22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

6 23 AĞUSTOS 2020 Kayıp İstanbul şehrinde ALİ ERDENUR Y azlar yoruyor insanı, bir an önce güz gelse de serinlesek diyorum, kalabalık da üstüme üstüme geliyor. Bu kış salgınla birlikte deniz kendine geldi, hayvanlar yüzünü gösterdi. Geçen gün baktım tezgâhlarda çingenepalamudu var. Yasak sürüyor ama oltacılara takılmaya başlamış bile. Eskiden boğazdan kovalarla yoksulun rızkı olan uskumruyu düşündüm. Hoş beş ettik dostlarla, öyle görünüyor ki bir süre daha evlere kapanmak zorunda kalacağız. İnsan hem uzak hem yakın. Yağmuru görünce neşelendim, fırsatı bulunca İstanbul’a ineyim dedim, bizim Kadıköyü’nden İstanbul’a yol göründü. Vapur püfür püfür esince daldım düşüncelere. İlk gençlik uzak ülke gibi, zihin bir zaman sonra anımsamak istediklerini çıkarır yüklükten, bohçaları açar görüntülere dalarsın, tatlı rüya bu. Sirkeci’de indim, Galata Köprüsü’nden geçtim, Babıâli’ye çıktım, sağda solda kalan tek tük tanıdığı ziyaret edeyim dedim, nafile. Kimseler kalmamış, hem dükkânların, hem zihinlerin kepengi inmiş çoktan. Sultanahmet göründü uzaktan, meydanda çay içeyim dedim, vazgeçtim. Ayasofya mahzun göründü gözüme. Bin yıllık hesaplaşmanın yorgunluğu olsa gerek. Çocukluğumun geçtiği o yerlere ne kadar yabancı kalmışım. HHH Kimseyi bulamazsa insan, kendiyle konuşur, doğrusu sadece kendiyle konuşur; karşında biri vardır, ağız açılır kapanır, kulak dikilir işitmek, anlamak ister ama nafile, içinde öyle gümbürtü kopar ki, ondan başını kaldıramazsın. Canım Gülhane Parkı kaybolmuş, biz onu terk etmeyecektik, el ayak çekildiğinden beri öyle yapayalnız. Acaba Langa’da, Laleli’de, Aksaray’da durum nasıl diye düşündüm, içlendim. Eyüp, Balat ne haldedir acaba? Ya Samatya... Direklerarası çoktan kayboldu gitti, Şehzadebaşı, Vezneciler, Saraçhane kirli, bakımsız, can çekişir halde... HHH Hemen sığındım Karaköy’den vapura, kapadım gözlerimi daldım geçmişim tatlı anılarına, ancak böyle katlanır insan ıstıraba. Bir zaman Malik Aksel’in yazısında okuduydum; Şehzade Camii’nin Vefa’ya dönen köşesinde somaki bir mermer sütun varmış, bu sütun üstünde demirden bir mil, onun kendi etrafında döndüğünü gösterirmiş, İstanbullular buranın şehrin ortası olduğuna inanırmış. Şimdi kayıp şehir, darmadağın; çocukluk ayrı yerde gençlik ayrı, düşünceler, aşklar. Eve hasta vardım, kimselere ses etmeden uyudum, ter içinde kalmışım... Tuğçe Isıyel’le aşkı, flört şiddetini ve evliliğe dair konuştuk Aşk bizi insan yapıyor! “Ben attığımız imzalara yani evliliğe de boşanmaya da çok fazla anlam atfetmemek gerektiğine inanıyorum. O imzayı çok anlamlı bulduğunuzda işin rengi değişiyor, hikâye bir başarı başarısızlık döngüsüne giriyor ve sıkıcılaşıyor. Evlilik bir ilişki durumudur ve deneyimdir.” TUĞBA ÖZER “Bir ilişkide önce cesaretle bağ kurmanın tadına varmak gerekiyor. Tek başına kalabilme kapasitemiz gelişsin ki sağlıklı birliktelikler kurabilelim. Yani önce kendimize yetelim ki ilişkiyi de doyuralım. İlişkilerde iki yarımdan bir tam olmaz, iki tamdan bir ilişki olur.” P sikoterapist yazar Polente Psikoloji’nin kurucusu Tuğçe Isıyel’le geçen pazar aile meselesini konuşmuştuk. Bu hafta aşkı ve evliliği sorguluyoruz. Isıyel, “Biz başka ihtimallere rağmen birbirimizin yanında olmayı seçiyoruz” diyebilmek bence bü yük özgürlük. Bu bakış açısının aşkı beslediğine inanıyorum. Bir gün seçmeyebiliriz de her şey olabilir. Ama seçebilir olduğumuzu bilmek ve her şeyin olabilirliğini cepte tutarak ilişkide kalabilmek gerçekten çok şifalı, çok dönüştürücü ve özgürleştirici” diyor. u Aşkı sormak istiyorum bu kez. Nedir sizce aşk? Niye hasta ediyor? Hormonal, biyolojik kısmına girmezsem aşk, ötekiyle bütünleşme arzusuna denk düşen bir şey gibi geliyor bana. Öteki üzerinden bir tamamlanma arzusu sanki. Bu açıdan aşkın bir illüzyon tarafı olduğu kesin. “Niye hasta ediyor” sorusu her ne kadar aşkı nasıl gördüğünüze, nasıl kullandığınıza göre değişse de ben aşkın da evreleri olduğunu düşünüyorum. Ve o evreler bazı kayıp ve kazanımlarla birlikte geliyor. Fakat en nihayetinde aşk, kontrolün sizden çıkması demek. Aşk, sizi illaki dönüştürür fakat nasıl dönüştüreceğini bilemezsiniz, aşkın nasıl dönüşeceğini de bilemezsiniz. Alın size kriz! Bu belirsizlikle nasıl baş edeceğiniz de aşkın dolayısıyla ilişkinin akıbetini belirler. İlişkileri bir kafesleme ve kafeslenme biçimi olarak gördüğünüzde de kaygılarınız alır başını gider. Eğer bir yerden dışarı çıkabilme özgürlüğünüz varsa orada rahat edersiniz, sonsuza dek kilitli kaldığınızı düşündüğünüzde değil. Eğer ikinci hisse sahipseniz artık ölümle el elesiniz demektir ve bu, gerçekten katlanılması çok güç bir durum. İŞİN İÇİNDE ZAAF DA VAR u Bir arkadaşım, ‘bu saatten sonra âşık olsam oturup sakince geçmesini beklerim’ demişti ama bir yıl oldu hâlâ âşık... Geçmesi için yapabileceği bir şey var mı beklemekten başka? Gülümsettiniz beni. Niye geçmesini bekliyoruz, yaşasak ya! Korkmadan, gürül gürül. Demesi kolay gerçi. Aşkın içindeyken ya da şöyle söyleyeyim, aşktan beslenen sahici bir ilişki deneyiminin içindeyken eğer gerçekten o ilişkiyle bağ kurduysanız ruhsallığınızda binbir türlü şey tetikleniyor. İşte acısıyla tatlısıyla o tetiklenmeler, kendimizle de temas kurmamızı sağlıyor, bizi insan yapıyor, hayatı başka yerden okumayı da sağlıyor. Bence bu çok tekamül ettirici bir şey. Bundan kaçılır mı yahu! Bir de tabii bu “aşk” meselesi çok değişkenli bir konu. Kişilik özelliklerimiz elbette tüm seçimlerimizi etkilediği gibi ilişki seçimlerimizi de etkiliyor. Ailemizden miras aldığımız özellikler, karşılanan ve karşılanmayan ihtiyaçlarımız, ideallerimiz, zaaflarımız, bilinçdışı süreçlerimiz ilişki seçimlerimizde hep etkisi olan şeyler. Ancak bence her dönemin ihtiyaçları, öncelikleri de birbirinden farklı. İnsan sürekli değişen bir varlık olduğu için aşkı yaşama biçimi de aynı kalmıyor. Hayatınızın o evresinde yaşadığınız aşk hasta ediyor, bu evresinde yaşadığınız aşk iyileştiriyor. Mesele her ne oluyorsa onları ruhsallığımızda işleyebilmek. Deneyimin biricikliğini yaşayabilmek. u Flört şiddeti nelere yol açıyor? Neyi aşk sanıyoruz bu anlamda? İlk alarmlar neler mesela? Aşkın bir iktidar aracı olarak kullanılması çok fena. İlk alarm ötekini ısrarla, şiddetle değiştirme çabası bence. Burada yanlış anlaşılmak istemem, herkes ilişkide değişir ve bir ölçüde ötekini de değiştirir. Benim bahsettiğim ötekinde daha yapısal bir değişiklik yapma arzusu. Bunun nüvelerini görüyorsanız orada dikkatli olmak lazım. Ben ve öteki sınırları bir ilişkide silikleşmeye başladıysa geçmiş olsun. Kişi, bir diğerini uzantısı gibi görmeye başladıysa onun bi reyselliğini tanımıyorsa, toplumsal cinsiyet kalıpları içinde deviniyorsa, ötekinin ihtiyaçlarını yok sayıyorsa ve sadece kendi ihtiyaçlarını dayatıyorsa geçmiş olsun. İlişkiniz hasar görmeye çoktan başlamış demektir. Evet bazen anlayamayabiliyoruz; çünkü değişir zannediyoruz, çok âşık ondan böyle yapıyor diyoruz, “ben onu iyileştiririm, onun kurtarıcısı olurum” diyoruz, “yalnız kalmaktansa katlanırım” diyoruz. Ve bunları diye diye ilişki dinamiğini hasarlı bir şekilde oluşturmuş oluyoruz. Sonra da epey hırpalanıyoruz. MERAK DUYGUSU DIRI OLMALI u Evlilik konusunda doğru adamı/kadını bulmanın yolu var mı? Bu sırrı bilen varsa bana da söylesin. Kadın/erkek fark etmez kimse hayatını bir başkası üzerinden tanımlamamalı, tüm ruhsal besinini o ilişkiden almaya kalkmamalı. Birliktelik çok güzel ancak benliğinizi, bireyselliğinizi muhafaza edebildiğiniz ölçüde. Birbirinin hayatına dahil olmakla ve müdahil olmayı karıştırmamak gerekiyor, bağlanmakla bağımlılığı da... u İyi giden ilişkiler evlilikte neden kötü oluyor? Evlilik şart mı? Ya da şöyle sorayım: Kimler evliliği yürütebilir kimler evlenmemeli? Hiçbir şey şart değil. Evliliğe büyük beklentiler atfedilirse her şeyde olduğu gibi bunda da hayal kırıklığı kaçınılmaz olur. Kimler evlenmeli, kimler evlenmemeli bilmiyorum. Ancak biliyorum ki bir çift ilişkisine heybemizde birçok şeyle geliyoruz. Mükemmel bir ilişki yok, önce bunu kabullenmek lazım. Sonra da partnerimizle, eşimizle her konuda anlaşamayacağımız noktasında anlaşmamız lazım. O imzayı çok anlamlı bulduğunuzda işin rengi değişiyor, spontanlığınız kayboluyor. Evliliği özgürlüğün bir sonu gibi de algılamamalı, peri masalının Tuğçe Isıyel u Ya zamanın ruhu? Çağın hızı elbette ilişkilere de yansıyor. Birileri fobik derecesinde korkuyor bağ kurmaktan, bağlanmaktan... Bunu bağımlılık gibi algılayıp başka ilişki ihtimallerini kaybedeceğini sanıyor, biriyle durursa başka şeyleri kaçıracakmış gibi. Takılmak istiyor, gelişine yaşamak, çiftleşmek ama çift olmamak. Bu korku ilişkide derinleşmeye büyük bir engel teşkil ediyor dolayısıyla dönüşmeye de... Belki de kişi derinleşme sıkıntısı yaşadığı için bağ değil bağlantı kuracağı ilişkileri tercih ediyor. Önce bir derinleş bakalım, ilişkinin seni dönüştürmesine izin ver, ondan sonrası nasıl olacak. Bence evliliğe giderken aşkı; sevgiye, güvenli bir bağlılığa evriltebilmek çok önemli. Evlilik öncesinde bir insanın dört mevsimini görebilmek, o dört mevsimi yaşarken bizde neler olduğunu anlayabilmek gerekli. İnsan kendisini tanıdıkça ötekini de tanıyor, ne isteyip ne istemediğini de daha iyi kavrıyor ve doyumlu ilişkiler yaşayabiliyor. Kendimize ve ötekine dair merak duygumuzu her daim diri tutmalı, bu ilişkiyi de diri tutacak bir güç. başlangıcı gibi de... Öyle bir ilişki dinamiği yaratılmalı ki gerektiği zaman içinden çıkılabilecek bir evlilik kurgusu olsun. Bu şu demek: Bir şey başladığı için devam etmek zorunda değil; ilişkiler de dönüşür, kişiler de ve buna alan tanıyacak bir olgunluk seviyesi çok önemli. Ayrılabilmek, boşanabilmek epey beceri isteyen konular. Çift terapisi bu yüzden var. Bence evliliği kurtarmak diye bir şey söz konusu değil. Çünkü evlilik kurtarılması gereken, aile de korunması gereken bir şey değil. Önemli olan ilişkiyi kurtarmaktır. İlişkinin aksayan taraflarına bakmak, ilişkinin dengesini yeniden oluşturabilmektir. İlişkinin kurtarılamayacağı noktada ise bireyleri sağlıklı bir biçimde ilişkiden kurtarabilmektir. Bakalım denge kurulacak mı? Belarus, Wagner askerleri ve diğerleri Belarus’ta seçimden sonra çıkan olaylar devam ediyor. Ülkenin her yerinde Lukaşenko’yu protesto gösterileri var. Bilindiği gibi Luka STATİK ENERJİ anlamıyorum. Bunlar askeri birlikler bile değil. Oralarda çalışanların yüzde 90’ı Belarus vatandaşı ve bundan para kazanıyorlar.” şenko, 1994’ten bu yana iktidarda, muhalefet onu otoriterleştiği için eleştiri Lukaşenko’ya göre, NATO ordusu Belarus’un batı sınırına takviye yapa yor, o da muhalefeti “kökü dışarıda” olmakla suçluyor. Muhalefet planlarının mezhepler arası ve etnik gruplar arası savaşa yol açabileceğini söylüyor, Belarus ve Rusçayı iki resmi dil olarak kullanan Belarus’ta Rusçayı yasaklatmak istediklerinden bahsediyor misal. Muha ÖZGE MUMCU AYBARS rak askeri varlığı artırıyor. Lukaşenko, NATO’nun askeri tatbikat gerçekleştirdiği Polonya ve Litvanya’daki silah türünün ve sayısının artırılmasından dolayı endişelendiklerini söylüyor. NATO Sözcüsü Oana Lungescu ise “Bölgede askeri varlığın artırılması söz konusu lefetin Belarus’un AB ve NATO’ya katılma çağrılarına karşı çıkıyor. Muhale değil. NATO’nun, Avrupa’nın doğusundaki çokuluslu varlığı hiçbir ülke için tehdit fetin Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü’nden çıkılması ile Belarus topraklarındaki Rus askeri üslerinin kapatılması önerilerine de karşı Lukaşenko. Şöyle diyor: “Askeri üslerin bizi nasıl tehdit ettiğini oluşturmuyor, tamamen savunma niteliğini taşıyor, ölçülü ve çatışmaları önleme ve barışı koruma amacını taşıyor” diyor. Geçen hafta aktardığım, seçime müdahil oldukları iddiasıyla tutuklanan 33 Wagner Gru bu üyesi Rus, karayoluyla memleketlerine gönderildi. Beyaz Rusya Güvenlik Konseyi Sekreteri Andrei Ravkov, 200 kadar Rus paralı askerinin ülkeye “seçim kampanyası sırasındaki durumu istikrarsızlaştırmak” için girdiğinden şüphelenildiğini söylüyordu. TUTUKLAMA BASKISI Belarus’un KGB güvenlik servisi, gözaltına alınan kişilerin Wagner Grubu’nun üyeleri olduğunu söyledi. Kremlin sözcüsü Dmitry Peskov ise Rusya’nın tutuklamalarla ilgili açıklama istediğini belirtti ve ülkenin konuyla herhangi bir bilgisi olmadığını söyledi. Bir iddia ise Wagner Grubu üyesi olan kişilerin, Belarus’u bir geçiş yolu olarak kullanabilme ihtimalleri üzerinde duruyor. Sınırların salgın yüzünden kapandı Belarus’ta Lukaşenko’ya yönelik protestolar sürüyor. Moskova Büyükelçiliği önünde de Rus muhalif ğı bir dönemde, paralı askerlerin, Belarus’u, Suriye, Sudan veya Libya gibi rotalara giderken kullandıkları sırada tutuklandıkları iddia ediliyor. Diğer iddiaya göre Belaruslu yetkili gruplarının ler bu kişilerin geçiş desteğiyle protesto düzenlendi. leri hakkında bilgi sahibi. Rusya’nın Minsk Büyükelçisi, askerle rin üçüncü bir ülkeye giderken Beyaz Rusya’da olduklarını ve uçuşlarını kaçırdıktan sonra bir otelde kaldıkları nı söylüyor. Bir diğer iddia ise Belarus’un bu pa ralı askerleri kendisinin tuttuğu. Bazı uzmanlara göre, tutuklamalarla Lukaşenko, muhalefeti daha fazla baskı altına almayı amaçlıyor. Lukaşenko seçimleri iptal etmedi. Yeni bir ana yasa yazılması gerektiğini söyledi. Muhalefetin adayı ise halen Litvanya’da. Muhtemelen Belarus’ta Lukaşenko karşıtı ey lemler bir süre daha devam edecek. 2014’te Rusya ve Ukrayna arasında çıkan krizle Rusya’dan biraz uzaklaşan Belarus, NATO, Wagner Grubu, Rus ya derken otoriterlik ve demokrasi arasında yeni bir denge bulacak mı? İzlemeye devam.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle