes “ben ben ben”le meşgul. Anlatabildim mi? Soru neydi bu arada? (gülüyor) “Onlar (dinleyicileri) konseri gerçek konser yapıyor. Onlarsız sanatçı olarak ben kimim ki… Onlar tamamlıyor.” Karsu Dönmez, en son Ezginin Günlüğü’nün 40 Yıllık Şarkılar albümünde “Seni Düşünmek Güzel Şey”i seslendirdi. Son teklisi “Sana Ne.” Geçen yıl yayımlanan son albümü “Karsu”da sözlerini yazdığı 12 şarkı var. HİLAL KÖSE Harbiye’de, DJ Burak Yeter ve Cecilia Krull ile sahne alacak. Yeter, Tuesday şarkısıyla dünya müzik listelerinde bir numaraya ulaşmıştı. Krull, La Casa De Papel’in jenerik müziğini seslendiren isim. “Herkes aynısını istiyor: Ailem sağlıklı olsun. Özgür olayım. Dünya güzel bir yer olsun. Herkes mutlulukla yaşasın.” konuşmaya başladık “İnanılmaz üzülüyorum, anlatamam. İstanbul Sözleşmesi çok önemli. İstanbul ismini verdi o sözleşmeye. Ama bence her şey neyle başlıyor biliyor musunuz? Susmamakla başlıyor. Bence ilk adım susmamak. Sadece kadınlar değil, herkes konuşmalı. Bence yavaş yavaş konuşmaya başladık. Devamı gelecek. Gelmeli...” Genç kadınlara “Kendini eğit, diploma al, bağımsız ol, herkesten… Kendi paranı kazan, özgürlük orada başlıyor. Kedim miyavlıyor şu an, “haklısın anne” diyor. Motive eden arkadaşlar bul. Bazı arkadaşlar var, negatif enerji verirler, onlardan uzak kal. Çok önemli. Pozitif, seni destekleyen arkadaşların olsun. Yorulduğunda arayabileceğin, kalbini anlatabileceğin arkadaşlar bul…” GELECEĞE DAİR “Özgürlük çok çok önemli. Ben de Türk kültürümüzde onun için savaşıyorum. Tek biricik hayatımız var. Dün bir arkadaşımla konuşuyorduk, “Düşünsene 30 bin günün daha var, ne yapacaksın” diye sordu. Geri gidemezsin. Demek ki gelecekte daha güzelini yapmalısın. Gerçekten bu hayat senin ve birden değişebilir.”
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle